Yediklerimiz Ilaclarimizdir

Konusu 'Beslenme' forumundadır ve Guest tarafından 5 Haziran 2005 başlatılmıştır.

  1. Guest
    Online

    Guest Guest

    Hayatımızı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmemiz, her gün belirli bir miktar gıdanın vücudumuza alınmasına bağlanmıştır. Protein, şeker, yağ, mineral ve vitaminler vücudumuzun ihtiyacı olan beş ana besin unsurudur. Bu maddeleri; et, yumurta, tahıl, sebze, meyve ve içecekler vasıtasıyla alırız.
    Bilhassa son yirmi yıl içerisinde yapılan araştırma ve gözlemler; bu beş ana besin unsurunun yanı sıra, meyve ve sebzelerde bulunan bitki liflerine ve hormonlara, çeşitli kimyevî maddelere, sağlığın korunması ve hastalıkların önlenmesinde önemli vazifeler verildiğini göstermiştir. Yapılan çalışmalarda, şu ana kadar bilhassa iki mühim husus üzerinde durulmuştur. Birincisi, bitkilerdeki bazı maddelerin güçlü antioksidan özelliği olmasıdır. Bilindiği gibi vücutta gerçekleşen ve oksidasyon denen bir grup kimyevî reaksiyon sonucunda ortaya çıkan bazı maddeler, bilhassa DNA üzerinde hasara yol açarak çeşitli hastalıklara zemin hazırlamaktadır. İkincisi ise, bitkilerin yapısında bulunan hususî yapıdaki liflerin, yediklerimizle birlikte istemeden alınan çeşitli zararlı maddeleri emerek dışkı ile vücuttan uzaklaştırmasıdır. Böylece hastalık oluşturma potansiyeli taşıyan çeşitli maddeler kana geçememekte ve zararlı tesir gösterebileceği organlara ulaşamamaktadır.

    Tabiatta bulunan ve bizim için birer sıhhat ve şükür kaynağı olarak yaratılmış sebze ve meyvelerin sağlığımıza olan müsbet tesirleri merak konusudur. Bu çalışmalar, daha çok, geniş halk kitleleri üzerinde yapılan ve belirli miktarlarda sebze ve meyve tüketenler ile daha az tüketenlerin karşılaştırılması ve bunlar üzerinde çeşitli hastalıkların görülme sıklığının incelenmesi şeklindedir. Çalışmalarda genellikle çeşitli kanser türleri ve kronik hastalıkların üzerinde durulmuştur.

    Yiyeceklerin kanserle münasebeti

    Akciğer ve bronş kanserleri: ABD Harvard Tıp Fakültesi'nden Feskanish; Amerikalı kadınlar üzerinde yaptığı bir araştırmada, günde iki porsiyondan (Bir porsiyon 150-200 gram kadar kabul edilmiştir.) çok meyve ve sebze tüketenlerde, akciğer kanseri görülme riskinin % 21-32 oranında daha az olduğunu gözlemiştir. Ayrıca, karnabahargiller (lâhana, brokoli, karnabahar..), turunçgiller ve karotenden zengin sebzelerin akciğer kanseri gelişme riskini azalttığını bildirmiştir. Hollanda Beslenme ve Besin Araştırmaları Enstitüsü'nden Voorips ise; yaptığı çalışmada, karnabahargil ve turunçgillerin, akciğer kanseri riskini azalttığını bildirmiştir. Amerika'da yapılan çalışmalarda ise, erkeklerde görülen akciğer kanseri ile yiyecekler arasında bir münasebet kurulamamıştır. Ancak Jansen'in Avrupa'da yaptığı çalışma, sebze ve meyvelerin hem kadınlarda, hem de erkeklerde akciğer kanseri oluşma riskini azalttığını göstermiştir. Bu çalışmada; sigara içenlerde, gıdaların koruyucu tesirinin daha düşük olduğu da bildirilmiştir.

    Meme kanseri: ABD Harvard Halk Sağlığı Fakültesi'nden Smith-Warner; sebze ve meyvelerin, meme kanseri gelişme riskini % 3-9 nispetinde azalttığını bildirmiştir. Bu oran, menopoz sonrası kadınlarda % 40-50'ye kadar çıkmaktadır. Fowke, östrojen metabolizmasına tesirleri sebebiyle bilhassa karnabahargillerin meme kanseri gelişme riskini azalttığını bildirmiştir. Bu sebzelerin, yapısındaki çeşitli hormonlar vasıtasıyla insanların hormon sistemine tesir edebileceği düşünülmektedir.

