hernan77
Üye
evet, yine genç bir insan trafik canavarı (aslında bu tabir suçu başka bir varlığa atma, kendi suçunu örtme davranışı) nın yollarda ki mesayisi sebebiyle komada. barış akarsu, atv nin akademi türkiye ses yarışmasının birincisi. yaşamasının mucizelere bağlı olduğu söyleniyor doktorunca. o mucize umarım gerçekleşir. insan ne olursa olsun böyle durumlarda umudunu yitirmemeli ve de yitirmiyor. kendimden biliyorum. babam da araç çarpması sonucu 4,5 ay hastanede yattı. ciddi bir kafa travması geçirmişti.
7 haziran 2004. sabah 8.30 yada 8.45 suları. işyerinde görevim gereği sabah günlük gazeteleri takip ediyor sağlıkla ve hastaneler ile ilgili haberleri topluyorum. az ilerdeki masa üzerinde bulunan telefon çalıyor. arkadaş açtı seni istiyorlar dedi. telefondaki eşim (o zaman nişanlı idik). ağlıyor. baban mide kanaması geçirmiş hastaneye kaldırmışlar diyor. benim cebim o sıralar kapalı. soğuk kanlı olmaya çalışıyorum. tamam deyip kapadım. hemen evi aradım. bu arada annemler maraş'ın elbistan ilçesinde ben izmirdeyim. evde kimse yok. çok yakın komşumuz vardı onları aradım. komşumuz da bana babamın mide kanaması geçirdiğini ve malatya ya kaldırdıklarını, durumunun iyi olduğunu ve endişelenmemem gerektiğini söyledi. sabri amcanın da babamın yanında olduğunu söyledi. sabri amcanın cebini aradım. o da aynı şeyleri söylüyor. annemi istedim ona verdi. kadıncağız perişan olmuş. benim sesimi duyunca dayanamadı ağlayarak olayı anlattı. yoğun bakımda olduğunu araba çarptığını söyledi. teselli etmeye çalıştım. yine soğuk kanlı davranmaya çalışarak. hemen geleceğimi söyledim.
yukarı çıktım. müdür yardımcısı nurdan hanım ın yanına. ona durumu anlattım ve hemen gitmem gerektiğini söyledim. orada kendimi tutamadım ağladım. böyle durumlarda uzakta olmak çok zor. malatya izmir arası otobüs ile 16-17 saat. öğlen 12 de binip ertesi sabah orda olabiliyorum. neyse thy akşam saat 9 uçağı ile istanbul aktarmalı uçakta 3 kişilik yer buldum. gece saat 2 de malatyada idik. eşim, ben ve amcam. taksi tuttuk yaklaış 50 km mesafede idi hastane. hastaneye ulaştığımda annemi perişan halde gördüm. aslında babam 6 haziran akşamı kaza yapmış. o an haber vermemişler. bana ancak sabah ulaşabilmişler. ben yine ayakta durmaya çalışıyorum. ona destek olabilmek için. onu gönderdim. allahtan malatyada akrabalar vardı. gidip şükrü amcalarda kaldılar. ben yoğun bakıma rica minnet sağlıkçıyım falan diyerek girdim. babamı gördüm. o an çok kötü idi. babmın dışardan bakıldığında hiçbir problemi kırığı yoktu. ama bisikletten sırt üstü düştüğünden direkt kafasını çarptığından beyinde kanama ve ödem oluşmuştu. sabah oldu hemen ameliyata aldılar. yaklaşık 4 saat ameliyatta kaldı. ameliyat sonrası doktorunu aradım. en sonunda odasını buldum. içeri girdim. hastanın durumunu öğrenmek istediğimi söyledim. hangi hasta dedi. biraz önce ameliyatını yaptığınız dedim..durumu kritik dedi. ben yaşamaz mı dedim..bilemiyorum ama fazla ümitlenmeyin dedi. o arada ayakta idim. doktor öyle değince oracıkta sandalyeye oturdum. babam daha 48 yaşında nasıl ölebilir diyorum. dünyam başıma yıkıldı. 2 ay sonrada düğün yapacağız. dışarı çıktım. hastanede tanıdık bir doktor ve babamın arkadaşı şükrü amca da benden sonra doktor ile görüşmüşler. onlara da aynısını söylemiş. yanıma gelip beni teselli etmeye çalışıyorlar. güçlü olmam gerektiğinden, anneme destek olmam gerektiğinden falan bahsediyorlar ama benim aklım almıyor, inanamıyorum. herşey kabus gibi geliyor...nasıl böyle birşey başıma gelir diye düşünüyorum. annemin yanına gittim. doktorun söylediklerinin tersini söyledim. tüm yük omuzlarıma bindi. iyileşeceğini, birkaç gün sonra yoğun bakımdan falan çıkacağını söyledim...2 hafta babamın doktorundan kaçtım. yanına gitmedim. birşey sormadım. çünkü içimdeki ümidi, ışığı söndürmesinden korkuyordum. bu arada tüm eş, dost, akraba etrafımıza toplandı. amca oğlu doktor oda edirneden geldi. ben yükü onunlan paylaştım. artık herkes ona soruyor, o babamın doktoru ile görüşüyor...ama o da yıprandı.
tam 3 ay yoğun bakımda kaldı babam. bir buçuk ayda serviste yattı. hastaneden çıkardığımızda sadece sol ayağını oynatabiliyor, konuşamıyordu. 4-5 ayda annemin sayesinde ayağa kalktı. öğretmen olan babam maalesef emekli olmak zorunda kaldı. şimdi eskisi gibi deği ama yaşadığı için şükrediyoruz.
diyeceğim o ki ümit etmek gerek.
