Gen dopingi ve Kök hücre

Konusu 'Beslenme' forumundadır ve atakan_irresistable tarafından 19 Ağustos 2008 başlatılmıştır.

Watchers:
Başlığı izleyen üye sayısı: 5 üye.
  1. atakan_irresistable
    Offline

    atakan_irresistable Üye

    Katılım:
    14 Mart 2008
    Mesajlar:
    1.203
    Beğenileri:
    710
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    istanbul
    bazı arkadaşkların kök hücre ile "b" değişken açıklamalarından dolayı böyle bir tartışma platformuna taşımayı uygun görmekteyim.

    sayın forum üyelerimizden biri kök hücrenin sadece diş kökünde bulunduğunu söylemiş olsalarda kök hücre aslında insanın kendiisiidr.
    insan hücreleri mitoz olarak bölünmekte fakat sperma hücreleri miyoz olarak bölünüz ben yumurtayı dölleyince zigot olarak bölünmekte ve enbriyo oluşmaktadır.

    kök hücre tedavisi ise beyin karaciğer kalp gibi yenilenemeyen organ tedavisinde kullanılmak üzere doku nakli transferiyle gerçekleştirmektedir.

    ve gelelim gen dopingine, sordum ve öğrendim ne olduğunu. ve artı olimpiyatlarda sporcularda beklenen bir durum olduğu süphesi varmış ve tek test ise biyopsi fakat buna da sporcular karşı kim isterki neşter altına yatmayı.

    gen dopingi özellikle gen kodlarıyla oynanmış insalarda felç ve damartıkanıklığına bağlı rahatsızlıkların oluşabileceğide ortaya atılan varsayımlardır. tabi şu anlık kesinleşen bir durum yok.

    özellikle abd başkanı bill clinton bi aralar tanrının şifresi çözdük diye tvlere demeçler verirdi hatırlayanlar bvilir. 1990 yılların başında 10 yıllık bir emekle insan gen haritası çıkarılıp tanrıya meydan okudular. peki nedir ki bu gen gen dna molekülerinin birleşmesiyle oluşan insanın doğarken yol haritasıdır. insanın kas profilin ne şekilde olacağı boyu kilosu hastalıklarının içerildiği tanrısal bir belge.

    peki bu gen bozuksa yada kalıtımsal eksiklik mevcut ise işte bu düzlemde hastalıklar hücresel bozukluklar baba nın yada annemin kromoznlarında sperma hücrelerinde meydana gelen defarmosyonlar kalıtımsal olarak gelecek nesile aktarılmalıdır. dna nın sade % 60 ının ne işe yaradığını insan olğlu bilememkte ve milyarlar ca kod sitemine sahip olduğu için olasıklık hesapları ve deneme yanılma yöntemiyle sonuca varamamaktalar.

    bu konudaki tek sonuç avrupa ve amerikada yasal kısıtlamar olduğu ve genetikle alakalı her proje desteklenmemektte ve yasal sınırlamar koyulmaktadır. VE GEN DOPİNGİNDE TAM BİR BAŞARI ELDE EDİLMEMİŞTİR.
     
  2. Karasan
    Offline

    Karasan Özel Üye

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    2.598
    Beğenileri:
    2.095
    Ödül Puanları:
    0
    Kök hücre ile ilgili popüler bir örnek vermek gerekirse, Örümcek Adamın azılı düşmanlarından birisi olan Lizard (kertenkele) aslında dahi bir doktor ve Örümcek Adam Peter Parker'ın dostudur.
    Cephede görev yaparken kolunu kaybeder ve bu kolunu yeniden kazanmak için kertenkeleri incelemeye başlar, onlardaki kuyruğun yenilenme fenomenini takıntı haline getirerek deneylerini bu alanda yoğunlaştırır, son denek olarak kendisini kullanarak kertenkele dna'sından geliştirdiği formülu kendi üzerinde kullanır, kolu yeniden çıkar ancak ağır bir bedelle, Doktor insan üstü güce sahip Kertenkele Adama dönüşür. Bu kahramanın 45 senelik bir geçmişi olduğu düşünülürse insanların çok uzun zamandır bu tür olaylara kafayı takmış olduklarını söylemek yanlış olmaz.
    Kök hücre tedavisi ve dna'ya müdahale çok uzun zamandan beri süregelen bir rüya.
     
  3. atakan_irresistable
    Offline

    atakan_irresistable Üye

    Katılım:
    14 Mart 2008
    Mesajlar:
    1.203
    Beğenileri:
    710
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    istanbul
    be bu kök hücreleri en çok uygulayan dopingçiler ise boksötler kürekçiler ve koşucular oluşturmakta. jatta bir arkadaşımız bi köpek resmi koymuştu ve bu konuya değinmişti şimdi geldi hatırıma. o köpek se bende birşey demiyorum muscle dog.
     
  4. chgsk
    Offline

    chgsk Üye

    Katılım:
    25 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    101
    Beğenileri:
    20
    Ödül Puanları:
    0
    Çocuğunuzun süt dişinden elde edilen ve BioEDEN'de saklanan kök hücreleri, ailenize huzur vereceği gibi gelecek için de sağlam medikal bir kaynağa sahip olmanızı sağlayacaktır. Çocuğunuzun süt dişinden elde edilen ve BioEDEN'de saklanan kök hücreleri, ailenize huzur vereceği gibi gelecek için de sağlam medikal bir kaynağa sahip olmanızı sağlayacaktır.
    [​IMG] [​IMG] [​IMG]

    Tıp hızla ilerliyor!

    2003 yılında NIHD deki bir pediatrik dentist Dr. Songtao Shi, çıkan bebek dişlerinin; kök hücrelerin mükemmel bir kaynağını teşkil ettiğini keşfetmiştir. Kök hücre araştırması birçok ciddi hastalığı ve tıbbi şartları kötüleştiren birçok durumu tedavi etmedeki en vaatkar yollardan bir tanesidir. Bu, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı, jüvenil diyabet, spinal kord hasarı, MS, ALS, ve kanser ve kalp hastalıklarının belirli formları gibi durumlar için çareler üretebilir.

    Hergün yeni bir hastalığın daha tedvisinde kök hücrelerinin kullanıldığı görülüyor. Örneğin kemik iliği nakli gerektiren tedavilerde kişinin kendisi; anne- babası ve ya kardeşlerinde süt dişi kaynaklı kök hücreler kullanılabilir .Bu tedaviyle, işlevini yitirmiş hücrelerin yerini sağlıklı hücrelerin alması sağlanmaktadır.


    Kök hücre nedir?

    Kök hücreler, insan vucudunda bulunan ve her türlü vücüt hücresine dönüşebilen ana hücrelerdir. Bu "usta" hücreler vücudun neresinde bir onarım ihtiyacı varsa oraya giderek gereken hücre tipine dönüşür ve hasarı onarırlar. Kalp krizi geçirende kalbe; siroz olanda karaciğere; kemiği kırılanda kırık hattına giderek gerekli tamiratı yaparlar. Hangi tip hücre ve dokuya ihtiyaç varsa ona dönüşürler.


    Kök hücre ile tedavi edilebilen hastalıklar arasında, Parkinson ve Alzheimer; diyabet, omuriliğin zedelenmesi, bazı kanser türleri ve kalp hastalıkları da yer almaktadır. Bu tür rahatsızlıkların tedavisinde kök hücresi terapisi, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzlerce kere, tüm dünyada ise binlerce kere gerçekleşmiştir. Kök hücresi kullanılarak yapılan tedaviler hergün çeşitlenerek hızla artmaktadır. Buna ragmen, kök hücrenin gelecekte saglayacağı tedavi imkanlarını dikkate alırsak, henüz yolun başında sayılırız.


