Süt: Pastorize mi Çig mi?

Konusu 'Çeşitli Makaleler' forumundadır ve sarc4stic tarafından 26 Mayıs 2005 başlatılmıştır.

Watchers:
Başlığı izleyen üye sayısı: 24 üye.
  1. sarc4stic
    Offline

    sarc4stic Özel Üye

    Katılım:
    19 Nisan 2005
    Mesajlar:
    3.239
    Beğenileri:
    2.261
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    Satış Temsilcisi
    Yer:
    Istanbul
    Şimdi batı diyetinde en çok tartışmaya konu olmuş ve yanlış anlaşılmış kısma geldik.

    Doğulular ve Afrikalılar geleneksel olarak, müshil amaçlı kullanımı hariç sütten uzak durmuşlardır. Ama batı dünyasında insanlara hayatları boyunca her gün süt içmeleri söylenir.

    Doğaya baktığımızda, yavruların diğer yiyeceklerle sütten kesildiği zamana kadar yalnızca sütle beslendiğini görürüz. Sütün sindirimini sağlayan laktaz enziminin, ergenliğe geçişle birlikte insan sisteminden kendiliğinden yok olması; yetişkin insanların süte besin olarak kaplanlardan ya da şempanzelerden daha fazla ihtiyacı olmadığını gösteriyor.


    Süt, çiğ olarak tüketildiğinde tam protein besin olmasına rağmen yağ da içerdiği için kendinden başka bir besinle zor karışır. Buna rağmen günümüzde yetişkinler diğer yiyecekleri devamlı soğuk sütle "yıkarlar". Süt mideye girdiğinde hemen kesilir ve mevcut başka bir yiyecek varsa kesilmiş süt tanecikleri diğer yiyecek taneciklerinin etrafında pıhtılaşır, onları
    mide özsularından yalıtırak sindirimi geciktirir, çürüme başlangıcına ortam sağlar. Bu yüzden süt tüketimi ile ilgili ilk ve en önemli kural şudur: "Ya tek başına iç, ya da içme."


    Bugün süt, içindeki doğal enzimleri yok eden ve nâzik proteinleri değiştiren pastörizasyonun her yerde uygulanması yüzünden, daha da sindirilemez hâle gelmiştir.

    Çiğ süt, sütün sindirimini sağlayan laktaz ve lipaz aktif enzimlerine sahiptir. Canlılığını yitirmiş laktazı ve diğer aktif enzimleri içeren pastörize süt, yetişkin mideler tarafından gerektiği gibi sindirilemez.

    Şişeyle beslenen bebeklerin yaşadığı karın ağrısı, pişik, solunum rahatsızlıkları, gaz ve diğer rahatsızlıkların da gösterdiği gibi çocuklar bile bu konuda sıkıntı çeker. Enzimlerin eksikliğinin ve hayâtî proteinlerin değişmesinin, sütteki kalsiyumu ve mineral elementleri erittiği de kuşku
    götürmez.

    1930'larda Dr. Francis M. Pottenger, pastörize ve çiğ sütle beslenmenin 900 kedi üzerindeki etkilerine ilişkin 10 yıllık bir çalışma yürüttü. Bir grup yalnızca çiğ süt alırken, diğer grup aynı kaynaktan alınan pastörize sütle beslendi.

    Çiğ süt içen grup kuvvet bularak büyüdü, hayatı boyunca sağlıklı, aktif ve canlı kaldı ama pastörize sütle beslenen grup kısa süre sonra durgun, sersem ve normalde insanlarla ilişkilendirilen kalp krizi, böbrek yetmezliği, tiroit bozukluğu, solunum rahatsızlıkları, diş kaybı, kemik zayıflığı, karaciğer iltihabı gibi kronik yozlaştırıcı rahatsızlıklara karşı savunmasız hâle geldi.

    Ama Dr. Pottenger'in en çok dikkatini çeken ikinci ve üçüncü nesillere olanlardı.

    Pastörize sütle beslenen grubun yavrularının hepsi pastörize sütten kalsiyum emiliminin olmadığını gösteren zayıf ve küçük dişler, kalsiyum eksikliğinin açık ifadesi olan güçsüz kemiklerle doğdular.
    Çiğ sütle beslenen grubun yavruları ebeveynleri gibi sağlıklı kaldı.