    Prostat kanseri: ABD Seattle Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi'nden Cohen'in müşahedelerine göre, sebze ve meyvelerin düzenli tüketilmesi ile prostat kanseri gelişme riski % 35 nispetinde azaltılabilmektedir. Bu nispet karnabahargiller tüketiminin artırılması ile, % 41'e kadar da çıkabilmektedir. İsveç Karolinska Enstitüsü Tıbbi Epidemiyoloji Bölümü'nden Terry, domateste bulunan likopen adlı maddenin, prostat kanseri oluşumunu engelleyici tesiri olabileceğini bildirmiştir.

    Kalın bağırsak kanseri: İsveç'ten Terry, İsveçli kadınlar üzerinde yaptığı bir araştırma sonucunda, çok düşük miktarlarda sebze ve meyve tüketenlerde daha yüksek nispette kalın bağırsak kanseri görüldüğünü bildirmiştir. Hollanda'dan Voorips de karnabahargillerin ve pişirilen lifli sebzelerin bağırsak kanseri riskini azalttığını tespit etmiştir.

    Non-Hodgkin lenfoma: ABD Harvard Halk Sağlığı Fakültesi Beslenme Bölümü'nden Zhank'ın, 88.410 kadın üzerinde yaptığı bir çalışma, belli miktarda sebze ve meyve tüketiminin bu tür kanser gelişme riskini azalttığını göstermiştir. Bu kanserin oluşma riski; günde üç ya da daha fazla porsiyon sebze ve meyve tüketenlerde, günde bir porsiyondan daha az meyve sebze tüketenlere göre % 30 nispetinde azalmaktadır. Yine karnabahargillerin bu kanserin gelişme riskini azalttığı da bildirilmiştir.

    Yumurtalık kanseri: ABD Buffalo Üniversitesi'nden Mc-Cann, kadınlarda yumurtalık kanseri gelişme riskinin, düzenli meyve ve sebze tüketimi ile azaltılabileceğini ileri sürmüştür. Boston Kadın Hastalıkları ve Doğum Epidemiyolojisi Merkezi'nden Cramer, bilhassa karotenlerden zengin besinlerin, menopoz sonrası kadınlarda yumurtalık kanseri gelişme riskini azalttığını bildirmiştir. Yine bu kadınlarda tıpkı erkeklerde olduğu gibi, domatesteki likopenin koruyucu tesiri olabileceğini bildirmiştir.

    Sık görülen bu kanserler dışında, yemek borusu, ağız boşluğu organları, mesane, rahim ve mide kanserlerinin oluşumunun engellenmesinde, meyve ve sebze tüketiminin önemini vurgulayan çalışmalar da bulunmaktadır. Bu alandaki çalışmalar giderek artmaktadır.

    Kalb ve damar hastalıkları

    Kalb ve damar hastalıkları, diyetle yakın ilgisi olan hastalıklardır. Yüksek kalorili ve yağlı diyetin, bu hastalıkların oluşumunda çok tesirli olduğu bilinmektedir. Meyve ve sebzelerle daha az kalori alınırken, yiyecekler içerisinde bulunan lifler, vitaminler, antioksidanlar, folat, potasyum ve diğer kimyevî maddeler sıhhatımizin korunması için birer sigorta hükmündedir.

    ABD Harvard Üniversitesi'nden Joshipura, yaptığı çalışma ile günde 9-10 porsiyon meyve ve sebze tüketilmesinin koroner kalb hastalığı riskini % 20 nisbetinde azalttığını belirtmiştir. Çin Wenzhou Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Liu ise; günde 2,6 porsiyondan daha fazla meyve ve sebze tüketenlerde bu riskin daha az tüketenlere göre % 25 oranında daha az olduğunu ileri sürmüştür. Liu başka bir çalışmasında günde 10 porsiyon meyve ve sebze tüketenler ile 2,6 porsiyondan daha az tüketenleri karşılaştırdığında, miyokard enfarktüsü riskinin % 38 nispetinde azaldığını ifade etmiştir.

