heldic
forum Kurdu
Yirminci yüzyılda enfeksiyon hastalıkları azalırken, müzmin (kronik) hastalıklarda büyük bir patlama olmuştur.
Yani sıcak hastalıkların yerini soğuk hastalıklar almıştır.
Bu Hastalıkların Ortak Bir Nedeni Olabilir mi?
Son bir yüz yılda neler değişti de böyle oldu?
Son bir yüz yılda çevresel faktörlerimiz ve bu arada diyetimiz büyük ölçüde değişmiştir.
İnsanlık tarihinde, yiyeceklerdeki değişiklikler hiçbir zaman son bir yüzyıldaki kadar hızlı olmamıştır.
İnsan evrimindeki yiyecek değişiklikleri çok yavaş gerçekleşmiştir.
Evrimde ilk insansılar 4.5 milyon yıl ortaya çıkmıştır
4.5 milyon yılın %99.8’i avcı-toplayıcılıkla geçmiştir.
Bu nedenle genlerimiz ve idare ettikleri enzimler sadece et, meyve ve sebze gibi doğal gıdalar ile baş edecek etkinliğe ve donanıma sahiptirler.
Yaklaşık on bin yıl önce Anadolu ve Mezopotamya’da (Altın hilal) tarım ve hayvancılık başlamış ve buradan dünyanın büyük bir bölümüne yayılmıştır.
O tarihten itibaren dünya nüfusunun önemli bir bölümü büyük ölçüde tahıl ve süt ürünleri yemeye başlamışlardır.
Bu sırada et, sebze ve meyve tüketiminde ise bir azalma olmuştur.
Açlık tehlikesi önemli ölçüde engellenmiş fakat genlerimiz yeni beslenme şekline yeterli uyumu kısa süre içinde gerçekleştiremediği için çok sayıda kronik hastalık ortaya çıkmıştır.
Fakat devamlı bir yiyecek kaynağının varlığı ve bu nedenle yerleşik hayata geçme sağlıksız bile olsa daha uzun bir yaşam süresi sağlamıştır.
Avcı-toplayıcılık döneminde atalarımızın makro ve mikrobesin tüketimleri nasıldı?
Hiçbir dönemde son yüzyılda olduğu kadar yiyeceklerimizde korkunç değişiklikler olmamıştır.
Genlerimizin evrilme hızının son bir yüzyıldaki hızlı yiyecek değişikliklerine uyum sağlayabilmesi mümkün değildir.
Geleneksel diyetler ile modern diyetler arasındaki temel farklılıklar
Genlerin fonksiyonu çevresel faktörlere bağlıdır
Vücudumuzun bütün fonksiyonları 30,000 kadar gen tarafından denetlenmektedir.
Yaygın kanının aksine birçok genin fonksiyonları değişmez değildir; genler kader değildir.
Çevresel faktörler genlerin fonksiyonunu olumlu ya da olumsuz yönde etkilerler.
Eğer genlerimizi iyi beslersek, yani atalarımıza benzer şekilde yersek ve toksinlerden uzak durursak hücrelerimiz görevlerini iyi yaparlar, yaşam süresi ve kalitesi artar ve hastalıklardan korunuruz.
Bugünkü genlerimizin %99.99’ı 40,000 yıl önceki atalarımızın (homo sapien) genleri gibi çalışmaktadır.
Halbuki genlerimizin besinleri son bir yüzyılda önemli ölçüde değişmiş ve ciddi kalite kayıplarına maruz kalmıştır.
Genler ve kalitesiz yiyecekler arasındaki bu evrimsel uyumsuzluk hali bir çok kronik-dejeneratif hastalıklara ve erken yaşlanmaya neden olur.
Çabuk yaşlanma kronik enflamatuvar bir süreçtir ve geciktirilebilir.
İnsülin direnci/kanser/kronik-dejeneratif hastalıklar
İnsülin direncinin oluşturduğu kronik hiperinsülinemi enflamasyon (mikropsuz iltihap) yapan genleri aşırı bir şekilde uyarır.
Bu durum serum CRP ölçümleri ile dolaylı olarak ortaya konulabilir.