    Kök hücre nerede bulunur?

    Özellikle dört yerde daha fazladır: yeni doğan bebeğin kordon kanında; süt dişlerinde; kemik iliğinde ve uyarılmış çevresel kanda.

    Kök hücresi tedavisindeki en büyük zorluklardan bir tanesi uygun bir bağışcı bulmaktır. Uygun bağışcı bulunsa dahi, cerrahi işlemle kemik iliğinin alınması riskli ve pahalı bir süreçtir. Oysa çocukların süt dişleri, kolaylıkla kök hücresi elde etmek için ideal bir kaynaktır. Çünkü herhangi bir cerrahi işlem gerektirmez ve 5 ila 13 yaş arasında kendiliğinden düşen 12 uygun süt dişi bulunmaktadır. (alt ve üst kesici ve kaninler)


    Süt dişlerinin hücreleri, kök hücreleri gibi davranırlar: hızla çoğalırlar, sinir benzeri hücreler halini alabilirler. Bu hücreler, süt dişi kaynaklı multipotent kök hücreler SHED (Stem Cells from Human Exfoliated Decidious Teeth) olarak adlandırılmaktadır. Bilim adamları, sütdişi kök hücrelerinin, yetişkin hücrelere nazaran tam gelişmemiş olmasından dolayı, çok daha fazla doku tipi oluşturma potansiyeline sahip olduğuna inanmaktadır.

    Hayat kurtarma potansiyeli olan bu kök hücreleri korumaya almaktan daha mantıklı ne olabilir?



    KÖK HÜCRE HAYAT KURTARIR !

    Çocuğunuzun kök hücresini saklayın!

    Yapmanız gereken çok basittir: Bu çok değerli kök hücrelerini ihtiva eden süt dişlerini fırlatıp atmak yerine, sadece bir tanesini çıkar çıkmaz Pers-Med Diş Polikliniğine "özel kiti içinde" teslim etmeniz yeterlidir. (Bu özel kiti, daha önceden Pers-Med'den temin edebilirsiniz.) Pers-Med bu dişteki kök hücrelerinin çıkarılıp muhafaza edilmesi için, temsilcisi olduğu BİOEDEN laboratuarlarıyla bağlantıyı hemen sağlıyacak ve gereken işlemleri başlatacaktır. Elde edilen kök hücreler siz ve ç**uğunuz için BİOEDEN kök hücre bankasında -150 derecedeki sıvı nitrojen içinde saklanacaktır
    .[​IMG]
    BioEDEN nedir?

    BioEden süt dişi kök hücresi işleme ve saklama bankasıdır.

    BioEDENde süt dişinden kök hücreleri elde etme işlemleri gerçekleştirilir ve dondurularak korumaya alınır.

    BioEDEN, FDAdan (Amerikan İlaç ve Gıda Kurumu) lisanslı bir müessesedir ve süt dişi hücrelerine yönelik olarak açılmış ilk işleme laboratuarı ve saklama bankasıdır. Tesisleri, Austin-Teksas’tadır.

    Pers-Med Diş Polikliniği, BioEden'in Türkiye temsilcisidir.




    Garanti:

    Bioeden'de her bir diş, özenle ve ödün verilmez etik ilkeler çerçevesinde ele alınmaktadır. BioEDEN Inc., işleme ve koruma hizmetlerinde tam bir garanti sunarak sektörde liderliğini sürdürmektedir.

    Daha ayrıntılı bilgi için www.bioeden.com ziyaret edebilirsiniz.
    BioEden Inc.: 1807 W. Slaughter Ln. Ste 200, PMB #491 Austin, TX 78748-6230 USA


    kaynak: http://www.ferzankemali.com/detay.asp?id=107
     
    salvadore_xp bunu beğendi.
  5. chgsk
    Offline

    chgsk Üye

    Katılım:
    25 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    101
    Beğenileri:
    20
    Ödül Puanları:
    0
    Çocuğun süt dişini sakla, kök hücresi olsun
    Süt dişi bankaları geliyor!

    Dişin özünün ciddi bir kök hücre kaynağı olduğunu söyleyen bilim adamları, 'diş bankaları' oluşturmak şart diyorlar.

    Vücudun tüm dokularına, her türlü hücreye dönüşebilen, hasarlı bölgeleri tamir ederek başta kalp-damar, kemik hastalıkları, diş hastalıkları, omurilik hastalıkları, genetik hastalıklar, metabolik hastalıklar, bazı bağışıklık sistemi hastalıkları, lösemi ve Akdeniz anemisi gibi hastalıklar olmak üzere pek çok sağlık sorununun tedavisine ışık tutan kök hücreleri, aslında çok da uzakta aramaya gerek yok. Çünkü yapılan çalışmalar, başta yeni doğan bebeklerin kordon kanında, omurilikte, kemik iliğinde ve kanda bulunan kök hücrelerin, ağzımızdaki dişin özünde de bol miktarda bulunduğunu gösteriyor. Üstelik bu kök hücrelere ulaşmak vücudun diğer bölgelerindeki kök hücrelere ulaşmaktan çok daha kolay.

    Kök hücrelerle ilgili çalışmalar dünyada olduğu gibi Türkiye'de de hızla ilerliyor. Özellikle de diş hekimliği alanında olumlu gelişmeler var. Her ne kadar bu çalışmalar şimdilik deneme aşamasında olsa da, uzmanların söylediklerine göre en fazla beş sene sonra bazı kök hücre tedavileri diş hekimliğinde yerini alacak. Yani yakın bir gelecekte özellikle diş eti, çene kemiği, çarpık diş ve çürük tedavileri, kök hücrelerle ortadan kaldırılabilecek. Hekimlerin söylediklerine göre dişsizlik ise adeta tarihe karışacak.

    Çünkü 2002 yılında Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde, farelerin ağzına nakledilen kök hücrelerle diş oluşturularak, ağızdaki diş eksiklikleri tamamlandı. Diş hekimliği alanında çok umut vaat edici çalışmaların olduğundan söz eden Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nejat Erverdi, "2000 yılında dişin pulpa dokusunun, yani damar sinir paketinin yer aldığı diş özünün, zengin bir kök hücre kaynağı olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla mutlaka 'süt dişi doku bankaları' oluşturularak bu dişler saklanmalı" diyor...


    Bankada saklanacak

    Kök hücrelerin, kan hücrelerin yanı sıra, kalp kası hücrelerine, beyin hücrelerine, sinir sisteminde nöronlara, kas hücrelerine, kalp kaslarına, karaciğer, kemik, kıkırdak, pankreas hücreleri gibi aklınıza gelen daha birçok hücreye dönüşebileceği gösteriliyor. Kök hücreleri ayrıca embriyolardan da elde etmek mümkün. Ancak potansiyelleri kanda veya omurilikte bulunan kök hücrelerden (erişkin tipi kök hücre) çok daha güçlü olan bu embriyonik kök hücrelerin kullanımı birçok ülkede hâlâ tartışma konusu, hatta yasak. Kök hücrelerin diş hekimliğiyle olan ilgisi ise son yıllarda ortaya çıktı.

