yalnızlık güzeldir, tek başına film izlemek, tek başına yemek yemek, tek başına dinlenmek, spor yapmak,alışveriş yapmak, müzik dinlemek, yürümek..
ama insan bi saatten sonra bir eş arıyor kendine, ama sadece "1 eş". ama öyle odun tayfasından arkadaş değil... hayat arkadaşı... bay arkadaşlarımla vakit geçirmek hiç çekici gelmiyor artık. kimle dışarı çıksam, direkt avm otoparkına sürüyor arabasını. ya da kafeye... yüzlerce insanın içinde, kulakları sağır edercesine çalan anlamsız müzikler ve iğrenç burger kokuları arasında ne keyif alacağım ki? sinemeya gitsek, benim izlemek istediğim filmler kimseye uymuyor, onlarınki de bana.. yazları çay bahçesine giderdik, artık oralardan da soğudum. etrafımdaki herkes yabancı, suriyeli... kendimi kendi vatanımda yabancı hissediyorum.. sohbetlerin konusu da boğuyor insanı. eşşek kadar adamlarla oturuyorsun, yan masadaki çıtırdan, karşı masadaki afetten bahsediyor. alışverişe çıkıyorsun, alıyor seni 500 liraya ayakkabı satan mağazaya itekliyor. 4 yıl başka bir şehirde kalmıştım. ordaki ortamım güzeldi. küçük bir şehir olduğu için, siyasetçisi doktoru hakimi avukatı öğretmeni bir araya gelip hakikaten kaliteli bir sohbet dinleme imkanım oluyordu. ama artık evlenmek lazım. babam da sıkıştırıp duruyor zaten. babamın sıkıştırması mesele değil de, patavatsızın biri kulağıma eğilip "bak eğer doktorluk bi problem varsa..." diye konuşunca, kafasına sıkasım geliyor. ben de onun kulağına eğilip, "gizli görevim icabı evlenemiyorum" diyorum. yiyor hıyartolar. beni mit müsteşarı sananlar var memlekette. adımın "çürük"e çıkmasından iyidir
Genişletmek için tıkla...