    Pastörize sütle beslenen grubun üçüncü kuşak yavrularının birçoğu ölü doğarken,
    kurtulanlar ise kısırdılar ve üreyemiyorlardı. Çiğ sütle beslenen grup soyunu
    sürdürürken, pastörize sütle beslenen grupta dördüncü nesil olmadığı için deney bitmek durumunda kaldı.

    Eğer bunlar pastörize sütün zararlı etkilerinin yeterli kanıtı değilse, ticârî süt endüstrisinin kabul etmekten tiksindiği, kendi annelerinden alınan pastörize sütle beslenen buzağıların genellikle 6 hafta* içinde öldüğü gerçeğini dikkate alın.

    Çiğ sütün lehinde, pastörize sütün aleyinde bulunan bu gibi bilimsel kanıtlara ve yirminci yüzyılın başlarına kadar insan türünün çiğ sütle beslendiği gerçeğine rağmen bugün Amerika'da birkaç eyalet hariç çiğ süt satmak yasal değildir.

    Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış süt, insan ömrünü uzatmada hiçbir fayda göstermezken; sütü pastörize etmek raf ömrünü uzattığından süt endüstrisi için daha kârlıdır. Dahası, pastörizasyon hepsini olmasa da bazı tehlikeli mikropları öldürerek sıhhî olmayan mandıralardaki hasta ineklerden alınan sütü göreceli olarak "zararsız" hâle getirir ve bu da süt endüstrisinin mâliyetlerini azaltır.



    Dr. Pottenger'in pastörize sütle beslenmiş kedilerinin kısırlaşması ve gücünü yitirmesi için yalnızca üç kuşak geçmesi yeterli olmuştur. Amerikalıların ve Avrupalıların neredeyse aynı sayıdaki kuşağı pastörize sütle beslenmiştir. Bugün, kısırlık Amerikan çiftleri için başta gelen sorunlardan biriyken; kalsiyum eksikliği de öyle yayılmıştır ki,
    Amerikalı çocukların yüzde doksanı kronik diş çürümesi sorunuyla karşı karşıyadır.

    İşin daha kötüsü, şimdilerde kaymağının ayrılmasını önlemek için süt "homojenize" ediliyor. Bu, yağ moleküllerinin sütün geri kalanından ayrılmayacağı noktaya kadar mayalanmasını ve öğütülmesini gerektiriyor. Ama aynı zamanda bu durum, süt yağının küçük parçacıklarının ince bağırsağın duvarından kolayca geçmesine izin vererek, doğal niteliğini kaybetmiş yağ ve kolestrolün vücut tarafından emilme miktarını büyük oranda arttırıyor.

    Aslında homojenize sütten, saf kremadan aldığınızdan daha fazla süt yağı alırsınız!
    Kemik erimesi rahatsızlığı olan kadınların pastörize süt ürünleri ile ilgili gerçekleri dikkate almaları gerekir. Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu süt, bu durumu önlemek için yeterince kalsiyum sağlamaz.


    Büyük miktarlarda pastörize süt ürünleri tüketen Amerikalı kadınlar, dünyanın en yüksek sayıdaki kemik erimesi vakalarından muzdariptirler.


    Örneğin, çiğ lahana; herhangi bir miktar pastörize süt, yoğurt, çiftlik
    peyniri veya doğal niteliği bozulmuş diğer süt ürünlerinden daha fazla
    kalsiyum sağlar.

    Kuzey Dakota'nın Grand Folks şehrindeki İnsan Araştırma Merkezi'nde yapılan
    yeni çalışmalar gösteriyor ki, boron elementi kalsiyumun besinlerden emilmesinde ve kemik yapımında kullanılmasında temel bir role sahiptir.

    Daha da dikkate değer bir nokta şudur: Yeterli miktarda boron verildiğinde kadınların kanındaki östrojen seviyesi, Batı'da kemik erimesine karşı genel bir geçici önlem olan östrojen yenileme terapisine duyulan ihtiyacı ortadan kaldırarak, iki katından daha fazla arttı. Boronu nereden bulabiliriz?
    Özellikle elma, armut, üzüm, fındık, lahana ve diğer lifli sebzeler gibi kasiyumu da bulduğumuz taze meyve ve sebzelerden. Doğa zaten ihtiyacımız olan hayâtî besin kaynaklarının tümünü birbirini tamamlayan şekilde bolca sağlamıştır ama insan onları öldürene kadar pişirmekte ve işlemekte ısrar eder ve sonra diyetinin neden "işe yaramadığını" düşünür durur.

