Güç sporlarının gizli öğesi:Sinir Sistemi

sonucta vermek istedigin mesaj anlasildi karasan. muhim olanda bu. aynen bu sekilde devam !
formule takilmamak lazim :)
 
Bir şeyi düzelteyim. F = m x v değil, f = m x a , yani kuvvet, kütle x ivme'ye eşit. Yer çekimi sayesinde biz zaten bir ivmeyle karşı karşıyayız. Yani sabit hızla kaldırırken de kuvvetimizi artan kütle(barın kütlesi) ile arttırırız. Burada yaptığımız ise zaten var olan ivmeyi arttırmak. Yani çarpanlardan ağırlığı arttıramıyorsak, ki burada Karasan'ın bahsettiği psikolojik sınıra dayanmışızdır, ivmeyi arttırarak güçlenmeye daha yüksek ağırlıkları normal ivmeyle kaldırabilemek için kaslarımızı hazırlamaya imkan sağlıyoruz.
 
bu konu fizik dersine donustu :) Schwarzxxl sen yanlis okumussun ama.
F = m x a yazdim zaten ben. Kuvvet = agirlik x ivme senin dedigin gibi. F = m x v nerde yazili ?


SCHWARZXXL dedi:
Bir şeyi düzelteyim. F = m x v değil, f = m x a , yani kuvvet, kütle x ivme'ye eşit. Yer çekimi sayesinde biz zaten bir ivmeyle karşı karşıyayız. Yani sabit hızla kaldırırken de kuvvetimizi artan kütle(barın kütlesi) ile arttırırız. Burada yaptığımız ise zaten var olan ivmeyi arttırmak. Yani çarpanlardan ağırlığı arttıramıyorsak, ki burada Karasan'ın bahsettiği psikolojik sınıra dayanmışızdır, ivmeyi arttırarak güçlenmeye daha yüksek ağırlıkları normal ivmeyle kaldırabilemek için kaslarımızı hazırlamaya imkan sağlıyoruz.
 
Karasanı düzeltmek için yazacağım yazıya onun yazdıklarıyla başladım seninkileri okuyarak değil. Seninki doğru tabi. Mesajın ana teması ondan sonra gelenler zaten. Onlara odaklan ;)
 
Compensatory Acceleration, bundan sonraki antrenmanlarımda yer alacak çalışma sistemi.

karasan ayrıca tebrikler. güzel bir konuya değinmişsin. belli ağırlıklara takılıp kalmıştım bunların üstüne çıkmama yardım edeceğinden eminim bu sistemin. böylelikle daha fazla ağırlık basabileceğiz. heyecanlandım valla. her bölge için uygulanabilir çalışma sisemi gibi görünüyor.

şu eklem ve tendon güçlendirecek egzersiz yada çalışma sistemleri hakkındaki yazılarını da bekliyoruz.
 
