Komikler Buraya Eklensin

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan FleXoR
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
Mafya babası ve dilsiz
Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. seçtigi adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu. Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına çağırdı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu: - "Para nerede?" Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi: - "Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiginizi anlamıyorum." Tercüman tercüme etti: - "Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş. " Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beyninedayadı: - "Şimdi sor bakalım, para nerede." Tercüman işaretle sordu: - "Para nerede?" Sağır-dilsiz kan ter içinde isaretle yanıt verdi: - "Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacınn kovuğunda yüz bin dolar var." - "Ne söyledi?" dedi Baba. Tercüman yanıtladı: - "Dedi ki, hala neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz g*t istermiş.
:D :D
 
hehe güzeldi bu tşkler adam vurucak tercümanda parayı kendisi alıcak vay uyanık vay tam çakal :arrow: :badgrin:
 
neden

Neden bozulan otobüsün yolculari bizim otobüse aktarildiginda onlara mültecilermis gibi bakariz.

Neden her gördügümüz haritada hemen Türkiyeyi bulmaya calisiriz.
Millet olarak dünyada kaybolma kompleklerimizmi vardir.

Neden insanlar birbirlerine sarilinca saga sola sallanirlar.

Neden ögrenciler ilk ögretimin 5 sinci sinifina kadar ögretmene "ögretmenim" diye seslenirken, altinci sinifta bir anda "hocam" diye seslenmeye baslar.

Neden sinavlarda 4 yanlis bir dogruyu götürür. seklinde bir uygulama ile ögrenciler cezalandirirlarda 4 dogru bil, bir dogruda bizden seklinde bir kampanya baslatip zekaya ve riske girme cesaretine ödül verilmez.

Neden insanlar kapali bir alandan yagmur yagan alana cikinca kafalarini egerler, yagmura duyulan saygidanmidir?

Neden dükkani kapatip giden esnaf, kapiya 10 dakika sonra dönücem yazar, ne zaman gittigini nasil anlariz.

Televizyona cikan insanlar neden kendilerini, Türkiyedeki bütün insanlarin izledigini sanirlar, örnegin 70 milyon kisi bizi izliyor.

Neden gözlerinden öperim denir? Insan vucüdunda öpülecek daha uygunsuz bir yer varmidir, kimse kimsenin gözünden öpmüsmüdür?

Dügünlerde neden " Dom dom kursunu" ile göbek atilmaktadir. Bir avci vurdu beni, bin avci beni yedi" gibi sözler esliginde kendinden gecen baska milletler varmidir?

Neden bazi kizlarimiz sirin bir hayvancagiz gördüklerinde "inanamiyorum" derler, inanilmayacak olan nedir?

Dolmuslarda fiyat tarifesinde "en kisa mesafe, neden indi- bindi olarak tarif edilir? önce inilip sonrami binilir, bir terslik yokmudur?

Bir program kurarken, neden kabul ediyorum, yada kabul etmiyorum secenekleri vardir?

O kadar paraya bayilip bir bilgisayar programi satin aldiktan sonra, kabul etmiyorum secenegini isaretleyen bir takim saf kisiler mevcutmudur?

Bulmacalarda boru sesinin karsiligi neden hep ti dir? Bulmacalari hazirlayan arkadaslar hic ti diye ses cikaran boru görmüslermidir?

Neden ilanlarda " doktordan temiz araba diye yaziliyor" Hipokrat yemininde "arabami temiz kullanacagima........" seklinde bir madde mi vardir.

Bende bu nedenlere bir cevap veremedigim icin sizlere sordum. Neden
:?: :D :D
 
Erkek agzından yemek tarifleri

Domatesli Biberli Yumurta

Büyükçe bir tavaya yağ domates ve biber koyup bir sigara yakıyoruz.
Sigaranın külü yere düşmek üzereyse yumurtaları eklemenin zamanı gelmiş demektir. Yumurtaları kırıp sigaramızı bitiriyoruz. Pişmistir herhalde ocağın altını kapatıyoruz.