    Yetişkinler harika bir besin olan çiğ sütü temin edemedikleri sürece, günlük diyetlerinde yer alan sütü yeniden gözden geçirmelidirler.

    Çocukları "güçlü ve sağlıklı" büyüsünler diye pastörize sütle tıka basa doldurmak düpedüz deliliktir, çünkü en basitinden, onlar içindeki besinleri ayrıştıramazlar.

    Aslında, doğal niteliğini yitirmiş süt ürünleri, bağırsakları tabaka tabaka balçık gibi çamurla tıkayarak organik besinlerin emilimine engel olduğundan; erkekler, kadınlar ve çocuklar diyetlerindeki tüm pastörize süt ürünlerini çıkarmalıdırlar.


    İnek sütü buzağılar içindir ve bebekler de sütten kesilene kadar anne sütüyle beslenmelidir. Doğa her iki tip sütü ve sindirim sistemini buna göre tasarlamıştır.

    Anne ineğin pastörize sütü ile beslenen buzağıların genellikle 6 hafta içinde öldüğü bilimsel olarak belgelenmiştir ki, bu da pastörize inek sütünün buzağı için olduğu gibi, insan için de sağlığa yararlı ve hayat veren bir besin olmadığını gösterir. Buna rağmen, yetişkin insanlar doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu salgıyı hem bebeklerine içirirler hem de kendileri tüketirler.

    İnek sütü, insan sütünün 4 katı protein ve sadece yarısı kadar karbonhidrat içerir. Pastörizasyon, inek sütünün içinde bulunan yoğun proteinin sindirilmesini sağlayan doğal enzimi yok eder. Böylece; bu fazla süt proteini, bağırsakları çamurla tıkayarak, insanın sindirim yolunda çürür.

    Bu çamurun bir kısmı kana sızar. Süt ürünlerinin günlük tüketimleriyle bu kokuşmuş çamur biriktikçe, vücut çamurun bir kısmını deriden (sivilce, leke ile) ve ciğerlerden (nezle ile) dışarı atarken kalanı içeride iltihaplanır, enfeksiyonlara sebep olan mukoz oluşturur, alerjik tepkilere yol açar, eklemleri kalsiyum tortularıyla sertleştirir.



    Kronik astım, alerji, kulak enfeksiyonları ve sivilcenin birçok çeşidi süt ürünlerini diyetten çıkarmakla kolayca iyileştirilebilir.

    İnek sütü ürünleri özellikle kadınlar için zararlıdır. Süt kadınların vücudundan dışarı akmalıdır, içeri değil. Pastörize inek sütünün kadınları güçten düşüren etkileri, süt üretimini arttırmak için ineklere enjekte edilen sentetik hormonlarla daha da şiddetlenir. Bu kimyasallar titizlikle dengelenmiş dişi endokrin sistemine çok zarar verir. Besin ve İyileşme (Food and Healing) adlı kitabında besin terapisti Anne Marie Colbin süt ürünlerinin kadınlar için yarattığı felaketi şöyle açıklar: "Süt, peynir, yoğurt ve dondurma gibi süt ürünlerinin tüketimiyle; yumurtalık tümörünü ve kistlerini, vajinal akıntıları ve enfeksiyonları da kapsayan dişi üreme sistemindeki çeşitli hastalıklar
    kuvvetle bağlantılıdır. Bu bağlantının, süt ürünlerinin tüketimine son verdiklerinde problemlerin azaldığını veya yok olduğunu bildiren tanıdığım sayısız kadın tarafından defalarca doğrulandığını görüyorum. Lifli tümörlerin geçtiğini veya dağıldığını, rahim kanserinin durduğunu, ade üzensizliklerinin düzeldiğini duyuyorum. Kısırlık bile bu
    yaklaşımla birkaç örnekte ortadan kalkmış görünüyor." Birçok kadın ve erkek, doktorları iyi bir kalsiyum kaynağı olduğunu söylediği için süt ürünleri tüketiyor. Bu bâtıl bir tavsiyedir.

