Glikojen Depoları

Çölyak; buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi tahılların içinde bulunan gluten proteinine karşı ince bağırsağın ömür boyu sürecek bir emilim bozukluğudur.

Referans: Prof. Dr. Emel Tüfekçi Alphan ve ark. Hastalıklarda Beslenme Tedavisi. 2014

Not: Son yapılan çalışmalarda 50-60 g/gün yulafın tolere edilebildiğini ancak kontaminasyon açısından riskli olduğunu göstermiştir.

Çölyak hastalığında glutenin diyetten çıkarılması gerektiğini ve bunun faydalı olduğunu söylüyoruz. Peki normal bireylerde? Glutensiz diyetin ve diyet ürünlerinin önerisi/popülerliği her geçen gün artıyor. Peki çalışmalarda bulunan sonuçlar ve gluten enteropatisi olmayan bireylerde glutenin diyetten çıkarılmasının dezavantajları neler?

Belirtilen Riskler:
*Oligofruktoz ve inülin içermez->Prebiyotik->Faydalı barsak bakterilerinin azalmasına neden olur.
*Karbonhidrat, demir, folat, niasin, çinko ve posadan fakir.
*Gliadin kan basıncı kontrolüne ve immün fonksiyonlara yardımcı olur.

Son kanıtlar, glutensiz diyetin faydalı barsak bakterilerinin azalmasına neden olduğunu göstermektedir. Fekal örneklerdeki Bifidobacterium, Lactobacillus, Clostridium lituseburense ve Faecalibacterium prausnitzii sayısının azaldığı, Enterobacteriaceae and Escherichia coli sayısının arttığı gösterilmiştir.

Referans: De Palma G, et al.
Effects of a gluten-free diet on gut microbiota and immune function in healthy adult human subjects.
Br J Nutr. 2009.

Başka bir kaynak:
Eki Görüntüle 50412


Çölyak veya gluten intoleransı olmayan bireylerde glutenin kendisi dislipideminin tedavisinde etkilidir.

Referans: Jenkins DJA, Am J Clin Nutr 2001;74(1):57-63

Buğdaydaki gliadin hidrolizatın ACE inhibitörü olduğu ve kan basıncını düşürdüğü rapor edilmiştir.

Referans: Thewissen BG et. al.
Inhibition of angiotensin I-converting enzyme by wheat gliadin hydrolysates. Food Chem 2011;127(4):1653-1658

Bunun dışında güncel bir çalışma tahıl ürünlerinin diyetten çıkarılmasının kalp hastalıkları riskini artırdığını belirtiyor(istenirse kaynak paylaşabilirim). Bazı kaynakların güncel bir kongre sunumundan alıntı olduğunu da belirtmek isterim.

Forumda son zamanlarda glutene karşı bir önyargı var. Mesajınızı alıntılayıp bunları paylaşma nedenim bu önyargıyı kırmaya çalışmam. Evet toplumumuzda gluten intoleransı yaygınlaştı ancak bu herkesin gluteni diyetten çıkarması anlamına gelmiyor. Bunları yazarken her öğünde tam tahıllı ekmek, bulgur tüketin demiyorum. Forumda başından beri çeşitliliğe ve diyetin sürdürülebilirliğe dikkat çekmeye çalışıyorum. Özetle; eğer glutene karşı tolerans yoksa yukarda eklediğim yayınlarda bahsedilen glutensiz diyetin riskleri ve faydalarından dolayı diyette gluten içeren besinlere yer vermek gerekiyor.

