Farkındalık ve Kişisel Gelişim

Konusu 'Dertleşme' forumundadır ve Berkthagar tarafından 9 Eylül 2009 başlatılmıştır.

Watchers:
Başlığı izleyen üye sayısı: 6 üye.
  1. Berkthagar
    Offline

    Berkthagar Üye

    Katılım:
    1 Eylül 2007
    Mesajlar:
    438
    Beğenileri:
    282
    Ödül Puanları:
    0
    Selamlar forum,aklımı kurcalayan birşeyi sizlerle paylaşmak istedim.Herhangi bir kitapçıya gittiğinizde mutlaka kişisel gelişim kitaplarının olduğu bir raf vardır,ve bu kitaplarda hep insanın nasıl özgüven kazanabileceği,başarılı biri olabileceği,liderlik yeteneği kazanabileceği vs anlatılır.Peki sizce bu anlatılanlar ne kadar doğru?Bir insan karakteri ne ölçüde değişebilir?

    Ben 1 sene öncesine kadar kişisel gelişim kitaplarıyla ilgilenirdim.Ama artık okumuyorum:Abartılmış ve moda haline gelmiş bir sektör bence kişisel gelişim kitapları.Her kitabın arka kapağında hayatım değişti diyen bir kaç isim var,ama ben çevremde hiç böyle bir insan görmedim.
    Velhasılam asıl bahsetmek istediğim kişisel gelişim sektörü değil.Bir insanın değişim limitleri nelerdir?
    Mesela ben liderliğin sonradan kazanılacağına inanmıyorum.Çünkü lider ruhlu insanlara baktığımda en basitinden doğuştan gelen etkileyici bir fiziksel görünüm(geniş omuzlar,yakışıklı olmasa bile düzgün yüz hatları vs),kendine olan sonsuz bir inanç ve mücadelecilik duygusu var.

    Bunun dışında aklımda pek bir örnek yok şu an.Ama sizin görüşlerini bilmek isterim.Sizce karakter doğuştan mı gelir,yoksa değiştirilebilir mi?Ve mümkünse br insan kişiliğini ne oranda değiştirebilir?
     
  2. cexenes
    Offline

    cexenes Üye

    Katılım:
    27 Ağustos 2008
    Mesajlar:
    272
    Beğenileri:
    223
    Ödül Puanları:
    53
    Ne bir düşünceyi aşığılamak lazım nede tapıcak kadar yüceltmek herşeyden gerekli olanları alıp harmanlamak gerekir, herkesin kişiliği farklı ama kendi doğrularına sıkıca sarılan insanlar doğru veya yanlış lider oluyor, bence en önemlisi özgüven zaten gerisi geliyor.
     
  3. slymnasye
    Offline

    slymnasye Üye

    Katılım:
    3 Şubat 2006
    Mesajlar:
    552
    Beğenileri:
    387
    Ödül Puanları:
    73
    Size bu düşüncelerinizde tamamen katılıyorum Berkthagar,

    Bilmem hatırlarmısınız rahmetli Kemal Sunal'ın Ahu Tuba ile bir filmi vardı filmin ismi şu an aklımda değil ama Kemal Sunal filmde bir kitapla kız tavlamaya çalışıyordu kitapta 100 tane madde vardı bir bir bu maddeleri uygulamaya çalışıyor ve sürekli de çuvallıyordu.

    Ben bu kişisel gelişim kitaplarını bu filmde ki kitaba benzetiyorum,aynı amaca hizmet etmesede insanlara bir takım konularda başarılı olabilmesi için yön vermeye çalışıyor.Peki ne kadar sağlıklı ve başarılı bence çok değil,konular neler ''sizde müdür olabilirsiniz'',''okulunuzda birinci olabilirsiniz'',''nasıl uzun yaşarsınız?'' bu ve buna benzer konular peki bu kitabı okuyan ve uygulayan herkes mi birinci olucak? ya da müdür olucak? zaten kitapta size tavsiye edilenler işin özünde başarılı olmak istiyorsan çok çalış,uzun yaşamak istiyorsan spor yap,sağlıklı beslen bunların zaten herkes farkında değil mi?

    İşte bana göre bu kitaplar tamamen gelişen dünya düzeninde ''bireyselligin'' gittikçe önem kazanmasından ötürü insaların bireysel başarıyı kazanması için gereken bir araç olarak gösterilmeye çalışılıyor ve tamamen bunun üzerine kurulmuş tabiki ticari amaç güden bir sektör.