Kronik enflamasyon insan vücudunda kanser ve bir dizi kronik-dejeneratif hastalığın gelişmesine neden olur.
İnsülin direnci (metabolik sendrom) kriterleri
Bel çevresi erkekler> 102 cm kadınlar >88 cm
Hipertansiyon >120/80mmHg
Açlık kan glükozu >100 mg/dL
HDL kolesterol <35 mg/dL
Trigliserid >150 mg/dL
*beş kriterden en az üçünün varlığı metabolik sendromu gösterir
Son yüzyılda yağ tüketiminde meydana gelen önemli değişiklikler
Hayvansal (doymuş) yağ tüketiminin azalması
Margarin tüketiminin artması
Sıcak preslenmiş sıvı yağların (ayçiçeği, mısır, soya vb) tüketiminin artması
Omega-6 tüketiminin omega-3’e kıyasla aşırı artması
Trans yağ asiti içeriğinin artması
Sonuc
Düşük karbonhidratlı yüksek yağlı serbest kalorili diyet bozulmuş olan damar endotel fonksiyonlarını altı ay-bir yıl gibi kısa bir süre içinde bariz geriletmektedir;
Düşük yağlı düşük kalorili diyet ise damar endotel fonksiyonlarını etkilememekte, hatta daha da kötüleştirmektedir.
Vucudda insülin salgılatan etmen Karbonhidratlardır.
İnsülin böbrekte sodyum tutulumunu artırır.
İntrasellüler magnezyumu azaltır → damar büzüşmesi
İnsülin sempatik sistem aktivasyonu artırır→damar büzüşmesi
İnsülin nitrik oksit senteziniengeller.
→ damar büzüşmesi
İnsülin iltihabı artırarak damarı sertleştirir.
Karbonhidrat ve Reflü
Glisemik endeksi yüksek gıdaları çok tüketenlerde gastroesofagiyal reflü çok sık görülmektedir.
Reaktif hipoglisemi→ adrenerjik aktivite artışı → ösefagus alt sfinkterinin gevşemesi → reflü
Düşük şekerli diyet ile semptomlar birkaç gün içerisinde düzelmektedir
Dogal Beslenme ve Akne
Modern topluluklarda adolesanların %80-95’inde, 25 yaşın üzerindeki erişkinlerin ise %40-55’inde çeşitli derecelerde akne vulgaris mevcuttur.
1200 Kitavan adalı (Papua Yeni Gine) şahısta (dörtte biri 15-25 yaşında) hiç akne tesbit edilmemiştir.
Ache avcı grubunda (Paraguay) incelenen 115 kişide (15’i 15-25 yaşında) hiç akne tespit edilmemiştir.
Karbonhidrat ve Miyopi
Avrupa kökenlilerin %25-35’inde, Asya kökenlilerin ise yaklaşık yarısında miyopi mevcuttur.
Avcı-toplayıcı topluluklarda miyopi oranı %0-2 arasındadır ve mevcut olanlar da hafif derecededir.
Pasifik adalarında geleneksel diyetin değişmesi ile birlikte % 1 dolayında olan miyopi oranı %50’lerin üzerine çıkmıştır.
Geleneksel gıdalarını yemeye devam eden ve okula giden çocuklarda miyopi oranında bir artış olmamaktadır.
Glisemik endeksi yüksek gıdaların aşırı tüketilmesi kronik hiperinsülinizme yol açarak IGF-1’i artırmaktadır.
IGF-1 çocukluk çağının kritik büyüme aşamasında skleral (göz akı) dokunun aşırı artışına yol açmaktadır. Sonuçta göz küresi uzayarak miyopi oluşmaktadır.
Taş devri insanları- kemik sağlamlığı
Fosil incelemeleri taş devri insanlarının kalın ve kırığa dirençli sağlam kemiklerinin olduğunu göstermektedir
Bu kısım sütü fermante etmeden icmeyin dedigimiz kisiler icin. Süt zararlı dedigimiz zaman linc ediliyorduk
Yani sıcak hastalıkların yerini soğuk hastalıklar almıştır.

