Bekaret / Haldun Aydıngün

Konusu 'Geri Dönüşüm Kutusu' forumundadır ve jkdo tarafından 21 Eylül 2006 başlatılmıştır.

Konu Durumu:
Mesaj gönderimine kapalı.
  1. jkdo
    Offline

    jkdo Üye

    Katılım:
    11 Eylül 2006
    Mesajlar:
    251
    Beğenileri:
    113
    Ödül Puanları:
    53
    Meslek:
    Universite
    Yer:
    Denizli-ist
    Bekaret / Haldun Aydıngün

    Çok sevdiğim bir fırkra var.

    Yurdumuzun mutena köşelerinden birinde önemli bir evlenme geleneği varmış. Bu geleneğe göre gelin hanım bakire çıkarsa damat bey balkona çıkıp beş el silah atarmış. Düğünlerin üç gün üç gece sürdüğü bu güzide beldemizde ilk gece gelinle damat odalarına çekilmiş, herkeste bir gerginlik. Derken "gıcırt!" balkon kapısı açılmış, "Pat!-Pat!-Pat!-Pat!-Pat!". Tam beş el silah duyulmuş... Ahali gayet memnun, eğlence bütün hızıyla devam etmiş.

    Şölenler ertesi gece gene devam. Gelinle damat gene odalarına çekilmiş. Derken "Pat!-Pat!" iki el silah sesi duyulmuş zifaf odasından. Millet şaşkın bir şekilde odaya doluşmuşlar. Bir de bakmışlar gelin kız yerde kanlar içide yatıyor.

    "Ulan ne yaptın?" demişleri.

    Damat kendinden emin "Bakire çıkmadı. Namusum adına vurdum demiş.

    "Ulan salak, onu yapacaksan dün yapacaktın" demişler.

    Damat da "Yapamazdım. Çünkü dün bakireydi" diye cevap vermiş...

    Allah'a şükür Türkiye'nin genelinin artık bu fıkrada dalga geçildiği kadar sert ve mantıksız olmadığını biliyoruz. Son yıllarda dışa açılma falan derken insanlar biraz olsun yumuşadılar. Olaylara biraz daha rahat bakıyorlar. Ama bekaret hala önemli bir konu. Hatta geçenlerde aile içinde bir toplantıda, son derece hoş, eğitimli bir dostumuzun sözleriyle nerdeyse koltuktan düşüyordum. İkinci evliliğini yapmış olan bu dostumuz kendisinin ne kadar şanlı olduğunu, iki kez bakireyle birlikte olduğunu söylüyordu.

    Yani son derece nazikce seçilmiş sözcükler kullanarak sanki "Ne iyi ulan, iki kez kız bozdum!" demeye getiriyordu. Böyle bir konuşmanın erkeklerin bir arada olduğu, alkolün etkisiyle salyaların yavaşça akmaya başladığı bir ortamda yapılması hoş karşılanabilecekken. Son derece aile içinde, yanında son "bozduğu" eşiyle bir arada sohbet ederken, bu kadar tatlı tatlı söylenebilmesinden dehşete düşmüştüm.

    Dediğimiz gibi, bekaret eskisi kadar büyük sorun yaratmamakla birlikte hala pek çok ortamda evlenirken bakire olmamak ayıp ve saklanması gereken bir kusurmuş gibi düşünülüyor. Adamın biri son derece ciddi bir şekilde bana şöyle diyordu:

    "Abi, şimdi koluna karını takmış yolda yürüyorsun, karşıdan da karının senden önce birlikte olduğu adam geliyor... (hoş geldi, sefa geldi...) o zaman ne yaparsın?"

    Bunu anlatan adam, cümlenin sonunu getiremiyordu ya da başka bir deyişle, sorusuna bir yanıt veremiyordu. Çünkü sanki yaşam orada bitecekmiş gibi duruyordu. Hani karısı kızlığını Avustralya'da bir kanguru yetirştiricisine vermiş olsa, ve sokakta hiç karşılaşma riskleri olmasa sorun olmayacaktı ama Ah! O sokakta herifi görme ihtimali yok mu? İşte o adamı öldürüyor olmalıydı.

    Bir başka ilginç anım da 70'li yılların başlarından kalma. O günlerdeki yeni delikanlı olmaya başlayan aklımla HAYAT mecmuasında yurt dışı haberleri okurken yukardaki fıkranın anti-teziyle karşılaşmıştım. Haber İngiltere'de eşi bakire çıktı diye onu boşayan bir adamla ilgiliydi. O gün ağzımdan nasıl bir söz çıktığını hatırlamıyorum ama bugünkü dile çevrildiğinde "OHA!" olabilirdi.

    Aradan çeyrek asır geçtikten sonra şu anda o İngiliz beyfendinin yerine geldiğimi hissediyorum. Evet adam haklıydı. Evlendiğiniz kadının kesinlikle bakire çıkmaması gerekiyordu. Çünkü bugünün çağdaş erkekleri için artık bekaret katlanamayacakları kadar büyük ve gereksiz bir lüks ya da hayatlarını rezil edecek bir felaket.

    Neden mi böyle düşünüyorum. Hemen belirteyim. Son yıllarda toplumsal yapımız tamamen değişti de ondan. Değişmenin en temel özelliği de kadınla erkeklerin uymaları gereken temel rol modellerinin değişmesi.

