Yazarlar buraya (Kompozisyon,öykü,makale, deneme yazmak isteyenler)

Konusu 'Kültür Sanat Bilim Seyahat' forumundadır ve salvadore_xp tarafından 21 Temmuz 2008 başlatılmıştır.

Watchers:
Başlığı izleyen üye sayısı: 8 üye.
  1. gaddarkemal
    Offline

    gaddarkemal Yeni Üye

    Katılım:
    30 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    994
    Beğenileri:
    756
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    İstanbul
    Salvadore öncelikle güzel dileğin için teşekkür ederim. Ancak benim bugünkü anlaşılan manada bir "marka" olmak sevdam yok. Önemli olan dünyaya "yepyeni" şeyler olan eserlerimi sunmaktır. Çok şükür bugün, okunduğunda "işte güzel bir şiir" dedirtecek şiirlerim var. Ancak bence marka olmak önemli değil, ben kendimin bilincinde olursam yeter. Elbette yaşadığın devirde tanınmak, bilinmek ve sanatının sevilip takip edilmesi güzel ancak kalitenin göstergesi değil bunlar. Çok etkene bağlı bu popülerlik. Önemli değil. Nice şair-yazar ölümünden sonra kıymetlenmiş hatta kimisi ölümünden 50-100 sene sonra gözde olmuştur.

    Bu arada sosyal insan ile kağıt üzerindeki insan arasındaki farktan bahsetmeniz hoşuma gitti. Geniş ve işlemesi eğlenceli bir konu üzerinde yazmak istiyorum, şu an kafama konuyla ilgili onca fikir hücum etti ancak farkediyorum ki bu fikirleri güzel bir biçimde sunmak ciddi bir zaman alacağından başlamamak en iyisi :)

    Ancak dönemimizin gerçekten saygı duyduğunuz "büyük" diye niteleyebileceğiniz bir insanla tanışmaya karar verirseniz, zaten sizin gibi insanların "büyük" dediği insanlar popçu topçu takımından olmayacağından emin olun adam gibi adam ve mütevazi insan olma ihtimalleri yüksektir.

    Böyle bir hayranlık beslediğiniz biri varsa ve yaşıyorsa ve ulaşmanız mümkünse hele bir de yerli biriyse sizin için çok kolay. Ancak harekete geçmeden önce iyi düşünün ! Ne için görüşeceğinizi iyi düşünün.

    O kişiye ulaşın -mümkünse telefonla- ve sakin ve ciddi bir şekilde bir hayranı olarak size bir kaç saat ayırıp ayırmayacağının cevabını alın. Dışarda görüşmek iki tarafta için de daha iyidir tabi, ancak gidince karşısında elbette heyecanlanıp eliniz ayağınıza dolaşmaz (dolaşacak tipin aramasını beklemem zaten) ancak ne konuşacağınızı niçin kouşacağınızı ve nasıl sonlandıracağınızı önceden kararlaştırın ki karşınızdaki adam sizin kararsızlığınızdan ve şaşkınlığınızdan ötürü bir sıkıntıya düşmesin.

    Sohbet eder, giderken de bir resim bir imza falan artık ne istiyorsanız alır ve saygı sevgi dileklerinizle ayrılırsınız. Böyle insanlarla kolay arkadaşlık kurulmaz, eğer daha sonra da görüşmek isterseniz bir projeniz olsun. Akıl danışadabilirsiniz, ama herkes kendisine akıl danışılmasını hoşgörmeyebilir.

    Valla şu an tanışmak görüşmek istediğim kimse yok ama gerektiği an Türkiye içerisinde hiç bir sınır tanımıyorum. Görüşene kadar da pes etmem. Yurtdışında da birisi yok, zaten bende de yabancı dil yok :)
     
    salvadore_xp bunu beğendi.
  2. gaddarkemal
    Offline

    gaddarkemal Yeni Üye

    Katılım:
    30 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    994
    Beğenileri:
    756
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    İstanbul
    Buraya tıklayarak sigara bırakmakla ilgili yazımı görebilirsiniz.