    Benim çevremde de bu kitapları başucundan eksik etmeyen arkadaşlarım var ama hiç birisinin de hayatı değişmedi zaten sizinde söylediğiniz gibi kitabın kapağında ben nirvanaya ulaştım havalarında bir yazar,anlatıyor bir şeyler :=)

    Karakter konusuna gelicek olursak bence insanın karakteri doğuştan gelir eğer doğuştan gelmiyorsa bile 5,6 yaşlarında tamamen oturur ve değişmez neyseniz o sunuzdur.

    Hiç bir zaman çok baskın bir karakter olamadım ,çocukken de böyleydim hala da değişmedim,örnek vericek olursak çoçukken mahalle aralarında top oynarken başka mahallelerden gelen o zamanlar ''belalı'' dediğimiz bizden büyük serseriler topumuzu elimizden alınca ''durun ne yapıyorsunuz versenize lan o topu'' diyen cocuk ben değildim,arkadaşımdı bilmem anlatabildim mi?:=)
     
    Son düzenleme: 9 Eylül 2009
    petsy ve Berkthagar bunu beğendi.
  4. salvadore_xp
    Offline

    salvadore_xp Üye

    Katılım:
    25 Kasım 2007
    Mesajlar:
    1.113
    Beğenileri:
    531
    Ödül Puanları:
    123
    Meslek:
    Öğrenci
    Yer:
    İstanbul and Giresun
    Ben karakterin sonradan şekillendiğine inanırım. Hem de %100'ünü. Annene babana benzemen onların genini taşımandan değil, onlarla aynı ortamda büyümenden kaynaklanmaktadır. Kişiliğin mihenk taşları 0-6 yaşta şekillenir; ama bu dönemde bilinçaltına gönderilen mesajlardan sen bile bihabersin. Daha sonra bakarsın ki babana benzeyen yönlein var, annene benzeyen yönlerinde. Gelişimin döneminde okul hayatında devam ettiği için farklı yaşantıların da olur. Onlardan farklılıklaşmaya başlarsın. Bununla alakalı bir film vard. Twist miydi neydi. İkizler farklı yerleşde birbirlerinden habersiz büyüyorlar ve apayrı karakterler oluyorlardı. Yani kişiliği şekillendiren yaşantılardır, her yaşantıyı da önceki yaşantına bakarak yorumladığım için herkes yaşantıları farklı yorumlar ve farklı dersler, zararlı öğretiler de çıkarır.
    Kişisel gelişime inanan ve karakterin değiştirebileceğine inanan birisiyim. Bilinçaltıyla alakalı olanlar seni uğraştıracaktır. Ama kişisel gelişimde subliminal yöntemlerle bilinçaltına ulaşabilir ve zararlı fikirleri ordan silebilirsin. Örn: Ben başarısızım, ben iyi iletişim kuramam, ben lider olamıyorum, hata yapabilirim heran vs....
    Aslında insan ne düşünürse odur. Başarıya odaklı insan, lider ruhlu, güçlü, iradeli olduğuna inanan insan gerçekten öyledir. Aksini düşünen de düşündüğü gibi olmaya inandırır kendini. Bunu çekim yasası ya da quantum öğrenme'ye bağlamıyorum ben. Bilinç, bilinç altı ve bilinç ötesinden olur benlik. Eğer sadece bilince hitap edebiliyorsanız işiniz biraz daha zor olur.
    Bu bağlamda farkındalık çok önemli bence. Önce inanmak lazım başarmak için...
     
    Son düzenleme: 9 Eylül 2009
    kisish, Berkthagar ve slymnasye bunu beğendi.
  5. slymnasye
    Offline

    slymnasye Üye

    Katılım:
    3 Şubat 2006
    Mesajlar:
    552
    Beğenileri:
    387
    Ödül Puanları:
    73
    Salvodere xp söylediklerinizin hemen hemen hepsine katılıyorum zaten forumda yazılarını severek takip ettiğim üyelerdensiniz yeri gelmişken bunu da söyliyim :=)

    Ama bence hala bana göre 7 yaşından sonra karakterinizi çok fazla değiştiremiyorsunuz örnek vericek olursak ben bulunduğu ortamda kendini dinletmeyi başarabilen bir insanım,aynı zamanda bu ortamda sivrilen ve oldukçada sosyalim bu ve bunun gibi özelliklerim olumlu yanlarım ama birde sevmediğim yönlerim var örneğin haksızlığa uğradığım zaman kendimi o an tam olarak ifade edemem bazen,o an söylemem gerekenler daha sonra aklıma gelir ya da içimde kalır bazı zamanlarda da bu birazda karşımdakini kim olursa olsun kırmak istememden ötürü sanırım ama bu böyle ve ne kadar kendime bir daha böyle olmucak desemde sonuc yine aynı oluyor:=)

    Yani benim demek istediğim bir işte başarılı olmak elbette çalıştıktan sonra mümkün olucak bir şeydir ama liderlik,baskın karakter olma bu ve benzer örnekler bana göre doğuştan gelir,örneğin tarihteki liderlere bakıcak olursak en basit özellikleri hepsi iyi bir hitap yeteneğine sahiptir ben onların çocukken de öyle olduklarını düşünüyorum.
     