    2000 yılında Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü'nden diş hekimi ve kök hücre uzmanı Dr. Songtao Shi'nin yaptığı bir çalışmadan söz eden Prof. Erverdi, Dr. Shi ve ekibinin büyük bir başarıya imza attığını da sözlerine ekliyor: "Dr. Shi çekilmiş olan bir daimi dişi alıp bunun pulpa dokusunu, yani damar sinir paketinin yer aldığı diş özü dediğimiz dokuyu çıkarıyor ve bunu bir besi ortamına ekiyor. Bu besi ortamında bunu büyüttükten sonra görüyor ki diş özü dediğimiz doku kök hücre açısından çok zengin. Bu çok büyük bir gelişme. Kök hücrelerin diş dokusunda olması, kolay ulaşılabilir olmaları açısından da çok büyük bir avantaj. Ayrıca Dr. Shi, diş değiştiren 6 yaşındaki kızının süt dişi üzerinde de çalışmalar yapıyor. Bu süt dişinin özündeki kök hücreleri bir besi ortamına ekiyor ve inanılmaz hızla çoğalan, farklılaşan bir kök hücre grubuyla karşılaşıyor. Gelişmelere bakılırsa 5-10 seneyi geçmeyecek yakın bir gelecekte bu alanda çok somut bulgular ortaya çıkacak. Özellikle de süt dişleri atılmayacak, diş bankalarında saklanacak"...

    Diş hekimliğinde bugün en büyük sorun, kaybedilen dişin yerine yenisinin konması. Genellikle bu durumlarda protezlere başvuruluyor. Ancak bu da ileride tarihe karışması beklenen yöntemler arasında yer alıyor. Çünkü kök hücrelerle diş oluşturmaya da az kaldı. Erverdi, "2002 yılında Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden bilim adamları, 20 yaş dişinden elde ettikleri kök hücreleri farelerin ağzına yerleştirdiler. 30 haftalık bir süreçten sonra farelerin ağzında yüzde 90 oranında dişe benzeyen oluşumların meydana geldiğini gördüler" diyor.

    Kişinin genetik yapısı dişlerin çarpık ya da çürüğe yatkın olması açısından çok önemli. Dolayısıyla bilim adamları, sağlıksız dişlere yol açan bu 'bozuk' genleri de kök hücrelerle tamir etmeyi hedefleyerek genetik bozuklukları 'kökten' çözmeye çalışıyorlar. Kök hücre nakliyle diş eti hastalıklarını durdurmak, hasar görmüş dokuların yeniden oluşmasını sağlamak da en büyük hedefler arasında. Hayvan deneylerinin sonuçları ise oldukça yüz güldürücü. Örneğin Amerikalı bilim adamları, hasarlı çene yapısına sahip olan köpeklere naklettikleri kök hücreler sayesinde hasarlı bölgenin 'tamir' edildiğini gözlemlediler.

    Dişsizlik tarihe karışacak


    İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş, Çene Hastalıkları Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakkı Tanyeri, üniversitenin hematoloji, tıbbi biyoloji ve tıbbi genetik anabilim dalı öğretim üyeleriyle birlikte çok ciddi kök hücre çalışmaları yürüttüklerini söylüyor. Şu sıralar kromozomlar üzerinde birtakım çalışmalar yaptıklarını söyleyen Prof. Tanyeri, "Genetik yapısı bozuk vakaları inceliyoruz. Kök hücrelerle kemik hasarlarını tamir etmeye çalışıyoruz. Şu an bu çalışmalar deneme aşamasında ama 1-2 sene içinde daha güzel sonuçlar alabileceğiz" diyor. Dünyadaki 70 yaşın üzerindeki bireylerin yüzde 86'sında diş eti rahatsızlıklarına bağlı diş kayıpların meydana geldiğini söyleyen Tanyeri, pek çok çocuğun süt dişi eksik olarak doğduğunu, bazı insanların doğuştan çenesinin çok küçük ya da çok büyük olduğunu, işte genetik bilimi ve doku mühendisliğiyle özellikle bu gibi vakalara çözüm bulmaya çalıştıklarını da sözlerine ekliyor.

    Tanyeri'ne göre kök hücre tedavileri diş hekimliği alanında en fazla 2-3 yıl içinde yerini alacak: "Örneğin alt çenede meydana gelen bir kist ya da bir oluşum sonrası o bölgeye birtakım cerrahi müdahaleler veya bir tedavi uygulandıktan sonra orada zayıf bir bölge kalıyor. Yani kırılma tehlikesine her an hazır bir bölge ortaya çıkıyor. Kök hücre nakliyle ileride oradaki hücreleri yenileyip, tekrar aynı kemik yapısı oluşturulabilecek. Bazı hastalarda ise diş etleri, yani dişin zemini geri çekiliyor. Bu zemin de kök hücrelerle tekrar oluşturulacak. Kök hücreyle dişlerdeki, çenedeki hasarlar giderilecek, çürükler tedavi edilecek, eksik dişler yerine konacak. Bunlar, hayvan deneylerinde başarıldı. Örneğin Amerikalı bilim adamları, domuzların çenelerindeki üçüncü azı dişlerinden elde ettikleri kök hücreleri sıçanlara naklettiler. 20 hafta içinde 2 milimetre boyunda dişlerin meydana geldiği görüldü. Buna benzer pek çok çalışma var".

    İleride birtakım tedavilerde kök hücrelerden yararlanmak üzere oluşturulabilecek "Diş Bankacılığı" ise Prof. Tanyeri'ye de mantıklı geliyor. Çünkü dişlerimiz bize, ileride vücudumuz için 'tamir dokusu' sağlayabilecek. Ancak bunun altyapısının çok iyi oluşturulması, bu dokuların nasıl saklanacağının iyi belirlenmesi şart. Ayrıca bu konuda ciddi yönetmeliklerin de çıkması çok önemli. Çünkü uzmanlar, 'süt dişi bankacılığı'nın, kordon kanı bankacılığı gibi ticarete dönüşmesinin mutlaka engellenmesi gerektiğini söylüyorlar...

    kaynak: http://www.tempodergisi.com.tr/saglik_cinsellik/07033/
     
  6. cusco*
    Offline

    cusco* Üye

    Katılım:
    20 Mart 2008
    Mesajlar:
    449
    Beğenileri:
    282
    Ödül Puanları:
    73
    Yer:
    İstanbul
    [b]diğer topici kirletmemek için buraya yazıyorum cevap olarak[/b]

    Bu mayodan bende de var chgsk öyle yok nano tekneloji yok bu teknoloji filan değil gayette speedo'nun LZR modelleri bunlar tek özelliği dikişsiz yekpare bir mayodur..bazı yerlerde reklam olarak 1-1.5 saniye daha hızlı yüzersin derler kocaman bir Yalan'dır...Yarım saniye bile etki etmesi çok zor..

    Gelelim Gen Dopingi'ne chgsk bu Michael Phelps'in dediklerini önceden USA'den şampiyon sporculardan birileri daha demişti(isimlerini net hatırlamıyorum) daha sonra dopingli olduklarını itiraf etmişlerdi ve bütün madalyaları geri alınmıştı ha bu demek değildirki o dopingli birşey söylenemez sadece varsayım..Ayrıca Gen Dopingi şuan bence yapılıyor çünkü bir sporcu üzerinde denenirken hayatını kaybettiğini televizyonlarda söylemişti..skandal olmuştur bir de bir antrenör çin'de hastanede gen dopingi yaptırmak için sözde olarak(gizli kamera ile girmiş) ve ntv'de gen dopingi tartışılmıştı 50 bin dolara çin'de doktor yaparım demiş antrenöre..Yani bunlar uzak şeyler değil yaptıran bile vardır..
     
