Bence kuzey avrupa ülkelerinin ve amerikan halkının içler acısı insanlık durumunu görmek için, herkesin "Schmidt Hakkında" isimli olağanüstü filmi görmesi gerekiyor.
Bu filmin başrolünde efsane oyuncu Jack Nicholson var.
Filmde, 66 yaşında orta düzey yönetici olduğu büyük şirkette zorunlu emekli olan Schmidt isimli Amerikalının yaşamından bir kesit sunuyor.
Adam, emekli olduğu anda, sistem tarafından bir kenara atılıyor.
Hiçbir sosyal ilişkisi kalmıyor, zira tüm arkadaşları kariyeri aracılığıyla edindiği ve öküz ölünce ortaklığın bozulduğu arkadaşlar.
Karısıda bir ev kazasında ölünce, önce kafamı dinlerim diye seviniyor, ancak sonra insanın içini donduran bir yalnızlığa gömülüyor.
Kızımın yanına gideyim, düğünü var, ona yarenlik ederim diyor, başka bir eyalette olan kızını telefonla arayıp durumu bildiriyor.
Kızının verdiği cevap: " Baba, düğün gününden önce gelme, çok meşgul olacağım,sana vakit ayıramam!!!"
Evet, film, adamın mektup aracılığıyla afrikalı bir çocuğu evlat edinmesi ve ondan gelen bir minik resim bakıp ağlaması ile bitiyor.
"insan faktörü" denen şeyin eksik kaldığı toplumlarda, sorun özellikle yaşlılıkta ortaya çıkar.
Büyük, toplu ailelerin yerini alan çekirdek ailelerin dahada küçülerek atom aileler oluşturduğu toplumlarda, özellikle 55 yaşından sonra, insanlar hobilere yönelerek, bireyselliği had safhaya çıkartarak yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar, ancak pek başarılı olduklarını sanmıyorum.
Yalnız bunun anti tezide şudur,
Örneğin vücut geliştirme ile mutlu olan bir amerikalı ele alalım, bazıları 80 yaşında bile faal olarak bu sporu yapıyor, hatta yarışmalara katılıyorlar, ya da işte maketlerle uğraşan amerikalılar.
Yani herkesin bir hobisi var, o hobi etrafında birleşiyorlar, insanı ihtiyaçlarını bu ortak hobiler üzerine kurdukları klüplerle karşılıyorlar.
Bu sebeple, çok daha üretici ve verimli insanlar olarak yaşamlarını sürdürüyorlar.
Bunu yapamayanlar ise, zaten mutsuzluğa gömülüyor.
Bence yapılması gereken, iyi şeyleri almak, yani herkesin, özünü bulacağı hobilere sahip olması, kendine ait bir dünya yaratması ve diğerlerinin yaşamına, zevklerine saygı duyması (tüm bunlar bizim toplumda çok eksik olan şeyler)
ama aynı zamanda, aile değerlerimizi, bir aradalığımızı, kadirşinaslığımızı, misafirperverliğimizi korumamız gerekiyor.
Son olarak sıcak kanlılık bir millet özelliğinin ötesinde, bir toplum özelliğinin sonucudur.
Kollektif (bir arada yaşama kültürü) gelişmiş, italyan ve yunanlılarında aile değerleri bize son derece yakındır.
Bunu görmek için "big fat greek wedding" ve " rocco ve kardeşleri" isimli filmleri izlemek, ya da yunanlı arkadaşınız varsa onların aile ilişkilerini görmek yeterlidir.
Tek değiliz, ama sahip olduğumuz çok güzel bir "bir arada yaşama" kültürüne sahibiz...