Biberli Domatesli Yumurta

Her gün domatesli biberli yumurta yemekten sıkıldığımızda yapabilecegimiz bu
enfes yemek tıpkı biberli yumurtalı domates gibi pişiriliyor.

Makarna

Bir tencere dolusu sıcak suya makarna poşetini boşaltıp maç
izlemeye başlıyoruz. Ilk yarının ortalarına dogru kalkıp altını kapatıyoruz. Tencerenin içinden seçtiğimiz makarnayı fayansa firlatıyoruz.
Yapışırsa pişmiş demektir. Devre arasinda hala içinde su kaldiysa tencerenin kapağini kapatıp lavabodaki en kirli tabağın üzerine doğru döküyoruz..
(o zaman hem tabak temizleniyor hem de makarnalar çatalla yenebiliyor) Uzerine ketcap sıkıp yiyiyoruz.

Not: Fayansa firlattiginiz makarnayı bi ara oradan alın. Sayica fazlalaştıklarinda bazen hangisini firlattığınız karışıyo.

Tuzlu Makarna

Yapilisi ayni makarnaya benziyor. Tek farkı bu kez makarnaları suya atmadan once tuz koymayı akıl ediyoruz .. Oyle daha güzel oluyor.

Pilav

Pilav aslinda basit bir yemek degil. Aranan kriterler var.
Tuzlu yumusak ve tane tane olmasi gerekiyor. Sonuncusu kolay.
Pirincleri tek tek pisirdiginizde tane tane oluyorlar ama uzun suruyor.
Maharet hepsini bir arada pisirebilmekte; ama cok da sorun etmeyin. Nasil
olsa icine yogurt koyup bulamac haline getirdigimizde hepsi birbirine yapisiyor.
Kisaca yag koyup uzerine pirinc ekliyorsunuz. Sonra da su ve tuz koyup
pisiriyorsunuz.. Hem bunu suzmeye de gerek yok.

Patates Kızartması

En kolay işlerden biri. Patatesleri soyup parmak gibi kesiyorsunuz ve kızgın yağa atıyorsunuz. Tek yapmaniz gereken altini zamaninda
kapatmaniz. Yoksa tencere alev alabiliyor.
Bu yuzden sadece tv'de pembe dizi varken yapin. Bir de diger yemeklerin aksine bunu tencereden yiyemiyoruz.
Mutlaka tabağa koymak gerekiyor. Onun dısında cok kolay.
:) :) :)
 
ÇAĞRI MERKEZİ DİYALOGLARI

OGLARIçağrı merkezi:doğru şifreyi girdiğinize emin misiniz?
müşteri:evet eminim. hatta bunu bir arkadaşımdan gördüm.
çağrı merkezi: peki bana şifrenizi söyleyebilirmisiniz?
müşteri:beş tane küçük yıldız:D
--------------------------------------------
çağrı merkezi:ne çeşit bir bilgisayar kullanıyosunuz?
müşteri:beyaz
--------------------------------------------
müşteri:merhaba.ben gülten.bilgisayarımın disket girişinde disket takıldı,dışarı çıkaramıyorum
çağrı merkezi:dıuşarı çıkarmak için gerekli olan düğmeye bastınızmı?
müşteri:evet bastım ama hala çıkmıyo.
çağrı merkezi:bu durum pek iyi gözükmüyor bunu bir not alayyım...
müşteri:Aa..bi saniye...disket takmamışım,hala masamın üzernde duruyo... paardon..
--------------------------------------------
çağrı merkezi:bilgisayarınızın ekrarnında sol tarafta bulunan "bilgisayarım " ikonuna tıklarmsınız?
müşteri:sizin solunuz mu benimkimi?
-------------------------------------------müşteri:iyi günler, ben selim. bilgisayarımdan çıktı alamıyorum. her seferinde tekrar deniyorum, ama karşıma "yazıcıyı göremiyor " şeklinde bir yazı çıkıyo.yazıcıyı monitörün önüne kadr getirdm hala göremediini sölüo
--------------------------------------------
müşteri: kalvyem çalışmıyo.
çağrı merkezi:bilgisayara bağlı olduğundan eminmisiniz?
müşteri: hayır, bilgisayarın arkasına ulaşamıyorum
çağrı merkezi zaman klavyenizi elinize alın ve 10 adım geri gidin
müşteri:evet
çağrı merkezi:bu klavyenizin bilg.ınıza bağlı olmadığınızı gösterir. başka bir klawye warmı?
müşteri:evet,burda 1adet daha var..aahh bu çalışıoo...
--------------------------------------------
çağrı merkezi:şifrenizi küçük harfle "t" büyük harfle "B" ve "7" rakamı..
müşteri:7 de büyük harflemi yazılcak?
--------------------------------------------
müşteri: büyük bi problem war. ark.ım bilgisayarıma ekran koruyucusu koydu ama ne zaman mouse umu hareket ettirsem ekran koruyucum ortadan kayboluyo.
 