    Doğrudur, 100 gramında 33 gram kalsiyum bulunan insan sütü ile karşılaştırıldığında, inek sütü her 100 gramında 118 mg kalsiyum içerir.

    Ama ayrıca, inek sütü 100 gramında insan sütünde 18 mg bulunan fosfordan 97 mg içerir. Fosfor, sindirim yolunda kalsiyum ile birleşir ve aslında kalsiyumun emilimini önler.

    New York Devlet Üniversitesi tıp merkezinin pediatri bölüm başkanı Dr. Frank Oski şöyle diyor: "Yalnızca Kalsiyum-Fosfor oranı 2-1 olan besinler temel kalsiyum kaynağı olarak kullanılmalıdır. İnsan sütünün oranı 2.35'e 1, inek sütününki yalnızca 1.27'ye 1. İnek sütü ayrıca 100 gramında 16 mg sodyum içeren insan sütü ile karşılaştırıldığında 50 mg sodyum içerir, yani süt ürünleri muhtemelen modern batı dünyası diyetinin en yaygın aşırı sodyum kaynaklarından biridir."

    Bununla beraber, inek sütü daha iyi sindirilen ve sağlığa yararlı olan diğer besinler kadar iyi bir kalsiyum deposu değildir. 100 gramında 118 mg kalsiyum bulunan inek sütünü diğer besinlerin 100 gramı ile karşılaştırın:
    Badem (254 mg), brokoli (130 mg), kıvırcık lahana (187 mg), susam tohumu (1,160 mg), bir tür su yosunu olan kelp (1,093 mg) ve sardalya balığı (400mg).

    Kemik erimesine gelirsek, bunun daha çok beslenmedeki kalsiyum eksikliğinden değil, özelikle şeker gibi kemiklerden ve dişlerden kalsiyumu süzen beslenme etkenlerinden kaynaklandığını görürüz.

    Şeker, et, rafine nişasta ve alkolün tümü, kanda sürekli bir asit ortamı yaratır ve asidik kanın kemiklerden kalsiyumu çözdüğü bilinir. Osteoporozu düzeltmek için en iyi yol, yukarıda belirtilen süt ürünü haricindeki kalsiyumca zengin besinleri tüketirken aynı zamanda kemiklerden kalsiyum çalan asit arttırıcıları diyetten çıkarmaktır. 3 mg boron minerali takviyesinin de kemiklerin kalsiyumu emmesine ve tutmasına yardım ettiği
    görülür.



    Geleneksel Çin tıbbı açısından bakarsak, süt bir çeşit "cinsel öz"dür. İnsan türünün başka bir türün cinsel özünü içmesi özellikle kadınlar için sadece hastalığa yol açar, çünkü içerdiği hormonlar insanın endokrin sisteminin hassas dengesini bozar. Eğer süt ürünleri içmekte ısrarlıysanız, en iyi tercihiniz insan sütünün besinsel karışımına ve dengesine yaklaşan keçi sütü olmalıdır. İnek sütünden yapılmış yegane tehlikesiz ürünler sindirilebilen bir yağ olan taze tereyağı, laktobakteri tarafından sizin için önceden sindirilmiş taze mayalanmış yoğurttur. Ama bunlar bile mâkul ölçülerde ve mümkünse çiğ, pastörize olmayan sütten yapılmış olmalıdır.



    Kaynak:
    www.hps-online.com --> Food & dieting --> The science of food combining

    Milk and dairy www.hps-online.com --> Food & dieting --> Food profiles
    -->
    Dairy



    Çeviren:

    Hakan Arabacıoğlu

    [email protected]



    Tavsiye edilen linkler:

    www.notmilk.com
     
    carmelo114, Azi, magicbaris ve diğer 12 kişi bunu beğendi.
  2. gymnast
    Offline

    gymnast Üye

    Katılım:
    2 Kasım 2005
    Mesajlar:
    356
    Beğenileri:
    540
    Ödül Puanları:
    0
    kimse cevaplamamış
    bence oldukça önemli bi konu
    hatta hoca arkadaşlarımdan biri süt içmeyi buna benzer bi yazıyı okuduktan sonra kesti
    bn o kadar sağlığına dikkat eden biri olmadığım için
    kesmeyi asla düşünmüyorum
    ama... kafamda soru işaretleri oluşmadı deil
    peki bu tip iddialara pastörizasyon yapanlar nasıl bir cevap veriyor?
     