  6. salvadore_xp
    Offline

    salvadore_xp Üye

    Katılım:
    25 Kasım 2007
    Mesajlar:
    1.113
    Beğenileri:
    531
    Ödül Puanları:
    123
    Meslek:
    Öğrenci
    Yer:
    İstanbul and Giresun
    Tarihteki liderlere bakalım deyince aklıma ilk Adolf Hitler geldi. Bence karizmatik bir adamdı ve idealini gerçekleştirmek için herşeyi yaptı. Herşeyden önce kararlıydı.Netice kısmıyla ilgilenmiyorum tabi. Onun sonradan mı öyle olduğunu yoksa küçükken de lider ruhlu olduğunu bilmiyorum. Ama karizma dediğimiz şey doğuştan oluyor bazen. Bazen de şeytan tüyü derler. Bu konuda tabi net bir kanıya ulaşmak çok zor...

    slymnasye, benim hakkımdaki düşüncelerinden ötürü de teşekkür ederim.

    Aslında bilince hitap ederek bunu başarmak biraz zor. Bilinçaltıyla alakalı. Çocukken insanlar süper ego ve id(ilkel benlik) kullanıyorlar. Haliyle bunlar biliçaltı ve bilinç ötesiyle alakalı.
    Yaşımız ilerledikçe devreye ego giriyor. Ahlak, mantık mukayese terazisi devreye giriyor. Ölçüp tartışıyoruz. Spontanlığımızı kaybediyoruz. Doğru bildiklerimizi dahi insanları kırmamak adına, ortamı germemek adına içimize atıyoruz. Aslında insanın doğasına aykırı olan da bu.
    Afedersin ama bir çocuk çiş yapmak isterse bir pazar yerinde bile çıkarır ve işer. Çünkü id egemendir ona. Ahlak ve toplum normları oluşmamış onda.
    Biz ise bu yaşta aynı şeyi yapabilir miyiz?
    İşte bilinçaltımızla olan münasebetimiz yaş ilerledikçe azalır. Ama ben subliminal yöntemlerle yepyeni bir insan yaratmayı başardım desem bana inanır mısın? Hayır. Ama bazı rütüşleri yapmaya hala gücümüz var. Başarısızlık, sinir harbi, umutsuzluk, ankisiyeti, toplumdan dışlanma gibi korkuları toplum fütursuzca bilinçaltımıza eker. Bana ektiği gibi sana da ekti. Evet bundan az nasibini alanlarda oldu.
    Ben bilinçaltına hitap edebilme gücüne bağlıyorum olayı. Farklı düşüncen var mı? Dinlemekten mutlu olurum...
     
    Berkthagar ve slymnasye bunu beğendi.
  7. slymnasye
    Offline

    slymnasye Üye

    Katılım:
    3 Şubat 2006
    Mesajlar:
    552
    Beğenileri:
    387
    Ödül Puanları:
    73
    Aslında hemen hemen aynı şeyleri düşünüyoruz Salvodare xp,sizinde dediğiniz gibi toplum kuralları,gelenek ve görenekler,yaşam tarzımız bizim bir nebzede olsa değişmemize neden oluyor bu olmak zorunda da zaten.

    Ama şöyle de bir durum var bana göre olaylar karşısındaki tepkilerinizi zamanla değiştirebilirsiniz çeşitli kurallar yüzünden sizin verdiğiniz örnekteki gibi ''çocuk çiş yapmak isterse bir pazar yerinde bile çıkarır ve işer.'' ama tabiki bunu biz yapamayız yapsak bile hoş karşılanmayız ve kendimizi bu yüzden frenleriz.

    Bu nedenle olaylara verdiğimiz tepkiler yaş ilerledikçe farklılaşır bir olaya ne kadar sinirlensek de o an belki cevap vermeyiz ya da bir şeyi çok istesek de yapmayız.

    Ama bana göre değişmeyen şey eğer bir çocuk sinirliyse ömrünün sonuna kadar sinirli olur sadece ileriki yaşlarda bu sinirini belli etmez ya da normalde vereceği tepkiden daha az tepki verir ama özünde bu çocuk hep sinirlidir.