  7. atakan_irresistable
    Offline

    atakan_irresistable Üye

    Katılım:
    14 Mart 2008
    Mesajlar:
    1.203
    Beğenileri:
    710
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    istanbul
    Özellikle dört yerde daha fazladır: yeni doğan bebeğin kordon ""kanında; süt dişlerinde; kemik iliğinde ve uyarılmış çevresel kanda.

    Kök hücresi tedavisindeki en büyük zorluklardan bir tanesi uygun bir bağışcı bulmaktır. Uygun bağışcı bulunsa dahi, cerrahi işlemle kemik iliğinin alınması riskli ve pahalı bir süreçtir. Oysa çocukların süt dişleri, kolaylıkla kök hücresi elde etmek için ideal bir kaynaktır. Çünkü herhangi bir cerrahi işlem gerektirmez ve 5 ila 13 yaş arasında kendiliğinden düşen 12 uygun süt dişi bulunmaktadır. (alt ve üst kesici ve kaninler)"""

    bakınız sayın chgsk copypaste yaptığız yazıyı iyi okudunuzmu sadece kök hücre diş kökünde değil nerelerde mevcutmuş.

    2 ayrı yazıyıo savundunuz bunla ilgili görüşl belirtirmisiniz. bu dönüşün nedeni nedir
     
