İyilik Ve Kötülük Arasındaki İnce Çizgi

Samimiyetinin olmadığı bir adama şaka yapmakta nerden çıkıyor?
Senden haz etmeyen birisine şaka yapmak kelimenin hafif anlamıyla "yılışıklıktır", yakışmaz.
Taraf olmak için söylemiyorum bunu, ancak olan bu, gerçeğin ifadesi olarak alınabilir, iki taraflada özel bir samimiyetim ya da husumetim yok.
 
burakula01,sen her açtığım başlığa damlayıp,konu dışı mesajlarla başlığı kilitlettirmek mecburiyetinde misin?bak guardbody,Karasan gibi abilerimiz ve diğer değerli arkadaşlarımız katılım gösteriyorlar bu konuya.lütfen,yeter.

"psikolojik tedavi görmelisin" diyerek geçen günkü forumu terketmeme varan meseleleri canlandırmaya çalışıyorsun.o tartışmayı yeniden bu başlıkta canlandırmaya çalışıyorsun.o başlıkta da "akli dengen yerinde değil" gibi şeyler yazmıştın.

bu başlıkta güzel şeyler konuşulsun istemiştim fakat bunu bile kirletmeyi başardın.

bravo.
 
Hadi tatlıya bağlayalım bu işi artık, gerçi başlıkta iyiden iyiye kirlendi, ama olsun.
Ben mi safım, uzaylımıyım nedir, ne internet ortamında ne de gerçek hayatta, kıl kapma, uyuz olma gibi bir durumum yoktur.
Herkese iyi niyetle yaklaşırım, hak etmeyenden ise uzak durumum, dalaşmam, güzel özelliktir arkadaşlar size de tavsiye ederim.
Yani herkesi sevecez diye birşey yok, ama sevmediğimiz insanla tartışmanın bence lüzümu yok.
Ecnebi birde buna güzel bir kelime bulmuş.
Never underestimate power of ignorance.
Yani umursamamanın/kaale almamanın gücünü asla azımsamayın ;)
 
İftira atmada alıntı göster öle bir şey yazdıysam ,
Sırf fb li olmadıgım için yapıyorsun dimi bütün bu kıskırtmaları :)

şimdi kanıt göstereyim öyleyse,burakula01'in "psikolojik tedavi görmen gerek" sözü tamamen geçen günkü bir terbiyesizliğe atıfta bulunmasından kaynaklanmaktadır.

bu başlıkta burakula01;

"
Bu davranışlarda asıl kimin psikiyatrik tedaviye ihtiyacı olduğunu görüyoruz açıkca.
"
"katılıyorum,
2 hafta boyunca sadece
protein tozu ile beslenmeye çalısan birisi
zaten sağlıklı düşünemez :D"

"İsteyen ceker gider ,
kimseyi tutamayız ,
BB King
Reklam kokan hareketler bunlar"

https://www.bodyforumtr.com/vbforum/bir-veda-da-benden-t13055p2.html

gibi sözler söyleyerek akli dengemin yerinde olmadığını vs. söylemiştir.yukarıda da linkini veriyorum.

hatta "Sırf fb li olmadıgım için yapıyorsun dimi bütün bu kıskırtmaları" sözü bile o başlıktan alıntıdır.o başlıkta burakula01'e ben "sırf fb'liyim diye mi saldırıyorsun" diyerek şakayla karışık bir sitemde bulunmuştum.fakat burakula01 buna rağmen terbiyesizliklerini sürdürmüştü.

kısacası,o başlık burakula01 ve 2 kişi yüzünden benim ricamla saydam tarafından kilitlenmişti.bu yüzden burakula01 tartışmayı bu başlığa taşımayı kararlaştırdı ve "psikolojik tedavi görmen gerek" diyerek fitili ateşledi.

ne var ki ben bu kışkırtmaya gelmedim ve Karasan abimin de desteğiyle bu arkadaş gerekli dersi almıştır.banlanmamak için de son kozunu oynayıp,şirin gözükmeye çalışmaktadır.lütfen bu başlığa bir daha konu dışı bir yazı yazmayalım.

saygılar.
 
ortada bir suç varsa dilenmiş bir özür de var..olayın uzamasına gerek yok..başlık devam edecekse konu ile alakalı devam etmeli..
lütfen daha fazla uzamasın..
 