    İsviçre Zürih Üniversitesi Sosyal ve Koruyucu Tıp Enstitüsü'nden Eichholzer, sebze meyvelerle alınan folatın, plâzma homosistein seviyesinin düşmesine ve böylece homosisteinin koroner arterler üzerine olan zararının önlenmesine vesile olduğunu bildirmiştir. Hollanda Wageningen Ziraat Fakültesi Gıda Bölümü'nden Brouwer, dört hafta süreyle folat bakımından zengin yeşil yapraklı sebzeler ve turunçgiller ile desteklenen bir beslenme uygulanan kişilerin, plâzma homosistein seviyelerinin anlamlı bir şekilde düştüğünü belirtmiştir.

    Kanada Toronto St Michael Hastahanesi'nden Jenkins, meyve ve sebze yemenin artırılması ile kandaki yağların miktarlarının azaltılabileceğini göstermiştir. Bilindiği gibi, kandaki yağların yüksek olması, kalb-damar hastalıklarının oluşmasına sebep olmaktadır.

    Büyük kan basıncının 140, küçük kan basıncının 90 milimetre civanın üzerine çıkması, yüksek tansiyon hastalığı olarak kabul edilir. Büyük kan basıncının 140-159, küçük kan basıncının 90-95 milimetre civa olması durumunda, birinci kademede yüksek kan basıncı hastalığından söz edilir. ABD Johns Hopkins Üniversitesi'nden Appel, yaptığı çalışmada bilhassa birinci dönem yüksek tansiyon hastalığının meyve ve sebze bakımından zengin bir diyetle, henüz başlangıçtayken kontrol altına alınabileceğini bildirmiştir.

    Felç (İnme)

    Beyindeki damarlarda kan akımının azalması veya tamamen durmasına bağlı olarak, beyin hücrelerinde fonksiyon kaybı olması şeklinde tanımlayabileceğimiz inme hastalığının oluşması da Allah (cc)'ın tabiat eczanesinde meyve ve sebzelerde gizlediği mucizevî maddelerle önlenebilmektedir. Harvard Üniversitesi'nden Joshipura, günde on porsiyondan fazla sebze ve meyve tüketen erkeklerde inmenin oluşumu günde üç porsiyondan daha az tüketenlere göre % 39 daha az bulmuştur. Kadınlarda ise, bu nispetin % 26 olduğunu bildirmiştir. Diyete eklenen her bir porsiyon meyve yahut sebzenin, inme gelişme riskinin % 3-5 nisbetinde azalmasına vesile olduğu bildirilmektedir.

    Kronik tıkayıcı akciğer hastalıkları

    Kronik bronşit ve amfizem gibi hastalıkların yer aldığı bu hastalık grubunun ortaya çıkışında üzerinde durulan sebeplerden birisi, vücutta cereyan eden oksidatif reaksiyonlardır. Sebze ve meyvelere verilmiş antioksidan özellikler, bu grup hastalıkların oluşmasını engelleyebilme potansiyeline sahiptir. ABD, Hollanda, İtalya ve Finlandiya'da yapılan çok sayıdaki çalışma, bu grup hastalıkların oluşmasının engellenmesinde meyve ve sebzelerin rolü olabileceğini göstermiştir. Bu tesir, orta yaş erkeklerde daha belirgin olarak görülmektedir. Yapılan çalışmalar antioksidan vitaminlerin doğrudan alınmasının, sebze ve meyvelerle alınması şeklindeki kadar tesirli olmadığını da göstermiştir. İskoçya ve Hollanda'da yapılan çalışmalarda, bilhassa elmanın kronik tıkayıcı akciğer hastalıklarına karşı tesirli olduğu gözlenmiştir. Yine bu çalışmaların bazılarında, şeftalinin de tesirli olabileceği ileri sürülmüştür. Bu gruptaki hastalıklarla alâkalı ortak kanaat, bu hastalıkların önlenmesinde sebzelerden çok, meyvelerin tesirli olduğudur.

    Şeker hastalığı

    Toplumda sık görülen kronik hastalıklardan birisi olan şeker hastalığı ile, meyve ve sebze tüketimi arasındaki münasebeti gösterecek yeterli çalışma bulunmamaktadır. Ancak ABD Atlanta Hastalık Kont-rol ve Önleme Merkezi'nden Ford'un, on bin kişi üzerinde yaptığı bir çalışmada, meyve ve sebzeleri daha az tüketenlerde şeker hastalığının daha fazla geliştiği yolunda ipuçları bulunmuştur. Bu çalışmada, şeker hastası olan fertlerin sadece % 19'unun günde beş ya da daha fazla meyve ve sebze tükettikleri tespit edilirken; bu oran şeker hastası olmayan erkeklerde % 26, kadınlarda ise % 30 olarak bulunmuştur. Sebze ve meyvelerin antioksidan özelliklerinin yanı sıra, bitki lifleri ve magnezyum vasıtasıyla kan şekerini ve dokulardaki insulin hassasiyetini kontrol edebilme özelliği, şeker hastalığı oluşma riskini azaltabilir gibi görünmektedir. İleriki yıllarda yapılacak çalışmalar, bu konuya açıklık getirecektir.