    Ya da tam tersi uysal ensesine vur ekmeğini al adamlarındandır genelde hep öyle kalır bu huyundan vazgeçmeye çalışsa ya da kendisinden taviz vermese bile aslında özünde uysaldır bana göre sadece çabalıyordur tıpkı sinirlinin öfkesini kontrol etmeye çalışması gibi.Sadece olaylara tepkisi farklıdır ama içindekiler aynıdır değişmez.

    Kısaca özetlmek gerekirse ağaç yaşken eğilir çocukluk döneminde aile,yaşam koşulları,coğrafya vb nedenlerin doğrultusunda karakter oluşur ve oturur öylede kalır ileriki yaşlarda bizim yaptığımız ise iyi ya da kötü yanlarımızı istediğimiz şekilde karşımızdakine yansıtmaktır,tabiki bunlar benim düşüncelerim ne kadar doğrudur ne kadar yanlıştır tartışılır. :=)
     
    Son düzenleme: 9 Eylül 2009
    salvadore_xp ve Berkthagar bunu beğendi.
  8. Berkthagar
    Offline

    Berkthagar Üye

    Katılım:
    1 Eylül 2007
    Mesajlar:
    438
    Beğenileri:
    282
    Ödül Puanları:
    0
    Slymnasye mizacın değişmeyeceği konusundaki görüşlerine katılıyorum.Dediğin gibi ağaç yaşken eğiliyor ama bu sadece yetiştirmenin etkisiyle olmuyor.Aile ve çevre eğitimi kişin ahlaki sınırlarını,değer yargılarını belirliyor ama özüne etkimiyor.Örnekleyeyim,alfa erkeği diye tabir edeceğim cesur,kararlı,baskın birini düşünün.Bu adam zorlu bir ortamda sevgi görmeden büyürse herkesin korkuyla önünde eğildiği bir mafya babası olabilir.Başka bir ihtimalde ise dini inançlarına bağlı bir ailede büyüyüp dini bir lider olabilir.Ama hangi ortamda olursa olsun alfa erkeği rolünü üstlenir.
    Bu doğuştan gelen kapasiteyi neyin belirlediği ise bence genlerimiz ve biyolojik yapımıza bağlı.Son zamanlarda şunu gözlemledim,kişilerin mizacı ile fiziksel özellikleri birbirine paralel işliyor.Mesela fiziksel olarak güçlü kişiler çocukluklarında çok ezilmedikleri için toplum içindee daha kendinden emin oluyorlar.Şöyle de açıklayabilirm:bir adam düşünün,geniş omuzlara,kaslı ve güçlü bir yapıya sahip,kısacası güçlü bir fiziğe sahip.Ve fiziksel yapısından
    anlaşılacağı üzere bu adam yüksek miktarda testesteron üreti.Ve bildiğimiz gibi testesteron kendine güveni,rekabet duygusunun kaynağı olan hormondur.Yani az önceki bakış açısıyla aynı kapıya çıkıyor.Bu örnek fizik ve karakter arası bağı anlamk için yeterli sanırım,uzatmayacağım.

    Yani özümüz genlerimizden geliyor,bunun nasıl işleneceğini ise dış şartlar belirliyor.Bence kişiliğimizi değiştiremeyiz,sadece ufak aışkanlıklarda oynama yapabilirz.
    Peki ben değişmeyi denedim mi?Evet denedim:Bahsedilen vur ensesine ekmeğini al tarzı bir adamım ve 2 yıl kadar önce buna dur demeye karar verdim ve tepki koymam gerekn yerlerde koymaya çalıştım.Amma velakin olmadı,insanın içinden gelmedimi tartışmak ve mücadele etmek,ip bir yerde kopuyor.Bana bu çabamdan geriye sadece bazı gereksiz şeylere sinirlenmek gibi bir psikolojik sorun kaldı.Ben kendimi hiç sevemiyorum,ama siz siz olun mizacınızı değiştirmeye çalışmayın.Benim deneyimlediği kadarıyla akıntıya karşı kürek çekmek değil,kurumuş nehirde kürek çekmek gibi bir çaba bu.
     
