Buraya sürekli girecek değilim arkadaşlar, endişe edecek olursanız diye söyledim. Bilenler bir yazmasın bakalım, tanıyanlar yazsın. Bilenler yazarsa burası da olumsuz yorumlarla dolabilir. Bir dışarıdan bakan cevap versin bakalım, tarafsız yorum göreyim, ben zaten her şeyi özetleyeceğim.
İlgi alanları çok farklı olan biriyim, siyaset, futbol, genel anlamda arabalar, pek ilgilenmem mesela ve bu halkımızın çoğundan uzak tutuyor beni. 10 kadar hobim var denebilir. Biriyle muhatap olanı bulsam, kulüplere, toplantılara katılsam, diğerleriyle muhatap olanı çıkmıyor ve zaten genel olarak kafa yapımız tutmuyor. Ayrıca ben insanlarla fazla sohbet etmeyi sevmem. Günlük gibi (Dışarıdan okunacak şekilde) yazmayı severim. Hiç arkadaşım da yok, akrabalarımla muhatap olduğum da yok, kardeşimi bile her zaman görmem. Babayla 6 yıldır görüşmüyoruz. Yine de çok girişimde bulundum insanlarla muhatap olabilme adına. İstek duymasam da zorunlu hissettim. Bilek güreşi en büyük hobim iken pek çok sebepten (Yobaz bilek güreşçileri çok fazla, aksini pek görmedim) umursamadığım bir alan haline geldi. Hatta Powerlifting konusu da bununla ilgili. Özellikle deadlift konusunda fena değil iken ayrı dallar da olsa bilek güreşi meselesi yüzünden soğudum. Ayrıca belimi yormamam daha mantıklı, bu da ayrı bir sebep. Diğer ilgi alanlarım (Hobi) arasında Hi-Fi (Çok emek verdim), bilgisayar donanımı ve Fizik var.
2010 - 2011 arasında tam 1 yıl boyunca %90 - %95 daracık bir odaya (Yurt gibi) kapandım ve İslam'ı araştırdım. 2009 civarında kopmalar başlamıştı ama 2010'dan ve özellikle 2011'den sonra tamamen koptum, ki sıkı bir mümindim. Vakti olanlara tefsir okumayı tavsiye ederim ama ön plandaki ayetleri değil. Diyanet boşuna meal siteleriyle uğraşmıyor. Felsefe en büyük ikinci hobimdi, felsefenin kalbi teoloji de öyle. Teoloji yazdım, teknoloji değil. Burada bilmeyen çıkar. Teoloji din felsefesi demek. İlgilendiğim sürede bir kütüphane kadar bilgi yüklendim. Şimdi sadece kaybettiğim vakte acıyorum, 2 sinir hücresiyle düşünmeye bile değecek değildi, basitliği ortada. Bu konuda daha fazla yazmayacağım. Dini ögelere karşı çok hata yaptım. Bahsetmezseniz sevinirim bilen arkadaşlarım.
İyi bir üniversitede (Bence gayet iyi) asrın mühendisliğini okuyorum. (Bu da bence tabii) Tabii ne zamandır, 10. sene doldu ve gelecek dönem bir ders verirsem biter. (Bir de mezuniyet sınavı var) O dersi vermeliyim. Mühendisliğin durumu ortada. Çalışmam. Benim durumum daha da ortada. Yok abi, yapmam.
Babam çok zor durumda sağlık olarak. Ölecek mi bilmiyorum ama mirasından men edemez ve bayağı yüklü para var. Ayrıca mevkisi sayesinde emekli de olacağım. Önü zaten açıldı da, sayaç biraz daha saymalı. Anne tarafından düzenli ve muhtemelen yıkılmayacak güzel gelirler var, anneden de miras var. Tek kardeşim var. Ben de diyorum ki en azından paranın tadını çıkartarak yaşayayım, buna değsin bari.
İstanbul'dan da taşınacağım. Metrobüs fobisi bile var, binmemek için 40 takla atıyorum. Datça veya Marmaris, bakalım.
Şeker hastasıyım. Aslında insülin bağımlı değil ama çok fazla içecek içiyorum. Özellikle meyve suyu ve süt. En kötüsü işlenmiş meyve suyudur. Her zaman sıkamıyoruz maalesef. Vakum gibi şok eden miktarlarda yudumladığım için meyve suyunu adeta her gün bavula doldururcasına getiriyoruz. Kola falan pek içemiyorum artık, tadı damağımı mahvediyor ama zift etkisi de bırakıyor genzimde. Ne yapacağımı bilemiyorum. Şekerli yiyecek pek sevmem mesela. Kırmızı et de sevmem, hep diğer etleri yerim. Tavuk, deniz ürünleri vs.
Bu yüzden şimdiden dursam bile tıp ne kadar ilerlerse ilerlesin, ki yüzyıllardan değil, taş çatlasa 30 seneden bahsediyoruz, vücudumda hasar kaydı oluştuğu için çok yaşamam zor. Durmazsam daha da zor.
Kız arkadaş falan hiç olmadı. Aslında olmasını isterim ama bu kafa yapısında zor. Ayrı ilgi alanlarım var, ruhsal sorun çektim, tipim kötü denebilir, kilom fazla, insanlarla iletişim kurmayı sevmiyorum derken olmaz. Yalnız parayla yapmak da korkutuyor. Virüs falan değil ha, karakterleri korkutucu geliyor. Sonunda deneyeceğim. 2 seansa 1 asgari ücret gibi düşünüyorum.
Paranın satın alabileceği her tedaviyi denedik. Türk psikiyatrisi vasat. Bunu herkes kabul etmeli. Son bir tedaviye daha girdim, o da bitince sadece devletten ilaç yazdıracağım. İlaçlar da karaciğeri bozuyor, bozduğu gibi etkisi yok, daha az doz kullanacağım. (3 ilacım var) Terapi? En pahalısının söyledikleri "Sosyal alanlara girmelisin" "Kursa yazıl" "Yürüyüş yap" "Şunu azalt bunu azalt" ve tipik sohbet. Bugünün kuruyla Fiat Albea parası verdiğimiz kurumdaki adam (10 15 günlük aşırı sıklıkta tedavi) bana "Sen eşcinsel misin?" dedi. Niyeti ne olursa olsun bunu diyemez. Küfür etti bu arada, eşcinsel falan demedi. O günden itibaren bıraktım. Siz benim zihnimdeki olaylara karşılık çözüm bulmaktansa tavsiye veriyorsanız bir basın gidin. Aldığınız paraya yazık. Ben de biliyorum dedikleriniz. Yapmaya da çalıştım. Terapi rahatlamak için vardır (İyisi denk gelirse) ve başka da bir işe yaramaz. Bu ülkede yaramaz. Şimdi benim abarttığımı düşünen olabilir, abartmıyorum.
Tekrar spor salonuna yazılacak (MacFit) dambıl ve makine hareketleri yapacağım. Yürüyüş bandına binmem, eklemlerime zeval veremem, ki zaten kötü durumdalar. (Tam dizden 2 bacakta da burkulma yaşadım ve halen dikkat etmek zorundayım, Powerlifting bu yüzden de bitti) Kurs arıyorum. Arada gezebilirim ama gezmeyi de fazla sevmem. Bakalım.
Okuyan olduysa helal olsun. Bir kısmını okuyanlar da cevap verebilir.
Genişletmek için tıkla...