Ben bunlara inanmam. Kimse de inandıramaz. İsterlerse yüzlerce makale yayınlasınlar. Neden? Bana tohumu bozulmamış bir tane ürün söyleyin? Gluten içeren... Benim derdim glutenle değil. Ayrıca probiyotikanın gluten ile artması söz konusu dahi olamaz. Normal gluten yani hala daha tohumu bozulmamış buğday türevlerinden gelen gluten insan bağırsağında muazzam bir hareket oluşturur. Görevi de budur. Bunu da en iyi şekilde kepeği ve ruşeyminden ayrılmamış ürünler ile yapar. Modern zamana kadar da böyle saçmalıklar yapan bu kadar değil. Siyez buğdayındaki gluteni bugünkü glutenle bir tutanda akıl yoktur. Şahit okuduklarım dediklerinin tersine. Tekrar söylüyorum. Gluten değil. Bugünkü gluten zararlı. Yapısı da farklıdır. Birleşen proteinleri ayrılmaz. Bağırsağa yapışır. Bağırsak bunları çıkarmak içen özel enzimler bırakır. Hafif içten yağlanır(Zararlı değil. Karşı tepki) Bu da Di amino oksidaz isimli enzimi baskıya alır. Kortizol ve histamin dengesi bozulur. Sadece gluten değil her türlü alerjide başroldür. İş kontrolden çıkarsa bağışıklık çöker. Candida bundan beslenir bunu da kimse inkar etmeye kalkmasın. Protein emilimi diyorum. Gluteni bol bol tüketen hatta seven insanların protein emilimleri zayıflar. Bu adam tabii ki çok fazla protein almak zorunda kalır gelişmek için. Kg başına 2 gr alacak da acaba ne kadarını kullanacak? Normalde bu kadar uçuk rakamlara gerek yok. Protein miktarına bu kadar ihtiyacımız yok. Bugünkü besinler rezil halde olduğu için bu kadar yemek zorunda kalıyoruz ki açığı kapatabilelim. Ek olarak faydalı bakterileri besleyen iki tip besin vardır. Probiyotik beslenirsin çoğalırlar. Prebiyotik beslenirsin güçlenirler. Ve sürekli yenilenme ihtiyaçları vardır. Bunun dışında da hiç-bir besin maddesi bunlada fayda sağlamaz. Hele gluten... aman aman. Glikoz ve gluten. Zararlı bakterilerin en sevdiği iki temel unsur. Bunlar da candidayı çoğaltır. Kimse demesin bende yok diye. Hepsi herkeste var. Oranları farklı. Sınırı aşarsan uyku durumu biter. Sonra ne baş gösterdiyse onunla uğraşırsın. Sayın Ümit Aktaş beyefendinin gluteni savunanların foyasını ortaya çıkardığı kanıtları araştırmak bile yeter. Günlük 1 dilim ekmek dahi tüketmeyen çölyak hastalarının gerçek ekşi mayalı aktif edilmiş siyez buğdaylı ekmekler tükettiklerini bizzat ben biliyorum. Neden? Yahu çünkü ekşi mayalı bu ekmek ve içindeki zararsız doğal bu glutenin ortaya çıkardığı ürün başlı başına probiyotik de ondan. Bizim doğal ülkemize ait katkısız fermente gerçek sucuklar dahi böyledir. Faydalıları besler. Ben güvenmiyorum. Yazılar dergiler siteler medya.... İsteyen istediğini önersin. Ben herhangi bir yazıya kefil olup da milletin hayatını karartamam. Yarın bir gün yalanlamaları da olası. Ayrıca neden ya neden? Açıkçası ben tavuklara yapılanı gördükten sonra tavuk yemiyorum. Çünkü cani değilim. Kanıma dokunuyor. Kemikleri bile oluşmamış daha tavuk olmamış şeyleri yemek mi insanlık(protein vb menfaat için) yoksa gerekirse yemem başka bir yol bulurum demek mi? Neden bunu dedim? Çünkü aynı şey buğdayda da oldu. Bizim ülkemizin cennet olduğu zamanlar.. Buğday bizim en yatkın olduğumuz besin kaynağı iken. Türkler diyince iki temel unsur var. Ekmek ve et. Bitti. Bunlara çok yatkınız. Fakat ikisi de bozulmaya başladı. Birisi çok ucuz her eve giriyor ama doğasını bozdular. Faydası yok. Diğerine de ihtiyaç var ama her eve giremez. Her istenince değil. Şimdi ben burada nasıl olacak da sonraki yıl ürün vermeyen hibrit tohumların sunduğu glutene "Aaa öyle mi çok faydalı demek ki" diyeceğim. Bu var ya bu, elimizde az da olsa kalmış olan doğanın hediyesi tohumlara küfürdür küfür. Ben bunu yapmam. Argümanını sundun. Asla da kabul etmeyeceğim. Alıntıdan değil de normal paylaşsaydın hitap edilen ben olmazdım. Haddime değil. Yaşamadığım, tecrübe etmediğim, şahit olmadığım ve zor ulaşmadığım hiçbir bilgiyi de olayı da kimseye ne yazarım ne öneririm.
 