Bu Hastalıkların Ortak Bir Nedeni Olabilir mi?
Son bir yüz yılda neler değişti de böyle oldu?
Son bir yüz yılda çevresel faktörlerimiz ve bu arada diyetimiz büyük ölçüde değişmiştir.
İnsanlık tarihinde, yiyeceklerdeki değişiklikler hiçbir zaman son bir yüzyıldaki kadar hızlı olmamıştır.

İnsan evrimindeki yiyecek değişiklikleri çok yavaş gerçekleşmiştir.


Evrimde ilk insansılar 4.5 milyon yıl ortaya çıkmıştır
4.5 milyon yılın %99.8’i avcı-toplayıcılıkla geçmiştir.
Bu nedenle genlerimiz ve idare ettikleri enzimler sadece et, meyve ve sebze gibi doğal gıdalar ile baş edecek etkinliğe ve donanıma sahiptirler.
Yaklaşık on bin yıl önce Anadolu ve Mezopotamya’da (Altın hilal) tarım ve hayvancılık başlamış ve buradan dünyanın büyük bir bölümüne yayılmıştır.
O tarihten itibaren dünya nüfusunun önemli bir bölümü büyük ölçüde tahıl ve süt ürünleri yemeye başlamışlardır.
Bu sırada et, sebze ve meyve tüketiminde ise bir azalma olmuştur.
Açlık tehlikesi önemli ölçüde engellenmiş fakat genlerimiz yeni beslenme şekline yeterli uyumu kısa süre içinde gerçekleştiremediği için çok sayıda kronik hastalık ortaya çıkmıştır.
Fakat devamlı bir yiyecek kaynağının varlığı ve bu nedenle yerleşik hayata geçme sağlıksız bile olsa daha uzun bir yaşam süresi sağlamıştır.
Avcı-toplayıcılık döneminde atalarımızın makro ve mikrobesin tüketimleri nasıldı?


Hiçbir dönemde son yüzyılda olduğu kadar yiyeceklerimizde korkunç değişiklikler olmamıştır.
Genlerimizin evrilme hızının son bir yüzyıldaki hızlı yiyecek değişikliklerine uyum sağlayabilmesi mümkün değildir.
Geleneksel diyetler ile modern diyetler arasındaki temel farklılıklar




Genlerin fonksiyonu çevresel faktörlere bağlıdır
Vücudumuzun bütün fonksiyonları 30,000 kadar gen tarafından denetlenmektedir.
Yaygın kanının aksine birçok genin fonksiyonları değişmez değildir; genler kader değildir.
Çevresel faktörler genlerin fonksiyonunu olumlu ya da olumsuz yönde etkilerler.
Eğer genlerimizi iyi beslersek, yani atalarımıza benzer şekilde yersek ve toksinlerden uzak durursak hücrelerimiz görevlerini iyi yaparlar, yaşam süresi ve kalitesi artar ve hastalıklardan korunuruz.
Bugünkü genlerimizin %99.99’ı 40,000 yıl önceki atalarımızın (homo sapien) genleri gibi çalışmaktadır.
Halbuki genlerimizin besinleri son bir yüzyılda önemli ölçüde değişmiş ve ciddi kalite kayıplarına maruz kalmıştır.
Genler ve kalitesiz yiyecekler arasındaki bu evrimsel uyumsuzluk hali bir çok kronik-dejeneratif hastalıklara ve erken yaşlanmaya neden olur.
Çabuk yaşlanma kronik enflamatuvar bir süreçtir ve geciktirilebilir.