    Teşekkür ederim Atakan, sana ve beğenen herkese teşekkür ederim. Umarım insanlara bir nebze olsun sigara bırakma isteği olsun sağlıklı yaşamı sevme isteği olsun verebilmiştir yazım.

    Ben yazılarımı konuşur gibi oturup tek seferde yazıyorum. En uğraştığım bazı yazıları bir kez daha okuyarak kontrol ederim ve öyle yollarım o kadar ama bu yazıyı yeniden okuyarak düzeltmemiştim hatta yolladıktan sonra acaba hata yaptım mı diye hemen okumuştum. Kağıtla kalemle yazmak konusunda inanılmaz tembelim, öyle ki 3 senelik lise hayatımda 3-4 defter kullandım ki hiçbiri tamamen dolmadı. Ancak bilgisayarla yazmak çok güzel birşey doğrusu, klavye kullanmam da gerçekten hızlıdır 10 parmak olmasa da. Bu hızlı yazmamın da bunca yazı yazmam da etkisi var diye düşünüyorum. 1 sene bilgisayar kullanmayayım ama klavyenin başına bir oturayım eski hızımda yazarım, oldu böyle önceden.

    Bence bilgisayar çağıyla birlikte yazın dünyasının dijital imkanları benim gibi insanlara bir kapı açtı. Biraz daktiloyla başladı ancak bilgisayarların yaygınlık kazanmasıyla sonuna kadar açıldı bu kapı.

    Aslında hızlı yazmak bilgisayar çağıyla başlamadı, sadece yaygınlık ve kolaylık kazandı. Tarih boyu devletlerin, dini örgütlerin ve özel oluşumların "hızlı yazıcıları" vardı... Bu ayrı bir konu, bundan bahsetmek ayrı bir araştırma ve yazı gerektirir ancak yazıların tabletlere kazındığı çivi yazıları çağında bile "yazıcılar" vardı ve tek işleri doğru, okunur ve hızlı yazmaktı bunu bilmeliyiz...

    Yakın zamana kadar ülkemizde ve başka ülkelerde şifreli yazabilen yazıcılar vardı. Başbakanlıkta çalışan bir tanesini tanırım. Bunlar hem şifreli hem de çok hızlı yazmak için şu an ismini unuttuğum bir alfabe kullanırlardı. Gerçekten ilginç, görmenizi isterdim. Düşünün ki kağıt ve kalemle konuşma hızına kolaylıkla yetişebilen bu insanlar, özel toplantılarda (yani gizli kalması gereken ve katılımcıların not almasının yasak olduğu, not kağıtlarının bulunmadığı) bir kaç kişinin konuşmasını birebir kağıda geçirirlerdi, küfürler dahil.
     