Karasan dedi:
Değindiğin noktayı anlıyorum Flexor, sanırım benim hatam, sinir sisteminin güce etkisinin en uç noktasını örnek göstererek konuya girmek oldu.
Şuna eminim, tamamen sıradan bir insan, gerçek bir ölüm kalım anında, düşünemeyeceği bir hızla reaksiyon vermek zorunda kalır ve sinir sisteminin sınırlayıcı etkisini aşarsa, normal gücünün 3 hatta 4 katı bir güç üretebilir.
Ancak elbette spor bir ölüm kalım durumu değil, ve daha önemlisi hemen hemen hiç kimse kendisini bu şekilde bir güç üretme konusunda motive edemez.
Ancak yapılabilecek bazı şeyler olduğuna inanıyorum, benim yazımın ana fikri o nokta.
Bir çok insan dert yanıyor, kol ölçüm arkadaşımla aynı, hatta daha büyük, ama o benden daha güçlü...
Bu düşündürücü bir nokta, tamam güçte bir yetenek işidir.
Kimisinin sinir sistemi daha fazla güç üretmeye uygundur, bu özelliği doğuştan getirmiştir.
Ancak bu yeteneğe doğuştan sahip olmayan bir kişi, o eksik noktasını çalışarak, gücünü "heyecan verici derecede" arttırabilir.
Bazen düşünürdüm, 150 kilo bench press yapmakla güçlü yumruk atmak arasında bağlantı var mı şeklinde.
Ancak bir yandanda şunu düşünüyordum, çok zayıf bazı adamlar vardır, öyle hızlı ve şiddetli yumruk atarlar ki, inanılmaz sarsıcı bir etki yapar.
Bu seninde dediğin gibi karatecinin ani ama çok güçlü yumruğu gibi.
Bir yanda 100 kiloluk ağır bir güç, diğer yanda ise kazandığı hız sayesinde 250 kilo basınca ulaşan ani bir kuvvet patlaması.
Karateciler kuvvetli değil ama güçlüler bu durumda, çünkü iyi bir karateci bu forumdaki herkesten daha fazla güç üretebilir, ancak kuvvet çalışması yapmadığı için bir vücutçu gibi ağırlık basamaz elbette.
Benim dediğim, kuvvet çalışmasıyla (yani kas geliştirici ağır ve yavaş tekrarlar ile) güç geliştirici (daha hafif ama patlamalı tekrarları birleştirmenin önemi)
180 kilo bench press yapabilen bir adam muhakkakki çok kuvvetlidir, ancak bir dakika içinde 100 şınav çeken bir adamın ürettiği gücü üretemez büyük ihtimalle.
Hepimiz performansımızda yüzde 10'luk, 20'lik artışlar için türlü supplementler deniyoruz, ancak iddia ediyorum bu yöntem, kendi başına yüzde 20 ve daha fazla güç artışı getirecektir.
Tendonları güçlendirmekle ilgili bir yazı yazacağım, dediğin gibi büyük güç için, çok güçlü tendonlar ve bağ dokular gerekli.
Dediğim yöntemi uygulayan birisi kısa sürede takılıp kaldığı kiloları aşabilir, bundan son derece eminim.
Ancak daha sonra, ibreyi iyice arttırmak istiyorsa, gerçek anlamda büyük kilolar düşlüyorsa, tendon inşa programına girecek, çok basit bir yöntemi var, o yöntemi uygulayan insanlarında güçlerinde büyük artışlar olacağını biliyorum.




aslında sinirsistemi ile yıllar önce bayağı araştırmalar yapmıştım ve sinir sistemi o kadar karışık ki kafam bulandı zaten düntada çözülemeyen nadir olaylardan biri genel olarak baktığımızda binlerce milyarlarca sinir hücresi var ve sinir hücrelerinin birbirine bağlantılı katrilyonlarca bağlantısı var ayrıca yine bunlardan kat kat fazla yardımcı sinir hücreleri var lafı fazla uzatmıyacağım

senin dediğin sisteme birde şu açıdan bakmalı mesela adamı koşturuyorsunuz adam en hızlı saatte 20 kilo metre ile gidiyor fakat adamın peşine köpek takıldığında 30-35 km çıkıyor bu olay sinir sisteminden ziyade bu gibi ani haretler ve ani güçler omuriliğin içindeki sinir devrelerinden komut verilir bu verilen komutun beyin sistemindeki sinirle alakası olmadığından istem dışı ve şuursuz bir komutta diyebiliriz

bu ani refleks yada ani verilen güç hızlı ve normalden güçlüdür çünkü beyine gidip geri dönmeye oranla çok daha az bir yol izler omur iliğin yolu daha kısadır.

Fakat bu gibi yaptığımız istem dışı kuvetler bir anda aşırı güç patlaması yada köpekten kaçıştaki ortaya çıkan güçler anlık güçlerdir daimi olamadığı gibi daimi olmaya vucut yapısı uygun değildir daimi olduğunda sinir hücrelerinin kendini yenilemeye vakti olmaya bilir çünkü bu gibi ani çıkışlar binlerce hücrenin ölmesini sağlıyor bu çıkışların daimi olduğunu düşün ne kadar çok zarar veririz vucudumuza..
 
