Soya Fasülyesi Erkekliği Öldürüyor!

Konusu 'Beslenme' forumundadır ve Layn tarafından 23 Ocak 2008 başlatılmıştır.

Watchers:
Başlığı izleyen üye sayısı: 19 üye.
  1. Layn
    Offline

    Layn Yeni Üye

    Katılım:
    12 Eylül 2007
    Mesajlar:
    72
    Beğenileri:
    31
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    Bodrum
    bu yazıyı yazdığım tarih itibari ile gazete bayilerinde bulabileceğiniz "17-23 ocak" aktüel dergisindeki önemli bir haberi sizlere bildirmeyi görev biliyorum.

    söz konusu haberde özetlemek gerekirse şunlar yazıyor:
    soya fasülyesinde yüksek miktarlarda doğal östrojen (kadınlık hormonu) bulunmaktadır.bu hormon vücuttaki testesteron-östrojen dengesini bozarak vücuttaki östrojenin (kadınlık hormonunun) normal seviyelerin kat kat üzerine çıkmasına neden olmaktadır.bir başka deyişle soya fasülyesi vücudtaki testesteronu (erkeklik hormonu) baskılamakta,östrojeni (kadınlık hormonu) arttırmaktadır.

    gene aynı dergideki haberin altında şu bilgiye yer verilmiş:
    çin'de ve uzakdoğuda budist rahipleri yüzyıllardır soya bitkisini yemeklerinden eksik etmezlermiş ve fazla miktarlarda tüketirlermiş.bunun sebebi ise soya fasülyesinin cinsel isteği (erkeklik gücünü) öldürmesiymiş. (rahip oldukları için cinsellik yaşamıyorlar ve buna dayanabilmek için..)

    protein içerdiği için bir çok arkadaşımız soya fasülyesi ve soya ürünlerini tüketiyorlar ve de hardline,multipoer,weider ve daha bir çok firmanın "soy protein" tozlarından kullanıyorlar.bu yazıyı okuduktan sonra benden sizlere bir arkadaş tavsiyesi,soya fasülyesinden uzak durun.
     
  2. Reddie
    Offline

    Reddie Üye

    Katılım:
    8 Ekim 2005
    Mesajlar:
    1.214
    Beğenileri:
    388
    Ödül Puanları:
    93
    bilimsel kaynak yoksa kale almamak lazim, varsa da yazin lutfen
     
  3. Exotica
    Offline

    Exotica Üye

    Katılım:
    9 Kasım 2007
    Mesajlar:
    64
    Beğenileri:
    11
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    xXx
    Yer:
    xXx
    çok teşekkürler Layn! gerçekten iyi bir konu! Soya fasülyesi pek nedir bilmem ama, aklımızda oldu.dikkat etmek lazım :)
     
  4. diez
    Offline

    diez ADMIN Yönetici Admin

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    13.051
    Beğenileri:
    15.000
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    Çorum
    bende geçen ayların FLEX dergisinde tam da aleyhinde bir yazı var..en kısa zamanda çevirip ekleyecem..
    özellikle vg.cilere amino profilinden dolayı soya öneriyor..
     
    themertyildiz bunu beğendi.
  5. Layn
    Offline

    Layn Yeni Üye

    Katılım:
    12 Eylül 2007
    Mesajlar:
    72
    Beğenileri:
    31
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    Bodrum
    Bilimsel kaynak göstermemi istemişsiniz,1. sırada yazıyorum:

    Referanslar:

    1.http://www.mercola.com/2004/apr/21/soy_health.htm
    2.http://www.mercola.com/2001/aug/1/oil.htm
    3.The Hole Soy Story, Kabayla T. Daniel, PhD, CCN
    4.Soyanın Karanlık yüzü, slâyt gösterisi, Prof. Dr. Ahmet Aydın, www.beslenmebulteni.com
    5.Total Health Cookbook & Program, Dr. Joseph Mercola
    6.The Cholesterol Myths, Uffe Ravnskov, 75, 76 ve 77. sayfalar

    Makalenin tamamını okumak istemeyenler için en can alıcı bölümü yazıyorum:
    Soyalı gıdalarla ilgili olarak modern ülkelerdeki tüketicilere anlatılmayan gerçeklerden bir diğeri ise, onun bazı türlerinin Uzakdoğu’da seksüel isteklerin dizginlenmesi amacıyla dindar kesim tarafından daha çok tüketildiğidir. Çin’deki manastırlarda kesişler özellikle tofu denilen bir tür soya gıdasının tüketilme oranı arttıkça, şehvet duygularının daha kolay bastırılabildiğini fark etmişlerdir. Modern bilimin araştırmaları, bunu soya içerisinde bulunan bitkisel östrojenlerin (fito-östrojen) vücuttaki testosteron hormonunun seviyesini düşürmesine bağlamaktadır (3,4).

    Her üç sayfasından birinde bir soya protein izolatı içeren bir ürünün reklâmını bulunduran özellikle erkek okurları hedef alan Amerika’nın ünlü spor ve vücut geliştirme dergileri, eğer bu bilgiyi okurlarına duyuracak olsalardı, büyük ihtimalle o ürünlerin sahibi firmalardan aldıkları reklâm gelirlerini kurutarak dergiyi çökertirlerdi.

    Yetmediyse buyrun,bir de makalenin tamamını okuyun:

    Sağlıklı beslenme adına soya sütü içmeye, soya peyniri yemeye başlayanlar! Uzakdoğu’nun mucize besini soya fos çıktı. Gıda endüstrisinin yazdığı soya masalının detaylarını öğrenmek için okuyun!