Ben bunlara inanmam. Kimse de inandıramaz. İsterlerse yüzlerce makale yayınlasınlar. Neden? Bana tohumu bozulmamış bir tane ürün söyleyin? Gluten içeren... Benim derdim glutenle değil. Ayrıca probiyotikanın gluten ile artması söz konusu dahi olamaz. Normal gluten yani hala daha tohumu bozulmamış buğday türevlerinden gelen gluten insan bağırsağında muazzam bir hareket oluşturur. Görevi de budur. Bunu da en iyi şekilde kepeği ve ruşeyminden ayrılmamış ürünler ile yapar. Modern zamana kadar da böyle saçmalıklar yapan bu kadar değil. Siyez buğdayındaki gluteni bugünkü glutenle bir tutanda akıl yoktur. Şahit okuduklarım dediklerinin tersine. Tekrar söylüyorum. Gluten değil. Bugünkü gluten zararlı. Yapısı da farklıdır. Birleşen proteinleri ayrılmaz. Bağırsağa yapışır. Bağırsak bunları çıkarmak içen özel enzimler bırakır. Hafif içten yağlanır(Zararlı değil. Karşı tepki) Bu da Di amino oksidaz isimli enzimi baskıya alır. Kortizol ve histamin dengesi bozulur. Sadece gluten değil her türlü alerjide başroldür. İş kontrolden çıkarsa bağışıklık çöker. Candida bundan beslenir bunu da kimse inkar etmeye kalkmasın. Protein emilimi diyorum. Gluteni bol bol tüketen hatta seven insanların protein emilimleri zayıflar. Bu adam tabii ki çok fazla protein almak zorunda kalır gelişmek için. Kg başına 2 gr alacak da acaba ne kadarını kullanacak? Normalde bu kadar uçuk rakamlara gerek yok. Protein miktarına bu kadar ihtiyacımız yok. Bugünkü besinler rezil halde olduğu için bu kadar yemek zorunda kalıyoruz ki açığı kapatabilelim. Ek olarak faydalı bakterileri besleyen iki tip besin vardır. Probiyotik beslenirsin çoğalırlar. Prebiyotik beslenirsin güçlenirler. Ve sürekli yenilenme ihtiyaçları vardır. Bunun dışında da hiç-bir besin maddesi bunlada fayda sağlamaz. Hele gluten... aman aman. Glikoz ve gluten. Zararlı bakterilerin en sevdiği iki temel unsur. Bunlar da candidayı çoğaltır. Kimse demesin bende yok diye. Hepsi herkeste var. Oranları farklı. Sınırı aşarsan uyku durumu biter. Sonra ne baş gösterdiyse onunla uğraşırsın. Sayın Ümit Aktaş beyefendinin gluteni savunanların foyasını ortaya çıkardığı kanıtları araştırmak bile yeter. Günlük 1 dilim ekmek dahi tüketmeyen çölyak hastalarının gerçek ekşi mayalı aktif edilmiş siyez buğdaylı ekmekler tükettiklerini bizzat ben biliyorum. Neden? Yahu çünkü ekşi mayalı bu ekmek ve içindeki zararsız doğal bu glutenin ortaya çıkardığı ürün başlı başına probiyotik de ondan. Bizim doğal ülkemize ait katkısız fermente gerçek sucuklar dahi böyledir. Faydalıları besler. Ben güvenmiyorum. Yazılar dergiler siteler medya.... İsteyen istediğini önersin. Ben herhangi bir yazıya kefil olup da milletin hayatını karartamam. Yarın bir gün yalanlamaları da olası. Ayrıca neden ya neden? Açıkçası ben tavuklara yapılanı gördükten sonra tavuk yemiyorum. Çünkü cani değilim. Kanıma dokunuyor. Kemikleri bile oluşmamış daha tavuk olmamış şeyleri yemek mi insanlık(protein vb menfaat için) yoksa gerekirse yemem başka bir yol bulurum demek mi? Neden bunu dedim? Çünkü aynı şey buğdayda da oldu. Bizim ülkemizin cennet olduğu zamanlar.. Buğday bizim en yatkın olduğumuz besin kaynağı iken. Türkler diyince iki temel unsur var. Ekmek ve et. Bitti. Bunlara çok yatkınız. Fakat ikisi de bozulmaya başladı. Birisi çok ucuz her eve giriyor ama doğasını bozdular. Faydası yok. Diğerine de ihtiyaç var ama her eve giremez. Her istenince değil. Şimdi ben burada nasıl olacak da sonraki yıl ürün vermeyen hibrit tohumların sunduğu glutene "Aaa öyle mi çok faydalı demek ki" diyeceğim. Bu var ya bu, elimizde az da olsa kalmış olan doğanın hediyesi tohumlara küfürdür küfür. Ben bunu yapmam. Argümanını sundun. Asla da kabul etmeyeceğim. Alıntıdan değil de normal paylaşsaydın hitap edilen ben olmazdım. Haddime değil. Yaşamadığım, tecrübe etmediğim, şahit olmadığım ve zor ulaşmadığım hiçbir bilgiyi de olayı da kimseye ne yazarım ne öneririm.
İlk cümleden itibaren okumadım. Mesajım sizin mesajınız üzerinden herkese idi. Bu yüzden siz inanmasanız da elbet dikkate alanlar olacaktır. Bir kaç kişinin düşüncelerini değiştirip, fayda sağlayabilmek de benim için kafidir zaten.

