Bu durumu İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nde kanser biyolojisi ve immünolojisi doktorası sayın Yavuz Dizdar' a da mail olarak bildirdim. O da şöyle yanıt vermiş:
Sevgili arkadaşım,[[[esajını biraz gecikmeli olarak gördüm, mail zaten doğrudan bana ulaşıyor.[[[avuk benim anladığım kadarıyla çok ciddi bir doruna girmiş. Banvit ve diğerleri çok iyi bir şey yaptıklarını zannediyorlar, süslü sözlerle konuyu anlatmaya çalışıyorlar, ama durum ne yazık ki öyle değil. Ben endüstrinin bunu isteyerek yaptığına inanmıyorum, o nedenle kaynaklarını gözden geçirmeleri konusunda defalarca uyardım. Konunun uzmanı dediğimiz arkadaşlarımız durumun farkındalar, ancak endüstrinin derneklerinin üyeleri olarak bir şey söylemelerinin mümkün olmamasından öte, endüstirnin bildiklerinden de çok azını biliyorlar. Hatta şöyle söyleyeyim endüstri de "yatırımcı" konumunda. Çoğunun yaptıklarının biyolojik karşılığından haberleri yok. Diploma sahibi olmak bilgi açığını gidermiyor. [[[onuyu daha detaylı olarak anlatacağım, bu şart oldu. Mühlet sona ermekte.[[[ zamana kadar şu başlıkları paylaşayım:[[[. Kullanılan antibiyotiklerin amacı koruma değil, hayvanın dahili metabolizmasının durdurulması, yem kullanımı bu şekilde azalıyor.[[[. Ette jöle (kollajen) olmaması erken pişmenin anahtarı. Bu hayvanın yaşı ile ilgili değil, önce çatı kurulur, sonra et çoğalır. Bunun nedeni çok büyük olasılıkla antibiyotik kalıntıları. Testlerde baktıkları bu değil, o nedenle diyorum, bilgi eksikleri var. Bu antibiyotiklerin çoğu Aşil tendonunu koparttıkları için insan kullanımından kaldırıldı.[[[. Hızlı büyümenin nedeni soy değil, soyun elbette bir özelliği var, ama asıl etken yem. Bu çok fazla anlatıldı, Banvit tuttuğu alanlarda sadece yemle oynayarak büyüme süresini değiştirebiliyor, piyasa talebine göre geciktirilebilir biyolojik bir süreç. Bunun ana girdiği de GDO soya olmak zorunda, o yoksa bu da olmuyor. Geçen haftalarda bir kolejden gelen arkadaşlarımız civcivleri yemle beslemişler, sonunda ayaklarının değil, dizlerinin üzerinde yürür hale geldiğini onlar da doğruladı. Yemin bileşenlerini saf veriyorlar, ana girdi soya küspesi, ama esansiyel amino asitler bakteri kökenli biyoteknoloji ürünleri, %99 saflıkta, olasılıkla dışkı da çıkmıyor. Ama bu hayvanlar hasta.[[[. Üretimin uluslararası kurallara göre olması birşeyi değiştirmiyor, çünkü biz doğanın kurallarına tabiyiz. Olabilecek şey var, olamayacak şey var. Tavuğun eti de zaten beyaz değil, bu da bir kandırmaca, endüstri düzeni önce halkla ilişkilerle kurar.[[[. Diğer HCCP vb. bunlarda zaten bir sıkıntı yok.[[[onuç olarak ben endüstrinin bile bile zarar verdiğine inanmıyorum. Ama yedikleriniz tavuk değil zaten (hepsinin adı piliç, asla tavuk demezler), hepsi dişi, erkekler de dişiye dönüştürülüyor, bunca tavuğun horozu nerede?
[
[onuç olarak bunlardan uzak durun. [[[nlara verdiğimiz mühlet sonlanınca ne yaptıkları yeniden sorgulanacak. [[[aygılarımla[[[Yavuz Dizdar[
Son düzenleyen: Moderatör: 22 Kasım 2012