    Daha sağlıklı yaşamak isteyenlere her gün yeni bir alternatif sunuluyor. Bir gün soya sütü moda oluyor, bir gün köpek balığı kıkırdağı. Birdenbire ortaya çıkan bu mucize gıdalar bazı yazarlar, gazeteler ve diyetisyenlerden büyük destek görüyor. Adeta kamuoyu oluşturuluyor. İnsanlar daha önce hiç tanımadıkları bu ürünleri gözü kapalı satın almaya başlıyor. Satışlar artıyor...

    Bu senaryo birçok “yeniyetme mucize” gıda için geçerli ama bugünkü konumuz soya. Serkan Yimsel’in Hayykitap’tan çıkan “Doğru Beslenmeyle İlgili Yanlış Bildiklerimiz” kitabının bir bölümü soyaya ayrılmış. Bakın Serkan Yimsel, “mucizevî gıda soya” için neler yazıyor:

    Soya endüstrisi nasıl ortaya çıktı?

    Son yıllarda diyet endüstrisinin, medyanın ve beslenme uzmanlarının ilgi odağı haline gelmiş olan besinler arasında soya ve soyalı gıdalar bulunmaktadır. Bu ilgi o kadar büyüktür ki artık “daha sağlıklı et alternatifi”, “alerjiye sebep olmayan mandıra ürünü”, “ucuz protein kaynağı”, “anne sütünden daha iyi bebek maması”, kısacası yüzyılın mucize besini soyadır! Bunun sonucu olarak piyasada kendine çıkar sağlamaya çalışan çok sayıda şirket, süpermarket tezgâhlarını soya sütü, soya protein tozları, soya peyniri, soya yağları, soya fıstıkları, taklit soya et, sucuk, sosis gibi şarküteri ürünleri ile doldurmaktadır. Soyalı besinler hakkında tarafsız bir görüşe sahip olabilmemiz için, önce bu büyük “soya pazarı”nın ortaya çıkış sebeplerini öğrenmeliyiz.

    Bilindiği gibi rafine ve işlenmiş yiyeceklerin üretilme oranı, özellikle 1950’li yıllardan sonra Amerika ve diğer modern Batılı ülkelerde korkunç bir hızla artış göstermiştir. Doğal hayvansal yağların raf ömrünün genellikle sınırlı olmasından dolayı rafinasyon ve hidrojenasyon metotları ile katılaştırılmış ve bozulma süreleri geciktirilmiş bitkisel yağların paket ve konserve gıdalarda kullanımı da aynı şekilde giderek yaygınlaşmıştır.

    Hiç şüphesiz hayvansal kaynaklı yağların kalp-damar hastalıklarıyla olan ilişkilerini öne süren araştırmalar (ki bu araştırmaların eksik yanları önceki bölümlerde ele alındı) bitkisel yağ endüstrisine ek destek sağlamıştır. Bu yağların arasında, toplam bitkisel yağ pazarının yüzde 75’inden fazlasını oluşturan soya yağı başı çekmektedir (1,2).

    Buna şaşmamak gerekir çünkü herhangi bir markete gittiğimizde raftan aldığımız bir paket gıdanın (hazır et suları, hazır pilavlar, hazır çorbalar, hazır salata sosları, paket cipsler, paket bisküviler, paket çikolatalar vs.) içerisinde soya yağını görmemek imkânsız gibidir. Hidrojenize soya yağlarının kullanımı o kadar yaygınlaştı ki artık endüstri, soya yağının çıkartılmasından sonra arta kalan büyük miktarlardaki atık üründen kurtulmanın yollarını arıyordu (3).

    İşte bu nedenle marketlerimizde birdenbire patlayıveren bu “soya pazarı”nın çıkış noktası, on binlerce yıldır keşfedilmemiş bir mucize besinin yeni keşfi değil, işlenmiş gıda endüstrisinin ürün fazlalıklarından daha ekonomik olarak kurtulma çabasıdır (3).

    Doğu’da soya

    Soya yağlarının işlenmiş/rafine besin endüstrisinde yaygın olarak kullanılmaya başlamasından sonra üretilen soyalı diğer yiyecek ve içecekler, başlangıçta özellikle iki grup tüketiciyi hedef alıyordu; et satın almaya gücü yetmeyenler ve vejetaryenler (3). Ancak yavaş yavaş eldeki artık soya malzemesi, bu iki grup alıcının tükettiğinden çok daha fazla bir duruma gelmeye başladı ve uzmanlar yeni pazar olanakları araştırmaya başladılar. Bunun en kolay yolu, halkın diğer kesimlerinin soyanın ne kadar sağlıklı olduğuna inandırılmasıydı. İşte bu nedenle üreticiler, para ile araştırmacılar ve doktorlar kiralayarak soya ile ilgili olumlu sağlık iddialarında bulunmaya başladılar (3). Bu iddiaların başlıca dayanağı, hiç şüphesiz kalp-damar hastalıklarının çok nadir görüldüğü Uzakdoğu ülkelerinde soya fasulyesi ve soyalı yiyeceklerin beş bin yıldan fazla bir zamandır oldukça sık olarak tüketildiği idi. Şimdi bu iddiaların gerçek yüzünü göreceğiz.

    Gerçekten de Uzakdoğu’da, özellikle eski Çin uygarlıklarında soyaya çok değer veriliyordu. Hatta Çin’de Chou hanedanlığı döneminde soya fasulyesi; çavdar, buğday, darı ve pirinç ile birlikte 5 kutsal tahıldan biri olarak anılıyordu (3,4). Evet, Çinliler soyayı kutsadılar, ancak yemediler! Çinli çiftçiler soya fasulyelerini genellikle topraklarını nadasa bıraktıkları dönemlerde ekerek kaybolan bazı bileşikleri toprağa kazandırmak için kullandılar (3,4).

