Şeyhül Cebel'in, tarikata yeni müridler kazandırmakla görevli olan
seçkin adamları kendilerini belli etmeden halkın arasında yaşarlar,
ticaret veya benzeri işlerle ilgilenirlerdi. Tarikata alınmasında fayda
gördükleri kişilerle yakınlık kurarlar ve çeşitli sohbetlerle onları
aşama aşama müslümanlık'tan, islami ibadet ve inanç sisteminden
uzaklaştırırlardı. Tarikat için aday olarak gördükleri kimselerle önce
son derece akılcı konuşmlar yapıp, kendi bilgi seviyelerine
inandırırlar, sonra Kur-an'ı alışılmış kalıplar içinde yorumlayarak
dinsel güven kazanırlar, ibadetlerini asla ihmal etmezler, kişinin
güvenini kazanınca Kur-an'ın içsel yorumuna geçip, ayetlerin içsel
anlam olarak çok ters anlamlar taşıdığını gösterirlerdi.
Bu şekilde adım adım namaz terkettilir, Tanrı kavramı değiştirilir,
şarap'ın haram olmadığına ikna edilirdi. Onlara göre ibadet de, İçki
yasağı da halk'ın cahil kesimi içindi ve dinsel bilince sahip olup, kuran'ı
anlayan ve bilgi seviyesi olarak bir yerlere gelmi
ş olan kimseler
bu yasakların ve ibadetlerin dışındaydı. Bunun ardından cinsel
özgürlük gelirdi. Zina suç sayılmaz, kişi malını, cariyesini ve eşini ya
da eşlerini paylaşacak seviyeye getirilir sonra Alamut kalesine alınıp
orada da aşama aşama eğitilirdi.
Tabii tarikatın askeri gücü olarak düşünülen gençlerin hazırlanması
ve
beyin yıkanması daha başka şekillerde olurdu. En sonunda, iyice
inanmış olan müride en büyük sır verilirdi. Bu sır Tanrı'nın anlatıldığı
gibi olmad
ığı, hatta hiç olmadığı, Şeyhin Tanrısal bir yaratık olduğu,
Kur-an ve islami akidelerin tamamen yalan olduğu idi.
Şeyhül Cebel'in bazı fikirleri İran'dan getirmiş olması da olasıdır.
Iran'da iken Zerdüştiliğ incelemiş ve inanmış, akla yakın bulmuş
olabilir. Zerdüştilikteki Ahura Mazda, Semavi büyük Tanrı ve
Ehrimen (Batılılar Ahriman derler), Şeytan ikilemesi zaten
Avrupa'daki gnostik akımları, onların Düalite felsfesini de
etkilemiştir. Zerdüştilik, Şeyhül Cebel ya da Hasan Sabbah'ın kendi
felsefesini kurarken oldukça rahat olmas
ına yardımcı bir felsefe
olmuş olabilir. Gene de belirtmek gerekir ki, burada en yaygın
rivayetleri ele alıyoruz. Yukarda da yazmış olduğum gibi bir çok
otorite burada anlatılan şeyleri daha farklı yorumlarlar ve bazı
şeyleri reddederler. Onlara karşılık olarak da bir çok otorite
buradaki rivayetleri destekler. Esas olarak neyin nasıl yapıldığı değil
sonuç ve ana fikir önemlidir. Bülent KISA'dan alıntı