Lüks ihtiyaç halini aldı..

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan diez
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi

diez

ADMIN
Yönetici
Admin
pazarlama politikalarının kurbanı mıyızdır bilemiyorum yada çok mu müsrifleştik..nekadar çabuk kanaati unuttuk..

çok uzak değil daha 20-30 sene önce şimdi ihtiyaç olarak gördüğümüz ürünler ozamanlar lüksü bırakın hayal ürünüydü..ütopya idi..israfın daniskası idi..
ne gibi , evinde tv.varken boğazına kadar borçta iken illede dünya kupasını LCDde izlemeliyim diye 2500ytl verenler gibi..yada artık moda lcdsiz olmaz abi diyenler gibi..
yaw niye olmasın..

bütün bunlar nerden mi aklıma geldi..pırlanta reklamlarından..LCD tv reklamlarından.. vs..

"şu kadarcık birşey almayacakmısınız annenize" diye bir duygu sömürüsü silsilesi var buaralar..
1500ytl lik bir mala böyle reklam yapmak toplum psikolojisine hakarettir bence..

öyle bir moda yaratılmaya çalışılıyor ki toplumun gelir seviyesi hikaye kalıyor..
insanlar aldıkları maaşları kiraya verdikten sonra gerisi ile nasıl geçinelim diye uğraşırlarken bütün bunları doğru bulmuyorum..

diyebilirsiniz ee onu alabilecekler için yapılıyor bu reklamlar..bence tam tersi olduğu reklam metinlerinden çıkıyor.. en garibanın bile bilinç altına sokuluyor resmen..
 
Son düzenleme:
Burada bir deyim vardir, parasi olan ucuza kosar, olmayan lükse.
 
diez tüketim toplumunda yaşıyoruz. adamlar reklamlar ile kişilerde ihtiyaç yaratıyorlar. kişinin o mala ihtiyacı varmış hissi ile hareket etmesine sebebiyet verip tüketmesini sağlamak reklemların görevi. toplum olarak bilinçli tüketici niteliğini pek taşımıyoruz. ayranı yok içmeye....olayı bizim toplumda çok yaygın. bunu en çok cep telefonu olayında görmüşümdür. adam asgari ücret alıyor ama kullandığı telefon maaşının en az 2 katı. yani iki ay o telefon için çalışıyor...ben sağlık camiasındanım çoğu doktorun taşıdığı telefonu görseniz gülersiniz ama temizlik şirketinin elemanın elinde doktordakinden daha iyi telefon vardır....adamın altında arabası var benzin yada gaz parasını başkasından dilenir....madem arabaya yakıt alamıyorsun araban neden var....kısacası özentili bir toplumuz ve bilinçsizce tüketiyoruz...tükettiklerimiz de kendi ürettiklerimiz değil...3 kuruş kazanıyor insanlarımız onu da yabancılar ellerinden alıp götürüyorlar. pırlanta üretimini de biz yapmıyoruz...cep telefonu da üretemiyoruz...kendi ürettiğimiz türk patentli otomobilimiz de yok...sonra türkiye çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşacak, milli gelirimiz artacak hatta arttı deniyor ama nasıl oldu yada olacak aklım almıyor...lüksten bahsetmişken pirinçte lüks oldu. artık eskisi kadar yemiyorum hatta almıyorum...sizler de almayın...başka karbonhidrat kaynaklarına yönelin...birilerinin haksızca zenginleşmesine elimizden geldiğince engel olmak gerek...
 
diez'in bahsettiği "şu kadarcık bi şey" temalı pırlanta reklamından nefret ediyorum.

bu reklam herşeyin özeti aslında...

"komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildir" hadis-i şerif

suudi kralı altından klozete kakasını yapar...
bu arada zem zem towers'ı duydunuz mu?kabe manzaralı ultra-lüx suitler..xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

iğrenç bir dünyada yaşıyoruz!
 
Son düzenleyen: Moderatör:
işin ucu gene siyasete dokunacak ve birilerinin zoruna gidecek ama dışarıda zem zem towers üzerinde iş dönüyor bizimkilerdede fazladan evler tarikatlara kiralanıp 14 yaşındaki kızlar peşkeş çekiliyor.adeleet yanlış yerde aranıyor.
 