Usta'ya başarısının sırrını sormuşlar.

" İki kelime " demiş;

" Doğru kararlar."

Hepimizden farklı olarak, sürekli doğru kararları nasıl
alabildiğini sormuşlar.

" Tek kelime " demiş;

" Tecrübe."

İyi de kardeşim bu tecrübe denen şeyin sırrı neymiş?
Usta, deriiiiin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş:

" Yanlış kararlar! "
 
cem yılmazın cocukluğu

Ünlü komeyenden samimi bir üslup her zamanki gibi...

Ben çocukken cok salaktim.
>
> Edip Akbayram'in ismini Edi zannederdim. Yani o, benim icin "Edi
Pakbayram" di.
>
> Ablama, "Nasil olup da koca bir gunu canin sikilmadan evde oturarak
geciriyorsun?" demistim. "Buyuyunce insanin cani sokakta oynamak istemez
ki" cevabini vermisti. Uzunca bir sure buyuyup buyumedigimi anlamak icin
kendime, "Canin sokakta oynamayi istiyor mu?" diye sormustum.
>
> Annem erkegin cinsel organini "pipi" kadininkini "kutu" olarak
> tanimlamisti. O zamanlar TRT'de Cenk Koray'in sundugu "Tele Kutu"
diye bir yarisma vardi. Yarismacilar, "Hayir Cenk Bey. Ben kutumu acmak
istiyorum" deyince kosarak odadan kaçardim.
>
> Sabahlari kalktigimda aklimin hala yerinde olup olmadigini anlamak
için 2+2, 3+4 gibi toplama islemleri yapardim. Sonuclar dogru olunca da
cok sevinirdim.
>
> Dedemle parka gittigimiz bir gün TRT'ciler cekim için oradaydi. Beni
oynarken cektiler. Yayin gunu bizim aile jeneriginde gozuktugum cocuk
programini izlemek için televizyon basina gecti. Kendimi ekranda gorunce,
"Beni niye parkta unuttunuuuz?" diye gozyaslarina
> bogulmustum.
>
> "Geri vites" kavramim yoktu. Sofor, kolunu koltuga atip arkaya dogru
bakinca araba otomatikman geri geri gidiyor zannederdim.
>
> Benden buyuk kuzenlerim dondurmacilarin dondurma kulahlarinin sivri
kismiyla kulaklarini karistirdigini soylemisti. Inanmistim. Hala da
kulahlarin sivri kisimlarini yemem. Cope atarim.
>
> Babaannem bir gun gelirse sevdigim dizilerin olmadigi bir gun gelsin
istiyordum.
>
> Abimle Karaoglancilik oynardik. O Karaoglan olurdu, beni de Bizans
askeri yapardi. Sonra evire cevire doverdi. Cok muhim bir sey
> yaptigimi sandigim icin canim yansa bile hic sesimi cikarmazdim.
>
> Yesil ve siyah zeytinin ayri agaclarda yetistigini sanirdim.
>
> Bulmacalardaki, "Annenin erkek kardesi" kismina dayimin bes harfli
ismini sigdirmaya calisirdim.
>
> Anaokulunda patates baskisi yapmayi ogrenmistik. O kadar hosuma
gitmisti ki, evde duvarlara, masa ortulerine filan basmistim. Ancak sanat
merakim annemin yeni aldigi beyaz etege patatesi yapistirmamla son
bulmustu. Hem gonlunu almak hem de el koydugu patateslerime
> kavusmak icin dahiyane bir fikirle ogretmenimin yanina gittim.
"Annem" yazisini patatese oydurttum. Sevincle eve gelerek soyundum. Renkli
boyalara batirdigim patatesi vucudumun her tarafina bastim. Sonra da
annemin karsisina gectim. Beni o halde gorunce aglamaya baslamisti.
>
> Madonna ile Maradona'yi kardes zannederdim. Kendi kendime, "Bunlarin
babasi ne sansli be. Bir cocugu futbolun krali, biri muzigin
> kralicesi" derdim
>
> Birinden ozur diledigim zaman Allah'in bana bir ozur verecegini
sanirdim. Sakat olacagimi dusunup hemen "diledigim ozru " geri
> alirdim.
>
> Kurban Bayrami'nda toplanan derilerden ucak yapildigini sanirdim.
Ucaklarin dis yuzeyinin bu derilerle kaplandigi icin Turk Hava
> Kurumu'nun topladigini dusunuyordum. Ucak kacirma filmlerinde
silahla ates edildiginde ya da bomba patladiginda, "Ayyy! Deri delindi!"
> derdim.
>
> "Gil" diye konusanlari fakir zannederdim.
>
> Annem banyodan ciktiktan sonra babamin soyledigi, "Sihhatler olsun"
lafini "Saatler oldu" diye anlardim. Bunun da, "Banyoda amma çok
> kaldin" gibi bir sey demek oldugunu sanip babamin anneme kizdigini
dusunurdum. Annemin buna karsin niye sadece, "Sagol" dedigini merak
ederdim. "Ne kibar kadin", derdim.
 