    Araştırmaların gösterdiği kadarıyla rizobyum denilen bir bakteri türü soya fasulyeleriyle ortak yaşamayı seviyordu ve bu bakteri havadaki azotu toprağa biriktiriyordu. Bir önceki mahsul topraktaki azotu tükettiği için Çinli çiftçiler soya fasulyeleri ekerek tarlalarının yeniden azot tutabilmesini sağlıyorlardı (3,4).

    Soya fasulyelerinin bir azot toplayıcı görevinden, bir besin haline geçişi, sadece son 2,000 yıl içerisinde bazı fermantasyon tekniklerinin gelişmesinden sonra gerçekleşmiştir (3,4). Yani soyanın beş bin yıldan fazla bir süredir tüketildiği iddiası doğru değildir. Avcılık toplayıcılıktan tarıma ilk geçiş yapan ülkeler olarak bilinen Uzakdoğu ülkelerinin yaklaşık on bin yıllık tarım geçmişlerinin büyük bir bölümünde soya fasulyesini besin olarak tüketmemelerinin nedeni, kişisel tecrübelerine dayanıyordu. Yenildiğinde çok fazla sindirim problemlerine, gaz oluşumuna ve rahatsız edici göbek şişkinliğine yol açan bu tecrübeleri daha sonra modern bilim, tripsin protein enziminin işlevini azaltan toksinlere bağlayacaktı (3,4).

    Son iki bin sene içerisinde ise soya Uzakdoğu’da ancak fermente edildikten sonra tüketildi. Fermantasyon uygulanan soyalı gıdalar da (zaten etin bol olduğu dönemlerde bu gıdalar soya fasulyesi yerine et kullanılarak yapılıyordu) mizo, soya sosu, tofu ve tempeh gibi birkaç çeşit gıdadan ibaretti. Yani Çinliler, Koreliler, Vietnamlılar ve Japonlar bizlerin sandığı gibi hiçbir zaman soyadan yapılan peynirler, soyalı tatlılar, soya sütleri ya da taklit soya şarküteri etleri tüketmediler.

    Tükettikleri fermente soya gıdaları da iddia edildiği gibi diyetlerinin çok büyük bir oranını oluşturmuyordu. Öyle ki 1977’de yapılan bir araştırmaya göre Çin’de halkın yediği soya, toplam diyetlerinin ancak yüzde 1,5’ine tekabül etmekteydi. Hâlbuki domuz etinin toplam diyetlerindeki oranı yüzde 65’ler seviyesindeydi (3,4). Yine Çin ve Japonya’da yapılan diğer araştırmalarda görüldüğü üzere erişkin bir bireyin bir günde tükettiği soya miktarı 1 çorba kaşığını geçmemektedir. Hâlbuki Amerikan hükümetinin kalp-damar hastalıklarından korunmak için halka tavsiye ettiği günlük en az yenilmesi gereken soya miktarı bunun neredeyse 3 mislidir (3,4).

    Soyalı gıdalarla ilgili olarak modern ülkelerdeki tüketicilere anlatılmayan gerçeklerden bir diğeri ise, onun bazı türlerinin Uzakdoğu’da seksüel isteklerin dizginlenmesi amacıyla dindar kesim tarafından daha çok tüketildiğidir. Çin’deki manastırlarda kesişler özellikle tofu denilen bir tür soya gıdasının tüketilme oranı arttıkça, şehvet duygularının daha kolay bastırılabildiğini fark etmişlerdir. Modern bilimin araştırmaları, bunu soya içerisinde bulunan bitkisel östrojenlerin (fito-östrojen) vücuttaki testosteron hormonunun seviyesini düşürmesine bağlamaktadır (3,4).

    Her üç sayfasından birinde bir soya protein izolatı içeren bir ürünün reklâmını bulunduran özellikle erkek okurları hedef alan Amerika’nın ünlü spor ve vücut geliştirme dergileri, eğer bu bilgiyi okurlarına duyuracak olsalardı, büyük ihtimalle o ürünlerin sahibi firmalardan aldıkları reklâm gelirlerini kurutarak dergiyi çökertirlerdi.

    Eğer batılı ülkelerde iddia edildiği gibi soya, Çin ve Japonya gibi Uzakdoğu ülkelerinin diyetinin belirgin bir bölümünü oluşturmuyor ise, acaba onları kalp-damar hastalıklarından ya da bazı tür kanserlerden koruyan faktörler nelerdi? Çevreci bir bilim adamı ve beslenme uzmanı olan Doktor Joseph Mercola, “Total Health Cookbook & Program” isimli kitabında, bu ülkelerde kronik hastalıkların daha az görülmesinin nedeninin soyaya değil, yüksek oranlarda sebze ve meyve tüketilmesine, hazır yiyeceklerin hemen hiç bulunmayışına ve diyetlerinde omega–3 yağları ile omega–6 yağları arasında daha doğru bir oran sağlanmasına bağlı olduğunu savunmaktadır (5).

    Dr. Uffe Ravnskov ise kitabında, Dr. Michael Marmot’un araştırmalarını örnek vererek özellikle Japonları kalp-damar hastalıklarından koruyan ve diyetten tamamen bağımsız başka faktörlerden bahsetmektedir (6). Bu faktörlerden birisi, geleneksel ve sosyo-kültürel bağlardır. Öyle ki Dr. Marmot’a göre aile bağları çok sağlam olan, örf ve adetlerine sahip çıkan ve bireysellikten çok grup aktivitelerine önem veren Japonya halkı; sosyal, coğrafi ve maddi bağımsızlık derdine düşmüş ve bireysel bir yaşam süren Amerikan halkına göre çok daha az stres yaşamakta, dolayısıyla kronik hastalıkların riski azalmaktadır. Dr. Marmot’un belirttiği bu faktörler, ülkemiz dâhil gelişmekte olan diğer bütün ülkelerin Batılı devletlerin yaşam tarzlarını örnek almaya başlamadan önce geleneklerine sahip çıkmayı unutmamaları için bir uyarı değil midir?