Şu boyutu da var, ben kendi kişisel geçmişime bakıyorum, pek çok konuda örnek verebilirim.
Önce vücut geliştirmeden örnek vereyim, 10 sene önce rüyalarıma girerdi yabancı vücut geliştirme dergileri, inanın 3-4 kere rüyamda, tavan arasında falan bir sürü dergi bulduğumu görür, heyecanla okumaya başlardım, uyandığımda iç geçirirdim.
Heralde 10 tane anca dergim vardı, şimdi üst üste koyduğumda boyumu geçiyor dergi koleksiyonum ama o eski tadı yok.
Hala iştahla okuyorum, zaten o iştah nedeniyle öyle bir koleksiyonum oldu ama eskiden her bir sayısını kapaktan kapağa okurken şimdi daha yüzeysel bakıyorum.
Bir diğer örnek vereceğim, eskiden Sega konsollarım vardı, Mega Drive, Game Gear gibi, oyunları dünya paraydı, ayda bir iki tane alabilirdim ya da kiralardım, tadına doyum olmazdı, şimdi emülasyonda hepsi elimin altında, çok pratik ilk başlarda deli oldum sevinçten ama sonra o kadar çok seçebek içinden hiçbirine hevesim kalmadı.
Aynısı PS2 aldım, 35 oyun geldi yanında, birde netten indirdim altmışın üzerinde oyun oldu, toplam 10 saat oynamamışımdır bu konsolu, ki çok sevdiğim halde.
Bir sürü örnek verebilirim, biliyorum ki, sadece 3-4 oyun olsaydı belki 25 saat oyun oynamış olacaktım.
Tüketim toplumu olmanın bence en kötü yanlarından birisi, hem gelir adaletsizliği ve dünyanın kısıtlı kaynaklarını anlamsız bir şekilde tüketmeye koşullanmak hemde elinizde gereğinden çok seçenek olduğu için hiçbirinden tam anlamıyla tat almıyor olmanız.
Amerikayı düşünün;
yüzlerce supplement markası, yüzlerce marka, binlerce alışveriş merkezi, 2-3 haftalığına gitsek deli oluruz, ama emin olun 2 sene sonra o heyecanın yerini kaos ve zevk alma eksikliği alacaktır, tıpkı anormal zengin ailelerin çocuklarının genelde tatminsiz ve mutsuz olması gibi.
 
Fi tarihinden kalma Nokia 32-10 cep telefonum vardı, ekranı dama tahtası gibi olmuştu iki hafta önce duvardan sekiyomu diye kontrol etmiştim. Şu anda cep tel kullanmıyorum, bence aradığının seni bulması senin aradığınla konuşabilmen yeter tutup bi kucak para vermek çok saçma. Hatta biraz büyük bir telefonu kullanmak bize hamallık gibi geliyor ama 10-15 yıl önce bunlar şahane şeylerdi.
Küçük bir şehirde yaşıyorum hatta nerdeyse her yere yürüme gitmek mümkün, bakıyorum herkesin altında araba. insandan çok araba var; millet park edecek yer bulamıyor sebebi ise avuç kadar yerde milletin araba fetişizmi. Araba kullanmayı bilmem, ehliyet sınavına hiç girmedim.
Özellikleri düşük olan eski bilgisayarımda artık salak bir oyun olarak gördüğüm bir oyunu aylarca günde birkaç saat oynardım, hep yeni bilgisayar alınca şöyle olur böyle olur diye iç geçirirdim, yenisini aldım ama gerçekten o eski keyfi almıyorum gibi belkide hevesimi almışımdır veya kim bilir bununda özellikleri düşüktür. Belkide bunlar israfın üzerimize yapıştırdığı negatif enerjidir.
 
ben suçu yönetimlerde değil eskiyi çok çabuk unutan kanaatsiz insanlarda buluyorum ki malesef çoğumuz buna dahiliz..

demiyorum gaz lambalı , buzdolapsız , televizyonsuz günlere dönelim ama harcarken, özenirken uyanık olalım..bence sosyal ve tarihi farkındalıklık içinde olmalıyız yani çevremizden ve geçmişimizden örnekler almalıyız..tabi en başta kendimde görüyorum bunu..yani çuvaldız canımı acıtmakta..