  3. NİKE
    Offline

    NİKE Üye

    Katılım:
    18 Mayıs 2006
    Mesajlar:
    904
    Beğenileri:
    1.586
    Ödül Puanları:
    103
    Meslek:
    MÜHENDİS
    bu dogrumu bılımsel bır dayanagı varmı bır unıversıteden.benımde mıdem bulanıyor hep sut içtikten sonra sebep bumu acaba.mıdede kesılmesı ılgınc.pekı bır sorum var ciğ suttekı zararlı bakterıler vucudumuza zarar vermıycekmı.
     
  4. Serious_Sam
    Offline

    Serious_Sam Üye

    Katılım:
    31 Ağustos 2006
    Mesajlar:
    141
    Beğenileri:
    16
    Ödül Puanları:
    0
    yanlız yazılanlar çok korkunç doğru olmamasını umuyorum aksi bir metin okuyana kadarda süt içmeyebilirim zaten kıl bir adamım.
    siz ne yapmayı düşünüyorsunuz arkadaşlar bir fikri olan varmı?
    1)Kuzey Dakota'nın Grand Folks şehrindeki İnsan Araştırma Merkezi'nde yapılan
    2)1930'larda Dr. Francis M. Pottenger, pastörize ve çiğ sütle beslenmenin 900 kedi üzerindeki etkilerine ilişkin 10 yıllık bir çalışma yürüttü.
    3)New York Devlet Üniversitesi tıp merkezinin pediatri bölüm başkanı Dr. Frank Oski şöyle diyor:
    bu üç maddeyi bilimsel çalışmaya dayanıp dayanmadığını soranlar için koydum, önce okuyun, sonra bilimsel olup olmadığını sorgularsınız.
     
  5. l30n66
    Offline

    l30n66 Üye

    Katılım:
    24 Mart 2006
    Mesajlar:
    245
    Beğenileri:
    33
    Ödül Puanları:
    38
    korkunc kedilere boyle oluyorsa bizede bole olucak yanilmiyorsam sanki karsan da bu konuyla ilgli coook onemli seyler soylemisti...emin deilim ama nerde we ne zaman...
     
  6. bayirs
    Offline

    bayirs Üye

    Katılım:
    7 Temmuz 2007
    Mesajlar:
    6
    Beğenileri:
    0
    Ödül Puanları:
    0
    çiğ süt derken hiç kaynatılmamış sütten mi bahsediyoruz?
     
  7. noghay
    Offline

    noghay Üye

    Katılım:
    13 Eylül 2007
    Mesajlar:
    125
    Beğenileri:
    30
    Ödül Puanları:
    0
    hiç kaynatılmmış süt içmek pek doğru bişi olmasa gerek kendiniz bile sağsanız.ama pastörize süte oranla tanıdık ve güvendik açık sütü alıp kaynatmak daha mantıklı geliyo bana.kaynaması dışında tamamen doğal oluyo çünkü...
     
    Bozo-Baku bunu beğendi.
  8. Enigma
    Offline

    Enigma Üye

    Katılım:
    15 Mart 2007
    Mesajlar:
    161
    Beğenileri:
    69
    Ödül Puanları:
    38
    kesinlikle inanmadım.bana süt fabrikasında işten çıkarılan biri yazmış gibi geliyor...
     
    307KD bunu beğendi.
  9. noghay
    Offline

    noghay Üye

    Katılım:
    13 Eylül 2007
    Mesajlar:
    125
    Beğenileri:
    30
    Ödül Puanları:
    0
    enigma lafın banaysa hayatımda süt fabrikasında hiç çalışmadım başbakanlıkta çalışıyourm ben...
    çok süt içen birisi olarak yorum yaptım sadece
     
  10. Enigma
    Offline

    Enigma Üye

    Katılım:
    15 Mart 2007
    Mesajlar:
    161
    Beğenileri:
    69
    Ödül Puanları:
    38
    lafım sana falan değil makaleyi yazanlara
     