  • Like
Reactions: NWO
flexor vucudun istemli yada istemsiz yaptığı tüm hareketlerin komuta merkezi beyindir. adamın peşine köpeği taktığında yine beyin devreye girer ve derki arkadaş bu tehlikeli bir canlı sana doğru hızla yaklaşıyor, güçlü bir çenesi ve keskin dişleri var beynin kaslara verdiği komut ise koş ama her zamankinden daha hızlı...,

karasan da açıklamasında belli bir ağırlığa takılma sebebimizin beynimizin o ağırlığı kaldıramayacağımızı düşünmesi olarak belirtmiş. peki neden beyin bunu düşünür. diyelimki siz bench te 100 kg giriyorsunuz maximumunuz bu. bara 120 taktığın vakit aklına ilk gelen şey nedir ve salonda tek olduğunu düşün ya üzerimde kalırsa. şimdi burada beynin seni ve vucudunu korumak amaçlı devreye giriyor. üzerinde kalır sakatlanabilirsin yada eklemlerinde problem ortaya çıkabilir falan. bunların hepsi beyinden gelen ve kaslara dolayısıyla güce etki eden unsurlar. ama diyelimki başında partnerin var o zaman beyin: hmmm bu biraz daha güvenli, en azından barın altında kalmayacaksın, biraz da o çekecek o zaman hadi bakalım...diyor.

vucut kendini korumak amaçlı zor durumlarda beynin komutları ile ani haraket eder. hızlıda koşarsın, büyük bir ağırlığın altında kalanı yine beyninin kaslarına koymuş olduğu sınırları atlayarak yardım da edersin ve o ağırlığı da kaldırırsın......
 
Ben işin psikolojik boyutu üzerinde durmaktan öte, fiziksel boyutuna ağırlık vermek istiyorum.
Elbette bir yandan düşünce gücünün sporda etkisi olduğunu belirtmeden geçmek istemiyorum.
Yapılan bir deneyde, denekler basketbol sahasında yerlere uzandırılıp, hayallerinde önlerindeki potaya basket attıklarını canlandırılmaları istenmiş.
Yani tamamen hayal ederek basket atma idmanı yapmışlar.
ve inanılmaz olan şey, gerçekten şut antrenmanı yapanlara yakın bir performans artışı yaşamışlar daha sonra yaptıkları atışlarda.
Düşünce gücünü ağırlıklarada uygulayabilir insan, sadece 60 kilo curl yapacağım demek yerine, kendisini kocaman 20 kiloluk olimpik halter barının iki yanına 20'şer kiloları takarak ve daha büyümüş kollarla hayal ederse, hiç gözünde canlandırmadan, günden güne ruhsuzca kilo arttırmaya çalışan birisinden daha çabuk sonuca ulaşacaktır.
İşin fiziksel boyutu ise, sinir sisteminin "eğitilebilir" olduğuydu.
Bu konuyu atlamayın lütfen.
Sinir sistemini eğitmenin iki temel yolu var.
Birincisi hızlı kasılma sağlayarak "güç" üretimini arttırır hale getirmek.
Bunun için yapılan kişinin tek tekrarlık maksimum kilosunun %60'ı ile 6-8 tekrarlı idman yapması.
Patlamalı tekrar yapacak, ve daha ağır basabilirken az kilo basmasını aynı kiloyla büyük güç üreterek telafi edecek.
Bu birinci yöntem...
İkinci yöntem ise, kaldıramadığı kiloyu eline alarak onun ağırlığını üzerinde hissedecek.
Mesela 120 kilo squat yapıyor ise 140 kiloluk barın altına girerek barı sırtlayacak ve çok çok az dizini bükecek, ağırlığı sadece bir kaç santim oynatacak.
Bu sayede sinir sistemi bu ağırlığı tanımış ve kendisini ilerisi için hazırlamış olacak.
Bu yöntemi tamamen amerikan ağırlıkçılık sistemine göre çalışan bir dostum bana yıllar önce söylemişti, ancak duymak yetmiyor anlamak için, denemek gerekiyor.