ilk mesajımda dedimya çok çok zengine lafım yok arap kralları gibi..ozaman kimbilir belki bende binerdim 10,000sel mercedese..
milyar dolarlıksınız ama passata biniyorsunuz bu da çok normal değil gibi..

velhasılı kelam hernan77'de değinmiş en fakirinde en pahalı telefon var..işte bu uyanık olmamak..elin ecnebisi tabiki yapacak reklamları, özendirecek ama yemi hemen yutmamak lazım..lüks sınıfında değerlendirilen ürünleri ihtiyaç sanmamak lazım..
 
hayatım boyunca lükse israfa hepkarşı durmuşumdur.karasanın sözlerine aynıyla katılıyorum.kapitalist süreç insanları doyumsuz ve hiçbirşeyden zevk almayan hale getirdi.
 
madem kapitalizm ve türkiye nin durumu konuşuluyor benim de iç geçirdiğim bir şey var. yok türkiye sanayi devleti olacakmış diye diye tarımı kuruttular pirinç olsun buğday olsun yetmiyor. aşırı derece ithal etmeye başladık ve gittikçe artıyor yanlış ekonomi politikalırı yüzünden hadi biz teknoloji üretsek neyse sanayi ülkesi olmulş olsak . 50 milyar dolar ticaret açığı çıkıncada üzülüyorum. artık her şey elimizde yaşım çok değil ama bi 8-9 sene kadar önce adidas nike ayakkabılar şimdi olduğundan çok daha pahalıydı. ilk nike ayakkabımı hatırlıyorum da ayakkabyı o kadar kullanmama rağmen eskitememiştim bile. keyif veriyordu giymek ayakkabıyı giyerken tozlanmasın diye dikkat ederdim. şimdi malesef bu kalmadı her şeye daha rahat ulaşılıyor. bazen devlete kızıyorum vergiler yüzünden ama ford mustang ın 19.000 dolar olduğunu düşünün abd de ki gibi o zaman tr araba bile üretilmezdi.ama evet paraya göre yaşıyor insan ne kadar paran varsa o kadar rahat
 
Coleman Trebor dediklerine katılıyorum işin fenası bu iş çok çok gerilere gidiyor, abimle bazen konuşuruz, o yakın tarihi bir hayli incelemiş biri olarak oynanan oyunları daha net biliyor.
Örneğin 2. Dünya Savaşı sonrası Türkiye'ye Yunanistanla birlikte yapılan Marshall Yardımları vardır, mantığı kritik bölgelerdeki devletlerin Rusyanın güdümüne girmemesiydi, başarılı da oldu, tüm bir balkanlar demir perde ülkesi olmuşken Türkiye ve Yunanistan Natonun parçası oldular.
Ancak bizim ödediğimiz bedel biraz ağır oldu, yardımlar koşulluydu, yani adam parayı verirken yularıda takmıştı bize daha 60 sene önceden.
Ne alanlarda yatırım yapıp, hangi konularda büyüyeceğimize kadar onların onayına muhtaç olduk.
Mesela karayolları çok matahmış gibi akıl almaz bütçeler ayırarak karayolu yapıp demir yollarını perişanlığa bırakmamız o yılların eseri.
Mesele bence kapitalizm meselesi değil, yani ben o sistemi düşman olarak görmüyorum, Yunanistan, Güney Kore'de aynı yollardan geçti, hele Güney Kore inanılmaz bir perişanlıktan geldi, durumlarını görüyorsunuz.
Matrix'ten farkı yok yaşadıklarımızın, yıllarca özgürüz yanılgısıyla yaşadık, Kurtuluş Savaşı destanıyla kendi kendimizi övdük şimdi tam bir boyunduruk altındayız, sağa sola kıpırdayamıyoruz.
Kurtuluş Savaşının büyüklüğüne lafım yok, ancak ben 1980 doğumluyum, tüm bir ilk-orta-lise hayatımda yakın tarihi bir türlü göremedim, kurtuluş savaşının ötesine geçemedim, böyle saçmalık mı olur!
Nerede modern Türkiyenin tarihi, çok sorunlar var, ve inanın bana ipin ucu kaçmış görünüyor.
Zaten psikolojide olan birşeydir, kişi aldığı kararların ve yapacağı eylemlerin sonuca etki etmeyeceğini hissettiği noktada yabancılaşır, depresyona sürüklenir.
Ben depresyona sürüklenmemek için kişisel gelişime odaklanıyorum ama genel duruma üzülmeden edemiyorum, çoğumuzda zaten bu durumdayız eminim...
 