Kitaplarda kâşiflerin keşfettikleri kâinat kurulurken, karşı karşıya kalan kaplanlar kunduzlara kükrer; keyifleşen kalın kalçalı küheylanlar kısraklara, küp karınlı kadanalar katırlara kişner; köpüklü kırılgan kutuplarda kefallar köpekbalıklarına karşı kalkanlaşır; kara-kuru kaplumbağalar karabataklara kostaklanır; kör kösnüler kumlarda kıpırdanır; kaşağısız, kayışsız karakaçanlar karacalarla, kırlangıçlar kelaynaklarla, kazlar kerkenezlerle, kediler kıtmir köpeklerle kırıştırırlar; kokarcalı kıraçlarda köstebekler, kelebekler, koalalar kaçışırlar; kevenli kırlarda keçiler, koyunlar, kuzular kolsuz kepenekli Keloğlan'ın kavalına karşı kıkırdarlar; kalçaları kalınlaşan, karınları kabaran kurdeleli kızlar, kadınlığa karışırlar; Kozanlı Kadir kemanını, Karslı Kadri kopuzunu, Kırklarelili Kıpti klarnetini, Karadenizli Kudret kemençesini, Kemahlı Kamer kavalını konuştururken; kutnu kumaş kostümleriyle kaldırımdaki kuryeli kalabalığa karışan kız-kurusu kıvrak Kübra kadın,
kaynanası kaşarlanmış kösnül Kadriye'yle koejde kol-kola kabarık kalçalarını kıvırıp, kimse kuşkulanmadan Kernekli Kastelli'nin kuzeni Karaoğlan'a karagözlerini kırpar, kırıtırlar; kürdanlarıyla kalem kaşlarını köreltip koçeri klipleriyle kafaları karıştırır, kızılca kıyametler koparırlarken, karagözleri kamaştıran kumral kızları Kamran'ı Kazanova Kaan'a kakalarlar; komplimana karaktersizlerle kırıştıran kafadan kontak kimi kadınlar, kabaran karınlarını kürtajla küçültüp kılıbık kocalarını kandırırlar