  8. atakan_irresistable
    Offline

    atakan_irresistable Üye

    Katılım:
    14 Mart 2008
    Mesajlar:
    1.203
    Beğenileri:
    710
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    istanbul
    1
    GEN DOPİNGİ
    İnsanda yaklaşık 30-40 bin adet gen bulunmaktadır. DNA’nın şimdiye kadar %99’u
    deşifre edilmiş ancak sadece %25’inin ne işe yaradığı çözümlenebilmiştir. Genom projesinin
    bir kısmının sona ermesi ve DNA şifresinin çözülmeye başlamasıyla bu bilginin ne şekilde
    kullanılacağı sorusu gündeme gelmiştir. Bu sorunun en önemli yanıtı şu an için gen tedavisi
    olarak görülmektedir. Bunun en yakın gelecekte görülen örneği hemofilik hastalar için
    mevcut hatanın düzeltilmesine yönelik olarak kan pıhtılaştırıcı özelliği olan proteini kodlayan
    gen parçasının gerekli bölgeye verilmesini sağlamak ve böylece hastalığın engellenmesi
    olacaktır.
    Fakat bu teknoloji yakın gelecekte sağlıklı insanların da kendi çıkarları için kullanmak
    istediği bir sistem haline getirilirse ve örneğin profesyonel sporcular kendi yetenek ve
    çalışmaları sonucunda geldikleri noktanın ötesine bu teknolojileri kullanarak geçmek
    isterlerse tıp bilimi bunun karşısında nasıl durabilir? Şu anda bazıları için sporcuların, bu
    yakın gelecekte mümkün olacağı düşünülen teknolojileri kullanması çok uzak bir olasılık
    olarak düşünseler de, Uluslararası yetkili spor kuruluşları şu anda gelecekteki bu tehlikeye
    işaret ederek gerekli önlemlerin alınması için uzmanlardan görüş istemeye başlamışlardır.
    Gen tedavisi ilaç firmalarının da çok ilgi gösterdiği bir alan olduğu ve hayvan deneylerinin
    birçok gen transferi için son aşamada olduğu göz önüne alındığında, Olimpiyat Komitesi ve
    Dünya Dopingle Mücadele Ajansının ortak olarak yayınladığı 2003 yılı Doping Listesine Gen
    Dopingini almasında haklı olduğu ortaya çıkar. Şu anda en az 3 tip gen tedavisi yöntemi
    geliştirilmiş olup sporda doping olarak kullanılmaya uygun durumdadır:
    TİP I: İnsan dolaşımına verilen bir genin, yeni eritrosit yapımına yol açan
    eritropoietin hormonunun salgılanmasında artış sağlayarak aerobik kapasitesinin arttırılmasına
    yönelik çalışmalar bulunmaktadır. Bu gen tedavisi şiddetli anemisi olanlarda (AIDS ve
    böbrek yetmezliği) önemli bir fayda sağlamakta ve yetersiz kırmızı hücre sayısı olan
    hastalarda ciddi düzelme sağlamaktadır. Bu tekniğin hayvan deneyleri tamamlanmış olup fare
    ve maymunlarda %81 oranında hematokrit artımı sağlanmıştır. Henüz insan denemeleri
    bildirilmemiştir.
    TİP II: Kas hücresine enjekte edilen kas geliştirici bir gen olan kodladığı protein kasbüyüme
    faktör proteini olarak adlandırılan (IGF-1) bir gen tedavisi üzerinde de
    çalışılmaktadır. Asıl hedef hasta kitlesi “muküler distrofili ve kas erimesine maruz kalan,
    fonksiyonel olarak ekstremitesi belli bir süre kullanmayanlar” olan bu tedavi yöntemi
    sporcular için ciddi bir doping aracı olabilir. Tenisçilerin omuz kasları, atletlerin bacak kasları
    ve boksörlerin biceps kasları lokal uygulama ile dopinge maruz kalması en olası birkaç örneği
    oluşturmaktadır. İngiltere’de yapılan deneylerde IGF-1 uygulanan farelerde inanılmaz kas
    gelişimi gözlenmiş olup insan üzerinde halen uygulama bildirilmemiştir.
    TİP III: Kan dolaşımına enjekte edilen genin yeni damar yapılanmasına yol açmasına
    sağlanmaktadır. Bu gen tedavi yöntemi aslında arterial hastalığı olanlarda, yaşlılarda
    ekstremitelerdeki kanlanma ve oksijenlenmedeki artışı sağlamak için önerilmektedir. Ancak
    bunun sporcular tarafından yeni damar oluşumunu ve hiperoksijenizasyon sağlamak için
    doping amaçlı kullanılabileceği düşünülmektedir. Kaslara, akciğere, kalbe ve diğer dokulara
    ulaşacak oksijen miktarındaki artış, daha geç yorulmayı da beraberinde getirecektir.
    Olimpiyat Komitesi Tıp Komisyonu üyeleri ve Dünya Dopingle Mücadele Ajansı
    Bilim Kurulu üyelerini en çok düşündüren konunun genetik dopinginin eğer edilebilecekse
    nasıl test edileceğidir. Komiteler, uzmanlara danışarak en azından Tip 1 doping çeşidinin belli
    bir oranda test edilebileceğini ümit etmekte, ancak fizyolojik ve moleküler olarak aralarında
    2
    hiçbir fark olmayan, kas-büyüme faktör proteini ile genetik olarak yaratılan proteinin
    birbirinden ayrılmayarak test edilebileceğinden endişe etmektedirler.
    Gen tedavisinin sağlıklı insanlarda yaratabileceği bilinen ve bilinmeyen birçok sağlık
    riski mevcuttur. Eritropoietin seviyesi arttırılmış sağlıklı bireylerde kalp krizi ve felç geçirme
    riskinin arttığı, kanın viskositesinin artabileceği ve damar tıkanıklığına yol açabileceği
    bildirilmiştir. Buna ek olarak tedavinin ya da dopingin etkisine ulaştıktan sonra azaltılmasına
    ve normale dönüşün mümkün olamayabileceği de göz ardı edilmemelidir.
    Son olarak kas gücünün artmasına sebep olan lokal gen enjeksiyonlarının da, eski
    gücüne göre artmış kontraksiyona sahip kas için zayıf kalan tendon ve kemik yapıların kopma
    ve kırılmalarına sebep olabileceği de unutulmamalıdır.
    Genetik kodunun değiştirilmesi zaten şiddetli tartışılan bir etik konu olmakla beraber
    bu değişikliklerin sporda doping amaçlı kullanılması, kontrolü ve etik problemleri ile yeni bir
    tartışma yaratacağı kesindir.
    Gen tedavisi bazı hastalıklar için uygun olabilir ancak sportif alanda bu ilerlemelerden
    yaralanmak isteyenler, gen dopingini ortaya çıkarma konusunda bilimin hızla ilerlediğini
    dikkate almalıdırlar. Parkinson, sistik fibröz veya kanser gibi henüz tam olarak tedavisi
    sağlanamamış hastalıklarda genetik araştırmalar önem kazanmaktadır.
    İnsan genomlarını durdurma veya hastalıkları tedavi edebilmeye dayanan gen tedavisi,
    hala birkaç araştırma ve klinik merkezlerinde yapılan deney niteliğindedir. Bilim, doktor
    muayenehanesine gidilebilecek, bir girişimin sağlanabileceği ve genetik kodların sebep
    olduğu rahatsızlıkları tedavi edecek noktaya kadar henüz ilerlemedi. Fakat yakında
    yapılabileceği düşünülmektedir. Maalesef, bu bilim dalındaki gelişmeler, sporcular tarafından
    oyun sahalarında daha iyi olmak için kullanılabilir. Bundan dolayı, diğerlerinden daha iyi,
    daha hızlı, daha güçlü olmanın ve bunların genlerle yapılmasının çekiciliği buna karşı
    çıkmaktan daha cazip gelebilir. Dopingin çoğu, tedavi için kullanılan ilaçların kötüye
    kullanımı ve suiistimalinden kaynaklanır. İlaç üretim teknolojilerinde bilimsel olarak büyük
    ilerlemeler görülmektedir. Fakat bu ilerlemelerin sporcu performansını artırmak için
    kullanılması amaç olmamalıdır. Bu uygulama gen dopinginde de karşımıza çıkmaktadır. Gen
    dopingi olasılığını düşünerek, WADA ve diğer Uluslararası Spor Organizasyonları, doping
    araştırmalarında bu konuya öncelik tanımaktadırlar. 2003’te yayınlanan sporcular için yasaklı
    madde ve yöntemler listesine gen dopingi eklenmiştir (1).
    Kas anatomisi
    Kaslarımızı yapan hücreler vücuttaki çoğu hücreden farklıdır. Gen dopinginin insanda
    kas sistemini nasıl etkilediğini anlamak için kaslarımız nasıl yapıldığını ve nasıl çalıştığını
    anlamak yararlı olacaktır. Dıştan içe doğru kaslar isteğimize bağlı olarak ya büzüşen ya da
    gevşeyen büyük fiber demeti şeklindedir.
    3
    Her bir kas demeti kendi kendine yavaş veya hızlı, benzer şekilde toplanır.
    Yavaş fiberler; kasların, enerjiyi daha yavaş hızla yakmalarına ve onların
    dayanıklılığını artırmaya yardımcı olurlar. Yavaş fiber veya hücre yapısını incelemek için
    hareket ettiğimizde çekirdek hücresine ek olarak miyofibriller (kas dokusu) görülür.
    Kas dokusu, kasları harekete geçiren sarkomer adı verilen küçük parçalardan oluşur.
    Gen tedavisi nedir?
    Gen dopingini anlamak için ilk olarak gen tedavisi kavramını anlamak gerekir.
    Atletizmde ne kadar iyi olduğumuza veya bir gün ne tür hastalık geliştireceğimize dair bakış
    açımızın çoğu belli dereceye kadar genlerimizden gelir. Çoğu özelliklerimiz baskın olarak
    4
    genlerimizden ve onunla birlikte çevrenin küçük etkilerinden kaynaklanır. Diğer özellikler
    için çevre büyük rol oynar. 1990’da insan DNA’sındaki yaklaşık 20,000 den–25,000’e kadar
    geni tanımlamak için 13 yıllık bir çabayla “İnsan Genom” projesine başladı. Genler DNA
    parçalarından oluşur ve genlerin ürettiği proteinler için iyi bir talimat belgesi olabilir. Fakat,
    eğer gen hatalıysa ve tam anlamıyla çalışmazsa ne olur? Eğer gen eksikse veya aileden gelen
    kalıtımla değişmişse, kimyasal ürünlere veya radyasyona maruz kalmasıyla ne olacaktır? Gen
    işlevini tam anlamıyla yapamıyor, bazı protein oluşumlarını düzenleyemiyorsa hastalıkların
    oluşumuna sebep olur. Örneğin, kasın gelişememesi, vücutta kas israfına sebep olur. Kasların
    işlevi ve gelişimi için protein yapan genler eksik veya hatalıdır. Bir gün, gen tedavisi kas
    distrofi (hücrenin yanlış yönde farklılaşması yani olmaması gereken yerde olması) gibi
    hastalıkları yok edebilir. Bilim adamları gen tedavisinin etkili olacağı çeşitli yollar üzerine
    çalışıyorlar. Bazı durumlarda normal bir gen, hastanın hücrelerine veya direk genomlarına yer