Ben bu kısma katılmıyorm Mestano.İnsanın yaptığı herşey bence kişiyi hataya sürüklemez.Hele ki gerekli tecrübeleri almışsa.. Ama şu kısma katılabilirm eğer ki o tecrübeye sahip değilse kişi tecrübe edinirken mutlaka hatalar yapacaktır.Zaten tecrübe insanın kendi hatalarına koyduğu addır.Ama dediğim gibi insan o tecrübeye sahipse geriye dönüp birşeyleri düzelttiğinde herşey eskisinden çok daha iyi olur.Ayrıca bence insan kendi kaderini de kendisi yazar.Hayatında birçok şey kendisi dışında gelişebilir ve bunlar şans eseri olabilir evet ama insanın aldığı kararları bunlardan daha etkilidir.Eğer insan yeterince düşünürse ilerde olacak olumsuzlukları veya şans eseri oluşabilecek olumsuzlukları önceden önlem alarak zararsız hale getirebilir..

Filmi izledin mi bilmiyorum ama senin bahsettiğin tecrübe olayı fazlasıyla etkisiz eleman rolü görüyor çünkü:

-Sen geçmişe dönüp tecrübe ettiğin şeyi düzeltiyorsun düzeltmesine ama farkında olmadan aslında hiç olmaycak bir şey başlatıyorsun. Bu aynı "Şahane Pazar"daki bardak oyunu gibi. Bir bardağı çekerken aslında diğer tüm bardakları etkiliyorsun. Ve oyunun amacını hatırlayın 2 kişiden birini hataya sürüklemek, yani elinde sonunda hata olucak. Belki büyük, belki sadece bir sivrisineğin ölümüne yol açıcak.

Biliyorum aklına takılan, neden hatasız olamayacağı sorusu. Filmde adam bunu başarıyor gibi, nasılmı? Hayatını değiştirmek amacıyla sürekli geri döndüğü kız arkadaşı için, yine geri dönüyor (5 yaşına). Ve kızı korkutarak kendinden kaçırıyor. Ve bir daha hiç görüşmüyorlar. Bundada hata yok gibi ama kızı kaybetmesi ne olacak?:D

Dediğim gibi etki-tepki meselesi. Futbolda ileriye çıkarsın ama geride hep açıklar kalır;)
 
Son düzenleme:
hanibal serisindede durum böyleydi.kıza zarar gelmesin diye adam kendi kolunu bile kesecek duruma geliyordu.kıssadan hisse neymmiş;erkeği sigaraya alıştıran ve kolunu kesmesine kızlar yol açıyormuş.evliler boşansın diğerleri kız arkadaşlarından ayrılsın sorun kendiliğinden çözülür.
 
Afanesyeva, elbette farklı düşünceler olacak, fikirlerini sempatiyle okudum ancak sana kesinlikle katılmıyorum, sebebini açıklamak isterim.
İnsanın kendi kaderini kendi yazdığı ancak çevre koşullar olumlu ya da nötr olduğu durumlarda geçerlidir.
Arnold'ı ele al, hayatında üstün azim, irade, zeka, beceri gibi sayısız artıları var, ancak emin ol, bunların yanında şartların yardımı da var.
Yani ordudan kaçıp yarışmaya girip, döndüğünde küçük bir ceza ile yırtması bize hoş bir anektod olarak geliyor, ancak çok farklı şeyler olabilirdi.
Kaçarken vurulup sakat kalabilirdi, döndüğünde çok daha ağır bir ceza alabilirdi.
Böyle böyle, Arnold'ın hayatında sana bir sürü alternatifler bulabilirim, kendi kaderini kendi yaratmış, ancak emin ol, ayağının altındaki yer kaymamış, illa kayacak olsaydı, bence darmadağın olup giderdi.
Kamer Genç, hepimizin dalga geçtiği politikacı, aslında büyük çileler çekmiş, gerçekte takdir ettiğim bir adam.
Gençlik yıllarında inanılmaz bir sefalete rağmen binbir emekle okuyup avukat oluyor.
Evet, üstün irade, çabası sayesinde ancak şunu ifade etmesi çok hoşuma gitti, eğer birşey ters gitse, birşey yerine oturmasa hayat yolunda dağılır giderdim diyor.
Ne kadar doğru, hergün ne cevherler, "olamadan gidiyor" şiirdeki gibi, nice güneşler batıyor, ekleme yapalım, doğamadan batıyor.
Bu sebeple, insan faktörü, istemek, inanmak çok önemli ama kader bizim dışımızdaki olayları da kapsıyor.
Vücut geliştirmeden örnek verecek olursak, gelmiş geçmiş en büyük yeteneklerden, fizik, tip, boy bos herşeyiyle mükemmel Dennis Newman'ın lösemi olarak pırıl pırıl kariyerinin başladığı sene bitmiş olması, bu bence en somut anlamıyla kaderdir, acı bir kader...

