İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nden Dr. Yavuz Dizdar, sağlığımızla nasıl oynandığını ifşa etti. Verdiği bilgiler tüyler ürpertici.
Dizdar’ın aktardıkları şöyle; *”Tavuk diye önünüze konulan hayvanın kuluçka süresini kısaltılarak 17 güne indirdiler. *Hayvanların bacak yapıları değişti. *Bu hayvanlar 45 gün sonra kendiliğinden ölüyor. *Yapılan araştırmada doğal ürünle beslenen civcivlerin 45 gün sonra ayakta duramadığı görüldü.
Tavuk diye önünüze konulan hayvanın karnından tümörler fışkırıyor. Tavukçular tıptan 50 sene önde gidiyor. *Bu endüstrinin görevi size üzerinde et tutturulmuş bir şey vermek. Hayvanın sağlıklı olması umurlarında değil. Bu işin ilginç yanı, bunun onayını da veterinerlerden alıyorlar.”
İlaç endüstrisi de sesini çıkartmıyor !
Dünyada belli başlı kanserlerde artış gözlendiğini belirten Dizdar, “Dünyada bütün ülkelerde kanser artmıyor, bütün kanserler de artmıyor. Belli kanser türleri artıyor, bunu ABD de biliyor. Mevcut olan durumun farkındalar, çok umurlarında olduğunu sanmayın, hiç umurlarında değil. Çünkü paralelinde ilaç endüstrisi büyüyor. Geldiğimiz noktada bir ülkenin gıdasını ne kadar endüstrileştirirseniz, ne kadar markete tıkarsanız, uzun raf ömrü ile ne kadar bozulmaz hale getirirseniz hastalığın da o kadar arttığını görüyorsunuz.” ifadelerini kullandı.
Dizdar, güvenli olan bakliyat ve hububat yenilmesini tavsiye etti.
Bu da Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükustanın yazısı..
Yakında ilaç almak için eczaneye değil markete gitmemiz gerekecek. Üstelik bundan sonra yutması zor, tatları berbat tabletler, şuruplar; canımızı yakan iğneler yerine bir takım besinleri “afiyetle” yememiz de yeterli olacak.
Mesela antibiyotik iğnesi olacağımıza hindi bifteği, depresyon için hap yutacağımıza tavukgöğsü veya burnumuz aktığı için antihistaminik alacağımıza tavuk şiş yiyerek ilaç ihtiyacımızı karşılamış olacağız.
Hayır, gülmeyin.
Amerika’ da biri Johns Hopkins diğeri Arizona Üniversiteleri tarafından yapılan iki ayrı araştırmaya göre fabrika tavukları kafein, antibiyotik, antihistaminik, antidepresan ve hatta arsenikle besleniyorlar.
Bu araştırmaların ilkinde, tüyden yapılan yemlerin 12’ sinde 59 ilaç ve kişisel bakım ürününün varlığı araştırıldı. Bunların hepsinde de testler pozitif sonuç verdi. Her bir örnekte 2-10 arasında altı farklı sınıf antibiyotik tespit edildi. 12 örneğin 10’ unda kafein, difenhidramin ve setaminofen bulundu. Çin’ den ithal edilen yemlerde ise Prozac tespit edildi.
Kümes hayvanları kesildikten sonra tüy ve telekleri atılmıyor, yeme dönüştürülüyor ve gübre veya kümes hayvanları, domuz ve balıklar için yem olarak kullanılıyor. Buna “tüy yem” adı veriliyor. Tavuğun tüylerinde tıpkı insan tırnağında olduğu gibi vücuda giren kimyasal maddeler belirlenebiliyor.
Bu tüy yemlerde, kinolon sınıfından antibiyotikler bulunduğu tespit edildi. Oysa bu antibiyotiğin dirençli mikropların gelişimine yol açması sebebiyle 2005 senesinden beri hayvancılıkta kullanılması yasak. Amerika’ da antibiyotiğe dirençli mikroplar yüzünden ölenlerin sayısı AİDS’ ten ölenlerin sayısından daha fazla!