Yazdıklarım motivasyonal ve psikolojik yaklaşıma değil, sahip olduğumuz kasları kullanmamızı sağlayan, onlara zihnimizde verdiğimiz emirleri uygulayan sinir sistemine yönelik.
Kasları çalışırken, ona asıl hükmeden şeyi çalıştırmamak büyük eksiklik, bu yeni oluşmuş farkındalığımı paylaşmak istedim.
 
  • Like
Reactions: NWO
hernan77 dedi:
flexor vucudun istemli yada istemsiz yaptığı tüm hareketlerin komuta merkezi beyindir. adamın peşine köpeği taktığında yine beyin devreye girer ve derki arkadaş bu tehlikeli bir canlı sana doğru hızla yaklaşıyor, güçlü bir çenesi ve keskin dişleri var beynin kaslara verdiği komut ise koş ama her zamankinden daha hızlı...,

karasan da açıklamasında belli bir ağırlığa takılma sebebimizin beynimizin o ağırlığı kaldıramayacağımızı düşünmesi olarak belirtmiş. peki neden beyin bunu düşünür. diyelimki siz bench te 100 kg giriyorsunuz maximumunuz bu. bara 120 taktığın vakit aklına ilk gelen şey nedir ve salonda tek olduğunu düşün ya üzerimde kalırsa. şimdi burada beynin seni ve vucudunu korumak amaçlı devreye giriyor. üzerinde kalır sakatlanabilirsin yada eklemlerinde problem ortaya çıkabilir falan. bunların hepsi beyinden gelen ve kaslara dolayısıyla güce etki eden unsurlar. ama diyelimki başında partnerin var o zaman beyin: hmmm bu biraz daha güvenli, en azından barın altında kalmayacaksın, biraz da o çekecek o zaman hadi bakalım...diyor.

vucut kendini korumak amaçlı zor durumlarda beynin komutları ile ani haraket eder. hızlıda koşarsın, büyük bir ağırlığın altında kalanı yine beyninin kaslarına koymuş olduğu sınırları atlayarak yardım da edersin ve o ağırlığı da kaldırırsın......


ALINTI

OMURİLİK:

Merkezi sinir sistemi; kararların verildiği, etraftan gelen verilerin yorumlandığı, algılamanın ve diğer bütün zihni fonksiyonların yerine getirildiği bölgeleri içeren karmaşık bir işlevsel yapılar bütünüdür. Merkezi sinir sisteminin en "basit" kısmı, omurilik dediğimiz ve sırtımızdaki omur kemikleri arasında aşağıya doğru uzanan tüp şeklindeki yapıdır. Bu yapı, etraftan gelen bilgilerin merkezi sinir sistemine girdiği ve merkezden gelen emirlerin çevresel sisteme aktarıldığı yerdir. Aynı zamanda, refleks dediğimiz, ani ve istemsiz hareketler de, bu organ tarafından kontrol edilir. Omurilik temel olarak, orta kısmında ince ve boylu boyunca bir kanal; kanalın etrafında, eninde kesildiğinde kelebek gibi görünen bir gri madde; ve bunun etrafında ise beyaz madde kütlesinden oluşan, tüp şeklinde bir yapıdır. Ortadaki kanal, beynin içinde bulunan, ventrikül (karıncık) adı verilen ve besleyici bir sıvı olan beyin omurilik sıvısı (BOS) ile dolu olan boşlukların, omurilik içindeki devamıdır ve aynı sıvıyla doludur. Kanalın etrafında bulunan gri madde, esas olarak sinir hücrelerinin gövde kısımlarını içerir. Buradaki sinir hücreleri, çevresel sinir sisteminden gelen ve merkezden dışarıya gönderilen verileri değerlendirilerek, nereye ve ne şekilde gönderileceklerini belirleyen karmaşık elektriksel devreler oluştururlar.