    salvadore_xp ve slymnasye bunu beğendi.
  9. Venomanic
    Offline

    Venomanic Üye

    Katılım:
    11 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    51
    Beğenileri:
    36
    Ödül Puanları:
    0
    Arkadaşlarımız güzel ve doğru şeyler söylemişler. Salvadore_xp'nin Hitler örneğini biraz açmak isterim. Şöyle ki; Hitler 'Kavgam' adlı eserinde kendi ağzından çocukluğunda da iyi bir hatip olduğunu, bu özelliği nasıl kazandığını da, yaşıtlarının çoğu gibi iri ve kuvvetli olmadığından, bir şeyleri başarmak için farklı bir özelliğe sahip olması gerektiğiyle açıklıyor.
    Aslında şu an hakkında fikirlerimizi ortaya sürdüğümüz konu veya durum, empirist ve rasyonalistlerin bir kaç çağ üstünde tartıştıkları, ortaya bir çok teori sundukları bir konu. Her zaman bu tartışmalarda iki tarafında kusurları ve açıkları oldu, bu nedenle felsefe gelişmeye devam etti ve belki de bu nedenle tartışan iki tarafın her zaman kusurları oldu. Birbirini tetikleyen olaylar sözkonusu.
    Olayın psikoloji tarafına değinirsek, id-ego-süperego kalıbı bize yardımcı oluyor. Bunu salvadore_xp iyi açıklamış. Bundan ziyade bilinçaltımızın karanlık odaları yaşımız ilerledikçe mühürleniyorlar. Bu da o dönemde bizi etkileyen olayların etkilerini farkında olmadan hayatımızda hissetme durumuna karşı gelmemizi engelliyor. Demek istediğim, alışkanlıklarınızı -sigara, içki vs. değil daha derin kavramlar kişiliğiniz gibi- değiştirmek istediğinizde bunu başaramamanız, bazen neden böyle olduğunu anlamamanız ve kontrolü kaybettiğinizi düşünmeniz.
    0-6 yaş arası bireyin hayatında en kritik noktalara sahiptir fikrimce. Bu dönemde zihin inanılmaz fazla şeyle tanışır, alışır, yaratır ve en önemlisi kendini denetlemeyi keşfeder, kendini denetlemesi gerektiğini keşfeder. Freud'a göre 0-4 yaş arasını hatırlamamamızın sebebi, bu dönemdeki dışavurumları (cinsel dışavurumlar, id'in etkisi altında gerçekleşen toplum kuralları dışındaki olaylar vs.) bastırmamızdır. Bilinçaltımız tüm bu ağırlığın üstüne kendini inşa etmeye başlar, o dönemleri bize karanlık çağlar olarak bırakır. Yine aynı mantıkla yaşımız, tecrübelerimiz ilerledikçe bilinçaltımız bu bastırımlar doğrultusunda ve diğer etmenlerle birikmeye devam eder. Farkında olmasak bile bilinçaltımız hayatımızda büyük bir etmen olarak rolünü sürdürür.
     
    Son düzenleme: 9 Eylül 2009
    kisish, salvadore_xp, Berkthagar ve diğer 1 kişi bunu beğendiniz.
  10. salvadore_xp
    Offline

    salvadore_xp Üye

    Katılım:
    25 Kasım 2007
    Mesajlar:
    1.113
    Beğenileri:
    531
    Ödül Puanları:
    123
    Meslek:
    Öğrenci
    Yer:
    İstanbul and Giresun
    Ben genlerle hiçbir alaka kurmuyorum. Karakterin tamamen sonradan oluştuğuna inanıyorum. Fiziksel özellikler elbette genetikle alakalı. Çok güzel bir anneden, yakışıklı bir babadan doğan bir çocuk küçükcek çok sevimli, büyükken de yakışıklı güzel olacağı için çevreden ilgi görecek ve sosyal yönü gelişecektir. Özgüvenli, kendini değerli hissedecektir. Ee... Anne güzel. O da kendini değerli hissediyor. Baba da yakışıklı. O da kendini değerli hissediyor. Buna bakarak genlerle geçtiği söylemek pek doğru olmaz. Ama fiziksel özellik elbette baskın bir karakter için avantaj ya da dezavantaj olablir.
    Erken ergenlik çağına giren erkekler yaşıtlarına göre daha güçlü, kararlı, asabi vs. olurlar. Sesini daha fazla duyurlar. Tepkileri daha barizdir. Haliyle diğer arkadaşları ergenlik çağına giremediği için farkındalık yaratır. Bu da kişilik gelişimini etkiler.
    Geç yaşta okula başlayan bir öğrenci yaşıtlarından büyük olacağı için ezilmez ve başarı duygusunu herzaman muhafaza eder. Çünkü kavgada da oyundada fiziksel avantajını kullanarak arkadaşlarına üstünlük sağlar.
    İq'su yüksek bir ailenin zeki çocuğu herzaman öğretmenlerin gözdesidir ve zekası tescillenmiştir. Çocuk da bunun farkındadır ve kendisini herkesten bir adım önde görür.
    Zengin bir ailenin şımarık yetişen çocuğu istediği herşeyi elde ettiği için çoğu şeye hükmedebilme gücünü kendinde hissetir.
    Fakir bir ailede ezik bir şekilde büyütülen çocuk ailede gördüğü baskıyı toplumdan da görmekten korkar; haliyle baskı görmemek için kendini gizlemeyi, silik karakter olmayı tercih eder.
    Velhasıl karakteristik özellikleri genetikle ilişkilendireceksek şu şekilde yapmalıyız: Genetik özellikler karakterin şekillenmesinde etkilir. Ama belirleyici değildir.
    Muhtemelen Hitlerin de kararlı, baskıcı, lafından dönmeyen bir abi, baba ya da anne modeli vardır.
     