    Diğer hastalıklar

    Kemik hastalıkları, bunama, dejeneratif sinir sistemi hastalıkları, deri hastalıkları, doğumla gelen çeşitli anormallikler, katarakt ve şişmanlık ile sebze ve meyve tüketimi arasındaki münasebetleri araştıran çok sayıda yayın bulunmaktadır. Ayrıca uzun ömür ile, şuurlu ve sağlıklı beslenme arasındaki uygunluk da iyi bilinir hale gelmiştir.

    Doğru beslenmenin hastalıkları önleyebileceği düşüncesi yeni olmamakla birlikte, bu düşünceyi destekleyen ilmî çalışmalar nispeten yenidir. Nesillerin sıhhatli yetiştirilmesi ve korunmasında fıtrata uygun beslenmenin rolü daha iyi anlaşılmakta, bu bilgiler ışığında çeşitli beslenme modelleri sunulmaktadır. Bu mevzuda plân yapan ülkeler, bilhassa, üç husus üzerinde durmaktadır. Birincisi, alkol, sigara ve uyuşturucu maddeler ile mücadele; ikincisi, meyve ve sebze tüketiminin artırılması; üçüncüsü de, gazlı içecekler ve "fast-food" tabir edilen hazır yiyeceklerden kaçınılmasıdır.

    Kuran-ı Kerim'de birbiri ardına gelen, "Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük. Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük. Orada hububatlar, taneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik." (Abese, 80/ 24-32), âyetlerle; yeryüzünde yetişen bitkilerde, meyve ve sebzelerde bizim için menfaatler olduğuna dikkat çekilmektedir. Kur'ân'da bundan başka elliye yakın yerde bitkilerden, beş âyette otlardan, üç yerde hububattan, on bir yerde tane ve çekirdeklerden, sekiz yerde genel olarak meyvelerden, yirmi iki yerde hurmadan, on iki yerde üzümden, yedi yerde zeytinden, üç yerde nardan, bir yerde de incirden bahsedilmektedir. Yirmi altı yerde değişik vesilelerle zikredilen farklı şekillerdeki ağaçları da dikkate alırsak, sebze ve meyvelerin insan sağlığı açısından önemi daha iyi anlaşılacaktır. Bilim adamları bu konuların araştırılması için yoğun gayret göstermektedir. Bize düşen ise, şuurlu bir beslenme alışkanlığı kazanmak ve bunu sürdürmektir.

    Dr.Musa Saracoglu

    PANZEHIR
     
  2. hsd
    Offline

    hsd Üye

    Katılım:
    28 Şubat 2005
    Mesajlar:
    2.584
    Beğenileri:
    306
    Ödül Puanları:
    93
    teşekkürler PANZEHİR işte MEVLAM birçok dert vermiş beraber derman vermiş yanlız yiyeceklerdeki eski saflık gitgide azalıyor meyve ve sebzelerde özellikle örnek elma büyüklüğündeki çilekler acaba bunlarda hala doğal ilaç vazifelerini yapabiliyorlarmı? :) zararları ne derece? bide ilaçla 40 günde civcivler tavuk oluyorlarmış gözümle görmedim duydum ve burada herkes tavuk tüketiyor hemde bolbol bilgin varmı bu konuda aydınlatırsan sevinirim!
     
  3. saydam
    Offline

    saydam Özel Üye

    Katılım:
    4 Eylül 2004
    Mesajlar:
    7.092
    Beğenileri:
    1.922
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    serbest
    Yer:
    Academic Sport Center
    bu tavuk konusu benimde kafama çok takılıyor.eger boşa yiyorsak bittim ben
     
  4. hsd
    Offline

    hsd Üye

    Katılım:
    28 Şubat 2005
    Mesajlar:
    2.584
    Beğenileri:
    306
    Ödül Puanları:
    93
    :lol: :lol: ALLAH korusun
     
  5. Guest
    Online

    Guest Guest

    bosa yedigini nerden cikardin? bunuda kim söylüyor?
     