Kuran-ı Kerim' ikem-kümlemeleriyle köylüye kıraatleyen köselesi kabartılmış kara kunduralı kodoş Kürşat'ın konuşmasını kimse kavrayamaz; Karahanlı kanaatkar, kibar, kandilli kadınlarla, kakülleri kıvırcık kuşdili! kızlar, Kaymakamlığın köylerde kurduğu kurslarda kilimler, kazaklar kotarıp, Kızılırmak kaynağından kaldırdıkları kırbalarını kilitsiz kilerlere koyarak, kamışlı, kendirli, kıraç kırlarda kelek kavunlar, karpuzlar kemirirler; karaciğer kanserinden komalık konumundaki küçük kardeşi Kalender'in kıvranmaları karşısında kalakalan koptik Korhan'ın karagözlerinden kıvılcımlaşan korkunç kabusu karanlığa karışırken; kodaman kapitalistler, komple konforlu konaklarında kolonya kokulu kerevetlerine kurulur, keman konçertosuyla kadınlar korosunun keyifli konserlerine karşı kristal kadehlerini kaldırıp, kahvelerini köpürtürler; Krallar, Kraliçeler Kulübü'nde kredi kapmak konusunda kaç kez kıvırtmaya kalkışan kürkçü kalleşler, kırk kat klasikleşmiş,
klişeleşmiş kahrolası kötü kişiliklerini kaldırıp köşeye koymazlar;
kıtaları kar kaplayınca, kontratak'a kalkan kelepir kamyon kaçakçısı kotrabanlar, Kapıkule Kapısı'ndan kaçırdıkları konteynerleri, Kömürhan Köprüsü'nden kaydırıp Kilis'te kara kapılır, kışlanın kuzuneli karakoluna kapatılırlarken; kimbilir Kozluk'taki kümeslerden kanadı kırık kaç kazla, Kahta'daki koralardan karnı kabızlı kaç katır kapıları kırarak kekikli kırlara kaçarlardı...


Küçük körpe kızları kaçırarak kul kılıp köle kullanan kapkaççı kadın korsanları, kentin kuytu köşesinde karşılaştıkları karakol komiserini kasaturayla korkutup kaçarlarken; karaciğere konan karasinekler, Kuşadası'ndan kanatlanıp kalkarak Kozyatağı'na konan kuğu kuşları, kafes kaçkını kınalı keklikler, kumrular kıvrak koşumlarla kendi kovuklarında kabarırlar; kurt kurtluğunda kalıp kızgınlaşarak körpe kuzuları, karnı kuzucuklu koyunları kapardı...


Karlı kaldırımda koşarken kundurası kayıp kapaklanan Kuriş'in kafası kanayınca, kaldırımdan kapıp kaldıran Kutsi Kubibay, Kuriş'i kucaklayarak karşıdaki Kavacık Kliniğine kavuştururken; karabacaklı karıncalar, kanca kıllı kirpiler, kıl kuyruklu keltoş kırkayaklar karşı kıyıların karanlığında kavislenerek kıvrılan kumsalda kıpır kıpır kıpırdarlar; korkunç kobralar, kocaman kertenkeleler kil katmanlı kesekli kırlarda kıvrım kıvrım kıvranırlardı...