    Venomanic ve slymnasye bunu beğendi.
  11. Berkthagar
    Offline

    Berkthagar Üye

    Katılım:
    1 Eylül 2007
    Mesajlar:
    438
    Beğenileri:
    282
    Ödül Puanları:
    0
    Arkadaşlar bu konuyu dertleşmeye açmamın sebebi aslında danışmak istediğim bir konu olmasıydı.Belirttiğim gibi ben korkak ve pasif bir insanım .Bu özelliklerimden kurtulmayı denedim ama başarılı olamadım.Eğer bunu değiştirmenin bir yolu yoksa buunla nasıl yaşayabilirm?Çünkü bu konu son aylarda çok canımı sıkıyor,hayata küstürüyor ve bir kere intiharı bile düşünmüştüm,şükür bu aralar daha iyiyim.Mutlu bir yaşam benim için mümkün mü,yoksa ütopya mı?
     
  12. salvadore_xp
    Offline

    salvadore_xp Üye

    Katılım:
    25 Kasım 2007
    Mesajlar:
    1.113
    Beğenileri:
    531
    Ödül Puanları:
    123
    Meslek:
    Öğrenci
    Yer:
    İstanbul and Giresun
    Berkthagar, kaç yaşındasın? Neden böyle düşünüyorsun?
    Korkak ve pasifim diyorsun. Neden korkasın ve neden pasifsin?
    Korktuğun şey nedir? Hata yapmak mı, ya da gerçek anlamda bir başkası tarafından zarar görmek mi?
    Neden pasifsin? Ön planda olmak, sınırlarını çizmek çevrende tepki mi görüyor?
    Senin bu davranışın sebebi çevrenin ya da ailenin baskıcı, dışlayacı, ezici tutumu olabilir.
    Belki de senin çevrende büyüyen, senin yaşadıklarını yaşayan her insan senin gibi olacaktı. Sen de bir farklılık, aykırılık yoktur.
    Bu sorunun kaynağı çevrendeki dengesizler, bilinçsiz aile belki de öğrencilere saygı duymayan sınıf arkadaşların ya da öğretmenlerin olabilir. Bunun pek bir önemi yok aslında.
    Sen bir bireysen yine kendini revize etmek, kişiliğindeki çatlakları, egondaki düşkünlüğü kendin halletmek zorundasın. Bu konuda sana sadece destek olabilirler; yine kendini değiştirecek, içinde bulunduğun durumdan kendini kurtaracak olan sensin.

    Şayet bataklığa itilmişsen, sen batarken kimse el vermemişse ya da verilen elleri tutamamışsan bu saatten sonra da hep böyle batacağım dersen işin başında pes etmiş olursun; artık sana kimse yardım edemez.
    Senin yerinde olsam ilk olarak bu hale gelmemin sebebini araştırırdım: Aile, çevre, akranlar vs...
    Bunun sebebini anladığında psikolojindeki hasarları gidermen daha kolay olacaktır. O yüzden sana çok görev düşüyor.
    Neden böyle oldum diye kendine sorduğunda illaki aklına gelen ve "şunlardan ötürü böyle olmuş olabilirim" diyeceğin yaşantılar geliyordur aklına. Bunlara odaklan.
    Çevreni, aileni, arkadaşlarını tahlil et.
    Baskıcı bir çevre, sana hakketiğin değeri vermeyen bir aile, senin kişisel ve özlük haklarına saygı duymayan arkadaşlar vs. bunların açtığı yarayı kapatmak gerçekten kolay değil. Önce farkındalıkla işe başlamalısın. Seni bu hale getiren yaşantıların var. Bilinç bunu tam olarak algılayamasa da bilinçaltı çoktan karar vermiş ve davranışa dökmüş. Farkındalık işte burda başlamalı.
    Daha önce Cesur olduğun dönemlerde bazı davranışlarından canın yanmış olabilir. Beyin de korkak olmanın daha faydalı ve zararsız olduğuna karar vermiş olabilir. Bilinçaltı da zamanla bunu alışkanlık haline getirir ve 2. planda kalmayı tercih eden bir birey oluverirsin.
    Pasiflik de zaten korkaklıkla ilişkili bir durum.