  6. matilda
    Offline

    matilda Üye

    Katılım:
    13 Nisan 2005
    Mesajlar:
    48
    Beğenileri:
    1
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    satis elemani
    Yer:
    istanbul
    TAVUK VE ANTİBİYOTİK

    Benim kapı komşum gıda teknolojileri mezunu, çalıştığı tavuk ve yumurta fabrikasının denetimini yapıyor. Komşuma göre bu tesislerin hiçbirisi usule uygun çalışmıyor, ancak denetimi yapan kişiler tesisin kendi çalışanı olduğu ve işsiz kalmak istemediği için yapılanlara göz yumuyor. Civcivler yumurtadan çıktıktan sonra özel yemler ile besleniyor (antibiyotik ilaçların kortizol etkisini azaltan özel ilaçlar yemlerin yıkandığı suya katılıyor ıslak yem uygulamasının nedeni bu olabilirmi??? ), maalesef tavukların canlı böcek ve solucana ihtiyaçları var ve hayvanlar bunları yiyemedikleri için hastalanıyor, tavukların hastalanmasını önlemek için su ve yemlerine düzenli antibiyotik katılıyor, tavuğun hastalanmasını önlemek için verilen antibiyotiklerin insan vücuduna geçmemesi için tavuğun kesiminden yedi gün önce antibiyotik verilmesinin durdurulması gerekiyor, ancak antibiyotik yedi gün önce kesilirse hayvanın bağışıklık sistemi çöküyor ve hastalanıp ölüyor, hayvan ölmesin diye antibiyotik kesilmiyor kesilmiş gibi rapor veriliyor. Komşum tavuk yemiyor! Orospu çocukları para kazanmak için hepimizi zehirliyor. :x [/url]
     
  7. Saircon
    Offline

    Saircon Yeni Üye

    Katılım:
    20 Mayıs 2005
    Mesajlar:
    34
    Beğenileri:
    0
    Ödül Puanları:
    0
  8. hsd
    Offline

    hsd Üye

    Katılım:
    28 Şubat 2005
    Mesajlar:
    2.584
    Beğenileri:
    306
    Ödül Puanları:
    93
    matilda solucan mı? canlı böcek mi? :p böööeeğğhh bana antibiyotik daha sempatik geldi şaka şaka öğrenmek istediklerimi öğtendim teşekkürler ve bu durum beni hem üzdü hemde :x
     
  9. hsd
    Offline

    hsd Üye

    Katılım:
    28 Şubat 2005
    Mesajlar:
    2.584
    Beğenileri:
    306
    Ödül Puanları:
    93
  10. Despo
    Offline

    Despo ADMIN Yönetici Admin

    Katılım:
    30 Mart 2004
    Mesajlar:
    7.966
    Beğenileri:
    6.095
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Meslek:
    Serbest
    Yer:
    Danimarka
    YFF!! :x kisaca hemen baktim, sakat olmalarinin neden birden fazla kilo almalari o nedenle kendilerini kaldirmak icin gücleri yetmiyor. Gagalari kirmalarinin nedeni sanirim, daha fazla yiyebilmeleri ve bu nedenle fazla kilo aliyorlar.. 8)
     
  11. hsd
    Offline

    hsd Üye

    Katılım:
    28 Şubat 2005
    Mesajlar:
    2.584
    Beğenileri:
    306
    Ödül Puanları:
    93
    DESPO üstad yazdıkların doğru olabilir daha mantıklı bir açıklaması yok ama en zalim varlık biz insanlarız galiba :cry:
     
  12. Guest
    Online

    Guest Guest

    Maaleshef gercekler bu. Insanlar para kazanmak icin kimyasallasmaya dogru gidiyorlar. Dogallikdan iyice uzak kaldik.
    Fakat her gecen gün dogal olmaya gidiliyor diye Norvec üniversitesi bir yandan bagirirken diger yandan amerika ve avrupa ülkelerinin bir cogu kimyasallasmaya dogru gidildigini anlatiyorlar ve bunu 10 sene sonraki tahmini raporda acikladiklarinda korkunc bir tablo ortaya cikiyor. Korkarim ileride dogal namina hic bir sey kalmayacak. Zaten simdiden bunu yitirdik ama nüfus cogaldikca beslenmedeki artislarda cogaltm,ak adina kimyevi ürünlerle taviye edilme olasiligi artmaktadir.
     