Bu fonksiyonu anlamak için basit bir örnek verelim: Diyelim ki elimizde bir dondurma var ve bunu ağzımıza götürüp yemek istiyoruz. Bunun için, kolumuzu ağzımıza doğru bükmemiz gerekiyor. Biz bu kararı beynimizde verdikten hemen sonra, beynimizden, kolumuzu bükecek olan pazu kaslarına doğru bir kasılma sinyali gönderilir. Fakat bu sinyal, kola gelmeden önce, omurilikteki sinir hücrelerine aktarılır. Burada, yani omurilikte bulunan elektriksel devreler, bu sinyali alarak birkaç iş yaparlar. Öncelikle, pazu kaslarına bir uyarı gönderirler. Ama bu arada, kolun bükülebilmesi için, kolu açmaya, yani ağızdan uzaklaştırmaya yarayan arka kol kaslarının da gevşemesi gerekir. İşte, omurilikteki devreler, pazu kaslarına “kasıl” emrini gönderirken, aynı zamanda, kolu açan kaslara kasılma emri veren omurilik hücrelerine de “dur” emri verirler. Dolayısıyla kolumuz, ağzımıza doğru yaklaştırılmış olur. Bu sırada, dondurmayı tam ağzımıza isabet ettirebilmemiz için, kaslardaki durum duyusu (proprioception) algılayıcı algaçlardan merkeze gönderilen uyarılar başta olmak üzere, bir çok ek işlev devreye girmelidir. Bu karmaşık ağın tam olarak eksiksiz çalışabilmesi halinde, dondurma yeme işlemimizi normal bir biçimde tamamlayabiliriz.


BURAYA DİKKAT

ani hareketler de, yine omurilik içindeki benzer devreler aracılığıyla, şuursuz ve hızlı bir biçimde cereyan ederler. Şuursuzdur çünkü, hareket kararı beyinden değil, omurilikten gelir; ve hızlıdır, çünkü, beyine gidip geri dönmeye oranla çok daha kısa bir yol izler. Eğer bu mekanizma omurilikten değil de beyinden yönetilseydi, yanlışlıkla bir sobaya dokunduğumuz zaman, elimizi ancak belki de ciddi biçimde yandıktan sonra oradan çekebilecektik!
 
  • Like
Reactions: NWO
Flexor güzel bir nokta oldu, bu alıntından şunu anlıyoruz,
Sinir sistemi olmadan ne kaslar ne de beyin bir işe yarar.
Bir nevi tüm vücuda, tüm kaslara yayılmış elektrik kabloları gibi.
Elbette beyin elektrik merkezi, ana bilgisayar, beyin olmasa, kaslar olmasa gene eksik kalır herşey.
Ancak bizler kasları çalıştırıp sinir sistemine yatırım yapmazsak büyük şehir belediyesi gibi yarı yolda kalırız.
Büyük kaslar güçlü sinirler kontrol edebilir.
Büyük kasları, verimli bir sinir sistemi yönetebilir.
Onlara kasılma sinyali gönderemezsek etkin bir şekilde kasılamazlar, hacimleri ne olursa olsun, gerçek potansiyellerine ulaşamazlar.
Ana fikrim iyice açığa kavuşuyor bu noktada...
 
Çok güzel bir konu olmuş. Başta Karaşan olmak üzere, tüm emeği geçenlere teşekkürler.