İnsülin direnci/kanser/kronik-dejeneratif hastalıklar
İnsülin direncinin oluşturduğu kronik hiperinsülinemi enflamasyon (mikropsuz iltihap) yapan genleri aşırı bir şekilde uyarır.
Bu durum serum CRP ölçümleri ile dolaylı olarak ortaya konulabilir.
Kronik enflamasyon insan vücudunda kanser ve bir dizi kronik-dejeneratif hastalığın gelişmesine neden olur.
İnsülin direnci (metabolik sendrom) kriterleri
Bel çevresi erkekler> 102 cm kadınlar >88 cm
Hipertansiyon >120/80mmHg
Açlık kan glükozu >100 mg/dL
HDL kolesterol <35 mg/dL
Trigliserid >150 mg/dL
*beş kriterden en az üçünün varlığı metabolik sendromu gösterir




Son yüzyılda yağ tüketiminde meydana gelen önemli değişiklikler
Hayvansal (doymuş) yağ tüketiminin azalması
Margarin tüketiminin artması
Sıcak preslenmiş sıvı yağların (ayçiçeği, mısır, soya vb) tüketiminin artması
Omega-6 tüketiminin omega-3’e kıyasla aşırı artması
Trans yağ asiti içeriğinin artması


Sonuc
Düşük karbonhidratlı yüksek yağlı serbest kalorili diyet bozulmuş olan damar endotel fonksiyonlarını altı ay-bir yıl gibi kısa bir süre içinde bariz geriletmektedir;
Düşük yağlı düşük kalorili diyet ise damar endotel fonksiyonlarını etkilememekte, hatta daha da kötüleştirmektedir.

Vucudda insülin salgılatan etmen Karbonhidratlardır.

İnsülin böbrekte sodyum tutulumunu artırır.
İntrasellüler magnezyumu azaltır → damar büzüşmesi
İnsülin sempatik sistem aktivasyonu artırır→damar büzüşmesi
İnsülin nitrik oksit senteziniengeller.
→ damar büzüşmesi
İnsülin iltihabı artırarak damarı sertleştirir.
Karbonhidrat ve Reflü
Glisemik endeksi yüksek gıdaları çok tüketenlerde gastroesofagiyal reflü çok sık görülmektedir.
Reaktif hipoglisemi→ adrenerjik aktivite artışı → ösefagus alt sfinkterinin gevşemesi → reflü
Düşük şekerli diyet ile semptomlar birkaç gün içerisinde düzelmektedir
Dogal Beslenme ve Akne
Modern topluluklarda adolesanların %80-95’inde, 25 yaşın üzerindeki erişkinlerin ise %40-55’inde çeşitli derecelerde akne vulgaris mevcuttur.
1200 Kitavan adalı (Papua Yeni Gine) şahısta (dörtte biri 15-25 yaşında) hiç akne tesbit edilmemiştir.
Ache avcı grubunda (Paraguay) incelenen 115 kişide (15’i 15-25 yaşında) hiç akne tespit edilmemiştir.
Karbonhidrat ve Miyopi
Avrupa kökenlilerin %25-35’inde, Asya kökenlilerin ise yaklaşık yarısında miyopi mevcuttur.
Avcı-toplayıcı topluluklarda miyopi oranı %0-2 arasındadır ve mevcut olanlar da hafif derecededir.
Pasifik adalarında geleneksel diyetin değişmesi ile birlikte % 1 dolayında olan miyopi oranı %50’lerin üzerine çıkmıştır.
Geleneksel gıdalarını yemeye devam eden ve okula giden çocuklarda miyopi oranında bir artış olmamaktadır.
Glisemik endeksi yüksek gıdaların aşırı tüketilmesi kronik hiperinsülinizme yol açarak IGF-1’i artırmaktadır.
IGF-1 çocukluk çağının kritik büyüme aşamasında skleral (göz akı) dokunun aşırı artışına yol açmaktadır. Sonuçta göz küresi uzayarak miyopi oluşmaktadır.
Taş devri insanları- kemik sağlamlığı

Fosil incelemeleri taş devri insanlarının kalın ve kırığa dirençli sağlam kemiklerinin olduğunu göstermektedir
Bu kısım sütü fermante etmeden icmeyin dedigimiz kisiler icin. Süt zararlı dedigimiz zaman linc ediliyorduk