    Referanslar:

    1.http://www.mercola.com/2004/apr/21/soy_health.htm
    2.http://www.mercola.com/2001/aug/1/oil.htm
    3.The Hole Soy Story, Kabayla T. Daniel, PhD, CCN
    4.Soyanın Karanlık yüzü, slâyt gösterisi, Prof. Dr. Ahmet Aydın, www.beslenmebulteni.com
    5.Total Health Cookbook & Program, Dr. Joseph Mercola
    6.The Cholesterol Myths, Uffe Ravnskov, 75, 76 ve 77. sayfalar

    Serkan Yimsel’in “Doğru Beslenmeyle İlgili Yanlış Bildiklerimiz” kitabından alıntıdır.

    LAYN'ın notu:Halen tartışmak isteyen varsa soya hakkında başka bilgilerim ve delillerim de bulunmakta,yazarım,paylaşırım.Kısaca geçmem gerekirse bunlar da soyanın amino asit profilinin eksik olduğu ve vücut tarafından bu kısıtlı proteinlerin de kullanılamadığı ve soyanın bb için hiçbir faydası bulunmadığı üzerine.

    Saygılar,sevgiler!
     
    Alper19891, Reddie, bonatschi ve diğer 1 kişi bunu beğendiniz.
  6. tLg
    Offline

    tLg Yeni Üye

    Katılım:
    3 Ocak 2008
    Mesajlar:
    202
    Beğenileri:
    66
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    tLg
    boyle bı ıdda varsa neden uzerıne gıdıyorsunuzkı yemeyın olsun bıtsın erkeklıgınız vucudunuzdan dahamı onemlı
     
  7. Layn
    Offline

    Layn Yeni Üye

    Katılım:
    12 Eylül 2007
    Mesajlar:
    72
    Beğenileri:
    31
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    Bodrum
    bence bu makale anasayfada yayınlanması gereken bir makale.forum yöneticileri bilir...
     
  8. murad1
    Offline

    murad1 Üye

    Katılım:
    1 Mart 2010
    Mesajlar:
    206
    Beğenileri:
    16
    Ödül Puanları:
    0
    Bana da bir akrabam söyledi. Her gün yiyorum ama keşke erkekliğimi öldürse çok yaramazlık yapıyorum. Kaç senede öldürüyormuş ?

    Mesajınız otomatık olarak birleştirilmiştir---------- mesajın eklendiği saat 18:59 ---------- ilk mesajın gönderildiği saat 18:56 ----------

    Şimdi baktım, bende diyorum neden bu kadar hacim aldım.


    100 gr

    soya fasulyesinin besin değeri ;
    Protein : 39 gr
    Yağ : 20 gr
    Karbonhidrat : 30 gr
    Kalsiyum : 277 mg
    Demir : 15 mg
     
  9. heldic
    Offline

    heldic forum Kurdu

    Katılım:
    23 Mayıs 2010
    Mesajlar:
    1.606
    Beğenileri:
    1.118
    Ödül Puanları:
    123
    Yer:
    izmir
    Soyanın dünya çapında mucize bir sağlık besini olarak tanıtılmasının arkasında yatan asıl neden, hazır gıda endüstrisinin gelirlerine gelir katma çabasıdır. Çünkü bu endüstrinin paketlemeye ve uzun süreli muhafazaya en elverişli yağları, soya yağlarıdır.

    İddiaların aksine soya Uzakdoğu’daki ömrünün çoğunluğunda bir besin maddesi olmaktan çok, diğer bitki türlerinin veriminin arttırılması için kullanıldı. Soyanın Uzakdoğu’da gıda olarak tüketilen türevleri ise, Batılı devletlerdeki türevlerinden çok farklı olarak yavaş ve uzun süreli fermantasyon teknikleri yardımıyla üretilen türevleriydi.

    Soya bitkisi, doğada kendisini savunma sistemleri en çok gelişmiş bitkiler arasındadır. Bu nedenle soya içeren birçok besin, günümüz modern gıda üretim yöntemlerinin ya da evde pişirme uygulamalarının kolay kolay yok edemediği anti-gıda faktörleri ve toksinler içerir.

    Soyalı gıdalar, ayrıca içerdikleri yüksek orandaki ağır metaller ve hormon taklidi yapılar nedeniyle özellikle bebekler ve gelişme çağındaki çocuklar için önemli risk faktörleri taşımaktadır.

    Soya ve kanser tedavisi ile ilgili araştırmalar, çelişkili sonuçlar vermektedir. O nedenle bu sonuçlara bakılarak “soyalı gıdalar kanserleri yavaşlatır ya da engel olur!” yorumlarını çıkartmak için henüz çok erkendir.

    Soya bitkisi, genetik teknolojisinin henüz insan ve tabiat üzerindeki etkileri kesin olarak bilinmeyen gen aktarma işlemlerini en sık uyguladığı üç gıdadan birisidir. Ayrıca özellikle yurtdışından ithal edilen soyalı gıdaların GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) içerme olasılığı oldukça yüksektir.

