Uğur güven insan vücudu hiç değişmedi şu an hala kabile toplumları çiğ etle besleniyorlar. Sevindirici olan ise bu mükemmel insanların hala ketojenik beslenmeleri.
dolayısıyla burdan nutrition and physical dejeneration isminde bir belden bahsetmiştik.
Bu belge beslenme stilimizin nasıl olması konusunda bizlere ışık tutan kitab-ı mukaddes.
Dolayısıyla geçmiş dönemde yapılan bir takım araştırmaları içeriyor.
isteyen herkez okuyabilir.
Özellikle aborjinler, massailer samburular gibi hala hazırda mükemmel bir biçimde uyum içinde yaşayan, kavgadan ve gürültüden uzak insanların beslenmelerinden bahsediyor hocamız.
Bende bunları çok araştıyırodum daha önceden yapım gereği eski bilgilerin doğruluğundan daime şüphe eden biriyim ve bilim olmadan inandığım herşey bana biraz ters geliyor.
Dolayısıyla isteyenler samburular massailer ve aborjinler gibi dünyada hali hazırda yaşayan toplumların yaşantısını inceleyebilir.
Bu adamlar hala ketojen durumda yaşıyorlar ve hiç bir sağlık sorunları yok.
ikinci duruma geçelim.
insan yaşamına başlarken ketojenik olarak başliyor yani anne karnındada ketojen durumda doğuyoruz.
anne sütünü çok fazla emenlerin çok zeki oldugu söyleniyor. buda bir ayrıntı. Çabuk sütten kesilen bebeklerin gelişimleri gayet kötü olabiliyor.
Bizim referansımız sadece bunlar değil.
Massailerden yeni zellanda yerlileri aborjinlerden şehir hayatına geçen ve şehir besinlerini kullananlar hastalanıyorlar ama massailer hastalanmıyor ve çok sağlıklılar ayrıca oldukça atletik ve zayıflar.
Dolayısıyla bilimsel olarak hücre içi incelendiğinde kolesterol hücre içinde bulunan bir madde. Quenzim10 safra asitleri ve testosteron yapımında kullanılıyor. Hücre içinde bulunan enerji santralleri var. Bunlar mitokondriler. insan oksijenli solunum yaparak yaşayan bir varlık. Aldığımız besinleri hücre santrallerinde yakarak enerjiye çeviriyoruz.
Kolesterol ve yağ yağların alınması sebebiyle hücre içinde testosteron yapımını arttiriyor. D vitamini(steroid) önemi çok büyük. Bunuda atlamamalıyız.
Dolayısıyla adipoz doku (yağ dokusu) bu santrale giden yakıtı içeriyor.
Dolayısıyla şekerler ise diğer anabolik olan insulin hormonunu çalıştırıyor ve kas ve beyin çalışmasında önemli ama önemi çok büyük değil. yani yağlar sürekli atp ye yıkılmaya başladığında yediğiniz 20-30 gram glikoz insulin hormonunu arttirmaya yetiyor ve beyin çalışmasını normal seklinde yerine getirmeye devam ediyor sevindirici olan insulin kısa bir sürede tekrar açlık seviyesine geriliyor.
bu arada yağlar toksik maddeler, ancak yağları anti oksidant diye adlandırılan ürünlerle ortaya çıkan toksinleri atabiliyoruz. Terleme idrar toksin atmamızı sağlıyor. yani enerji santrallerimizi temizliyoruz.
Karbohidratların kepeği alınmamış olanları( işlenmemiş olanlar) faydalı ancak hali hazırda fırınlarda üretilen sahte kepekli ve tam buğday ekmekleri diye adlandırılan ürünler kullanılmamalı.
Benim tercihim yağların hiç kesilmemesi ve Esmer pirinç yulaf gibi faydalı karbohidratların kısıtlı oranlarda tüketilmesi.
ancak hücre içinde bulunan mitokondrilerin yağları tam olarak etkin yakmaya başlaması 2 haftayı alıyor.
Kolesterol ve yağ arttikça, beyin normal çalışmasına geri dönüyor çünkü yağ yokluğunda beyin alarm verir. cunku beynin yüzde 65i yağdan oluşuyor.
Aynştaynın zekası belki biraz buradan geliyordu şayet dönemimizde yaşasa başarılı olabileceğini sanmıyorum buda bir ayrıntı.
Dolayısıyla dinazorlara falan gerek yok margarin üretimine kadar fransada insanlar tereyağı için canını verecek konumdaydılar. Ancak bu zahmetli işin yerine margarine (margarin üretimi arttı)
yani bilinen şuki margarin üretimi hali hazırda insanların sonunu hazırlamaya başladı.
1950 yıllarına kadar abd etleri ve doymuş yağları çok seven bir memleketti. hazır gıdaların ve işlenmiş trans yağların (hidrojene nebati yağlar) arttırlması ve tereyağının azaltılması ile 1980li yıllarda yüzde 33 olan obezlik oranı yüzde 66 ya fırladı.
insanları bu saçma beslenme endüstrisi hastalandırmaya ve beyin yapılarını bozmaya başladı.
Başta coca cola ürünleri ve benzer işlenmiş ürünler.
Taş devri gibi diyetlerin ana unsuru insanın doğasında yatan beslenme çeşidi olduğu içindir.
Loren cordain su an haberlere çıktığında elinde çiğ etle gözüküyor ve öiğ et yiyor. Taş devri diyeti piramidini hazırlayan kişi.
Yani aslında çok pişmiş yiyeceklerin dahil kanser yapma riskleri var ve insanlar kızartmalara bayılıyor
ben sayın ahmet aydını tanımadan önce ketojen diyetlere merakım vardı ancak onu tanıdıktan sonra hayatımda herşey değişti.
inanın herşey normale dönecek sadece sabır ve vücudunuzun sesini dinlemek.
ben bu yaşam biçiminin insanlara sıradan yaşam biçimlerinden daha fazla zarar verdıgını iddia eden hiç bir makale goremedim.
zira basit karbohidrat ve früktoz içeren beslenme çeşidi böbreklerde inanılmaz hasar oluşturuyor. Kemiklerden inanılmaz kalsium çekiyor.
Taş devri diyeti karbohidratlı diyetlere göre çok sağlıklı. Dolayısıyla kalsium doymuş yağlar alındığında daha iyi taşınıyor. Omega 3-6 dengesi sağlanmasında kolesterolün önemi büyük.
Böbrekleriniz daha guvende oluyor.
Çünkü asidik yükü çok düşük.
karbohidratı genelliyorum, beyaz makarnanın dahi büyük zararları var ve yanlış beslenme biçimleri hastalıkları çok daha fazla arttiriyor.
Mikrofloradan bahsettik, kepeği alınmamış doğal karbohidratlar insulini çok yavaş yükseltiyor dolayısıyla mikrofloraya hasar vermiyor.
Bu kepek sebebi ile oluyor. beyaz pirinç ve esmer pirinç arasındaki fark inanılmaz.
kaldıki sabahları burada korn flakesler mısır gevrekleri ıvırlar zıvırlar amana allahım dusunmek bile istemiyorum korkunç tavsiyeler.
Bir çok bodybuilderin bu hatalar yüzünden böbreklerinden olduğunu unutmamamız gerekir.
alın size bir ayrıntı daha? İşlenmiş früktoz ve glikoz Böbreklere neden zarar veriyor? işin içinden nasıl çıkıcaz.
Son düzenleme: 26 Kasım 2010
metallica ve ugurguven bunu beğendi.