    değiştirmek veya çalışmayan geni onarmak için sokulabilir. Bazı durumlarda yeni ve normal
    genin sokulduğu yerde bilim adamları geni genom içine dağıtmak için taşıyıcı olarak bilinen
    gen taşıma yöntemi kullanmalıdır. Vücut içine gen ekleme yollarından en bilineni, zararsız
    hale döndürülen, kolayca yük vagonu gibi hareket eden, normal DNA’yı hücrelere dağıtan,
    hücreden içeri girilmesine izin verilmeyen virüs kullanımıdır. Virüsler truva atı gibidir.
    Virüsler genleri hedefteki hücreye taşır gerekli protein ve enzimleri üreten ve fonksiyonu
    başlatan normal genleri yükler. Yöntem açıkça ilan edildiğinde yüzlerce girişim içinde, tedavi
    edici gerçek delil olmadan, aşırı zor olduğu tespit edildi. Fakat kayda değer başarılar da elde
    edildi. Fransa’da bazı bilim adamları kombine bağışıklık sistemi (SCID) veya ‘Bubble Boy
    Disease’den zarar gören bazı çocuklar üzerinde gen transferini başarıyla gerçekleştirdi. Bu
    çocuklar normal bağışıklık sistemine aykırı, işlevi olmayan protein şekli üreten bozuk gene
    sahiplerdir. Bu yüzden dış dünyadan korumak için izole edilmiş yerlerde yaşamalıdırlar.
    Virüs, taşıyıcıyı normal gen gibi davrandığında normal bağışıklık sistemini yaratmak için
    gerekli proteini üretecektir. Ancak gen transferi yapılan bu çocuklardan üçünde lösemi için
    tedavi gereksinimi ortaya çıkmıştır.
    Gen dopingi gerçekleri
    Gen dopinginde, sporcu herhangi bir hastalıktan zarar görmeyecektir. Onun yerine
    normal genler, normal bir hücre işlevini arttırmak için enjekte edilecektir. Bilim adamları,
    kasların gelişimine ve onarılmasına yardım edecek insülin-büyüme faktörü 1 üretecek
    genlerle deney yaptılar. Zararsız virüsle vücuda taşınan genler normal vücuda göre kas
    gelişimini daha çok harekete geçirir ve daha fazla IGF-1 üretir. Friedman vücutlarında yara
    olan sporcuları iyileştirmek ve incinmiş kasları onarmayı hızlandıracak bir senaryo
    düşünmektedir. Diğerleri gen dopingini, sahada onlara avantaj sağlaması, örneğin zayıflamış
    diz veya diğer zarar görmüş eklem veya incinmiş dokuları kuvvetlendirmek için kullanabilir.
    Eritropoietin (EPO) kullanan sporcular performansı artırmak için gen dopingi bir sonraki
    adımı gösterecektir. EPO ile iğne yapmak yerine EPO üreten genlerle iğne yapacaktır böylece
    vücut daha fazla kırmızı kan hücreleri üretecektir.
    Gen dopinginin tehlikeleri
    Doğaldır ki, gen dopingi göründüğü kadar kolay değildir. Gen tedavisinde tam başarı
    henüz elde edilememiştir. Başarı şansı düşük buna karşın riskleri hala çok yüksektir.
    Gerçekten, gen tedavisi çok tehlikeli olabilir. Bu yüzden Amerika’da ve klinik deney
    çalışmalarını tamamlayan İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya İsviçre, Japonya, Çin, Avustralya
    5
    ve diğer ülkelerde çok ciddi yasal kısıtlamalar bulunmaktadır. Amerika’da tüm gen transfer
    çalışmaları için yerel hastane etik komitelerinden, FDA (yiyecek ve ilaç yönetimi) gibi
    kurumsal komitelerden veya birçok vakada olduğu gibi ulusal sağlık enstitülerinin
    rekombinant DNA tavsiye komiteleri tarafından onay alınması zorunluluğu bulunmaktadır.
    Buna rağmen uzmanlar, Amerika’da ve dünyanın herhangi bir yerinde gen dopinginin ne
    kadar tehlikeli olduğunu önemsemeyerek, para için sporcuları kullanarak bunun yasal
    olmayan laboratuarlarda yapılacağını tahmin ediyorlar.
    WADA ne yapıyor?
    WADA 2002’de genetik dopinge karşı savaşın içinde yer aldı ve “Atletik
    Performansın Artışına Genetiğin Etkileri” adlı konferans düzenlendi. Bu konferansta, bilim ve
    spor dünyasından uzmanlar ilk kez bir araya getirildi. Konferansa katılanlar, gen dopinginin
    yasaklı listeye girmesini içeren bir dizi sonuçları bir yıl sonra yayınladılar. Bunlar aynı
    zamanda hükümetlere, genetik transfer teknolojilerinin sporda ve halka duyurulduğu şeklin
    dışında kullanılmasına yol açacak uygulamaların küresel sosyal çatısının yapılandırılması için
    çağrıda bulundular. Konferansta WADA gen dopingini araştırmak üzere birçok kaynak verdi.
    2005 yılında WADA, gen dopinginin önlenmesine yönelik 5 farklı projeye destek vermiştir.
    Bu projeler halen devam etmektedir.
    Genlerle gelişimin sağlanması
    Genler teorik olarak kasları geliştirmek, kas bileşimini değiştirmek ve ayarlamak veya
    dayanıklılık seviyesini arttırmak için kullanılabilir. Hasarlanmaya bağlı uyarım, amir
    genlerinin aktivasyonu spesifik protein inhibisyonu veya yeni genetik maddelerin eklenmesi
    gibi olası yöntemler bir gün bu tıbbi işlemlerin başarılması için kullanılabilirler.
    Onarımla Normal Kas Gelişimi
    Egzersiz ve idmanın yol açtığı küçük mikroskobik yaralanmaların büyümeyi ve uydu
    hücre bölümü için uyarı sağladığı düşünülüyor.
    Normal koşullar altında IGF-1 olarak bilinen, sınırları belli protein fabrikası, kasların
    büyümesine ve hücrenin boyutlarının artması, en azından kısmen uydu hücrelerin
    bölünmesine ve büyümesine, mevcut hücrelerle kaynaşmasına neden olur.
    6
    Bu işlem, onarılmış hücreye daha fazla çekirdek ve mikrofibriller sağlar, bu nedenle de yara
    almadığı zamana göre daha büyüktür. Miyostatin uydu hücreye ne zaman duracağını anlatan
    bir kaç proteinden biridir.
    Genlerle Hasarı Taklit Etmek
    Gen terapisinde kas lifini genişleten yöntemlerden biri, muhtemelen kök hücresinin
    aktivitesini ve proliferosyonunu (farklılaşma) artıran IGF-1 genini bir taşıyıcı ile tanıtma veya
    miyostatini inhibe eden bir proteini yerleştirmeyi içerir.
    Gen Dopingi Nasıl Anlaşılır?
    Bazı sporcular ve onların çevreleri gen dopinginin olduğunun anlaşılması konusunda
    yanlış fikirlere sahipler. Unutulmamalıdır ki gen, vücuda verildiğinde genomun bir parçası
    olur. Eğer gen yeniyse veya daima ordaysa bu nasıl açıklanabilir? Gen transfer teknolojisini
    kötü amaçları için kullanacak olanlar hoş olmayan sürprizlerle karşılaşacaktır. WADA ve
    diğer Uluslararası Spor Organizasyonlar için gen dopinginin diğer dopingler gibi ortaya
    çıkması öncelikli bir konudur. Analizcilere bu konuda iyi deliller ortaya koyabilecek gen
    dopingini ortaya çıkarmak üzerine WADA’nın finanse ettiği projeler üzerine incelemeler
    yapılıyor. Vücuda eklenen özel bir geni görmekte zorlanılabilir fakat bu genin gözlenebilecek
    ve de ölçülebilecek sonuçları olacaktır. Örneğin, ilaç dopingindeki gibi ölçülebilir protein ve
    enzim üreterek, gen varlığını gösterecektir. Ayrıca yeni ve yabancı maddelerin vücut üzerinde
    etkisi de ortaya çıkabilir. Örneğin, kırmızı kan hücrelerinin üretiminde artış olabilir. Üstelik,
    yeni genin eklenmesi ortaya çıkabilecek proteinsel metabolik veya genetik işaretleri yaratacak
    başka bir takım genlerin aktivasyonuna veya inhibisyonuna neden olacak etkileri içerebilir.
    Bu yöntemi oluşturmak astronotların yeni gezegen keşfet-meleri gibi olacaktır. Gezegenler
    görünmez ama nesneler üzerinde görünen etkisini gözleyerek varlığı anlaşılır. Araştırmacılar,
    kan testinde ortaya çıkacak genom değişikliklerini gösterecek yollar arıyorlar. Diğer bir iddia,
    prosesin manyetik rezonansla, gen aktarımındaki sıradan olmayan yerleri araştırması ve
    vücudun gözden geçirilmesi için bakıldığının hayal edilmesidir. Gen dopinginin ortaya
    çıkarılacağı düşüncesinde olan araştırıcıların bu konudaki çalışmaların sona yaklaştığını
    bildirerek bu konunun çok tehlikeli sonuçlarının olabileceğini bildirmişlerdir.
    Araştırmacılar, ’vector’ adını, genleri belli hücrelere dağıtan birkaç sistemi göstermek
    için vermiştir.
    7
    Bir paket serbest DNA hücre çekirdeğine, sol üstten, saf çift heliks, şeklinde enjekte
    edilmelidir. Hücreden içeri girilmesine izin verilmeyen virüsten birkaçı DNA’yı dağıtmak
    içinde kullanılır.
    Araştırmacılar virüsteki zararlı genetik maddeleri yok edecek ve sonra onları hedefteki
    hücreyle tanıştıracak, yararlı DNA ile yer değiştirecektir. Virüsler kolayca, doğanın planladığı
    şekilde hücrelere nüfus eder ve genetik yükü dağıtır. “Doping gen transferi; etkileri önceden
    tahmin edilebilecek olan, torbaya bir tane fasulye atmak gibi değildir. Genomlarımız,
    karmaşık etkileşimleriyle ve geri iletim halkalarıyla iç ve dış çevreleriyle bir etkileşim
    içerisinde olan eko sistemlerine benzer.
    Gen dopingi ve olimpik sporlar
    Olimpik Oyunlar yakın zamanda, sporcuların genetik yönden değişmeleriyle önemli
    bir üstünlük sağlayacak mıdır? Son zamanlarda genetik açıdan kötüye kullanılan hayvanlara
    çevrilen dikkatle, sporun geleceğinin, genetik mühendislerine ve onların insani Gine
    domuzlarına bağlı olduğunu düşünerek birileri bunu affedecektir. Fakat gerçek henüz bu
    aldatmacaya uymamaktadır. İnsani benzerlikleri olan, doğal olmayan bu kemiriciler için,
    olimpik hareketler nasıl kaygılanmak zorunda olacaktır? Gen dopingi sporcularda daha hızlı
    koşmak, yükseğe sıçramak veya daha uzağa atma konusunda ayırt edici etkiyi nasıl
    yapacaktır? Sporun güvenilirliğine ve amacına önem veren kimseler için, gen dopingine karşı
    çıkılmasına yanıt vererek kaybedecek zamanları yoktur.
    KAYNAKÇA
    1. Dünya Anti Doping Ajansı (WADA) Play true , 2005 sayfa 2-12