Ben de kendi adıma katıkıda bulunmak istiyorum. Beyin ile sinir sistemi arasındaki ilişki bence çok karmaşık. Şöyle ki, ben aşırı mutlu olduğum zaman, ağırlık çalışmaya çok hevesli olduğum zaman veya kafamda çok ciddi bir hedef olduğuna çok daha sağlam bir antrenman çıkarabiliyorum. Bunun ardında yatan acaba sinir sistemi mi? Beyin dış uyarıların sonucu olarak ani şekilde hormon salımları yapıyor. Önümüzde bir tehlike gördüğümüzde, adrenalin gibi ani olarak güç veren hormonlarda, cinsel bir uyaran olduğunda testosteron hormonunda bir artış yaşanıyor. Hatta şöyle ki; bodyciler arasında bir efsane vardır, derler ki, bazı sporcular antrenmandan önce pornografik yayınlara bakarlar. Bu konuda bir araştırma yapılmış ve gerçekten antrenmana cinsel açıdan uyarılmış bir biçimde gitmenin, performansı artırdığı görülmüş. Benzer şekilde ciddi bir şartlanma ile, ben bu antrenmandan %100e yakın verim almalıyım, önümde büyük zorluklar var deyip, kaldıracağımız ağırlıkları ciddi bir şekilde gözümüzde canlandırıp bundan sonra çalışırsak, eminim ki bazı hormonlarımız çok daha fazla salgılanacak ve başarıya ulaşmamız daha kolay olacaktır.

Sonuçta, beynin etkisi belki de sinir sisteminden çok hormonal etkiyle açıklanabilir diye düşünüyorum. Öte yandan bu zihinsel şartlandırma ve programlamanın yararsız değil, bilakis yararlı olacağını ispat ediyor.

Bence bu işi meslek olarak yapan profesyonel sporcular kesinlikle psikolojik destek almalı, belki de antrenman sırasında da zihinsel koçlardan yardım almalı. Zihinsel şartlandırma, hipnoz, NLP gibi yöntemlerin vücut geliştirmede ne kadar yararlı olabileceği gözden kaçırılmamalı. Belki de gen dopinginden önce, böyle gizli bir doping ile sporcular bir kademe daha üste çıkabilirler.
 
Karasan dedi:
Flexor güzel bir nokta oldu, bu alıntından şunu anlıyoruz,
Sinir sistemi olmadan ne kaslar ne de beyin bir işe yarar.
Bir nevi tüm vücuda, tüm kaslara yayılmış elektrik kabloları gibi.
Elbette beyin elektrik merkezi, ana bilgisayar, beyin olmasa, kaslar olmasa gene eksik kalır herşey.
Ancak bizler kasları çalıştırıp sinir sistemine yatırım yapmazsak büyük şehir belediyesi gibi yarı yolda kalırız.
Büyük kaslar güçlü sinirler kontrol edebilir.
Büyük kasları, verimli bir sinir sistemi yönetebilir.
Onlara kasılma sinyali gönderemezsek etkin bir şekilde kasılamazlar, hacimleri ne olursa olsun, gerçek potansiyellerine ulaşamazlar.
Ana fikrim iyice açığa kavuşuyor bu noktada...

Evet karasan asıl sana teşekkür etmeli böyle konulara vesile olduğun için sinir sistemine bende kendimi sardırmadan önce heran77 gibi düşünürdüm işin içine girdikçe düşüncelerim değişti aslında beyinden bağımsız bir çok sistem var bunlardan biride kalp daha anne karnındayken hiç bir organımız (beyinde dahil) oluşmadan kalp oluşuyor ve kendi ürettiği enerji ile çalışıyor sistol ve diastol diye adlandırılan sitemde hareket ediyor kalp daha sonra diğer organların gelişmesini sağlıyor en sonunda beyini inşa ederek oluşan tüm organlardan beyin sistemine hat tlar oluşuyor sonra yönetimi beyin alıyor bana sorarsanız ben sistemin ana yöneticisi kalp derdim :) çünkü beyin ölümü gerçekleşse bile kalp ile organizmanın çalışması devam ettirilebiliyor fakat kalp durduğunda herşey bitmiş oluyor (biraz duygusal oldu ama idare edin :) )
 
Blitz dedi:
Çok güzel bir konu olmuş. Başta Karaşan olmak üzere, tüm emeği geçenlere teşekkürler.

Önümüzde bir tehlike gördüğümüzde, adrenalin gibi ani olarak güç veren hormonlarda, cinsel bir uyaran olduğunda testosteron hormonunda bir artış yaşanıyor. Hatta şöyle ki; bodyciler arasında bir efsane vardır, derler ki, bazı sporcular antrenmandan önce pornografik yayınlara bakarlar. Bu konuda bir araştırma yapılmış ve gerçekten antrenmana cinsel açıdan uyarılmış bir biçimde gitmenin, performansı artırdığı görülmüş.