  13. Saircon
    Offline

    Saircon Yeni Üye

    Katılım:
    20 Mayıs 2005
    Mesajlar:
    34
    Beğenileri:
    0
    Ödül Puanları:
    0
  14. sarc4stic
    Offline

    sarc4stic Özel Üye

    Katılım:
    19 Nisan 2005
    Mesajlar:
    3.239
    Beğenileri:
    2.261
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    Satış Temsilcisi
    Yer:
    Istanbul
    Abi yuh ya!
     
  15. dominic
    Offline

    dominic Üye

    Katılım:
    30 Ocak 2005
    Mesajlar:
    561
    Beğenileri:
    213
    Ödül Puanları:
    53
    Yer:
    Vienna-Turkey
    bence nufus patlamasını artısını engellemek gerıkıyor adamın çalışıcak işi yok. 7 tane cocugu war durum boyle olunca kıtlık cıkıyor. dogol besınler yetıstıtırılemıyor nufus çok buyuk bu yuzde iş kımyasalaştırılıyor talep karsılanması için.
     
  16. Deli333
    Offline

    Deli333 Yeni Üye

    Katılım:
    8 Temmuz 2004
    Mesajlar:
    630
    Beğenileri:
    181
    Ödül Puanları:
    0
    Bu tip şeyler tavukların antibiyotikle beslenmesi filan gittikçe artıyor. %80 bu düşüncede insanlar.

    Bu arada tohumların genleriyle oynanıp resmen Süper Tohum üretme gibi birşey var onu anlatayım.

    Araştırma ve Geliştirmeci firma, örnek bir buğday tohumunu alır.

    1- Sıcağa en dayanıklı buğday tohumundan sıcağa karşı dayanıklı olmasını sağlayan geni,
    2- Soğua en dayanıklı buğday tohumundan, dayanıklı olmasını sağlayan geni,
    3- Bol ürün veren buğday tohumumundan, buna sebebiyet veren geni,
    4- erken yada geç ürün veren buğday tohumundan , buna sebebiyet veren geni
    5,6,7 diye gidiyormuş.

    Bunun adı hibrit tohum, yani

    normalde 5 milyona 1 kg Domates tohumu alabılıyormuşsunuz. Ama hibrit in 1 kg si 5 milyarmış.

    Kısacası faydaları şunlar, mesela 1 dekara 300 kg patates oluyorsa, hibrit tohum kullanıldığıu zaman bu rakam 3000 oluyormuş.

    Tohum sadece ana tohumdan ( ilk üretilen tohumdan) üretilebiliyor, bunu bulan firmada hibrit tohumu pahalıya satıyor yada pay alıyor.

    burada tarım bakanlığı ile ilgili projeler yazarken okumuştum bunu.

    yani bu tip şeylerde sağlıklımıdır?

    Ayrıyetten bu sene yediğim bütün bezelye ve ıspanaklar resmen iğrençti ! Tatlıydı. İçine şeker gübresi atıyorlar diye duydumm.
     
  17. Guest
    Online

    Guest Guest

    öyle bir zamanda yasiyoruz ki bunu önlemek artik mümkün degildir. Ülkeler ve dünya dogalligi seciyor ve iyi politika yapiyor. Ama konu para olunca bu fikir ortadan kalkiyor.
    Her gecen gün daha da kötüye gitmektedir. Biz bu günleri bile 10 sene sonra arayacagiz. Yakinda yumurtalar posette satilacak ve fabrikadan cikmaya baslayacak üstelik daha saglikli besleyici ve kolesterol seviyesi düsük sekilde reklamlarla bu satilmaya baslanilacak. Bunda hic süpheniz olmasin.
    Dogalligi ne kadare korursak sagligimiz ve düzenimiz icin o kadar fayda göstermis oluruz. Gönül bunu istiyor. Bu konuda kim caba gösteriyor ve ugras veriyorsa o kisilere destekde vermek gerekiyor.
    Ama DÜnyada olup bitenleride görmemezlikten gelmemeliyiz. Sonucda bazi konulari asmak zor demiyorum imkansiz diyorum.
    At gözüyle dünyaya bakmamak gerekiyor. Yasayalim ama nerde yasadigimizi bilelim.
    PANZEHIR
     

Sayfayı Paylaş