    Yararlanılan kaynaklar

    http://www.mercola.com/2004/apr/21/soy_health.htm
    http://www.mercola.com/2001/aug/1/oil.htm
    The Hole Soy Story, Kabayla T. Daniel, PhD, CCN
    Soyanın Karanlık yüzü, slâyt gösterisi, Prof. Dr. Ahmet Aydın, www.beslenmebulteni.com
    Total Health Cookbook & Program, Dr. Joseph Mercola
    The Cholesterol Myths, Uffe Ravnskov, 75, 76 ve 77. sayfalar
    Nourishing Traditions, Mary Enig PhD ve Sally Fallon
    Kanser ve Beslenme, Prof. Dr. Ahmet Aydın, www.beslenmebulteni.com
    Sans Soy! The Truth about Soy and the Human Body, Paul Chek, www.ptonthenet.com
    A.B.D’de sindirim sistemi hastalıkları, http://www.lef.org/protocols/prtcls-txt/t-prtcl-044.html
    http://www.mercola.com/article/soy/avoid_soy.htm
    Essentials of Human Physiology, 2nd Edition, Phillip Sheeler
    Soya ve genetik mühendisliği, http://www.mercola.com/2005/apr/6/gm_foods.htm
    Sırada Genetik Tufan mı Var? Fatih Uğur, Ayse Adlı, http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=16914
    Organik Tarım Üzerine Bir Makale, http://melbourne.indymedia.org/news/2005/06/92739.php
    Yüzyılın En Büyük Felaketi: GDO, Levent Gürsel Alev ile söyleşi, www.buğday.org
    Farmers of Forty Centuries, F.H. King,
    Jeffrey M. Smith, Why and How Genetic Engineering is Unsafe, www.wellbeingjournal.com
    Reklamlar ve Tıbbi Etik, Dr. Bülent Savran, http://www.ttb.org.tr/TD68/5.html
    Bebeklere GDO’lu Ürünler Yedirmeyelim, www.buğday.org
    http://www.insanbilimleri.com/file.php?file=/5/2005_Cilt_1_Sayi_1/Turkiyede_Soya_Fasulyesi.pdf
    Doğa Tahribatının “Akılcı” nedeni, “Verimlilik”, yazan Şahin Artan, http://www.ins.itu.edu.tr/cevre/personel/talinli/dersler/doga.htm
     
  10. hakanarif
    Offline

    hakanarif Üye

    Katılım:
    25 Haziran 2007
    Mesajlar:
    8
    Beğenileri:
    0
    Ödül Puanları:
    0
    östrejen hormonu artırıyorsa

    östrejen hormonu artırıyorsa böylece erkek hormonu testosterol baskılıyorsa
    çin rahipleri kullanıyorsa acaba bu rahipler erkek mi yoksa kadın mı?
    bu araştırmayı birde böyle yapsınlar
     
  11. Cidade de Deus
    Offline

    Cidade de Deus Üye

    Katılım:
    28 Nisan 2010
    Mesajlar:
    3.510
    Beğenileri:
    1.717
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    İstanbul
    sporla testesteron artıyor dengeler :p

    Soya fasulyesinin sağlığa faydaları Son yirmi yıldır, araştırmacılar, soya proteinin, özellikle de her gün soya proteini alan kişiler üzerindeki faydalarını izlemekte ve belgelemektedir.

    Soya proteinin yararları, kolesterol seviyesinin düşmesi; menopoz semptomlarının azalması; kanser, kalp krizi ve osteoporoz gibi birçok kronik rahatsızlığa ilişkin riskin azalmasını içermektedir.

    Kolesterol ve Kalp Hastalıkları

    Son birkaç yıldır yürütülen araştırmalar, soya proteinin hipokolesterolemik (kolesterol düşürücü) olduğunu göstermiştir. Birçok araştırmada, beslenmeye soya proteinin de dahil edilmesinin veya hayvansal protein yerine soya proteinini almanın kandaki kolesterol miktarını düşürdüğü tespit edilmiştir. Bu kolesterol düşürücü etkiyi sağlayan, soya fasulyelerinde bulunan bir fitokimyasal sınıfı olan "izoflavon"dur. Doğal olarak meydana gelen çok miktarda izoflavon içeren soya proteinli içecekler; yağ oranı düşük, kalp için sağlıklı gıdalar tüketmelerine rağmen kolesterol seviyeleri yüksek olan hastalarda toplam kolesterol ve "kötü kolesterol" denilen LDL kolesterolünü düşürür. Bazı araştırmalar sonucunda, bazı maddelere karşı yalnızca küçük etkiler görülürken, soya proteini alındığında kolesterolde çok büyük biz azalma olduğu bildirilmiştir.

    Birçok araştırma, soya fasulyesinin kolesterol düşürücü etkisini, koroner kalp hastalığına karşı bir silah olarak desteklemektedir. Beslenmelerinin ana unsuru olarak soya tüketen toplumlarda, koroner kalp hastalığı oranı daha düşüktür. Bu bulgular, özellikle kolesterol seviyesi yüksek olan ve/veya kalp hastalığı hikayesi olan hastalar için iyi haberdir. Anderson'a göre, kolesterol değerindeki her %1'lik düşüş, koroner kalp riskinin %2 ila 3 oranında azalması anlamına gelmektedir. Farklı araştırmalarda elde edilen sonuçlar esasında, günde 20 ila 50 gram izole edilmiş soya proteini alınmasının, kalp hastalığı riskini %20 ile 30 oranında azalttığı varsayımına ulaşabilir. Araştırmalar, soya proteininin, koroner hastalığa sebebiyet veren en önemli faktörlerden biri olan kan kolesterolünü kontrol altında tutma konusunda oynayabileceği olumlu role işaret etmeye devam etmektedir. Ancak bütün bu güçlü kanıtlara rağmen, soya, koroner hastalıkların bir numaralı ölüm sebebi olduğu Batı'da, insanların tükettiği gıdaların hala çok küçük bir kısmını oluşturmaktadır.