Bilimsel çalışmaları referans almayıp, "tecrübe" ve "deneyim" çığırtkanlığı yapan insanlara anlatacak bir şeyim yoktur. Keza, herkesin metabolizması, bağırsakları, mikrobiyotası farklıdır. Ancak bilimsel çalışma sunmadan, argümanlarla cevap vermeden "inanmıyorum" diyenlerle anlaşmamız mümkün değil. Bu yüzden ilk cümlenizden itibaren okumadım, okumadığım için yazdıklarınıza cevap vermeyeceğim.
 
İlk cümleden itibaren okumadım. Mesajım sizin mesajınız üzerinden herkese idi. Bu yüzden siz inanmasanız da elbet dikkate alanlar olacaktır. Bir kaç kişinin düşüncelerini değiştirip, fayda sağlayabilmek de benim için kafidir zaten.

Bilimsel çalışmaları referans almayıp, "tecrübe" ve "deneyim" çığırtkanlığı yapan insanlara anlatacak bir şeyim yoktur. Keza, herkesin metabolizması, bağırsakları, mikrobiyotası farklıdır. Ancak bilimsel çalışma sunmadan, argümanlarla cevap vermeden "inanmıyorum" diyenlerle anlaşmamız mümkün değil. Bu yüzden ilk cümlenizden itibaren okumadım, okumadığım için yazdıklarınıza cevap vermeyeceğim.

Referansım hayat ve doğadır. Yalanlar ve insanları kandırmak için elinden geleni yapanlar değildir. Benim üzerimden mesaj da vermeyin, pirim de yapmayın. Konu açık. Girin mesajınızı yazın ve çıkın. Ben size değil, siz bana aklınız sıra birşey demeye çalıştınız. Alıntı yapmadan da gayet mesaj veriliyor. Gören görüyor. Ve evet herkes tabii ki ölçüp tartıyor kendince. Bunu demenize de gerek yok. Sizin gibi insanları etkilemeye çalışmıyorum. Çünkü etkilenmek ve fikir değişmek zorunda da değiller. Bana birşey sorulursa sonuna kadar yardim ederim. Müdahale etmek de kimsenin haddine değildir. Ve evet tabii ki deneyimle hareket edeceğim. Yapmadığım birşeyi insanlara "Ya bakın doğru olan bu bunu yapın" demem. Önce cesaret edeceksin. Tecrübe edeceksin. Sonra insanlara fikir sunacaksın. O da, eğer size açık birşey var ise. Zıplayarak değil. Bilimsel yazılar... Her okuduğuma inanacak olsaydım bugüne kadar herkes arkamdan sayıyor olurdu. Böyle bir yükün ve vicdansızlığın altına girmem. İnsanları hasta edenlerin ve sonra buna ilaç üretip satanların ve bilimsel yayınları bile magazin sayfası haline çevirenlerin bilgilerini tabii ki de insanlara faydalı diye sunmayacağım. Yazımı okuyanlardan ricam bu kısım. "Lütfen ama lütfen hem çok fazla doğal kaynağın yapısını bozan, zararlı hale getiren ve hepsi siz insanlık için diyen hem de ardından bunlar üzerinde -sanki doğal besinlermiş de çok iyi iş başarmışlar gibi- yazılar yazıp bir de yine kendi desteklediklerini referans gösterip sizi gerçekte hiç düşünmeyen kaynaklara inanmayınız. Bir bilginin sizin için doğru olup olmadığını ancak siz bilebilirsiniz. Ben yalnızca bu kadar söyleyebilirim."