Bu maddeyi çoğu kişinin şimdiden seve seve denemeyi düşüneceğine eminim :lol:
 
zfrskr dedi:
Blitz dedi:
Çok güzel bir konu olmuş. Başta Karaşan olmak üzere, tüm emeği geçenlere teşekkürler.

Önümüzde bir tehlike gördüğümüzde, adrenalin gibi ani olarak güç veren hormonlarda, cinsel bir uyaran olduğunda testosteron hormonunda bir artış yaşanıyor. Hatta şöyle ki; bodyciler arasında bir efsane vardır, derler ki, bazı sporcular antrenmandan önce pornografik yayınlara bakarlar. Bu konuda bir araştırma yapılmış ve gerçekten antrenmana cinsel açıdan uyarılmış bir biçimde gitmenin, performansı artırdığı görülmüş.

Bu maddeyi çoğu kişinin şimdiden seve seve denemeyi düşüneceğine eminim :lol:

Ya ben katılmıyorum Zafer, cidden, denedim bir kaç kere, aklım oraya gidiyor (ve belkide kanım) sıcak basıyor, idmana mı gideyim hareretimi alayım karar veremiyorum.
Cidden, o gibi durumlarda kişi muhakkak hemen evi terketmeli, yoksa idman falan masal olabilir :badgrin:
 
Karasan dedi:
zfrskr dedi:
Blitz dedi:
Çok güzel bir konu olmuş. Başta Karaşan olmak üzere, tüm emeği geçenlere teşekkürler.

Önümüzde bir tehlike gördüğümüzde, adrenalin gibi ani olarak güç veren hormonlarda, cinsel bir uyaran olduğunda testosteron hormonunda bir artış yaşanıyor. Hatta şöyle ki; bodyciler arasında bir efsane vardır, derler ki, bazı sporcular antrenmandan önce pornografik yayınlara bakarlar. Bu konuda bir araştırma yapılmış ve gerçekten antrenmana cinsel açıdan uyarılmış bir biçimde gitmenin, performansı artırdığı görülmüş.

Bu maddeyi çoğu kişinin şimdiden seve seve denemeyi düşüneceğine eminim :lol:

Ya ben katılmıyorum Zafer, cidden, denedim bir kaç kere, aklım oraya gidiyor (ve belkide kanım) sıcak basıyor, idmana mı gideyim hareretimi alayım karar veremiyorum.
Cidden, o gibi durumlarda kişi muhakkak hemen evi terketmeli, yoksa idman falan masal olabilir :badgrin:

Hmm öyleyse denememek lazım :D Ama bu sinir sistemi ve dayanıklılık konuları son günlerde çok dikkatimi çekiyordu bu başlık güzel olmuş Karasan ;)

Son zamanlarda okula daha sık gitmeye başladım (vizeler dolayısıyla :D ) ve havalar da ısındıkça sweet ve t şirt giymeye başladım.Durum böyle olunca da günde en azından yarım saat arkadaşlarla kas ve body muhabbeti oluyo :) Önceden BB yapmış bi kaç eleman haricinde çoğu kişi gitmediği ve bilmediği için söylediği şeyler ve edilen muhabbetleri tahmin edebiliyorsunuz.Ben bu kadar kol istemem,ben fitness vücut isterim falan filan gibi klasik muhabbetler işte.Tabi çoğu da okul arkadaşlarım,bazısı takılmak amaçlı bazısı da ciddi olarak böyle konuşuyolar.Ben de gülüyorum,yuvarlak cevaplarla geçiştiriyorum gırgır yapıyorum ama özellikle de kol konusunda deliriyorum içten içe :D