    http://www.tdkm.hacettepe.edu.tr/doping/gen_dopingi.pdf
     
  9. salvadore_xp
    Offline

    salvadore_xp Üye

    Katılım:
    25 Kasım 2007
    Mesajlar:
    1.113
    Beğenileri:
    531
    Ödül Puanları:
    123
    Meslek:
    Öğrenci
    Yer:
    İstanbul and Giresun
    Başlık kaynağa bulanmış ve fikir mücadelesinden kaynak mücadelesine dönmüş. atakan_irresistable'nin anlattıklarını benzeri kaynaklarda tekrar aktarmışsınız.
    Bebeğin süt dişinen alınarak kökhüçre bankasına emanet edilen bir diş, çocuğun annesi ve babasına da yarayacaktır değil mi? Eğer yarayacaksa her kuşaktan bir kişinin kökhücresini bankaya emanet etmesi tüm o kuşağın derdine deva olacaktır; kullanımına dair bilgi rastlayamadım. Bahsi geçen tedavi şekli faaliyete geçirilse bebeğin süt dişinden alınan kökhüçre bir kullanımlık mı? Elbet birden fazla kökhücre olacaktır; ama uygun ortam bozulduğunda tekrar kökhücre canlılığını koruyamayabilir mi?
     
  10. atakan_irresistable
    Offline

    atakan_irresistable Üye

    Katılım:
    14 Mart 2008
    Mesajlar:
    1.203
    Beğenileri:
    710
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    istanbul
    kök hücreler muhsafaza tanklarında saklanarak istediğiniz kadar saklanabilir hatta bunlarla ilgili kökhücre bankaları vardır. türkiyede okadarda yaygın değil fakat avrupada sözleşme mukabilinde sizde ve karşı taraf arasında saklanmak üzere 21 yıllık sözleşmeler yapılarak saklanmakta ücretler ise değişmekte enza 2500 avrodan başlayıp 10.000 avroya kadar çıkmaktadır.
     
    salvadore_xp bunu beğendi.
  11. balcis
    Offline

    balcis Üye

    Katılım:
    4 Mayıs 2008
    Mesajlar:
    157
    Beğenileri:
    31
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    ERP Danışmanlığı
    Yer:
    İstanbul
    bu gen dopingiyle ilgili yine "bigger stronger faster" isimli belgeselde "doping nerede başlar nerede biter?" diye tartışılırken belgian blue bull türü bir boğa gösterilmişti. sonradan bir gen tedavisi olmasa da sanıyorum kök hücre seviyesinde genleriyle oyanmış bu boğanın kas yapısını görmelisiniz. daha fazla et versin diye kas yapısıyla oynanmış hayvanın.

    ayrıntılı bilgi için: http://en.wikipedia.org/wiki/Belgian_Blue

    resimleri için: http://images.google.com/images?q=b...&hs=1WM&um=1&ie=UTF-8&sa=X&oi=images&ct=title
     
    Son düzenleme: 20 Ağustos 2008
  12. atakan_irresistable
    Offline

    atakan_irresistable Üye

    Katılım:
    14 Mart 2008
    Mesajlar:
    1.203
    Beğenileri:
    710
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    istanbul
    iyiyde sayın balcis genlerle oynanmaz kökhücre olarak alınan hücreler labartuvar ortamında hücresel boyuttan dokusal faaliyetlere geçirilerek nakil yapılmaktalar örnek vermek gerekirse benim omuz kaslarıma pazı kaslarımın nakil edilmesi ve böylece az şokla çok gelişin omuz kaslarımın yerine daha güçlü ve uyarması zor olan pazı kaslarının konması giçi yani sakın DNA molekülleriyle oynandığını sanmayın bunun diğer adı kanserdir.
     
  13. balcis
    Offline

    balcis Üye

    Katılım:
    4 Mayıs 2008
    Mesajlar:
    157
    Beğenileri:
    31
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    ERP Danışmanlığı
    Yer:
    İstanbul
    doğrudur dediğine katılıyorum benim demek istediğim, hayvana sonradan kök hücreyle oluşturulmuş başka bir doku nakli (implant) yapılmadığıydı. yani önceleri kassız olan bir hayvanı alıp kaslı hale getirecek bir doku nakli (veya daha teknik bir adı varsa bilemiyorum) yok, o hayvan o şekilde doğuyor. nasıl yapıldığını bilemiyorum, verdiğim wikipedia linkinde belirli bir genin (myostatin) mutasyonundan bahsediyor.
     
    Son düzenleme: 20 Ağustos 2008
  14. chgsk
    Offline

    chgsk Üye

    Katılım:
    25 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    101
    Beğenileri:
    20
    Ödül Puanları:
    0
    isimleri verirsen iyi olur.
     
  15. Karasan
    Offline

    Karasan Özel Üye

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    2.598
    Beğenileri:
    2.095
    Ödül Puanları:
    0
    Evet myostatin 10 sene kadar önce büyük heyecan yaratmıştı, Muscle Fitness'da bir hayli bahsedilmişti, zavallı bir farenin göğüs kasları gösteriliyordu, normal bir türdeşinin iki katı hacimdeydi, myostatin enzimini bloke etmek yoluyla hipertoriyinin ketlenmesi önleniyordu sanırım.
    Tamamen acemi bir vatandaş olarak fikir yürütüyorum, genlerin etkisini anlamanın en önemli sonuçlarından birisi sanırım bu, mesela büyüme-anabolizmayı durduran-ketleyen genleri bularak bunu bloke ettiklerinde inanılmaz gelişmiş kaslara sahip canlılar elde edilebiliyor.
    Hayvanlar üzerinde yapılan bu uygulamanın insanlar üzerinde yapılmadığına inanmak güç, her türlü pis işe gönüllü olacak insan bulmak çok kolay hele geri kalmış ülkelerde.