  11. l30n66
    Offline

    l30n66 Üye

    Katılım:
    24 Mart 2006
    Mesajlar:
    245
    Beğenileri:
    33
    Ödül Puanları:
    38
    insan atesi 40 in ustune ciktiginda yasayamaz ama insan -15 derecelerde belirli sekillerde yasar neden cunki vucudumuzdaki hayati proteinlerin baglari kopar we kendileri olur..Diceksiniz ne alaka uzun sure yuksek isi= 0 sadece 0 ewt ama uht bana daha yararli geliyo kaldiki bundan 50 sene once ne sars ne deli dana ne baska bisi wardi..ama artik zorunlu bi koruma yolu secmek zorunda kaldik..besin degeri dussede bence kaynatmak uht den sorna geliyo
     
  12. [Zafer]
    Offline

    [Zafer] Üye

    Katılım:
    18 Aralık 2006
    Mesajlar:
    1.272
    Beğenileri:
    244
    Ödül Puanları:
    73
    Meslek:
    Üniversite öğrencisi
    Yer:
    İstanbul
    Özellikle sağlık konularında birşeyler yazarken hele hele doktor falan değilsek bi kaç kere düşünmemiz lazım.-15 derecelerde insan yaşar demişsin,sanırım burda kastettiğin vücut ısısı olmalı.40 ın üstünde ateş evet çok tehlikelidir ama 41-42 derece ateşlerden zararsız kurtulan insanlar çok,ama -15 nerden çıktı.İnsan vücudu 34 derecenin altına düşmeye başladığında hipotermi yani donma dediğimiz hadise ortaya çıkmaya başlar.Ve dünyada hipotermiye uğrayarak hayatta kalabilmiş bi bayan doktor vardır ve vücut ısısı sıcaklığı 13,7 derecedir donmuş halde kurtarıldığında,bu da bi dünya rekorudur!
     
    ammun, diez, WolfSoN ve diğer 1 kişi bunu beğendiniz.
  13. ALPEREN
    Offline

    ALPEREN Özel Üye

    Katılım:
    4 Ocak 2005
    Mesajlar:
    957
    Beğenileri:
    470
    Ödül Puanları:
    0
    UHT sütlerle ilgili birçok olumsuz şey okuyorum. Süt tüketiminde 1. önceliğin; mandıra sütü 2. organik 3. pastörize süt olması gerektiği söyleniyor. Israrla, UHT kutu sütlerden uzak durulmalı deniyor.
     
  14. bozokaydin
    Offline

    bozokaydin Üye

    Katılım:
    3 Temmuz 2006
    Mesajlar:
    518
    Beğenileri:
    3.133
    Ödül Puanları:
    103
    Çiğ beslenme taraftarlarınca saptırılan ve artık kedilerin asıl neden hasta olduğunun açıklanmış olduğu deney:

    Not: Hiç bir insan için geliştirilen ilaç beslenme vs deneyi için kedi kullanılmaz. Kediler insan deneylerinde uygun sonuç vermez.

    Internet ansiklopedisi wikipedia'da Francis M. Pottenger, Jr. yaptığı testi detaylı olarak anlatılıyor. Yapılan test direk çiğ süt, pastorize süt testi değil. http://en.wikipedia.org/wiki/Pottenger Sonuçları çeviren arkadaş çarpıtarak kullanmış.

    Kedileri 5 gruba ayırmış beslemiş çiğ et, yağı ve çiğ, kaynatılmış, pastorize süt. çiğ et ve balık yağı çoğu grupta var.

    Sonuçta şöyle diyor: Çiğ et ve çiğ sütle beslenme en iyi kedi beslenmesidir. Eti pişirmek besin değerini düşürür. Evet demek ki çiğ et yiyelim.

    1940 yılında yapılan araştırmadan sonra kedilerin neden yiyeycekler pişince sağlıksız olduğu anlaşılmış.