bi arkadasım vardı onu hatırladım burda...
annesi temizlik yaparak geçindiriodu evi...
kadını sık bogaz etmiş ve 100 küsur miliona jansport
canta aldırmıştı...
benim olanagım vardı
ama yüz milyonu o aptal çantaya verecek
bi istek yoktu içimde...
o yüz milyonla arkadaslarmla takılabilirdim...
kitap alabilirdim vs vs...
öle bişi yani....
 
Bir ingiliz atasözü vardır,benim çok sevdiğim bir söz.


Ben ucuz mal alıcak kadar zengin değilim.

İyide senin pahalıya aldığın mal muhtemelen reklam oyunlarıyla fiyatı şişirilmiş oluyor 3 gün sonra fiyatı iniyor. Mağazaların sezon sonu indirimlerini görünce insanın sezonunda bir şey alası gelmiyor ( almamaya çalışıyorum)

Birde şu mevsiminden 1 ay önce piyasa sürülen meyveler var. Adam basıyor hormonu şişiriyor herkesten önce çıkarıyor piyasaya sonra karpuzun kilosunu 2.5 ytl den satıveriyor. Enayi halkımızda hemen nefsine yenik düşüp hormonlu olduğunu bile bile basıyor parayı . Halkımız yenilmeyi kabullendiği sürece devamlı yiyiciler olacaktır. Devamlı açık verip tuzağa düşüpte suçu kapitalizme atmamak gerekiyor kanımca.
 
İyide senin pahalıya aldığın mal muhtemelen reklam oyunlarıyla fiyatı şişirilmiş oluyor 3 gün sonra fiyatı iniyor. Mağazaların sezon sonu indirimlerini görünce insanın sezonunda bir şey alası gelmiyor ( almamaya çalışıyorum)

Birde şu mevsiminden 1 ay önce piyasa sürülen meyveler var. Adam basıyor hormonu şişiriyor herkesten önce çıkarıyor piyasaya sonra karpuzun kilosunu 2.5 ytl den satıveriyor. Enayi halkımızda hemen nefsine yenik düşüp hormonlu olduğunu bile bile basıyor parayı . Halkımız yenilmeyi kabullendiği sürece devamlı yiyiciler olacaktır. Devamlı açık verip tuzağa düşüpte suçu kapitalizme atmamak gerekiyor kanımca.
Veyron ben çok tutucu bir insanımdır bugüne kadar hep giyim tarzımda kaliteden ödün vermeden giyindim,aldığım gıdalardada yine kaliteyi tercih ettim.
Ben kaliteyi ucuza alan biriyim çok iyi takip yapar hengi ürünün ne zaman nerede daha ucuza alabileceğimi bilirim.Yani gömlek alıcaksam önüme gelen ilk marka dükkandan almam daha önceden kafamda belirlemiş olduğum kaliteli ürünler satan XXXX markalı gömleği 2 veya 3 dükkan belki daha fazla takip ettikten sonra alırım,bu bana biraz zaman kaybettiriyor sadece ama 100 ytl lik gömleği sonuçta 30 ytl ye almış oluyorum .
Atasözünü tekrar düzenliyeyim.
Ben ucuz mal alıcak kadar zengin değilim,ancak çok pahalı mal alıcak kadarda enayi değilim.
 