    Bir kitapta okuduğum örneği anlatmak istiyorum.
    Askerliğini Vietnamda yapmış ve savaşın acımasız yüzünü görmüş, birçok defa yaralanmış bir asker bundan 10 sene geçtikten sonra evinde otururken bir patlama sesi duyduğunda yere kapaklanıyor ve askeri bir duruşla olayı analiz etmeye çalışıyor. Halbuki dışardan gelen ses çocukların oyun oynarken arabanın altında kalan topun patlama sesi.
    Yani asker savaştayken bomba patladığında yere yatıp yapmama iradesine sahip. İsterse yatmayabilir; ama mermiyi kafaya yeme ihtimali var. Lakin 10 sene sonra bu iradesi kaybolmuş. Çünkü bu emir ulaşılması zor olan biryerden geliyor.
    Savaştayken bomba patladığında yere kapaklanan bilinçken, 10 sene sonra dışardan gelen bir gürültüden ötürü yere kapaklanan da bilinçaltı.
    Yani başıma bir iş gelmesin diye kişiliğinden ödün verdin. Bunu bilinçle yaptın. Lakin bunu tekrarladıkça kontrol senden çıktı, artık görevi bilinçaltı devraldı. O yüzden kişilik için çözüm 0-6 yaş kritik dönemdir. İşte burda psikiyatristler devreye giriyor. Bu saatten sonra bilinçli olmadan, iradeni eline tam anlamıyla almadan bunları aşman zor. O yüzden bu konuda araştırmalarını devam ettir. Bilinçaltını temizlemek öyle kolay değil.
    Bilinçaltı telkinleri var. İnternetten ulaşabilirsin. Belki onlar işine yarar...
     
    Berkthagar ve slymnasye bunu beğendi.
  13. diez
    Offline

    diez ADMIN Yönetici Admin

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    13.051
    Beğenileri:
    15.000
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    Çorum
    bana göre sizin ilacınız ki ben öyle yaparım..size göre zor gelen , yapmaya çekindiğiniz işlere özellikle girin..
    görev dağılımı yapılıyorsa en zor , en çekindiğiniz işi alın..
    diyelim ki birinin topluluğa konuşma yapmasımı gerekiyor siz yapın..göreceksiniz ilkini yaptıktan sonra sizdeki değişime hayret edeceksiniz..

    kişilik ancak bu şekilde gelişir..
    Kabaca örnekler vereyim; diyelim ki kaldırımda 4-5 tane iri tip mi var..kaldırımdan inmeyin içlerinden geçin..dünyanın aslında hayal ettiğizden çok daha fazla sizin kontrolünüzde olabileceğinizi hissedin, hissettirecek zor adımlar atın..

    bir yönetici ile ya da üst düzey bir bürokratlamı görüşülmesi lazım..siz yapın..tüm riskleri göze alın..dediğim gibi ilk denemeleriniz sizi tabiri caizse açacak, perspektifiniz genişleyecek..

    oturup olayın psikolojik tarafını düşünmek kanımca sizi iyice derinlere sürükleyecek, pasifleştirecektir..
     
    benekli, Berkthagar ve slymnasye bunu beğendi.
  14. Berkthagar
    Offline

    Berkthagar Üye

    Katılım:
    1 Eylül 2007
    Mesajlar:
    438
    Beğenileri:
    282
    Ödül Puanları:
    0
    Bu ay 18ime basıyorum.Ailem çok medeni ve anlayışlıdır,çevre olarak da sorunlu bir çevrem yok.Sanırım fazla kolay ve risksiz durumlar beni bu hale getirdi.Korktuğum şeyler genelde toplum içinde zor durumlara düşmek,başkası tarafından gerek ruhsal gerek fiziksel (özellikle ruhsal) olarak incitilmek,dışlanmak.Aslında dışarıdan bakan biri bende sıradışı bir sorun görmez.Sadece korkak kelimesini kullanırlar tahminimce,gerçi kimse direk kullanmadı ama.Bu kedi köpek fobisi gibi birşey değil,genel bir durum.O yüzden bunu söküp atabileceğimden emin değilim.
    Bu arada sizlere de teşekkür ederim,üşenmeden bir psikolog gibi ayrıntılı incelemişsiniz.Sanırım bodynin bana bu açıdan yararı olucaktır.Tekrardan teşekkür hepinize.
     