Son olarak da okuyup okumamanız önemli değil. Bununla ilgilenmiyorum. Ben cevap vermek durumundayım. En saçma şeylere bile zaman ayırıp, sonra da saygısızlık yapıp bundan da mutlu olmaktansa; karşılığında kötü birşey de yazılmış olsa veya karşımdaki saygısız da olsa yazısını okurum, sözünü dinlerim sonra işime bakarım. Bu bir karakter meselesidir. Yazısını okumuyor muyum, umursamıyor muyum? O zaman cevap da vermem. Bu da bir ölçüdür. Kibir ve çekememezlik ile kim kime ne fayda sağlamış ki ben de burun kıvırayım. Konuyu takip eden arkadaşlar da kusuruma bakmasınlar. Soru soranlar dışında cevap vermemeye özen göstereceğim.
 
Referansım hayat ve doğadır. Yalanlar ve insanları kandırmak için elinden geleni yapanlar değildir. Benim üzerimden mesaj da vermeyin, pirim de yapmayın. Konu açık. Girin mesajınızı yazın ve çıkın. Ben size değil, siz bana aklınız sıra birşey demeye çalıştınız. Alıntı yapmadan da gayet mesaj veriliyor. Gören görüyor. Ve evet herkes tabii ki ölçüp tartıyor kendince. Bunu demenize de gerek yok. Sizin gibi insanları etkilemeye çalışmıyorum. Çünkü etkilenmek ve fikir değişmek zorunda da değiller. Bana birşey sorulursa sonuna kadar yardim ederim. Müdahale etmek de kimsenin haddine değildir. Ve evet tabii ki deneyimle hareket edeceğim. Yapmadığım birşeyi insanlara "Ya bakın doğru olan bu bunu yapın" demem. Önce cesaret edeceksin. Tecrübe edeceksin. Sonra insanlara fikir sunacaksın. O da, eğer size açık birşey var ise. Zıplayarak değil. Bilimsel yazılar... Her okuduğuma inanacak olsaydım bugüne kadar herkes arkamdan sayıyor olurdu. Böyle bir yükün ve vicdansızlığın altına girmem. İnsanları hasta edenlerin ve sonra buna ilaç üretip satanların ve bilimsel yayınları bile magazin sayfası haline çevirenlerin bilgilerini tabii ki de insanlara faydalı diye sunmayacağım. Yazımı okuyanlardan ricam bu kısım. "Lütfen ama lütfen hem çok fazla doğal kaynağın yapısını bozan, zararlı hale getiren ve hepsi siz insanlık için diyen hem de ardından bunlar üzerinde -sanki doğal besinlermiş de çok iyi iş başarmışlar gibi- yazılar yazıp bir de yine kendi desteklediklerini referans gösterip sizi gerçekte hiç düşünmeyen kaynaklara inanmayınız. Bir bilginin sizin için doğru olup olmadığını ancak siz bilebilirsiniz. Ben yalnızca bu kadar söyleyebilirim."

Son olarak da okuyup okumamanız önemli değil. Bununla ilgilenmiyorum. Ben cevap vermek durumundayım. En saçma şeylere bile zaman ayırıp, sonra da saygısızlık yapıp bundan da mutlu olmaktansa; karşılığında kötü birşey de yazılmış olsa veya karşımdaki saygısız da olsa yazısını okurum, sözünü dinlerim sonra işime bakarım. Bu bir karakter meselesidir. Yazısını okumuyor muyum, umursamıyor muyum? O zaman cevap da vermem. Bu da bir ölçüdür. Kibir ve çekememezlik ile kim kime ne fayda sağlamış ki ben de burun kıvırayım. Konuyu takip eden arkadaşlar da kusuruma bakmasınlar. Soru soranlar dışında cevap vermemeye özen göstereceğim.
İlk cümlelerinizi okuyunca tekrar direkt okumayı bıraktım. Birilerinin üzerinden prim yapmadığımı forumdaki tanıyan, soru soran, yardımcı olduğum arkadaşlar bilirler. Size bir şeyleri anlatmayacağım, istediğinizi referans alabilirsiniz.
 
