ölüm

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan ZERO
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
Sizi çok iyi anlıyorum
Ama katılmıyorum.

Manevi yoksunluk ile ( sevgi bağlamında ) bedensel yokoluş asla aynı değildir kanımca

Bir ebeveyninizi kaybettiğiniz zaman ne demek istediğimi belki anlarsınız
 
Ölüm, insanın içini kemiren bir olgu. Diğer tarafın kesin var olduğunu bilseniz bile her ne kadar acıları bol olsa da bu ışıklı eğlenceli dünyadan ayrılacağımız düşüncesi insanı çok kötü etkiliyor. Gençliğimizde hiç ölmeyeceğimizi zannedip hayatı hep zinde enerjik yaşayacağımızı sanmak belki de bizi üzüyor korkutuyor.
Şimdiye kadar 2 kez ölümle burun buruna gelip son anda hayata tutunabildim. Ancak ölebileceğimi anladığım zamanlarda hiç korkmamış hep " Allahım gerçekten şimdi ben ölecek miyim?" diye kendi kendime söylenmiştim. Çok garip bir duyguydu. Ölümden dönme anlarından 1 dakika önce ölümle yaşam arasında gidip geleceğim ve hayatımın birkaç ufak doğru hamleme bakacağına inandırılsaydım eğer, muhtemelen tımarhaneye de kapatılabilirdim ancak ölümle burun vuruna gelindiğinde durum farklı oluyor. Belki de vücut birşeyler salgılayarak fiziksel ve zihinsel olarak rahatlamamızı sağlıyordur.
Bu konuda yazarken bile değişik bir ruh haline büründüm. Cidden hayatın garip bir gerçeği.
 
Sizi çok iyi anlıyorum
Ama katılmıyorum.

Manevi yoksunluk ile ( sevgi bağlamında ) bedensel yokoluş asla aynı değildir kanımca

Bir ebeveyninizi kaybettiğiniz zaman ne demek istediğimi belki anlarsınız

yanıtınıza çok teşekkür ederim... fakat benim bahsettiğim sevgi değil, duygu... yani bendensel bir yoksunluğun tanımını yaparak başlayabiliriz... maddesel yoksunluk bir kişinin size yaşattığı duyguların bir daha yaşatamamasıdır... yani duygunuzda duymamanızdır... maddesel yok oluş sadece kavramsal bile diyebiliriz... mesela benim tanıdığım ahmet diye biri var o öldüğünde eğer aranızda bir konuşma veya bir duygu alışverişi geçmemişse o kişinin ölmesine sadece başka bir insanın öldüğü zamanki duygunuza bakarak tepki verirsiniz... o da Allah Rahmet Eylesin, Toprağı Bol Olsun gibi insalcıl bir tepkidir... bunu da geçmişte sevdiğiniz biri, sanatçı vs vsnin vefatından ötürü edindiğiniz duygu ve özellikten ötürü kullanırsınız...

yani sonuç olarak biri size eğer duygu hisettirmiyorsa (kızgınlıktan, dargınlıktan ötürü vb gibi değil, gerçekten) o kişi aslında sizin için ölmüş demektir, yanınızda olması veya olmaması veya başka bir varoluşta olması önemini yitirir, azaltır...
 
Hayatta anne ya da babası ile karşılaşmamışlar dahi var. Bu durumda yüz sıfırdan büyük olduğu gibi bir de sıfırdan büyüktür demek gerekir.

aslında annesi ve babasıyla karşılamama söz konusu değil... bir çocuk oluşurken anne ve babasının parçalarını taşır hele anne karnında büyüdüğünü düşünürsek kesinlikle anneyi tanıyordur ve duygusal olarak (bilinçaltında da) onları tanıyor... yani onlara birşey olduğunda mutlaka sezecektir... bu da bir duygudur ve duygusal varlığını bildiği için bundan etkilecektir...
 