Hollywood filmlerindeki gibi bu karakterleri idmandan 1 saat önce falan hayal etmeye başlıyorum.Özellikle de 25 cm koluyla 42 cm koluma ben bu kadar kol istemem diyen bi arkadaşım var,artık her idmandan önce onu aklıma getiriyorum :D Ee haliyle deliriyorum,bazen salona gitmek üşengeçlik veriyo,ama bu dialoglar aklıma gelince inanın koşa koşa idmana gidiyorum.Yolda,idmanda falan hep bu arkadaşlarımı aklıma getirmeye çalışıyorum,bu ben de bi agresiflik yapıyor.Ve gerçekten işe yaramaya başladı,kg lerde artış ve daha hardcore bi idman çıkarıyorum.İleriki zamanlarda kendimi sinirlendirmenin daha etkili yollarını bulana kadar bu şekilde devam :)
 
hatırlıyorum da 2002 yada 2003 yılıydı üniversitede iken önkol idmanı yapıyordum hareket de ters körl dü, derken bir arkadaşla atışmaya başladık yani az kaldı birbirimize giriyorduk,neyse o anda 30 kg ile 8 tekrarı çıkaramazken 45 kg ile 10 tekrarı bulmuştum inanamadım nasıl olupta o kadar ağırlığı kaldırmıştım.
sonuç olarak :şu adrenalin herhalde hiçbir dopingin yapamayacağı kadar etkili olabiliyor.
 
şöyle bir durum var örneğin bir doping maddesi aldığınızda ne değişiyorda performans 10 a katlanıyor yada antrenman yaptıkça güçleniyoruz demekki o güç içimizde bir şekilde dışarıya çıkarıyoruz güçlenmiyoruz zaten güçlüyüz birde aylarca çalışırsınız koşu rekorunuzu gelişirmek için çok zor olur ama hiç antrenmansız bir köpek kovalasın rekorunuzu rahatlıkla kırarsınız ilginç konular..
 
peki bu ağırlıklar yüzde kaç oranlarla yapılmalı, kaç set ,kaç tekrar v.s.örneğin çökme için bir progam yazabilirmisiniz?
 
güç=kuvvet*hız

yani bir kütleye kazandırabildiğiniz hız miktarı gücünüzün bir göstergesidir.

ayrıca daha fazla ağırlık kaldırmak için gidip kafalarımızı barlara vurmak yada yapamayacağımız kaldırışları deneyerek sakatlanma ihtimalini maksimize etmek bana mantıklı gelmedi.tabi amatörler için bu dediklerim.

sinir sistemi ne kadar limitleri açsa da aynı sinir sistemi acıyı gördüğünde gücünüzü kaslarınızdan çeker ve sizi o kaldıramayacağınız ağırlıkların altında yalnız bırakır. unutmamak lazım ki vucudu asıl koruyan sinir sistemidir. hatta canınız cok yandıgında veya cok bunaldıgınızda aynı sinir sistemi bayılmanızı sağlayıp akıl sağlığınızı korumanıza yardımcı olur.
 
Plasebo etkisi aslında kas gücünü artırmaktan çok daha fazlasını başarabiliyor.Bir kaç gün önce
bir belgesel seyrettim national geographicde "İs it real-Superhuman powers".Burada bir sufi tarikatının ayinleri gösteriliyordu:cemaat 1-2 saat ilahi ve duayla Allah'ın onlara baraka adını verdikleri koruyucu bir güç bahşettiğine inanıyorlar.Ve tanrının yanlarında olduğunu,kendilerini koruduğunu görmek için yanaklarına göğüslerine şişler sokuyorlar,kafalarına çivi çakıyorlar ve yılanlara kendilerini ısırtıyorlar.Şişler ve çiviler vücutlarından çıktığında çok az bir kanama oluyor,enfeksiyon kapmıyorlar ve vücutlarındaki yaralar bir kaç dakikaya iyileşiyor.Bunları hipnoz ve iyileşme üzerine araştırma yapan bir psikolog bizzat deniyordu.
Aslında zihnimize hakim olmayı öğrenirsek yapabildiklerimizin çok daha fazlasını yapabiliriz,kendimizi sınırlamamak lazım.
 
Back
Yukarı