Arkadaşlar bu ucuz mal almayacak kadar zengin değilim sözü çok güzel ama doggetman'ın son eklemesi güzel olmuş.
Ben size bir örnek vereyim, şimdi Full HD LCD televizyonlarda önemli bir bağlantı çeşidi, HDMI kablolar, bu full definition ürünlerde standart halini aldı, şimdi bunların yeni versiyonları çıkıyor, 1.2, 1.3, 1.3 a gibi.
Neyse, 1.3 olup metre fiyatı 200 dolara kadar çıkan markalar var, içeriğinde altın kullanıldığı için.
Hatta benim takip ettiğim bir donanım forumunda tartışması oldu, mevcut televizyonlar için gereklidir, gerekli değildir tartışması.

Sonradan gördüm ki, bu kabloları almanın minicik bir anlam ifade etmesi için, çok aşmış bir televizyonunuz olması lazım, ama yetmiyor, bunu destekleyen filmleriniz olması lazım ama henüz yok.
Ancak birileri inatla, hayır aga, televizyona, film sistemine tonla para verdim, kabolaya da 150 YTL veririm diyor.
Kanıtlıyorlar, gerek yok, senin televizyonunda 10 bit ve üzeri renk sistemi, bunun hakkını verecek görüntü işlemcisi yok, sonra henüz bu görüntüleri içeren filmler yok.
Adam deyim yerindeyse eşeğine altın semer vuruyor, daha hızlı gideceğini düşünerek.

Yani pazarlama kandırmacası cidden çok fena bir olay, ihtiyacımız olmayan, bize hitap etmeyen ürünleri şartmış gibi gösterip aldırmak cidden büyük beceri, ancak kanmamak bizim elimizde, donanimhaber isimli forumu görünce mutlu oldum, insanlar alım yaparken ne kadar bilinçli ve ne kadar çok detay hakkında bilgi mevcut, özellikle yüksek para verdiğimiz elektronik, otomobil gibi alışveriş öncesinde çok ciddi araştırma yapmak şart, oltalara gelmemek için....
 
"Ucuz mal alacak kadar zengin değilim." sözünde kastedilmek istenilen durum; ucuz malın kısa sürede bozulacağı, arıza yapacağı sonuçta pahalı maldan daha pahalıya geleceğidir. Biraz farklı algılanmış sanırım.
 
"Ucuz mal alacak kadar zengin değilim." sözünde kastedilmek istenilen durum; ucuz malın kısa sürede bozulacağı, arıza yapacağı sonuçta pahalı maldan daha pahalıya geleceğidir. Biraz farklı algılanmış sanırım.

Yok be Deku, farklı algılama değil, "farklı yazma" durumu oluşmuş, kayınpederimin sevdiği bir laf olduğu için iyi bilirim, ama bilinçaltım öyle yazdırdı demek ki bana, ki günümüzde tel şemsiyeler buna en güzel örnek, 3-5 lira verip alırsınız daha eve gideden dağılır, bir kullanım için şemsiyeye 5 lira vermekte gerçekten zengin olmayı gerektirir :D
 
Bu ülkenin meclis başkanının altına 1 trilyon liralık makam arabası alınıyorsa garibanda evine 2.500YTL lik LCD yi kondurur. İluzyona kanmak ahmakların işidir aklı mantığı olan insan reklam tüketime teşvik etti diye birşeyler satın almaz.İnsan beyni gün içerisinde birçok uyarana maruz kalıyor ama mantık olumlu ve olumsuzları seçerek ilerliyor.Reklamlar konusunda tek kızdığım şey özellikle çocukların izlediği kuşaklardaki aburcubur ve nefsi tetikleyici yiyecek içecek reklamları yapılması.Malum bazı gerizekalılar eşşek kadar yaşlarıyla LCD ,pırlanta reklamlarına kapılıyorsa ,o küçücük çocukların canlarının birşeyleri çekmemesi imkansız hele birde ailelerinin durumları iyi değilse ....... Beni üzen bu işte bu ülkede karnı aç aç okula giden hatta açlık yüzünden arabaların altında kalan çocuklar var..Eşşek kadar adam pırlanta reklamına LCD reklamına kapılıp gidiyorsa diyecek sözüm yok...Ha bu arada lükslerin ihtiyaç filan olduğu yok tam tersine ihtiyaçlar lüks oluyor bu ülkede.Yakında ekmeyi bile arayacağız uyuyun bakalım.
 
Back
Yukarı