    Bence çok ilgi çekici bir konu, bir örümceğin çelikten sağlam ama ipek görünümünde ağlar örebilmesi gibi, insanın genleriyle oynanarak (ve belki çok ileride dna örgüsüyle) dışarıdan hormon almasına gerek kalmadan kapasitesini arttırmak bence mümkün olacak.

    100 metreyi 9.5 saniyenin altında koşması çok güç olan (kas ve tendon yapısı nedeniyle) insanoğlunun bu doğal engeli belkide genleriyle oynanarak aşılacak, ancak bu ne zaman olabilir elbette bunu bilemiyorum.
    Ya da görüşümüz 20/20'den 40/40 a çıkacak...
    Bunların hepsinin mümkün olduğu muhakkak, mesele ne zaman olacağı.
    Bence çok çekici, yani robot insan yerine mutant insan ki zaten bilimkurgu filmlerinde çok uzun zamandır işleniyor, mesela efsanevi film 1982 yapımı Bladerunner'da, yapay insanlardan birisi için, " o işçi modeli: tüm gün 180 kiloluk çuvalları yorulmadan fırlatabilir ve akşam henüz gün yeni başlıyormuş gibi yorgunluk belirtisi göstermez" deniyordu.
    Orada mevcut bir insanın gen yapısıyla oynanmıyordu ama, laboratuarda yapay dokularla birebir insan fizyolojisine sahip üstün insanlar yaratılıyordu, benim düşündüğüm ise mevcut insan üzerinde genetik modifikasyonlar yapılması.

    Böyle düşününce Marvel Süperkahramanalarının hayata geçmesi er ya da geç olabilir diye hayallere kapılıyor insan...
     
  16. chgsk
    Offline

    chgsk Üye

    Katılım:
    25 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    101
    Beğenileri:
    20
    Ödül Puanları:
    0
    atakan güzel söylüyosunda saklamak ve elde etmek bakımından en kolayı diş gözüküyor bu yüzdende bebeğin kordon bağı bankası yerine diş bankası oluşturmuş adamlar. elbette kök hücre başka yerlerdede mevcut belirtiliyor zaten.
     
  17. Karasan
    Offline

    Karasan Özel Üye

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    2.598
    Beğenileri:
    2.095
    Ödül Puanları:
    0
    Bebeğin kordon bağı saklanması ya da kordonbağındaki kanın saklanması konusunda eşim bana birçok konferans verdi, sanırım bu daha önce ülkemizde varmış ancak nedense kaldırılmış, aylık 100 dolar kadar bir ücret alınıyormuş sanırım.
    Kendisi kök hücre tedavisini araştırdı, maalesef eniştesi korkunç bir hastalıktan çekiyor, MS'e benzeyen ama daha beter kas kütlesini eriten, tüm kaslara saldıran bir çeşit post-polio türü, o hastalık için özellikle kök hücre tedavisi umut uyandırmıştı ama henüz kanıtlanan birşey yok.
    Türkiye'de şu anda kanuni durum nedir bilemiyorum ama eşimin demesine göre kordonbağı kanı muhafazasına izin verilmiyormuş artık.
     
  18. atakan_irresistable
    Offline

    atakan_irresistable Üye

    Katılım:
    14 Mart 2008
    Mesajlar:
    1.203
    Beğenileri:
    710
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    istanbul
    dünyanın en gelişmiş control sistemi insandadır fakat süper kahraman olmak için lenf damarlarını ve kaslarını motor faaliyetlerini üstün leştirmek için bu sistemi yok etmeye değmez.
     
  19. Karasan
    Offline

    Karasan Özel Üye

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    2.598
    Beğenileri:
    2.095
    Ödül Puanları:
    0
    Bunu motor frenine benzetebilir miyiz?
    Yani insan çok daha fazlasını yapabilecekken kendi kendisini frenleyen bir oto-kontrol sistemi- hemeostatis gibi birşey...
    Dopingi şöyle bir örnekle anlatırlar, çok bilinir, 40 wattlık ampule 60 watt verilmesi, kısa bir süre için o ampül daha güçlü yanar ve sonra PAT diye gider.
    İnsanın içindeki engelleri yıkarak böyle bir riske girilebilir.
    Ancak bence durum karmaşık, azımsanmayacak sayıda insan aslan gibi bir günü sıradan bir ömre tercih eder.
    Bunu seçme hak insana verilebilir mi?
    Verilmese bile bu hakka kavuşabilmek için sıraya girecek insan çoktur eminim.
    Ya da nasılsa pek az ömrü kalmış insanlar, o çok müthiş denge mekanizmasının kendisini kurtarmayacağını bilerek sanırım her türlü müdahaleye seve seve kucak açar.
    Pandoranın kutusu bir kere açıldığını düşünüyorum, bundan sonra olacakları ben çok merak ediyorum.
     
  20. atakan_irresistable
    Offline

    atakan_irresistable Üye

    Katılım:
    14 Mart 2008
    Mesajlar:
    1.203
    Beğenileri:
    710
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    istanbul
    öncelike düşüncelerimiz aynı. aynı fikirleri paylaşıyoruz fen bilimlerine yatkın olmadığınızı söylediniz fakat çok engin bir bilgi haneniz var. acaba bir gün türkiyeyi böyle görmek mümkün olacakamıdır.

    öncelikle özür diliyorum ben yukardaki yazıyı yazarken galiba izde yazıyordunuz sizin mesajınızı görmemişim.

    eşiniz doktormu yoksa bilgi teknolojikeri uzmanımı? doğru bir zamanlar o fiyata yapıldığını duydum görmedim. fakat avrupada aylık 10-11 avro civarı neredeyse meyve parasına. ve bir çok bilinmeyen tedavinin faydası olmakta fakat özellikle bunu tıbbıyeliler bilir. bu konu üzreni yapılan çok araştırmalar var örnek vermek gerekirse şuan mıknatısımız olduğunu var sayalım ( kök hücre ) ve bundan 10 sonra motor yapılıp insan hayatını değiştirebileceğini var sayarsak kök hücrelerin neler yapılacapı ön görebiliriz.

    zaten eşiniz size anlatmıştır şuan lık kök hücrenin yönlendirilmesi çalışmaları yoğunluk kaznmakta hatta yeni bir anabilim dalı açmaya çalışıyoruz fakat yeterli destek yok. ve devlet bünyesi ve yeterli teknolojimiz mevcut değil araştırma sayımız çok kısıtlı türkiye bu işi yapanlar oldukça az. bu konferansların nedeni bu bir nevi bu teknolojiyi doktorlara benimsetmek ve destek beklemek onlarda bunun ne olduğunu ve neler yapabilecekleri düşünmeleridir.

    enişteniz içinde çok üzülüm hastalık ne demiştiniz kas hücrelerine saldırıyor ve yok ediyorsa ben mikrop değilde VİRÜS olduğunu söylerim dna ipliklerine tutnarak hücre içine girmyi deniyor ve başarıyor.

    elimden geldiğince yardımcı olamaya calışacağım ekim ayında istanbuldamısınız?
     
    Karasan bunu beğendi.

Sayfayı Paylaş