Kopenhag kriterlerinden kolayca kaçan, kritik konulan konuşmaktan kaçınan kıvırtmacı Kandıralı kekeme Kerimoğlu, kibirli kudretli Kuzguncuktu kıranta korkuluk Kibaroğlu, kürk kaçakçılığında kılavuz kaptan kullanan kancaburunlu Karadenizli kambur Kavrukoğlu, kahkahacı Kadırgalı kulağı kesik kabadayılardan kaçık Kasapoğlu, koca karınlı Kumkapılı kaptan Kamiloğlu, Kırşehirli kikirik Kabiloğlu, kışla kaçkını kasketli komik Köseoğlu; kukla kalpaklı, kalın kaşlı, kulakları küpeli, kehribar kostaklı, kravatı kaytanlı, keplerinin kenarları kıvrımlı kırk kafadar kaltaban; kurbanlık koç kesip közde kebap kızartarak, klimalı, kaloriferli, kalebodurlu, kartonpiyeri!, korneşli, konforlu kız kuleli köşklerindeki kadife kumaşlı, kozmetik kokan koltuklarında konken kotarıp kupa kaldırarak, kendi karmaşık kompozisyonlarında; kuramsal konjonktürde kitlesel kümeler, kültürel kanallarla klanlaşıp kavmiyetle kabileleşirler;
kozmolojiselli, küreselleşmeli, kapitülasyonla, konfederasyonlu, kamutaylı, kurultaylı, kapitalli, konsolideli, koyun kopyalamalı kolonlamasal, kategorisel, küresel, kamusal, kurumsal, kanunsal, kalıtsal, kuralsal, kutsal kavramları kavrama konusunu kurcalarlar; kurcaladıkça 'kırk küp, kırkının da kulpu kırık küp' Karmaşasıyla kavram kargaşasına kapılıp kafaları kördüğümleşerek karışır, kararsız kalırlardı...

Kepek kafalı küstah keller; kadife keseli kaktüslü körler; kaftanlı, kavuklu köftehorlar; kritik koşullarda keçileri kaçırmadan kırsal katmanlarda, kumsal kıyılarda, kamusal koylarda, küpeştesi kopuk kotralı, kalyonlu, kayıkhaneli körfezlerde köşe kapmacadayken; kitap kurdu kararlı kadirşinas kemaletli Kamile kadın, Kazım Karabekir Koleji'nin kampüsündeki kütüphanede kısaca kimyasal karışımlarda kıvamlaşan kibritin, kromun, kalsiyumun, kızamıklı kadavranın, kâr- kazanç kulvarında kalite kontrolünün; kargo, kasko, kambiyo, kart, kredi, kapasite, kaynak kullanımının kadir kıymetini kurşunkalemle kağıtlara kaydederdi...


Karşıyaka'da, Karasu'da, Kanlıca'da, Keşan'da, Kızılay'da kasıp kavuran kasırgalardan kurtulan kader kurbanları, kiremitli koğuşlarında klasik kayıtlı, kaygılı, kızgın, kuşkulu keyfiyetleriyle kalakalır; karabasanlı, kabuslu kalelerde kanlı kusmuk kusad, kefensiz kabirlere kimliksiz konulurlarken; koç katımı konaklarda, kazanç kapısını kurcalayıp krema kapan konuklarıyla keyfe-kader kadeh kaldıran kültür katliamcısı, korkak kozmetikçi, kedi kılıklı kabiliyetsiz, kapasitesiz kimi köstebek kasetçiler, kasetleriyle keriz karakterlerini karizmatikleştirmeye kalkışırlardı...

Kelimeleri kırmadan, konuları kuşa çevirip kıvırtmadan konuşmalarıyla kamuoyunda kendi kişiliklerini kanıtlamış, karakterli, kaprissiz, kıdemli kuşaktan kalender karikatüristlere, kültür kurumlarını kuvvetlendirmeyen kitlelerin karanlık kuyularda kadersiz kalıp kaybolacaklarını kayıtlayarak, keskin kara kalemleriyle karaladıkları karikatürlerinde kartvizitçi kerataların kıçlarını karartıp kızartırlar; kestikleri kupürleri koleksiyonlarına kor, kalıcı kılarlardı...


