Son zamanlarda yazarken, vücut geliştirmede çok çok önemli olan ama pek az bahsi geçen bir noktayı hatırladım.
Bu nokta bu derece göz ardı edilmese salonlarda 100 kilo üzeri bench press yapan çok daha fazla insan olurdu dedim kendi kendime...
Hulk isimli çizgi romanı hatırlayın, ya da dizisini, filmini gözünüzün önüne getirin.
Yeşil Dev, sıradan bir insanken, sinirlendiğinde ya da korktuğunda insanüstü bir güce ulaşıyordu.
Masal bu ya, aynı zamanda kaslarıda 4-5 kat büyüyor, yerden 100 metre yukarı sıçrayan, ellerini birbirine vurduğu zaman patlayıcı ses dalgaları çıkaran bir yaratık oluyordu.
Gerçek hayatta "sinirlenmek" bu derece dramatik bir değişim yapmıyor, çünkü sinirlenince 3 metrelik, 1.5 tonluk bir kas yığınına dönüşmüyoruz.
Ancak, ilkel benliğimiz su yüzüne çıkıyor, o konuda aynı Hulk gibi, alt beynimizin hayvani içgüdülerden sorumlu bölümü üst beyne hükmetmeye başlıyor.
Akıl değil, sinir sistemi üstünlüğü ele geçiriyor.
Sinirlenen insan tehlikeli olur, sakin halinden daha güçlü, daha atak olur.
Tıpkı azgın bir boğa gibi...
Powerlifterların videolarını görüyoruz, bench press'in altına girmeden önce koca koca adamlar kendilerine küfür ettiriyorlar, tokat yiyorlar bile bile.
Sinirlenmek için...
Kafalarını barlara vuruyorlar.
Neden?
Sinirlenmek için, akıllarının sınırlarını bir yana bırakmak için.
Acaba sorusunu unutmak için, hayvanlaşmak için...
Akıl sınırlayıcıdır, vücudu, kasları, eklemleri korumak ister.
Rekor denemesine uygun değildir bilinç.
Sinir ise, patlama gibidir, güç açığa çıkartır.
Öfke "baldan tatlı" derler, çünkü öfke, boşalmadır, rahatlamadır.
Bir deneyde, Amerikan Futbolcularına ağırlıklarının yarısı kadar bir kilo ile enseye pres yaptırılmış.
Ancak sporcular kilonun aslında ağırlıklarının dörtte biri kadarı olduğunu sanıyorlarmış, ortalama 45 civarında tekrar yapmışlar.
Bastıkları kiloyu görünce inanamamışlar.
İşte sinir sistemi böyle bir sınırlayıcıdır, insanı alıştığı sınırlara hapsedebilir.
Güzel bir laf,
Akıl vücuttan önce pes eder.
Çok doğru, vücut aslında çok şeylere kadir, ama akıl temkinli bir muhasebeci gibi, herşeyi sınırlamak, kendi güvenlik çemberinin dışına çıkmamak istiyor.
Bu nokta bu derece göz ardı edilmese salonlarda 100 kilo üzeri bench press yapan çok daha fazla insan olurdu dedim kendi kendime...
Hulk isimli çizgi romanı hatırlayın, ya da dizisini, filmini gözünüzün önüne getirin.
Yeşil Dev, sıradan bir insanken, sinirlendiğinde ya da korktuğunda insanüstü bir güce ulaşıyordu.
Masal bu ya, aynı zamanda kaslarıda 4-5 kat büyüyor, yerden 100 metre yukarı sıçrayan, ellerini birbirine vurduğu zaman patlayıcı ses dalgaları çıkaran bir yaratık oluyordu.
Gerçek hayatta "sinirlenmek" bu derece dramatik bir değişim yapmıyor, çünkü sinirlenince 3 metrelik, 1.5 tonluk bir kas yığınına dönüşmüyoruz.
Ancak, ilkel benliğimiz su yüzüne çıkıyor, o konuda aynı Hulk gibi, alt beynimizin hayvani içgüdülerden sorumlu bölümü üst beyne hükmetmeye başlıyor.
Akıl değil, sinir sistemi üstünlüğü ele geçiriyor.
Sinirlenen insan tehlikeli olur, sakin halinden daha güçlü, daha atak olur.
Tıpkı azgın bir boğa gibi...
Powerlifterların videolarını görüyoruz, bench press'in altına girmeden önce koca koca adamlar kendilerine küfür ettiriyorlar, tokat yiyorlar bile bile.
Sinirlenmek için...
Kafalarını barlara vuruyorlar.
Neden?
Sinirlenmek için, akıllarının sınırlarını bir yana bırakmak için.
Acaba sorusunu unutmak için, hayvanlaşmak için...
Akıl sınırlayıcıdır, vücudu, kasları, eklemleri korumak ister.
Rekor denemesine uygun değildir bilinç.
Sinir ise, patlama gibidir, güç açığa çıkartır.
Öfke "baldan tatlı" derler, çünkü öfke, boşalmadır, rahatlamadır.
Bir deneyde, Amerikan Futbolcularına ağırlıklarının yarısı kadar bir kilo ile enseye pres yaptırılmış.
Ancak sporcular kilonun aslında ağırlıklarının dörtte biri kadarı olduğunu sanıyorlarmış, ortalama 45 civarında tekrar yapmışlar.
Bastıkları kiloyu görünce inanamamışlar.
İşte sinir sistemi böyle bir sınırlayıcıdır, insanı alıştığı sınırlara hapsedebilir.
Güzel bir laf,
Akıl vücuttan önce pes eder.
Çok doğru, vücut aslında çok şeylere kadir, ama akıl temkinli bir muhasebeci gibi, herşeyi sınırlamak, kendi güvenlik çemberinin dışına çıkmamak istiyor.