  15. aysunil
    Offline

    aysunil Üye

    Katılım:
    24 Mart 2009
    Mesajlar:
    68
    Beğenileri:
    34
    Ödül Puanları:
    0
    aslında bende senin gibiyim.bir çeşit sosyal fobi diyebilirim.üstüne gitmekten korkuyorum üstelik çuvallamaktan korkuyorum.internetten araştırdığım kadarıyla çoğu sosyal fobik ilaçla bunu yenmişler.bazıları da üstüne gitmişler.
    ben ilaç taraftarıyım çünkü bunu başarabileceğimi görmem sonra meselemin üstüne gitmem gerekli.bugün tam da bunu yaşadım biliyor musun?
    kalabalık bir toplantıya katılmam gerekti.tanıdığım ve tanımadığım insanlar vardı.ve ben türlü bahanelerle ortamdan uzaklaşma çabasındaydım.herkes fikrini söyledi fakat ben söyleyemedim.sebebini biliyorsun .aslında konu hakkında oldukça bilgim vardı ve ben sustum,kaçtım.sonradan pişman oldum keşke ilacı alıp öyle gelseydim diye.bir sonraki toplantıda mutlaka alacağım.o zaman ayrıntıları sana yazarım.eminim yakınlarının yanında çok esprili ve sempatiksindir.çünkü genel özelliğimiz bu.
     
  16. zigbog
    Offline

    zigbog Üye

    Katılım:
    20 Haziran 2008
    Mesajlar:
    1.327
    Beğenileri:
    629
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Meslek:
    Bilgisayar Programcısı
    Yer:
    İzmir
    ben spor yapmadan önce bambaşka biriydim(tembel-zordan kaçan-bir şeyleri elde etmek için çabalamayıp elde edemediği için dert yanan bir tiptim). Sonra spor ve üniversite hayatımda spora çok ciddi şekilde ağırlık vererek vücut geliştirme işine girdim. Yavaş yavaş değişim oluyordu önceden dış görüntüme çok özen gösterirdim saçım-yüzüm-kıyafetlerim sonra yavaş yavaş daha rahat yaşamaya başladım. Okulda 2. senemde proje çalışmasına başlamak üzere hayalimdeki bir robotu kağıda cizdim(örümcek robot). Bu proje grup halince yapılmalıydı(okulun kuralı). Bende bir kaç kişi ile görüştüm(yakın arkadaşlardan). Sonra baktım ki kimsenin cesareti yok(para-zaman-yapamama-yetiştiremem korkusu). Ama ben inat ettim ve benim kafadan bir hoca buldum okulda(proje hocam). Sonra bi kaç kişiyi daha seçtim sınıftan, konuştum. Önce biraz terredüt ettiler ama ben bütün sorumluluğu üstlerinice grup toparlanmış oldu. Hocanın bize verdiği hedef örümcek robotu yurutmekti (1 sene lik bir hedef). Biz bunu 1-2 ayada tamamladık ve hocaya gösterdik. Hoca çok şaşırdı ve %40 maaliyeti üstlenip sponsor oldu. Robotu yaptık ve okul birinciliği aldı. Tam tasarladığım kadar gelişmiş olmadı(Maliyet yüzünden) ama robotu bitirdik. Okulumda bana çok fantastiksin diyen hocalar bile oldu :D (bunu söyleyen bir hoca düşün artık insanda nasıl bir etki yaratır) ama onlara inat ben bu projeyi geliştirdim. Takımda lider yoktu, elektronik bilgisi olanda bir tek bendim sene sonunda bir baktım gayri resmi grup başkanı oldum. Hoca bile grup olarak benimle irtibata geçiyordu. Hiç unutmuyorum hoca uzaktan kumanda yapabilirmisiniz dedi ben hiç bir şey düşünmeden parayı verirseniz her türlü dedim :D Hoca da yurt dışından wireless modüller getirtti. Şimdi bi arkama bakıyorumda bu robota başalamadan önce aslında benim bile bilgim %10 kadarmış. Yaparken araştırdık ve hiç durmadan üzerine yürüdük. Takımım sayesinde de projeyi tamamladık. Yani anlıyacağın bu işler kitaptan olmaz. Bende o kitaplardan okurum, videolar izlerim ama asıl güçü kendinde bulamazsan hiç bir şey olmaz. Şu anki hayat iş felsefem; Yol varsa yola çıkarsın ve sadece gerekli malzemeleri yanına alırsın soruları ve endişeleri değil.
    Uzun lafın kısası spor ve diez'inde dediği gibi fazla düşünmeden işe atlamak beni çok köklü şekilde değiştirdi ;)

    Berkthagar, şöyle bir şey dene yarın dışarı çık ve yapmak istemeyeceğin şeyleri yap. Akşam eve geldiğinde kendini nasıl hissedeceğine bak.
     
    Son düzenleme: 12 Eylül 2009
    aysunil, benekli, Berkthagar ve diğer 1 kişi bunu beğendiniz.

Sayfayı Paylaş