Korumasız Kemallerin, kefaletsiz Kerimanların keselerini, kamunun kasasını kemiren; kükürtlü küller kusarcasına kentleri kuşatarak kitleleri kasıp kavuran karaborsacı, kolonici, kalburüstü kesitten kartelci kodamanlar, kezzap karıştırılası konyaklarla kabalaşıp kızarak kazançlara kota koyunca; kaoslu kötü koşullarda kalıcılıklarını kaybeden kitapçılar, kırtasiyeciler, kafeteryacılar, kantinciler, kabzımallar, kasaplar, konserveciler, kolacılar, kurabiyeciler, köfteciler, kumaşçılar, konfeksiyoncular, kunduracılar, kuaförcüler, kömürcüler krizin kancasına kapılıp kepenklerini kapatıyorlardı...


Karasis Kalesi'nin kasvetli karanlığını keşfeden karaborsacı karaktersiz korsan kasetçiler, kaçırdıkları Kamelyalı kıvrak Kevser'i kelepir karyolada kucaklayarak keyifli kepazeliklerini kamufleli kameralarıyla kasetlere kaydedip, kan kusturucu kırkıncı konuşmalarında kasetin kopyasıyla karayazılı kontratı Kevser'in kucağına korlarken; korkunç komplo karşısında kulaklarına karsuyu kaçan, kafası karıncalaşan, karamsarlığa kapılan, kırk kez kulaklarını kapatıp kafasında kabus kaynatan Kevser kadın, komplocuların kazıklı koşullarını kamilen kabulleniyorken, kalp kifayetsizliğiyle kapaklanıp kasetçinin kucağında kalıyordu...

Konağına, kolu kanadı kırık korumasız kadınları kapatan, koynunda kokain koklatan komplocu köktendincilerden Kıro Karadayı'yla kayırıcısı Kadim Koçakoğlu, kolları kelepçelenmeden karakoldan kaçıp kayıplara karışırlarken; kendilerini kare kare kameralara kayıtlayan kameramanlara, "keyfimizin kahyası mısınız?" karşı koyuşuyla küfrediyorlardı...
Komplocuların kasetleri kamuoyunda kötü karşılanıp kınanırken; karyolalarında keyifleşen karı koca kaset konusunda kapışınca, kızan kocanın koyuverdiği küfürlü kelimeler kanatlanıp kavislenerek komşuların kulağına kaçtığında; küfürleri kabullenemeyen kadın karakola koşup, küfürlü kelimeleri kara kalemle komiserin karbonlu kağıtlarına kaydettiriyordu...

Kazıkçıların kotardıkları krizlerde kerizce kazıklanmayın!Kafanızı kullanın, kucaklaşıp kaynaşın; köpeksiz köyleri kolayca kolaçanlayıp kuzu kapan kazıkçı, krizci, kapçıkağızlı kurtlara karşı kendinizi koruyun!...

Kitleler, kasvetli karda kışta kazaksız, kabansız, keçesiz, köyneksiz, kısbetsiz, kıraç, kurak, kabristansız, kenefsiz, künksüz, kanalizasyonsuz kubur kokan köylerinde karınca kararınca kurabildikleri küçücük kagir kulübeleriyle, kerpiç konutlarında kap- kacaksız, karma-karışık kavşaksız, kulvarsız, kaşarsız, kolasız, köftesiz, katıksız, kalorisiz, kasnaksız, kevgirsiz, kömürsüz, koleraya karşı korunaksız, kıtlık kıranlıkla kıt kanaat kerhen konaklarlarken; Kurbağalıdere'nin köprülü kavşağında kurulan Kuran Kurslarını Koruma Kurulu'nun Kongresinde Kaplancı Kadılar'ın kokuşmuş kararıyla kadınları, kızları Kılık Kıyafet Kanunu'na karşı kandırıp kasidelerle kafalarını karıştırarak kılperestlik konumunda kara kıyafetlerle kapatıp, Keremullah korkusuyla kıskaçlayarak kalplerini kararttılar...
:D :D :D :D
 
Back
Yukarı