7 haziran 2004. sabah 8.30 yada 8.45 suları. işyerinde görevim gereği sabah günlük gazeteleri takip ediyor sağlıkla ve hastaneler ile ilgili haberleri topluyorum. az ilerdeki masa üzerinde bulunan telefon çalıyor. arkadaş açtı seni istiyorlar dedi. telefondaki eşim (o zaman nişanlı idik). ağlıyor. baban mide kanaması geçirmiş hastaneye kaldırmışlar diyor. benim cebim o sıralar kapalı. soğuk kanlı olmaya çalışıyorum. tamam deyip kapadım. hemen evi aradım. bu arada annemler maraş'ın elbistan ilçesinde ben izmirdeyim. evde kimse yok. çok yakın komşumuz vardı onları aradım. komşumuz da bana babamın mide kanaması geçirdiğini ve malatya ya kaldırdıklarını, durumunun iyi olduğunu ve endişelenmemem gerektiğini söyledi. sabri amcanın da babamın yanında olduğunu söyledi. sabri amcanın cebini aradım. o da aynı şeyleri söylüyor. annemi istedim ona verdi. kadıncağız perişan olmuş. benim sesimi duyunca dayanamadı ağlayarak olayı anlattı. yoğun bakımda olduğunu araba çarptığını söyledi. teselli etmeye çalıştım. yine soğuk kanlı davranmaya çalışarak. hemen geleceğimi söyledim.
yukarı çıktım. müdür yardımcısı nurdan hanım ın yanına. ona durumu anlattım ve hemen gitmem gerektiğini söyledim. orada kendimi tutamadım ağladım. böyle durumlarda uzakta olmak çok zor. malatya izmir arası otobüs ile 16-17 saat. öğlen 12 de binip ertesi sabah orda olabiliyorum. neyse thy akşam saat 9 uçağı ile istanbul aktarmalı uçakta 3 kişilik yer buldum. gece saat 2 de malatyada idik. eşim, ben ve amcam. taksi tuttuk yaklaış 50 km mesafede idi hastane. hastaneye ulaştığımda annemi perişan halde gördüm. aslında babam 6 haziran akşamı kaza yapmış. o an haber vermemişler. bana ancak sabah ulaşabilmişler. ben yine ayakta durmaya çalışıyorum. ona destek olabilmek için. onu gönderdim. allahtan malatyada akrabalar vardı. gidip şükrü amcalarda kaldılar. ben yoğun bakıma rica minnet sağlıkçıyım falan diyerek girdim. babamı gördüm. o an çok kötü idi. babmın dışardan bakıldığında hiçbir problemi kırığı yoktu. ama bisikletten sırt üstü düştüğünden direkt kafasını çarptığından beyinde kanama ve ödem oluşmuştu. sabah oldu hemen ameliyata aldılar. yaklaşık 4 saat ameliyatta kaldı. ameliyat sonrası doktorunu aradım. en sonunda odasını buldum. içeri girdim. hastanın durumunu öğrenmek istediğimi söyledim. hangi hasta dedi. biraz önce ameliyatını yaptığınız dedim..durumu kritik dedi. ben yaşamaz mı dedim..bilemiyorum ama fazla ümitlenmeyin dedi. o arada ayakta idim. doktor öyle değince oracıkta sandalyeye oturdum. babam daha 48 yaşında nasıl ölebilir diyorum. dünyam başıma yıkıldı. 2 ay sonrada düğün yapacağız. dışarı çıktım. hastanede tanıdık bir doktor ve babamın arkadaşı şükrü amca da benden sonra doktor ile görüşmüşler. onlara da aynısını söylemiş. yanıma gelip beni teselli etmeye çalışıyorlar. güçlü olmam gerektiğinden, anneme destek olmam gerektiğinden falan bahsediyorlar ama benim aklım almıyor, inanamıyorum. herşey kabus gibi geliyor...nasıl böyle birşey başıma gelir diye düşünüyorum. annemin yanına gittim. doktorun söylediklerinin tersini söyledim. tüm yük omuzlarıma bindi. iyileşeceğini, birkaç gün sonra yoğun bakımdan falan çıkacağını söyledim...2 hafta babamın doktorundan kaçtım. yanına gitmedim. birşey sormadım. çünkü içimdeki ümidi, ışığı söndürmesinden korkuyordum. bu arada tüm eş, dost, akraba etrafımıza toplandı. amca oğlu doktor oda edirneden geldi. ben yükü onunlan paylaştım. artık herkes ona soruyor, o babamın doktoru ile görüşüyor...ama o da yıprandı.
tam 3 ay yoğun bakımda kaldı babam. bir buçuk ayda serviste yattı. hastaneden çıkardığımızda sadece sol ayağını oynatabiliyor, konuşamıyordu. 4-5 ayda annemin sayesinde ayağa kalktı. öğretmen olan babam maalesef emekli olmak zorunda kaldı. şimdi eskisi gibi deği ama yaşadığı için şükrediyoruz.
diyeceğim o ki ümit etmek gerek.