    KEDILER ICIN TAURINE AMINOASITI COK ONEMLIDIR. EKSIKLIGI ANOMALIYE NEDEN OLUR. PISIRILEN URUNLERDE TAURINE MIKTARI AZALIR. INSANLARIN AKSINE KEDILER TAURINE URETEMEZ. BU YUZDEN PISIRILEN ETTEN KEDI MAMALARINA DAHI ARTIK TAURINE KATILIR. DENEY TEKRARLANMIŞ PASTORIZE SUTE TAURINE EKLENMIS BU SUTU ICENLER DAHA AZ BAKTERI ALDIGI ICIN CIG SUT GRUBUNDAN DAHA SAGLIKLI OLMUS.

    http://www.beyondveg.com/tu-j-l/raw-cooked/raw-cooked-1h.shtml Bu adreste bilimsel olarak tek tek deney çürütülüyor. Ayrıca peynir, whey protein, yoğurt hepsi ama hepsi pastorize süt gibi ısıtma işleminden geçen sütten yapılıyor. Yasa ve insan sağlığı gereği böyle. Bu ürünler işe yaramıyor diyen var mı? Kemik erimesine gelince. Aşırı kalsiyum D vitaminin üretimini önler. D vitamini zaten multivitamin ile ayrıca alırsanız böyle bir sorun olmaz.

    Yazının çevrildiği http://www.hps-online.com/foodprof3.htm sitede çevirenin yazdığı gibi "Şeker, et, rafine nişasta ve alkolün tümü, kanda sürekli bir asit ortamı yaratır ve asidik kanın kemiklerden kalsiyumu çözdüğü bilinir" yazıyor. Olur et de yemeyiz.

    Ve son bombaya geliyoruz. Merak ettim neden bu kadar herşeye saldırıyorlar diye sonra kerametleri çıktı. Bunları yazan site 699 DOLARA KENDI TEMIZLENME PROGRAMINI SATIYOR. BURUN LINKI http://www.hps-online.com/home/order.htm. EN ALTTA KADAR ININ. 2 TAKSITTE YAPIYORŞAR. TAMAMEN DUYGUSAL...

    OLUR SITECI ARKADAŞLAR. ET, PEYNIR, PISMIS YUMURTA, OMLET, YOGURT, WHEY PROTEIN, WHEY'DEN YAPILAN AMINOTABLETLERINI, GLUTAMINE, ARGININ, BCAA YEMEYIZ. AYRAN VE SUT ICMEYIZ. SIZDEN 699 DOLARA TEMIZLENME KITI ALIRIZ. TAM ANLAMIYLA SAKLABAN BIR SITE.
     
    Son düzenleme: 9 Aralık 2007
    Bozo-Baku, ifsygn, murat1997 ve diğer 23 kişi bunu beğendi.
  15. bozokaydin
    Offline

    bozokaydin Üye

    Katılım:
    3 Temmuz 2006
    Mesajlar:
    518
    Beğenileri:
    3.133
    Ödül Puanları:
    103
    arkadaşlar unutmadan aynı site kirlenmeden dolayı yumurta ve balık da uygun değil diyor. Yani ne demek? Artık süt ve süt ürünleri, balık ve ymurta yok arkadaşlar.

    Nasıl besleneceğiz peki? Ölelim mi? Tabii ki bunları yiyecekmiş ama bir şartla. 699 dolara onların kitinden alıp bağırsaklarımızı arada temizlersek olabilirmiş. Haydi herkes 699 dolara kitten alsın.
     
    Bozo-Baku, misafir, Azi ve diğer 17 kişi bunu beğendi.
  16. ammun
    Offline

    ammun Üye

    Katılım:
    30 Eylül 2007
    Mesajlar:
    271
    Beğenileri:
    92
    Ödül Puanları:
    38
    Meslek:
    öğrenci=dilenci
    Yer:
    Denizli
    bozokaydın inanır mısın,makaleyi okuyunca aklıma ilk sen geldin,meredeyse su yerine süt içiyorum demiştin forumda biyerlerde.
    vereceğin cevabı merak ediyodum,
    dediğin gibi ortada bi saklabanlık olabilir,kedi meselesinde.
    insanlarla ilgili deneylerde kedilerin kullanıldığını ben de pek duymamıştım.
    ama makaleyi ilk okuyunca hakkaten şok oldum.
    şimdilik bekliyorum.
    inaşallah bu başlık alır başını yürür de faydalı bi tartışma ortamı çıkar,biz de daha çok bilgilenebiliriz.
    yorum yazan herkese teşekkürler
     
    Azi, magicbaris, Berkthagar ve diğer 1 kişi bunu beğendiniz.
  17. aneximandros
    Offline

    aneximandros Özel Üye

    Katılım:
    14 Aralık 2007
    Mesajlar:
    1.830
    Beğenileri:
    2.154
    Ödül Puanları:
    123
    Meslek:
    Teorik Kimya
    Yer:
    USA
    Baska bir baslik acmistim az once diez burada tartisildigi icin tasimis. Kacirmisim bu tartismayi, kusura bakmayin. Orda yazdiklarimi buraya ekliyorum.