    Kanser

    Lee ve meslektaşları, bulgularında, soya tüketimi ve belirli kanser tipleri arasındaki önemli bir bağlantıya işaret etmişlerdir. Soya esaslı bir beslenme tarzı olan Asyalı kadınların göğüs kanserine yakalanma oranının Batılı kadınlara göre düşük olduğu bilinmektedir. Daidzein ve genistein soya fasulyesinde bulunan iki primer isoflavondur. Bu bileşikler, göğüs, akciğer, kolon, rektum, mide ve prostat dahil sayısız kanser tipine yakalanma riskini azaltabilir. Daidzein'in genistein'den daha biyoyararlı olduğu görülürken, soya fasulyesi isoflavonlarının kanseri önleyici etkileri hakkında yapılan birçok araştırmada genistein üzerinde yoğunlaşılmıştır. Genistein'in kanseri farklı birçok şekilde önlediği düşünülmektedir: kanser yapıcı enzimleri engelleyerek, hormonların vücuttaki aktivitesini bloke ederek ve hatta tümörlerin besleyici maddeleri ve oksijeni aldığı prosese müdahale ederek.

    Genistein, soyada, yoncada ve diğer birkaç yeşil bitkide bulunur; ancak tüketicilerin genisteini beslenmelerine dahil etmeleri için izleyecekleri en pratik yol, soya esaslı gıdaları tüketmektir. İzoflavon içerdiği sürece, soyanın her çeşidinin -soya sütü, tofu, tempeh, bitkisel protein veya doğal soya fasulyeleri- kanser önleyici etkileri olabilir.

    Menopoz Semptomları ve Osteoporoz

    Yumurtalıkların ürettiği östrojen hormonu, bir kadının üreme sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışması için gerekli olan en önemli unsurdur. Östrojen üretiminin düşmesi menopoza işaret edebilir ve bu durumda birçok semptom ortaya çıkabilir. Bu semptomların biri, gece terlemeleri ve sıcak basmasına sebep olan, vücut ısısının ayarlanmasında karşılaşılan zorluklardır. Araştırmalar, soya izoflavonu tüketiminin menopozal kadınlarda sıcak basması sıklığını ve yoğunluğunu azalttığını göstermektedir. Menopoz semptomları, soya fasulyelerindeki fitoöstrojenik faktörler sayesinde hafiflemektedir. Ayrıca Cassidy, soya tüketen kadınların adet dönemlerinde belirgin değişiklikler tespit etmiştir; kadınların hormon seviyeleri değişmiş ve adet dönemleri uzamıştır.

    Osteoporoz, kemiklerin, kalsiyum ve başka minerallerin yokluğu nedeniyle aşırı derecede gözenekli ve kırılgan hale gelmesine sebep olur. Dinmez ağrılar, boy kaybı ve kemik kırılmaları görülene kadar semptomsuz gelişir. Soya, osteoporozun önlenmesi ve tedavisinde yardımcı olabilir. Kalsiyum tuzuyla yapılan katkılı soya sütü iyi bir kalsiyum kaynağıdır. Soya, kalsiyumla birlikte, vücut tarafından kolayca emilir.

    Soya, kemik sağlığının korunmasında başka roller de oynayabilir. Yalnızca soya fasulyesinde ve soyadan yapılan gıdalarda anlamlı miktarda bulunan izoflavonlar -daidzein ve genistein-, doğrudan kemik rezorpsiyonunu engelleyebilir. Erdman ve Potter tarafından yakın tarihte yürütülen bir araştırmada, her gün 40 gram izole edilmiş soya proteini tüketilen 6 ayın sonunda, belkemiğinin mineral içeriğinin ve yoğunluğunun belirgin bir şekilde arttığı tespit edilmiştir.

    Soyanın Diğer Yararları

    Bugün piyasada farklı tat ve dokuda birçok soya ürünü bulunmaktadır ve bunlarla yağ oranı düşük ve dengeli bir beslenme tarzı geliştirilebilir. Bu soya esaslı gıda maddeleri, konsantre formda yüksek kaliteli protein sağlayarak kilonun kontrol edilmesine yardımcı olabilir ve özel olarak tasarlanmış düşük kalorili/besleyici madde açısından zengin olan yemeye hazır yemeklerde bulunabilir.

    Bugünlerde, soya fasulyesinin safra taşı, yaşlanma, Alzheimer ve AIDS gibi birçok konudaki olası faydalarını değerlendirmek için başka araştırmalar da yürütülmektedir. Araştırmacılar, beslenmelerinde soyaya önemli ölçüde yer veren vejetaryenlerin safra taşı hastalığına yakalanma riskinin, et yiyenlerin yarısına eşit olduğunu tespit etmiştir.

    Nebraska Üniversitesi araştırmacıları, antioksidan açısından zengin olan soyanın, yaşlanma ve yaşlanmaya bağlı hastalıkların sorumlusu olduğu düşünülen serbest radikallerin sebep olduğu zararları önleyebileceğini tespit etmişlerdir. Alabama Üniversitesi araştırmacıları ise, soya esaslı beslenmenin, yaşlı hayvanlarda Alzheimer hastalığına benzer hafıza bozukluklarını hafifletip hafifletemeyeceği üzerinde çalışmaktadırlar. Alzheimer hastalığı, özellikle de menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda, östrojen yetmezliğinden kaynaklanıyor olabilir ve bu hastalık, 50 yaşın üzerindeki Amerikalıların %10'u üzerinde etkilidir.

    CyberChemics Inc., Huntsville, AL araştırmacıları ise, soya fasulyesindeki andojen HIV-1 peptidaz inhibitörlerini tanımlamak ve karakterize etmek için çalışmaktadır. Araştırmacılar, başlangıç olarak, soya fasulyesinde bulunan bir molekülün, anahtar bir enzimin AIDS virüsünü yaymasını önlediğini keşfetmişlerdir.