Karasan aslında ben biraz daha açıklayıcı yazmalıydım.Biraz yanlış anlaşılmışım.Elbette ki insanın hayatında şans da etkili olabilir fakat buna da bir yere kadar insan karar verir.Mesela Arnold'un askerden kaçmasını örnek vermişsin.Şimdi nasıl kaçtığını bilmiyorum ama eminim kaçmadan önce düşünmüştür nasıl kaçacağını ve şans eseri doğabilecek olumsuzlukları bertaraf etmiştir.Yani eminim elinde silahıyla nöbet tutan bi askerin önünden koşarak kaçıp gitmemiştir.Ben "Eğer insan yeterince düşünürse ilerde olacak olumsuzlukları veya şans eseri oluşabilecek olumsuzlukları önceden önlem alarak zararsız hale getirebilir.." derken işte bunu kastetmiştim.Ama bundan sonra da ordan kaçarken küçük bir ihtimal de olsa başına kötü birşey gelebilirdi.Zaten "Ayrıca bence insan kendi kaderini de kendisi yazar.Hayatında birçok şey kendisi dışında gelişebilir ve bunlar şans eseri olabilir evet ama insanın aldığı kararları bunlardan daha etkilidir." derken şans faktörünü de göz ardı etmediğimi görebilirsin.Sadece insanın kararlarının bundan daha etkili olduğunu savunuyorum ve bu şans eseri olan durumlara da yukarıda dediğim gibi bir çoğuna insan karar verir yani bir yerde risk almak insanın elindedir.İnsan düşünür taşınır ve bir seçim yapar.


Filmi izledin mi bilmiyorum ama senin bahsettiğin tecrübe olayı fazlasıyla etkisiz eleman rolü görüyor çünkü:

-Sen geçmişe dönüp tecrübe ettiğin şeyi düzeltiyorsun düzeltmesine ama farkında olmadan aslında hiç olmaycak bir şey başlatıyorsun. Bu aynı "Şahane Pazar"daki bardak oyunu gibi. Bir bardağı çekerken aslında diğer tüm bardakları etkiliyorsun. Ve oyunun amacını hatırlayın 2 kişiden birini hataya sürüklemek, yani elinde sonunda hata olucak. Belki büyük, belki sadece bir sivrisineğin ölümüne yol açıcak.

Biliyorum aklına takılan, neden hatasız olamayacağı sorusu. Filmde adam bunu başarıyor gibi, nasılmı? Hayatını değiştirmek amacıyla sürekli geri döndüğü kız arkadaşı için, yine geri dönüyor (5 yaşına). Ve kızı korkutarak kendinden kaçırıyor. Ve bir daha hiç görüşmüyorlar. Bundada hata yok gibi ama kızı kaybetmesi ne olacak?:D

Dediğim gibi etki-tepki meselesi. Futbolda ileriye çıkarsın ama geride hep açıklar kalır;)

Evet Mestano filmi izledim ama uzun zaman oluyor tam hatırlamıyorm.Açıkçası gerçek hayatta oluşan olumsuzluklarla Şahane Pazar'daki bardak oyunu arasında da pek bi bağlantı kuramadım.Oyunda zaten kaçınılmaz bir son var bunu herkes biliyor ve zaten bu bir yarışma.Gerçek hayatta yaptığımız her hareketin sonucunda böyle kaçınılmaz bir hata yoktur.Senin "her yaptığın hareketin bir tepkisi olacaktır, öncekini değiştirmeye çalışsında yeni yaptığın seni hataya sürükleyecektir. Şimdi herkes geçmişe dönüp yeniden başlamak isterdi değil mi? Ama hepimiz biliyoruzki en az şimdiki kadar fazla hatayı ardımızdan sürükleyeceğiz.""Sen geçmişe dönüp tecrübe ettiğin şeyi düzeltiyorsun düzeltmesine ama farkında olmadan aslında hiç olmaycak bir şey başlatıyorsun. Bu aynı "Şahane Pazar"daki bardak oyunu gibi. Bir bardağı çekerken aslında diğer tüm bardakları etkiliyorsun. Ve oyunun amacını hatırlayın 2 kişiden birini hataya sürüklemek, yani elinde sonunda hata olucak." dediklerinden de naparsak yapalım eninde sonunda bir hata yapmış oluyoruz.Aslında benim esasen karşı çıktığım nokta da bu zaten daha önce de bunu anlatmaya çalışmıştım.
 
"her kötü şeyde bir hayır vardır" derler.

bir de tam tersi var.