    Cok ilginc bir web sitesi buldum sutle ilgili.

    http://www.notmilk.com/

    Sutun zararlari ile ilgili ( ozellikle endustrilize sut) bir cok makale mevcut. Gercekten de amerikada akil almaz bir sut reklami var televizyonda. Bu kadar faydali olan bir sey icin extra reklam yapilmasi beni cok killandiriyor.

    Bir ornek vereyim siteden. Mesela bu makalede(http://www.notmilk.com/g.html) IGF-I'nin insanla hayvanda tamamen bir oldugunu idda eden makalenin sut endustri tarafindan desteklendigini gosteren, bundan daha da onemlisi yakin zamanda en saygideger iki bilim dergisinden biri olan Science dergisindeki bir makalede bu IGF-I'in kansere yol acabilecegine dair bulgularin yayinlanmasi icime bir urperti kaplatti. Ben bir bilim adami olarak, size bu derginin butun body dergilerindeki reklamlardan daha guvenilir oldugunu soyleyebilirim.

    Sutun zararlari ile ilgili daha bir cok kaynaga dayali makale sitede mevcut. Biraz gezin siteyi bakalim, paylasalim dusuncelerimizi burada.
     
  18. castorpollux
    Offline

    castorpollux Üye

    Katılım:
    19 Nisan 2008
    Mesajlar:
    467
    Beğenileri:
    411
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    Ankara
    işte okadar ya gözünü seveyim bilgili insanın!
    şahsen ''aman sende'' diye hiç ciddiye almamıştım ama bazı arkadaşlar bir çırpıda sütten vazgeçmiş...
     
    Azi, magicbaris, deep_fly ve diğer 1 kişi bunu beğendiniz.
  19. NrÇlşkn
    Offline

    NrÇlşkn Üye

    Katılım:
    2 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    2
    Beğenileri:
    0
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    İstanbul
    işin ilginç yanı yazılanları okuduktan sonra sayfanın üzerindeki pastorize süt reklamı ilgimi çekti :)
     
  20. atakan_irresistable
    Offline

    atakan_irresistable Üye

    Katılım:
    14 Mart 2008
    Mesajlar:
    1.203
    Beğenileri:
    710
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    istanbul
    evet saygıdeğer forum üyeleri maalesef yazılan yorum biraz gerçek biraz yalan karışıp yazılsada gerçek.

    süt mikroorganizmaların üremesi için bulunan eniyi ortamdır. ve sütten insana bulaşan hastalıklarının başını tüberküloz ( verem mikrobu ) çekmektedir. 1800 ve 1870 li yıllar arasında verem hayvanlar tarafından bağışıklık kazanmış ve süt yoluyla insanlara insanlardan da insanlara geçmekte idi. bunu da fransız bilim adamı luis pasteur bulmuştu ve hastalıktaki basili sütte görmüş ve sütü pasterize ederek verem mikrobunun sıcaklığa olan zaafiyetini keşfetmiştir.

    artık çaımızda verem yok fakat verem mikrobu çok tehlikelidir. haata insanlarda 4 yıl kalıp belirtileri nüksetmemekte ve ciğerlerin bitmesine yol açmaktadır.


    bu sebeble pastörize yapılmaktadır. zararını önlemek için.

    süt kaynarsa albümin ve globulin katılaşır. kaymak oluşur.

    içindeki şeker ve protein birleşir ve protein değeri <0,05 olur.

    artı südtün mide asidini azaltığını kanıtlayan deneyler vardır.

    içinde bulunan çok az miktardaki calsium demirle birleşerek organlarda büyümeye neden olmaktadır. özellikle ısılılfığın ben 18 yaşımdan beri süüten kat ve kat üstün incir yemeye devam etmekteyim . bide anlayın arkdaşlar süt 0-17 yaş arası gh max olan insanların yiyeceğidir. 20 yaş sonrasını değil.

    başka sorusu olan varmı?
     

Sayfayı Paylaş