    Türkiye'de yetişen , genleri ile oynanmamış yerli tohumdan Soyalı Ürünler üreten Everfresh'in katkıları ile hazırlanmıştır.
    Kaynak: Dr. Mian N. Riaz, Gıda Proteini Araştırma ve Geliştirme Merkezi, Texas A&M University, College Station, Texas.
     
    Son düzenleme: 2 Mayıs 2011
  12. CoopUq
    Offline

    CoopUq Üye

    Katılım:
    29 Ekim 2010
    Mesajlar:
    24
    Beğenileri:
    2
    Ödül Puanları:
    0
    Böyle birşey varmı gerçekten ?
    ben 2 haftadır kullanıyorum herhangi bir sorun olmadı ama gümbürtüye gitmeyelim :D
     
  13. heldic
    Offline

    heldic forum Kurdu

    Katılım:
    23 Mayıs 2010
    Mesajlar:
    1.606
    Beğenileri:
    1.118
    Ödül Puanları:
    123
    Yer:
    izmir
    petrol icsen yarin birsey olmaz hollanda ordusu askerler arasinda escinsellik egilimi oldugu icin soyayi yasaklamis
     
  14. ercan gürgöze
    Offline

    ercan gürgöze Üye

    Katılım:
    3 Mart 2011
    Mesajlar:
    2.027
    Beğenileri:
    1.332
    Ödül Puanları:
    123
    besinlerin çoğunda ,özellikle mayalanan ,fermante olan türlerde "ostrojen "hormonu bulunabilir ...örneğin "bira " için de aynı şeyler söylenir...

    ancak, burda asıl önemli olan şey bizim batıda kullanılan soyanın hangi türü olduğu ,yani "gdo" konusu...

    ayrıca , ostrojen hormonu birçok hastalık konsunda koruyucu olduğu da gayet iyi bilinen bir olay..."kalp krizi, damar sertliği, inme vb" için olumlu tetiklemeler yapmakta...

    bence , bitkisel ve hayvansal ürünlerde esas olan "hangi kimyasal zehirli atıkların " bünyemize girdiği , yoksa hormonal olaylar fazla zararlı olmayan şeyler...örneğin siseme giren "böcek ilaçları, gübre kimyasaları vb" ...((
     
    Danny Boy bunu beğendi.
  15. heldic
    Offline

    heldic forum Kurdu

    Katılım:
    23 Mayıs 2010
    Mesajlar:
    1.606
    Beğenileri:
    1.118
    Ödül Puanları:
    123
    Yer:
    izmir
    fareler uzerinde yapilan deneyde soya verilen erkek farelerde kalp krizi gorulme olasiligi artiyor disilerde bir sorun yok cunku disiler ostrojene karsi daha alisiklar

    Ostrojen ayni zamanda yaglanmaya sebeb olmuyormuydu
     
  16. Danny Boy
    Offline

    Danny Boy Yeni Üye

    Katılım:
    1 Temmuz 2010
    Mesajlar:
    3.251
    Beğenileri:
    8.716
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    Medical Laboratory Technician-Public Relations Spe
    Yer:
    İstanbul-Скопје-Београ&#1076
    bencede daha onemı olan konu gdo ve kımyasal zehırler

    ben vegan oldugum ıcın yıyorum bı sorunda yok

    bu soya konusu hep ıkı goruste kalcak ısteyen bırıne ınancak

    ben eger gdo suz ve organıkse yenmesıne karsı degılım

    ben tum yedıklerımde oldugu gıbı soyayıda organık olarak alıyorum ve memnunum

    bu soyanın estrojenı yaglandrır olayıda bence sacma . deca ıle uzun ester testo ıle %8 altı yag oranına ulasan sporcular var bu soya o estrojenın yanında fasa fıso :) onemlı olan dıyet ve kalorı mıktarı :)
     
    Son düzenleme: 9 Kasım 2011
    themertyildiz bunu beğendi.
  17. heldic
    Offline

    heldic forum Kurdu

    Katılım:
    23 Mayıs 2010
    Mesajlar:
    1.606
    Beğenileri:
    1.118
    Ödül Puanları:
    123
    Yer:
    izmir
    organigini nerden bulabiliyorsunuz soya cinden gelmekte ve yuzde 99 u gdo lu

    sigara icip ben iciyorum birsey olmadi da diyebiliriz :) plastik yesen bile yarin birsey olmaz o zaman plastik zararsizmi duz mantik
     
    jackmaldow bunu beğendi.
  18. ercan gürgöze
    Offline

    ercan gürgöze Üye

    Katılım:
    3 Mart 2011
    Mesajlar:
    2.027
    Beğenileri:
    1.332
    Ödül Puanları:
    123
    sanırım, heldic kafayı vejeteryanlara takmış...)


    ama, yanılmakta...) zira, et endüstrisi tarım endüstrisinden 10 kat daha hileli ve tehliklei manevralar yapar...ve özellikle , hayvanın ne durumda olduğunu ,hangi hastalık ,kanser türleri ,gdo atıkları taşıdığını dahi bilemezsiniz (tabi ki kendiniz yetiştirmediğiniz taktirde) ...


    vejeteryan olmadığım halde , vejeteryan olmayı korumak zorundayım, zira doğru olan şey ve bu konuda etik olmak gerekir..

    bugün dünyada milyonlarca kişi , özellikle zengin batı dünyasında "et = ceset " yemekten :

    -gut
    -damar tıkanıklıkları
    -ürik asit
    -kolon kanserleri
    -bulaşıcı hastalıklar
    -skorpit
    -tansiyon
    vb ile boğuşmakta...

