Değer yargıları, inançlar insanın içinden çıktığı sosyo kültürel yapıyla şekilleniyor büyük oranda.
Bence diğerlerinin değer yargılarını sorgulamak bizi fazla bir yere götürmez.
Ancak değer yargılarında, bir tutarsızlık ve iki yüzlülük varsa, bunu sonuna kadar sorgulamak lazım.
Naim, kadından beklediğimi, dini ve ahlaki inançlarım gereği bende yerine getiriyorum, evlenene kadar bakir kalacağım demiş.
Bunu dedikten sonra ona denebilecek birşey yok bence.
Kendi inancıyla tutarlı şekilde konuşuyor.
Naim'in dediğinin aynısını hayata geçiren bir arkadaşım var.
Kendisi yakışıklı, iyi eğitimli (avukat) ve inanılmaz fizikli bir adam.
Kızlarla diyaloğuda iyidir, ancak evlenene kadar cinselliği hiç düşünmediğini söylemiştir, ve bence kendi gözümle çok güzel bir kızın onunla ilgilenmesine rağmen, sadece arkadaşça konuşmakla yetindiğine şahit oldum.
Bunu yapabilen insana saygı duyarım.
Ancak ahlak, din iman diyerek, bu dediğine tezat, çapkınlık peşinde koşan herifinde erkekliğinden şüphe ederim.
Sorulmadı ama söyleyeyim, bende bekarete hiç önem vermiyorum, zaten çevremde bakire pek bir kız yok, ve bende kendi çevrem dışında, temiz ahlaklı olsun, köyden olsun, mantığıyla hareket eden birisi değilim.
Köyde şartlar gereği temiz olan bir kızın, büyük şehirde nasıl hareket edeceğini kimse bilemez.
Diğer bir konu, "ahlak, dürüstlük" bence evrensel bir konudur.
Sıradan bir Alman kızı için, bekaretini, 14 yaşında kendi kendine, tamponla bozmak son derece doğal ve önemsiz fizyolojik bir olaydır.
Zaten cinselliğe de 15-16 yaşında başlarlar.
Ancak dürüst, eşine sadık bir çok Alman kadını olduğu muhakkak.
Batı toplumunun Doğu toplumundan farkı, orada şartlar çok daha eşit.
Orada, erkeğin aldatması nasıl, ölüm kalım meselesi değilse, kadının aldatmasıda ölüm kalım meselesi değil.
Boşanma davası açılarak boşanıyorlar, on dörtlüyü boşaltmıyorlar...
Dürüst bir toplum olmak bence herşeyden önce, kendine karşı dürüst olmakla başlar.
İnsan kendine karşı dürüstse, inançlarının arkasında duruyorsa herşey çok daha iyi olacaktır.