"her iyilikte bir kötülük vardır"

komşuluk kavramına sahip birisi değildim.hayatımda ilk defa bir komşumla komşuluk ilişkim olmuştu.yan evdeki kazım dede.

yaklaşık 1 sene evvel kazım dedeyle ilk konuşmamda çok gülmüştüm.ölünceye kadar da güldürdü sağolsun.ne bileyim,80 yaşlarında,nur yüzlü bir dedenin o küfürleri etmesi komiğime gidiyordu.kah hükümete söverdi,kah başbakana,kah ağrıyan beline,kah arayıp sormayan oğluna,kah yoldan geçen birisine.uçan kuşa bile söverdi rahmetli.

bütün gün kapısının önünde oturur,geleni geçeni takip ederdi.muhabbet edecek birisini arardı.fakat aksi birisi olduğundan kimse yanına yaklaşmazdı.canı sıkılırdı besbelli.

13 yaşında sigaraya başlamış.doktorlar seneler evvel "sigara içersen ölürsün" demişler..sigarayı bırakmış.

benden her gün akşam üstü saatlerinde (ne zaman görürse) 1 tane sigara isterdi.ben de verirdim.günde 1 sigara içerdi.başka içmezdi.gene de vicdanım rahatsızlanırdı ona sigara verdiğim için.

bir gün gene benden sigara istedi."dede içme şu sigarayı" dedim.vermedim.sigaranın zararlarını,kullanmamasını,sigarayı kendisini sevdiğim için vermediğimi söyledim.hemen alındı.yanından ayrıldım.

ertesi gün,dedeyi kapı önünde sigara tüttürürken gördüm.benden başkasından sigara istemezdi,benden de günde 1 sigara isterdi."hayırdır dede,nereden buldun sigarayı" dedim.cebinden paketi çıkarttı,içerisinden 1 tane sigara çıkartıp bana uzattı.titreyen elleriyle sigaramı yaktı.meğer ben vermiyorum diye kendisine sigara almış bakkaldan.

dede paketi aldıktan sonra,günde 1 içtiği sigara,3-5 derken 1 pakete yaklaşmıştı.artık benden sigara istemiyordu.

1-2 kere "dede alma şu sigarayı" demek istememe rağmen kızarak sözümü yarıda kesti."sen karışma!"

tek istediğim,kazım dedenin günde 1 kere benden aldığı sigarayı da içmemesiydi.neredeyse 1 senedir günde 1 tane sigara içiyordu.o 1 sigarayı vermediğim için gitti paket aldı.ve sigaraya yeniden başladı.

yaklaşık 2 ay sonra,dede nefes darlığı şikayetiyle hastaneye kaldırıldı.akciğerleri su toplamış.1 ameliyat geçirdi.ameliyatı kaldıramayıp,hayatını kaybetti.ölüm sebebinin akciğerleri olması,beni daha da üzdü.

bazen kendimi suçlu hissediyorum.iyilik yapayım derken,belki de kazım dedenin 2-3 sene erken ölmesine sebep oldum.

işte iyilik ve kötülük arasındaki ince çizgi...

bir bakkal düşünün.gofret çalarken yakaladığı çocuğu "çocuktur" diyip,saçlarını okşayıp gönderiyor.ve bu çocuk ileride hırsız oluyor.belki de bakkal çocuğu kulağından tutup,ailesine götürseydi bu çocuk ileride topluma faydalı bir birey haline gelecekti.

ve ya terbiyesiz ve şımarık bir genç düşünün.bir gün size ağza alınmayacak sözler söylüyor.tam ağzını burnunu dağıtacakken,"büyüklük bende kalsın" diyip vazgeçiyorsunuz.gün geliyor,bu genç aynı sözleri bir başkasına da söylüyor ve bıçaklanarak öldürülüyor.belki de o gün ağzını burnunu dağıtsaydınız,bu genç bundan sonra insanlara daha temkinli yaklaşacak ve tanımadığı insanlara bulaşmayacaktı.

hayat çok tuhaf...öyle değil mi?

kazım dede hikayesini öle güzel anlatmışın ki 3.kişi olarak orda gibiydim...yüreğine sağlık...
iyilikle kötülük arasında çizgi değil bi oluk var bana kalırsa(teşbihte hata olmaz derler)..çok farklı kavramlar..ne biri diğerinin nedeni ne de sonucu olabilir...verdiğin örneklerin tersini düşündüğünde aslında iyilik ve kötülüğün kişideki etkisini "kişiliğin bumerangı" olarak değerlendirebilirsin de...kişiliğin aynası gibi bi nevi..aksi düşünülse "aynı etkiler aynı tepkileri doğurur"du yoksa...
 
Back
Yukarı