    salvadore_xp bunu beğendi.
  3. salvadore_xp
    Offline

    salvadore_xp Üye

    Katılım:
    25 Kasım 2007
    Mesajlar:
    1.113
    Beğenileri:
    531
    Ödül Puanları:
    123
    Meslek:
    Öğrenci
    Yer:
    İstanbul and Giresun
    Yazarların kelimelere yüklediği anlamları anlamakta pek becerikli olduğumu düşünemiyorum. Aynı sayfaları tekrar okuduğumda önce anladığımı düşündüklerimden daha da farklı noktalara takılır ve yeni anlamlar çıkarabiliyorum. Bu kadar derin yazabilen yazarların kitaplarını okuyor olmamdan mı yoksa devinimli ruh halimin ve onu destekleyen beynimin benimle dalga geçer gibi sergilediği halisilasyonlardan mı bilemem. Ben kitabı okurken hayallere dalarım genellikle. Ama bunlar boş beleş hayaller değil. Örn. Kitabın 29-35 sayfalarında beni etkileyen ve kendimden de birşeyler bulduğum yazıları okuduğumda, 35-40 sayfalarını okurken bu düşünceleri geliştiriğimi farkediyorum. Daha sonra hayaller kurarak okuduğum sayfaları tekrar okuduğumda aslında az önce de okuduğumu ve anladığımı, aynı zamanda da hayal kurabildiğimi fark ediyorum. İşte bu 2. baskılarda anladıklarımdan da farklı anlamların olduğunu anlıyorum. Belki de yazarları gözümde abartıyorum ben. Yazar bile yazarken aklının ucundan bile geçmeyen orjinal fikirlerin kıvılcımı veriyor bana. Haliyle yazarın fikr seline bir yenisi ben ekliyor ve arkadaşlara harıl harıl kitaptan etkilendiğimi, kitabın derinliğini anlatıyor ve tavsiye ediyorum. Yalnız benim tavsiyemi dinleyip de memnun olan kişi çok az oldu. Ben kitabı bitirip getirdiklerinde " vay bee, dediğin kadar varmış, kitap müthiş sarstı beni" diyeceğini beklerken benim ısrarlı tutumun etkisiyle "iyi yazmış" derlerdi sadece.
    alain Bosquit-Rehinelik mesleği'ni de 2 defa okuduğum ve her iki seferinde de alakasız düşünceler uyandıran kitaplardan birtanesi. Yalnız ilk okuduğumda anlamakta zorlandığım yerler oldu. Sanırım anlamak için kendimi zorlarken kitaptan kısa süre kopuyor, ince noktaları yakalayamıyorum. Yalnız kitapta anlayamadığınız noktalar genellikle bir-iki sayfa sonra aydınlanıyor ve kurgunun devamıyla ilişkilendirerek anlaşılmayan noktalar anlaşılır. Biraz sabırsızım galiba anlamak konusunda. Kitabı okurken anlayamadığım birkaç yerin olması kitaptan tam randuman alamadığım hissini uyandırıyor bende. O yüzden tarzını beğendiğim yazarların kitaplarını okumayı yeğliyorum. Enazından ilk kitabı okuduktan sonra 2. kiitabında anlayamadığınız kelime ve tasvirler olmuyor. Tarihe meraklı birisinin uç(bilgi ağırlıklı) tarih kitaplarını okuduğunda aldığı zevki ve çekiciliği hissedemeyebilirim. Yalnız bu ve benzeri konularda birkaç kitap okuyup önbilgileri yeterli düzeye getirdikten sonra alacağım tat, yaşacağım haz ve öğreneceklerim de yere sağlam basan, örgütlenmiş bilgiler olacaktır. Her alanda temel bilgilere sahip olmalı insan; Kendini güncellemeyi unutmadan. Bunu mevcut bilgiler değil, öğreneceği bilgiler için yapmalıdır. 2005'de uygulamaya geçen "yapılandırmacı öğretim kuramı" da bu düşünceyi destekler nitelikte. İlköğretimde öğrenciye her alanda temel bilgiler verilmeli, dönemin gündemde ve piyadaki kitap, dergi, program vs. anlayacak ve haz alacak biz düzeye gelmesini sağlayacak şekilde eğitim verilmeye başlanmalıdır. Çevremizde de bilgisiz olup, kafasının derse pek basmadığını düşünen ve yeni bilgileri öğrenmekte zorlanan ve kısa süre sonra unutan; binevi beyniyle savaş içinde olan ve çözümü de onu kullanmama yolunu seçen insanları görür ve durumlarına tanık oluruz. Bunun sebebi de temel bilgilerden yoksun olması. Hepimizinde bildiği gibi insan, tekrar ederek, örğütleyerek, zihinde şemalayarak ve zoraki olarak da ilişkilendirerek öğrenir. Yeni bir bilgi öğrencinin kafasında diğer bilgi parçacacıklarıyla alakasız bir yere konulursa kısa süre sonra unutulacak ve geri çağrılması da imkansız olacaktır; çünkü onu tutacak yandaki birimlerden mahrumdur. Haliyle kişi extra çaba göstermek ve öğrenmek istediği alanda detaylı araştırma ve incelemer yapmak, öğretim yöntem ve tekniklerini uygulamak zorunda kalacaktır. Yoksa geldiği gibi boş birşekilde gidecek, her geçen gün benliğinden, özgüveninden birşeyler haybedecek ve toplumda kendini bakteri, haşere gibi görecektir.
     