Antibiyotikler tavuklara enfeksiyon tedavisi için değil daha çabuk büyümeleri için veriliyor. Difenhidramin bir antihistaminik. Bunlar stres giderici, rehavet verici etkilerinden yararlanılmak için veriliyor; çünkü stres altında olan tavuklar yavaş büyüyor ve etleri de sert oluyor. Asetaminofen ve Prozac’ ın da benzer etkilerinin olması muhtemel.
Tavuktaki tehlike 1
Kafeine gelince. Kahve küspesi veya yeşil çay tozu tavukların uyanık kalmasını sağlıyor ve böylece de bunların beslenmek için daha fazla zamanları oluyor. Tavuk yeminde arsenik de var Amerika’ da broiler tavukların % 90’ ının yemlerine arsenik katıldığı biliniyor. Tavukların tüyleri ise işlenerek hayvan yem katkısı veya gübre olarak kullanılıyor. Arsenik ihtiva eden ilaçlar –özellikle de roxarsone- tavukların tüylerinde keratin maddesinde toplanıyor.
Roxarsone’ da organik arsenik var. Sağlık için asıl zararlı olan inorganik arsenik. Organik arsenik havada, suda ve toprakta bulunabiliyor. İkinci araştırmada ise Amerika’ nın 6 eyaleti ve Çin kaynaklı tüy yemlerde arsenik olup olmadığı ve bunun tabiatı araştırıldı. Arseniğin toksik etkileri türe bağlı olduğundan tespit edilen arseniğin biyolojik geçerliliği belirlendi.
Test edilen her “tüy yem” örneğinde kilogram başına 44-4100 mikrogram arasında arsenik bulundu ve bunların % 37-88’ inin inorganik arsenik olduğu anlaşıldı. Örneklerin hiçbirinde roxarsone bulunmadı. Tavuklara arsenik hem antibiyotik özelliğinden faydalanmak ve hem de ete pembe bir renk vermek için kullanılıyor. Tatsız ve kokusuz bir madde olan arseniğin içme sularında hangi miktarda bulunabileceği belirlenmiştir ama yiyecekler için böyle bir standart yoktur.
Tavuk üreticileri ne diyor?
Milli Tavuk Konseyi (National Chicken Council) hemen itirazlarını bildirmiş.
Diyorlar ki:
“Bu araştırma tavuk etinde değil tüyünde yapılmıştır. Amerika’ da eti için üretilen kümes hayvanlarına arsenik veya adı geçen ilaçların hiçbiri verilmez. Bu araştırmalarda kullanılan çok hassas metotlar hemen her şeyde bu kimyasal maddeleri yıllardan beri ve hatta hiç kullanılmamış olsalar da tespit edebilir”.
Araştırmacılar şaşkın!
Bakın araştırmayı yapan bilim adamları –mesela Nachman- neler diyor neler:
“Karşılaştığımız sonuçlar karşısında şaşırdık kaldık. Zaten her araştırmamızdan sonra organik yiyeceklerin değerini daha iyi anlıyor ve onlara yöneliyoruz. Artık fabrika tavuğu yemiyoruz.Yemlerde 7 seneden beri yasak olan antibiyotikler var. FDA’ nın bu işin denetimini endüstriye bırakması olacak iş değildir. FDA hayvan yemlerine hangi maddelerin girdiğini titizlikle takip etmelidir. “
Gelelim neticeye;
Siz adı güya beslenme uzmanı olan ama aslında “endüstrinin besleme uzmanları” olan zevatın sözlerine kanmayın sakın Bu araştırmanın ette değil de yemde yapılmış olması bir şeyi değiştirmiyor. Yemde bulunan her şey hayvanın kanına geçiyor ve böylece tüm vücuduna yayılıyor; etine de geçiyor yumurtasına da.
Ey vatandaş; uyan artık, uyan.
Sağlıklı beslenmek için sesini yükselt; yoksa daha çok tokat da yersin, zehir de! Ama “Yok, biz ‘Prozac’yerine tavuk göğsü, ‘Tynenol’ yerine hindi budu, ‘Cipro’ yerine tavuk suyuna çorba yemek istiyoruz” diyorsanız, afiyet şeker olsun size.
Kaynak: HaberTürk / Ahmet Rasim Küçükusta..