Besin olarak yenen her madde alerjen olabilir. Bununla birlikte, bazı gıda maddeleri diğerlerine göre daha sık alerji tepkimelere neden olabilmektedir. Ayrıca, bu tepkimelerin oluşmasında, besinlerin geleneksel yeme alışkanlığı kadar, hazırlanış şekillerinin de etkisi vardır. Süt alerjileri de genellikle kalıtsal olup, bazı etnik gruplarda daha sıklıkta olmakla beraber dünya nüfusunun yüzde 18 kadarında görülen gıda alerjileri arasında anılmaktadır.
Alerjen olarak sütten söz edilirken, anne ve inek sütü alerjenlerinin ayrı incelenmesi gereklidir. Anne sütünde alerjen etmenleri, anne sütü ile geçen yabancı proteinler ve ilaçlar olarak sayılabilir. Yapılan çalışmalarda, alerjik reaksiyondan sorumlu tutulabilecek anne sütü vakaların önemsenmeyecek kadar az olduğu saptanmıştır. İnek sütü alerjenlerinin araştırıldığı çalışmalarda ise, immünolojik ve kimyasal olarak birbirinden farklı bileşenlerin örneğin kazein, laktalbumin, laktoglobulin (süt proteinleri) ve laktozun (süt şekeri) etkili olduğu belirlenmiştir. Süt alerjisindeki en sık rastlanan genellikle reaksiyonlar deri bağlantılıdır. Ürtiker, angiodema, ekzama ve bireye göre değişen cilt sorunlarıdır. Kusma, diyare, kanlı gayta, reflü gibi gastrointestinal sorunlar yanında az rastlanmakla beraber burun akıntısına da rastlanabilmektedir. Süt alerjileri, genel olarak laktoz ve protein duyarlılığı olarak iki ana başlıkta incelenebilir.
Süt şekeri olarak tanımlanan laktoz, sütün tek karbonhidratı olup, anne sütündeki oranı yüzde 7 ve inek sütündeki oranı ise yüzde 4.8 kadardır. Laktoz diğer şekerlerden farklı değerlendirilmekte ve çocuk beslenmesindeki önemi tartışılmaz kabul edilmektedir.
Süt ve ürünleri ile alınan laktoz, organizmada glikoz ve galaktoza yıkılır. Ancak, bazı kişilerin ****bolizmaları bu görevi yerine getiremez. Laktaz enzimi eksikliği sonucunda oluşan duyarlılık, laktozun bağırsak bakterileri tarafından fermente edilememesi ve ince bağırsak mukozasındaki laktaz enzimi aktivitesinin azalması veya tamamen ortadan kalkması ile kramp ve diyarenin ortaya çıkması şeklinde tanımlanmaktadır.
Hidrolize olmayan laktozun konsantrasyonu artmakta ve sonuçta bağırsakta yüksek osmatik basınç oluşmaktadır. Bu basınç, bağırsak boşluklarına su akımına yol açmakta; kişide şişkinlik, bağırsakta gaz toplanması, kramp ve diyare görülmektedir. Yetersiz görülen laktaz aktivitesinin doğuştan, enfeksiyon ve beslenme bozukluğuna bağlı olarak sonradan oluşabileceği ifade edilmektedir. Doğuştan yetersiz laktaz aktivitesi kalıtsal olup, rastlanma sıklığı çok düşüktür. İkinci tip ise laktoz aktivitesinin doğuştan normal olduğu, ancak nedeni belirlemeyen şekilde sonradan azaldığı durumlar söz konusudur. Birde bağırsak mukozasının zedelenerek (mide-bağırsak ameliyatları, kolera yaşanması gibi) emilimin güçleştiği sorunlar da laktoz intöleranslığına neden olabilir.
İnek sütünde alerjik etmenlerden bir diğeri de süt bileşiminde bulunan proteinlerdir. Süt proteinlerinden olan kazein ve laktoglobulin, bazı insanlarda olumsuz etkilere neden olabilmektedir. İnek sütü proteinlerine duyarlı bireylerin, koyun ve keçi sütüne de duyarlı oldukları saptanmıştır. Bazı bireylerin ise inek sütü tüketme alışkanlıklarına bağlı olarak diğer sütlere duyarlılık gösterebilecekleri de kaydedilmektedir.
10 000-20 000 bebekten birinde rastlanabilen süt proteini alerjisi, sütteki temel amino asitlerden biri olan fenilalaninin normal parçalanmasını katalizleyen enzimin yokluğu ile kendini gösterir. Fenilalanin yıkılmayınca, bu amino asidin kandaki miktarı yükselir, sonuç olarak idrar ve ter kötü kokar. Ayrıca, bu olayın merkezi sinir sisteminde serotinin oluşumunu azalttığı ve buna bağlı olarak mental yetersizliğin gözlenebildiğini, spazm, titreme ve saçta pigment azalması gibi bulgulara rastlanabildiği ifade edilmektedir. Bu tip bir alerji görülen bebeklerde süt gibi değerli bir gıdayı beslenmeden tamamen çıkarmak yerine, tam olmasa bile başka seçeneklerin dahil edilmesi yoluna gidilmelidir. Bu amaçla, alerjik özelliği kontrol edildikten sonra soya proteini katkılı mamalar diyete alınabilir.
Süt alerjileri, laktoz ve süt proteinlerine bağlı olarak ayrı incelense bile, süt içen ve istenilmeyen etkilerle karşılaşan bireyler için sütün diyetlerden çıkarılması gibi bir sonuç ortaya çıkarılmamalıdır.
Laktoz duyarlılığında süt az miktarda, sulandırılarak tüketilmeli ve düzenli olarak içilen miktar artırılarak duyarlılık azaltılmalıdır. Süt yerine peynir ve yoğurt beslenmeye dahil edilmeli veya laktozu indirgenmiş sütler tüketilmelidir. Süt proteinlerine duyarlılıkta ise, soya fasulyesinden üretilen yiyecekler ve süt proteini hidrolize edilmiş gıda ve mamaların tüketilmesine özen gösterilmelidir.
Süt ve ürünleri dışında bazı gıdaların laktoz içerebileceği unutulmamalıdır. Örneğin çoğu fırıncılık ürünü (bisküvi, kek, şekerleme vb.) az miktarlarda laktoz içerebilir. Laktoz alerjisi dikkate alınarak ürün ambalajındaki bileşenler kontrol edilmelidir. Sütün beslenmedeki yeri ve önemi nedeni ile alerjik tüketiciler dikkate alınarak yeni ürünler geliştirilmektedir. Böylece, süt her bireyin temel besini olmaya devam edebilecektir.