    gaddarkemal bunu beğendi.
  4. kimodedim
    Offline

    kimodedim Üye

    Katılım:
    26 Aralık 2007
    Mesajlar:
    221
    Beğenileri:
    74
    Ödül Puanları:
    0
    Herşey onun bir kırıntısını içinde hissettiğinde başlar.Onun için korkmuşsundur ve nasıl olduğunu merak edersin aslında gecenin geç bir vakti olmasa kapısına kadar gitmeye hazırsındır.Bir cesaret hatırladığın numarasını silinmiş tuşlara bakarak çevirirsin ve sesini duyduğun anda kafana dank eder hiç birşeyin eskisi gibi olmadığı oda büyümüştür sende… Sesinde bir yabancılık sezersin sen onu tanımazsın o da seni.

    O an birbirinizi hatırlarsınız sonra da aradaki bir buçuk senelik boşluğu… ne onun nedeni vardır ne de senin… Böyle birşeydir.bazı şeylerin nedensiz olması. Nedensiz yere yabancılaşmak bir dosta,bir sevgiliye ya da bir babaya. Sadece bir andan kaynaklanır ve aradaki boşluğun doldurulması çoğu zaman mümkün olmaz.Telafisini aramayı düşünmezsin bile,geçmişe bakıp hatırlamaktan başka yapacak bir şey kalmaz…

    Ve iki sonra yoyoları görürsün ironi bu ya o saçma sapan kredi kartı başvurusunda yoyo hediyesidir. Evet kazıklanıyoruz yoyo sendromuna dogru gidiyorsunuz der gibi… Ve gene geçmişinizi hatırlarsın. Oyuncakcı dükkanından çaldığınız yoyolarla nasıl eğlendiğinizi… Evet çocuk olmak böyle birşeydi.Ama hayat acımasızdı.Hayat hepimizi o ipin ucundaki yoyoların yerine koydu. Hepimiz bir yana savrulmuştuk ve ben en değerli şeylerimden uzakta kaldım…bir dost bir baba ya da bir sevgili ne farkları var ki?
     
    gaddarkemal bunu beğendi.
  5. gaddarkemal
    Offline

    gaddarkemal Yeni Üye

    Katılım:
    30 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    994
    Beğenileri:
    756
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    İstanbul
    Bazen bir başlıkta bir yazı görüyorum, ondan hareketle bir şeyler yazıyorum ama bir de bakıyorum o yazının yeri artık o başlık olamaz, bende mecbur buraya taşıyorum o yazıları.


    Öncelikle böyle derli toplu uzun yazmanız beni sevindirdi. Yazınızda cümle düşüklükleri, dizgi yanlışları da var ya, olur o kadar. Uzun yazıları sever miyim ? Bende sevmem, çünkü uzun yazıların çoğu aslında gereksiz yere uzundur, okuyandan çok yazan kişi yüzünden uzamıştır, bende zamanında bu yanlışı çok yaptığımdan iyi bilirim. Her uzun yazı böyle değildir tabii ki.

    Ama okumak beni yormaz, bazı çok bilmişler vardır hem okumazlar hem okudum muydu yorulurlarmış, sadece "gerekli bilgileri" okuyarak bilgiyle ekin sahibi olunacağını sanarlar falan... Neyse, ben bu yazınızı gereksiz yere uzatılmış olarak gördüysem de derli toplu denebilecek biçimde yazıldığı için beni yormadı. Bu forumda uzun yazılar görmek beni mutlu ediyor, vakti olan, ya da yazdığı yazıya, yaptığı işe özenip dilini kötü kullanmadan yazılan yazıları (eğer bir iddiaları yoksa, iddiadan kastım sanat ya da bilimsel içerik iddiasıdır) seviyorum, yazılar bizim düşünce dünyamızı yansıtırlar. Ben yazısına bakarak iyi kötü bir adamın kafa yapısını anlarım, hani inancını minancını anlayamam ama ne kadar iyi düşünebildiğini anlayabilirim diyorum. İyi düşünüpte yazısına özen göstermeyen bunu da doğru bir davranış sanan insanlara da acıyorum.