    Eskinden klasik tip ailerde kadının yapacakları son derece belliydi. Kadınlar bunları zaten nesilden nesile fazla değişmediği için annelerine baka baka çocukluktan itibaren rahatça öğrenebiliyorlardı. Evlilik başladıktan sonra da bir sorunla karşılaştıklarında, ne bileyim, yemekte soğanlar fazla mı yanıyor, çamaşır kaynatırken kazana kül mü düşüyor, annelerine ya da çevredeki başka kadınlara sorabiliyorlardı. Çünkü genç bir kadının girmiş olduğu evlilik işinin çok ama çok benzerini yaşamış olan ya da yaşamakta olan bir sürü kadın oluyordu etrafta.

    Durum erkekler için de aynıydı. Onlar da babalarından gördüklerini devam ettirmek, hatta babalarının toplum içindeki görevlerini de aile için üstlenmek durumundaydılar ve zaten de bunu yaparken çok da fazla model aramaları gerekmiyordu.

    Günümüzde durumlar biraz değişti. Teknolojisi, toplumsal yapısı zırt pırt değişen, bir nesil öncekilerin cahili cühelaya dönebildikleri, sekiz yaşındaki çocuğun altmışlık anneannesine bilgisayar öğretebildiği bir çağda yaşıyoruz. Ayrıca eskinin tevekkül ve metanete dayalı anlayışları daha fazla tüketime, daha fazla üretime, daha fazla beklentilere ve başarıihtiyacına dönüştü.

    Özetlersek, insanlar artık

    Hem daha az bilinen,

    Hem de onları daha fazla zorlayan,

    bir zeminde hareket etmeye başladılar.

    Bu koşullarda evleneceğiniz kadının gerçekten bakire çıkması, birlikte çatışmaya gireceğiniz erlerin hayatlarında ellerine hiç silah almamış "masum" ve "tertemiz" yavrular olması kadar tehlikeli.

    Bugünkü yaşamda ayakta kalabilmek için, ya görev tanımlarının kaskatı yapılmış olduğu, son derece tutucu bir yaşam tarzını seçmemiz, ya da donanımlı ve deneyimli birini eş olarak almamız gerekiyor. Çünkü karşılaşabileceğimiz sorunların yanıtlarını başkalarında bulabilme şansımız son derece az. Ortak yaşamla ilgili kadın da, erkek de ne kadar fazla bilgi sahibiyseler, dertlerine hızla çare bulabilme ihtimalleri de o kadar artacaktır.

    İşin bir başka boyutu daha var. Flörtler, ilişkiler, o arada yaşanan cinsellikler daha sonra kurulacak evliliğin bir alıştırması gibi düşünülebilir. Bir kadın ne kadar çok erkeği gerçekten tanımışsa sizi de o kadar iyi değerlendirebilir.

    Bu çok ama çok önemli bir noktadır. Kadınların isteklerinde nasıl sınırsız olabilecekleri konusunda bu sitede yazılarımız çıktı. O yazılardaki her satıra tamamen inanmakla birlikte, deneyim denen olgunun insanoğlu kadar insankızı için de çok önemli ve faydalı olduğunu biliyoruz. Başka erkekleri iyi tanıyan bir kadın eğer sizi severse, birincisi hatalı davranışlarınızı daha iyi tespit edecek ve düzelmeniz için size destek olacaktır. İkincisiyse çok iyi yaptıklarınızın da hakkını tam olarak verebilecektir.

    Kafasında bir ölçü, bir skala olmayan bir kadınla birlikte olmak gerçek bir kabusa dönüşebilmektedir. Ne yaparsanız yapın, yaranamıyabilir, en ufak bir davranışınızda sorunlar yaratabilirsiniz.

    Tanıdığım çok hoş bir çift var. Genç kadın son derece tatsız bir evlilikten sonra ikinci evliliğini yapmış. Erkeğin ise oldukca tehlikeli hobileri var ve bunların yüzünden sık sık da uzak kalması gerekiyor. Sıradan bir kadınla evlense başına gelmedik kalmayacaktı. Ama eşi, geçmiş tatsız deneyimin de etkisiyle, iyiyle kötüyü artık çok daha farklı ayırt edebilir hale gelmiş.

    İşin bir de seks tarafı var. Artık ortaçağın tortusu üzerimizden yavaş yavaş kalkmaya başladı, belki yakında Babil'deki kadar seks konusunda özgür olabileceğiz. Sırf bu açıdan bile cinsel deneyimleri daha fazla olan bir kadınla birlikte olmanın daha anlamlı olacağı açık gibi duruyor.

    Bekaret konusunda söylenebilecek sanırım son söz, büyük bir itinayla "bakire" alınan eşin daha sonra komşunun koynundan çıkma ihtimali... Bu ihtimali şimdiye kadar gerçek sıfıra indirmeyi beceren olmadı.

    Siz siz olun, evlenecekseniz kendiniz gibi birini bulun...


    http://www.erkekadam.com/soz/soz.asp?mak_id=8


    Aynı başlıktan iki tane var KİLİT VE ÇÖP (Flexor)
     
Konu Durumu:
Mesaj gönderimine kapalı.

Sayfayı Paylaş