Çölyak; buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi tahılların içinde bulunan gluten proteinine karşı ince bağırsağın ömür boyu sürecek bir emilim bozukluğudur.

Referans: Prof. Dr. Emel Tüfekçi Alphan ve ark. Hastalıklarda Beslenme Tedavisi. 2014

Not: Son yapılan çalışmalarda 50-60 g/gün yulafın tolere edilebildiğini ancak kontaminasyon açısından riskli olduğunu göstermiştir.

Çölyak hastalığında glutenin diyetten çıkarılması gerektiğini ve bunun faydalı olduğunu söylüyoruz. Peki normal bireylerde? Glutensiz diyetin ve diyet ürünlerinin önerisi/popülerliği her geçen gün artıyor. Peki çalışmalarda bulunan sonuçlar ve gluten enteropatisi olmayan bireylerde glutenin diyetten çıkarılmasının dezavantajları neler?

Belirtilen Riskler:
*Oligofruktoz ve inülin içermez->Prebiyotik->Faydalı barsak bakterilerinin azalmasına neden olur.
*Karbonhidrat, demir, folat, niasin, çinko ve posadan fakir.
*Gliadin kan basıncı kontrolüne ve immün fonksiyonlara yardımcı olur.

Son kanıtlar, glutensiz diyetin faydalı barsak bakterilerinin azalmasına neden olduğunu göstermektedir. Fekal örneklerdeki Bifidobacterium, Lactobacillus, Clostridium lituseburense ve Faecalibacterium prausnitzii sayısının azaldığı, Enterobacteriaceae and Escherichia coli sayısının arttığı gösterilmiştir.

Referans: De Palma G, et al.
Effects of a gluten-free diet on gut microbiota and immune function in healthy adult human subjects.
Br J Nutr. 2009.

Başka bir kaynak:
Eki Görüntüle 50412


Çölyak veya gluten intoleransı olmayan bireylerde glutenin kendisi dislipideminin tedavisinde etkilidir.

Referans: Jenkins DJA, Am J Clin Nutr 2001;74(1):57-63

Buğdaydaki gliadin hidrolizatın ACE inhibitörü olduğu ve kan basıncını düşürdüğü rapor edilmiştir.

Referans: Thewissen BG et. al.
Inhibition of angiotensin I-converting enzyme by wheat gliadin hydrolysates. Food Chem 2011;127(4):1653-1658

Bunun dışında güncel bir çalışma tahıl ürünlerinin diyetten çıkarılmasının kalp hastalıkları riskini artırdığını belirtiyor(istenirse kaynak paylaşabilirim). Bazı kaynakların güncel bir kongre sunumundan alıntı olduğunu da belirtmek isterim.

Forumda son zamanlarda glutene karşı bir önyargı var. Mesajınızı alıntılayıp bunları paylaşma nedenim bu önyargıyı kırmaya çalışmam. Evet toplumumuzda gluten intoleransı yaygınlaştı ancak bu herkesin gluteni diyetten çıkarması anlamına gelmiyor. Bunları yazarken her öğünde tam tahıllı ekmek, bulgur tüketin demiyorum. Forumda başından beri çeşitliliğe ve diyetin sürdürülebilirliğe dikkat çekmeye çalışıyorum. Özetle; eğer glutene karşı tolerans yoksa yukarda eklediğim yayınlarda bahsedilen glutensiz diyetin riskleri ve faydalarından dolayı diyette gluten içeren besinlere yer vermek gerekiyor.
Peki antrenman sonrası ögünde sizce yüksek glisemik indeksli besinler mi tüketilmeli yoksa daha düşük glisemik indeksli besinler mi ben düşük GI besinler tüketiyorum fakat forumda ve başka kaynaklardan yüksek GI besinler (haşlanmış patates,beyaz pirinç) tüketmenin antrenmandan sonra insülinin anabolik etkisini maksimize ettigini 4-5 saate kadar anabolik etkisinin devam ettigini okudum sizin yorumunuz ve düşünceniz nelerdir
Teşekkürler


Bu konu hakkında cevap verebilecek birileri var mı
 
Son düzenleme:
Back
Yukarı