    örneğin , yakutistan ,doğu sibirya "çiğ geyik eti "yedikleri halde "dişler "dökülür (c-vitamini ,kalsiyum eksikliği vb )....

    insanoğlunun başının 2 belası gida konuusnda mevcuttur:

    -et (protein ve katı ihayvansal yağ fazlası)
    -şeker

    bugünkü sedanter yaşama biçiminde en doğru çözüm:

    -sebze
    -pirinç
    -balık

    beslenme türünde yatıyor...okinawa da bu sayede ortalam 100 yaş civarı...meyva bu gruba dahil değil...
     
    themertyildiz ve Danny Boy bunu beğendi.
  19. heldic
    Offline

    heldic forum Kurdu

    Katılım:
    23 Mayıs 2010
    Mesajlar:
    1.606
    Beğenileri:
    1.118
    Ödül Puanları:
    123
    Yer:
    izmir
    -gut
    -damar tıkanıklıkları
    -ürik asit
    -kolon kanserleri
    -bulaşıcı hastalıklar
    -skorpit -tansiyon
    vb ile boğuşmakta...

    Vejeteryanlara neden takayim et fabrikammi var kasapmiyim ben :)

    kanser ne zaman artisa gecti sanayi devriminden sonra noldu seker fabrikalari cogaldi

    -gut
    -damar tıkanıklıkları
    -ürik asit
    -kolon kanserleri
    -bulaşıcı hastalıklar
    -skorpit -tansiyon
    vb ile boğuşmakta...

    Bu hastaliklarin hepsinin sebebi metobolik sendromdur nedenide insulin direncine sebeb olan karbonhidratlardir

    Gut urik asit yukseligine sebeb olan fruktoz dur yani meyve ve sebzelerdeki seker bizim tip kitaplarimiza girmesi yillar alcak

    Damar tikanikliklarinin sebebi hayvansal yaglar degil aycicek misir soya kalone gibi gdo lu sicak presten gecmis olan yaglar ve sekerler yani karbonhidratlardir

    Skorpit cvitamini eksikligidir sizden fazla cvitamini aldigimizi soyleyebilirim yada en azindan vucudumuzun ihtiyacini kat kat aliyoruz cunku tum yemeklerimizde yesil salata var yesil yapraklilar vitamin ve mineral deposudur tahillarda cvitamini olmaz cunku isiya dayaniksizdir


    1 hafta dusuk karbonhidrat ile beslendiginiz zaman bobreklerdeki fazla su atilcaktir tansiyonunuz en az 2 puan dusecektir denemesi kolay buda bu hastaligida curutur


    Kolon kanserine geldik eger et kolon kanseri yapsaydi bizle ayni metobolizmaya sahip olan cita aslan kaplan gibi etcil hayvanlarin hepsi kolon kanserinden ve gut dan olmesi gerekirdi ve obez olmalari lazimdi

    Neden dogadaki canlilar obez olmuyor neden massai aborjin eskimo gibi yuksek yag tuketen toplumlarda beyaz adamin hastaliklari yok ve yeraltindan cikan disleride sapa saglam yillar gecmesine ragmen

    Dis curumesine sebeb olan karbonhidratlarin agizda bakteri olusturmasi ve tukurukteki minerallerle o bakterilerin tartara donusmesi ve disi kaybetmemiz

    ayriyeten bugday arpa gibi tahillarin kepekleri mineral emilimini azaltmaktadirlar

    Mesajınız otomatık olarak birleştirilmiştir---------- mesajın eklendiği saat 09:17 ---------- ilk mesajın gönderildiği saat 09:13 ----------

    www.beslenmebulteni.com/bes/index.p...m-guta-sebep-olur&catid=77:obezite&Itemid=420


    Gutun sebebini yukarda okuyabilirsiniz


    Hipoglisemi alzheimer parkinson epilepsi gibi hastaliklari ilac kullanmadan sadece ketojenik diyetlerle tedavisi var buda insan metobolizmasinin ne kadar ketojen oldugunu gosterir

    Ayriyeten anne sutune bakin ketojeniktir yuzde 60 i yagdir ve buyuk bir miktarida kolestroldur

    Duz mantiga gore anne bebegini hasta etmek icin sut vermektedir bu mantiga gore insan soyunun bitmis olmasi gerekirdi ama sut icmeyen bebeklerin hayat boyu hasta ve sakat olduklarini gozlemlemekteyiz
     
  20. uykusuzburak
    Offline

    uykusuzburak Üye

    Katılım:
    25 Nisan 2006
    Mesajlar:
    850
    Beğenileri:
    875
    Ödül Puanları:
    103
    Cinsiyet:
    Bay
    Meslek:
    turizm
    yaklaşık 2 yıl soya proteini kullandım daha sonra buna benzer bi yazı okuduğumda bırakmaya karar vermiştim. ama 20 yıldır bu sporla uğraşan antrenörümden altığım telkinler doğrultusunda fikrim değişti ve hala kullanmaya devam ediyorum. soya proteini östrojen oranını arttırır bu doğrudur. fakat bu oran sizi kadınlaştırıcak düzeyde kesinlikle değildir. tam tersi vucut hormon seviyesini dengelemek için testesteron üretimini arttırıcaktır. ayrıca soya proteini yavaş sindirildiğinden ara öğünlerde kullanıldığında vucudu uzun süreli besler. şunuda belirtmekte yarar var ben günde 15-20gram dan fazla soya proteini almamaya özen gösteriyorum. yani azı karar, çoğu zarar mantığı.
     
    ispirli bunu beğendi.

Sayfayı Paylaş