bugun mıllıyet.com saglık kosesınde okudugum bır yazıyı aktarmak ıstedım
Besin değeri yüksek bir yiyecek aynı zamanda sağlık riskleri de içerebilir. Bu paradoks sağlık profesyonelleri için olduğu kadar tüketiciler için de bir kafa karışıklığı ve endişe nedenidir.
Yağlı balık mı yemeli, yağsız mı?
Balık riskli mi, faydalı mı?
Hamileler balık yemeli mi?
Bu soruları çok sık duyuyorum. Bu konuya evet veya hayır diye cevap vermek mümkün değil şöyle açıklayayım:
Bazı deniz ürünleri (istiridye, deniz tarağı, midye gibi) protein ve selenyum açısından iyi kaynaklardır ancak çiğ yendiklerinde mikrobiyolojik kirlilik riski taşıyabilirler. Örneğin sıcak sularda bulunan küçük ton, büyük tondan daha az metil cıva içerir, ama büyük ton omega 3 yağ asitleri açısından daha zengindir. Bu fark bazı tüketicileri ilgilendirmese de metil cıvaya maruz kalma konusunda en fazla risk altında olanların (örneğin hamile veya emziren kadınların) balık seçerken dikkat etmesi gerekir
Yağsız deniz ürünlerinin birçok besinsel faydası olsa da sadece “yağlı” deniz ürünlerinde önemli miktarda omega 3 yağ asitleri bulunur (somon gibi). Tüketicilere yıllardır yağsız et, tavuk ve balık tercih etmeleri ve “yağlı” çeşitlerden kaçınmaları tavsiye edildiği için bu konuda kafalar karışıktır. Balık yağlı mı daha iyi yağsız mı diye? Eğer omega -3 yağ asitleri açısından iyi bir kaynak olan balıkların yağlı bölgelerini çıkarırsanız amaçlanan faydalardan daha az yararlanırsınız. En doğrusu hem yağlı hem yağsız deniz ürününü bir arada tüketmek ve bir denge sağlamaktır.
Toplum genelinde deniz ürünlerinin faydası kabul görmüş ve yerleşmiş bir bilgidir ve düzenli tüketimi arzu edilen bir durumdur. Ancak hamile ve emziren kadınlarla küçük çocuklar, deniz ürünü tüketiminden hem risk hem fayda açısından en çok etkilenen gruplardır. Fetüs, bebek veya küçük bir çocuk, metil cıvaya maruz kalmanın getirdiği risklere karşı diğer gruplardan daha duyarlıdır. Aynı zamanda bu gruplar omega 3 yağ asitlerinden de en çok faydalanırlar.
Yağlı süt mü içelim yağsız mı?
Çocuklar az yağlı süt içebilir mi?
Yağsız sütün besin değeri azalır mı?
Benzer şekilde yetişkin tüketicilere doymuş yağ alımlarını en aza indirgemeleri ve aynı zamanda da sütün içindeki diğer besin maddelerinden faydalanmaları için yağsız veya az yağlı süt tüketmeleri önerilir. 1 -2 yaş arasındaki çocuklara tam yağlı süt verilmesi önerilir çünkü süt içindeki yağlar çocuğun gelişimi için gereklidir. 2 yaşından sonra az yağlı süt tercih edilebilir.
Kuru baklagil ve tam tahıl tüketimi ne kadar olmalı, fazlası zarar verir mi?
Bu ürünlerin tüketimi bütün aileye tavsiye edilir. Ancak birçok faydalı besin maddesi içeren bu yiyeceklerin aşırı tüketimi aynı zamanda çinko ve kalsiyumun emilimini de azaltabilir Çocukların çok miktarda tükettiği takdirde gelişimleri etkilenebilir. Bu besinleri, C vitamini içeren besinler ve hayvansal protein ile desteklemek daha doğru olur.
Hamile bir anne, üç yaşında bir çocuk, fazla kilolu bir baba ve bir büyük annenin yer aldığı kalp hastalığı geçmişi olan bir aile düşünelim.
Hamile anne ve üç yaşındaki küçük çocuk için omega-3 yağ asitlerinin bulunduğu deniz ürünleri tüketimi çok önemli. Ancak seçilen deniz ürününde yüksek miktarda metil cıva varsa en fazla risk altında olanlar da onlar. Diğer taraftan baba ve büyükanne yüksek miktarda yağ içeren et çeşitleri yerine deniz ürünleri yiyerek fayda sağlar.
Bu durumda en önemli nokta dengeyi sağlamak hiçbir besini tamamen beslenmeden çıkarmamak veya tam tersi sürekli, aynı besine yönelmemek lazım. Böyle bir aile için haftada 2 kez balık, 1 kez kuru baklagil, 2 kez yağsız kırmızı et 1 veya 2 kez tavuk tüketimi uygun olacaktır. Hamile kadınlar için haftada 2 kez 180 gr balık tüketimi yeterli olmaktadır.
Maden suyu ne kadar içilmeli? İçindeki mineraller ne kadar doğal?
Maden suları doğal olarak minerallerden zengindir. Yeraltında oluşma süreçlerinde hemen hepsi değişik düzeylerde kalsiyum, magnezyum ve sodyum, bazıları da flüorür içerir. Bu mineraller insan sağlığı için yaşamsal önem taşırlar.
Kalsiyum, kemik ve kalp-damar sağlığı ve sinir uyarı iletimi; magnezyum, kalp, kas ve sinir sağlığı ve enerji üretimi; sodyum, su-elektrolit ve asit-baz dengesi, sindirim desteği ve uyarı iletimi; flüorür de, diş ve kemik sağlığında yaşamsal işlevler görür.
Bu minerallerin mineralli sulardan emilerek vücuda alınmaları ve söz konusu işlevlerde kullanılmalarının diğer doğal besin kaynakları ve yapay farmakolojik destek preparatlarından daha yüksek olduğu son yıllarda yapılan çalışmalarda gösterildi.
Günde bir litre mineralli su içilmesi günlük mineral gereksiniminin yeterli ölçüde karşılanmasına destek olur. Ancak beraberinde su tüketimi de unutulmamalıdı
DILARA KOCAK
Son düzenleme: 17 Ekim 2008