    Düşünce dilden doğar, dili de düşünce yapar.
     
  6. Draven
    Offline

    Draven Üye

    Katılım:
    15 Ocak 2009
    Mesajlar:
    10
    Beğenileri:
    2
    Ödül Puanları:
    0
    Sevgili gaddarkemal, öncelikle ilgin için çok teşekkür ederim. Zahmet edip de okumuş olman bile benim için çok değerli. Yazmış olduğum yazıda bir takım hatalar olduğunu bende fark ettim. Gece geç bir saatte yazmıştım, ondan olsa gerek :)

    Uzun uzun ve detaylı bir biçimde yazdım, çünkü " selam benim sorum şu vs vs " şeklinde yazmak pek tarzım değil. Evet, okumak adına biraz yorucu bir başlık oldu, belki pek çok kişi sırf bu yüzden başlıkla ilgilenmedi. Kafama takılan soruların cevaplarını ararken, konu başka yönlere kaymasın diye mümkün olduğunca detaylı yazmıştım, sanıyorum biraz aşırıya kaçmışım :) Ama sağlık olsun, ilgilenildiği kadarı bile bana yeter, bilgilenmek adına dilediğim kadar tavsiye alamamış alsam da önemli değil. Böylesine bir bilgi hazinesini keşvetmiş olmak bile güzel ;)

    Sağlıklı & mutlu günler dilerim...
     
  7. Berkthagar
    Offline

    Berkthagar Üye

    Katılım:
    1 Eylül 2007
    Mesajlar:
    438
    Beğenileri:
    282
    Ödül Puanları:
    0
    Neden bilmiyorum,bunu yazmak ve paylaşmak geldi içimden,oysa şiir yazmak ve hatta okumakla pek aram yoktur.Gecenin bi yarısında girdiğim ruh hallerinin yansıması sadece.Sebebini bilmiorum,ama kelimeler aklıma hep ingilizce geldi.


    Tonight,I hear
    The wind sings for me
    and the moon shines.
    All the pain ı've felt
    is gone

    by this song,
    my spirit shakes
    and my heart collapse
    only voice of madness
    in my ears
    and the miss of a girl,
    i have never met

    As I pray for a belief
    for love,for happiness
    Madness come and ask me
    to not drink the wine
    so my eyes still open

    İn the sea of thoughts
    I am lost but aware,
    This exile my torture,
    it's my pain
    Now all is gone,let me hear the song
    let me drink the wine of love.
    Please the wind sing for me.
    And happiness finally has come.

    Bu da türkçesi.Bilmiyorum beğenirmisiniz,yorumlarınızı bekliyorum.

    Bu gece duyuyorum
    Rüzgarın benim için şarkısını
    Görüyorum ay benim için parlıyor
    Ve bütün acılarımdan uzağım

    Bu şarkı,
    Ruhumu sarsıyor ve
    Parçalıyor kalbimi
    Aklımda sadece deliliğin sesleri
    ve hiç tanımadığım bir kızın özlemi

    Dua ediyorum,
    Bir inanç, sevgi ve mutluluk için
    Ve delilik fısıldıyor bana
    içme o güzel şaraptan,
    ki gözlerin açık kalsın

    Boğulmuşum düşünceler denizinde
    Kaybolmuşum,ama gözlerim açık hala
    Bu sürgün benim işkencem,benim cezam
    Şimdi hepsi gitti,bırak içeyim
    ve dinleyeyim şarkıyı
    Lütfen söyle rüzgar,
    Mutluluk geldi mi sence
    Yoksa sadece bir hayalin izleri mi .
     
    Son düzenleyen: Moderatör: 18 Ekim 2009

Sayfayı Paylaş