YaklaşmaK GeReK Belki De

yanıtınıza çok teşekkür ederim... fakat benim bahsettiğim sevgi değil, duygu... yani bendensel bir yoksunluğun tanımını yaparak başlayabiliriz... maddesel yoksunluk bir kişinin size yaşattığı duyguların bir daha yaşatamamasıdır... yani duygunuzda duymamanızdır... maddesel yok oluş sadece kavramsal bile diyebiliriz... mesela benim tanıdığım ahmet diye biri var o öldüğünde eğer aranızda bir konuşma veya bir duygu alışverişi geçmemişse o kişinin ölmesine sadece başka bir insanın öldüğü zamanki duygunuza bakarak tepki verirsiniz... o da Allah Rahmet Eylesin, Toprağı Bol Olsun gibi insalcıl bir tepkidir... bunu da geçmişte sevdiğiniz biri, sanatçı vs vsnin vefatından ötürü edindiğiniz duygu ve özellikten ötürü kullanırsınız...

yani sonuç olarak biri size eğer duygu hisettirmiyorsa (kızgınlıktan, dargınlıktan ötürü vb gibi değil, gerçekten) o kişi aslında sizin için ölmüş demektir, yanınızda olması veya olmaması veya başka bir varoluşta olması önemini yitirir, azaltır...

Bu tür bir ilişkide bu şekilde tepki vermeniz çok olağan ancak "ölüm" kelimesini duygu yoksunluğu anlamında kullanmak fazla ağır bence.

Ne kadar incindiğinizi anlıyorum, ne kadar onurunuzun kırıldığını... Ama bu kelimeyi (ölüm) yafta olarak kullanmadan evvel belki de o insanın bize neden bunları yaşattığını sorgulamak daha mantıklı ve faydalı olabilir :)

Hayat bu; belki onun da bizim bihaber olduğumuz korkuları vardır, bir dünyası... Kim bilir belki ebeveyn olmayı düşünmezken siz dünyaya geldiniz, yahut yaşadığı başka olaylar; birşeyler olmuş olmalı ki buna itilmiş olmalı...

Belki de hayattan başka beklentileri vardı ya da kendi babası çok baskıcı bir insandı ve de dedenizin kendisiyle kurduğu ilişkiden yaralar aldığı için size bu tarz bir yaklaşım geliştirdi... Kim bilir...

Sordunuz mu, açtınız mı hiç konuyu babanıza peki ?

Belki onun da sizinle dertleşmek istediği, anlatacağı şeyleri vardır. Belki bir sorunuzu bekliyordur çözülmek için... Hatırlamamız gerekir ki hiç bir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir. :)

Açık iletişim kurmayı deneyin; ona yaklaşmayı, fedakar taraf siz olun; adım atın ve anlamaya çalışın.
Ne kaybedersiniz; ama kazanırsanız kazancınızın çok büyük olacağı kesin.

Umarım düşüncelerimi açıkça ifade edebilmişimdir ;)

Ölümden dönme anlarından 1 dakika önce ölümle yaşam arasında gidip geleceğim ve hayatımın birkaç ufak doğru hamleme bakacağına inandırılsaydım eğer, muhtemelen tımarhaneye de kapatılabilirdim

Bu cümleyi rica etsem açıklar mısınız ?
 
Son düzenleme:
Bu tür bir ilişkide bu şekilde tepki vermeniz çok olağan ancak "ölüm" kelimesini duygu yoksunluğu anlamında kullanmak fazla ağır bence.

Ne kadar incindiğinizi anlıyorum, ne kadar onurunuzun kırıldığını... Ama bu kelimeyi (ölüm) yafta olarak kullanmadan evvel belki de o insanın bize neden bunları yaşattığını sorgulamak daha mantıklı ve faydalı olabilir :)

Hayat bu; belki onun da bizim bihaber olduğumuz korkuları vardır, bir dünyası... Kim bilir belki ebeveyn olmayı düşünmezken siz dünyaya geldiniz, yahut yaşadığı başka olaylar; birşeyler olmuş olmalı ki buna itilmiş olmalı...

Belki de hayattan başka beklentileri vardı ya da kendi babası çok baskıcı bir insandı ve de dedenizin kendisiyle kurduğu ilişkiden yaralar aldığı için size bu tarz bir yaklaşım geliştirdi... Kim bilir...

Sordunuz mu, açtınız mı hiç konuyu babanıza peki ?

Belki onun da sizinle dertleşmek istediği, anlatacağı şeyleri vardır. Belki bir sorunuzu bekliyordur çözülmek için... Hatırlamamız gerekir ki hiç bir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir. :)

Açık iletişim kurmayı deneyin; ona yaklaşmayı, fedakar taraf siz olun; adım atın ve anlamaya çalışın.
Ne kaybedersiniz; ama kazanırsanız kazancınızın çok büyük olacağı kesin.

Umarım düşüncelerimi açıkça ifade edebilmişimdir ;)



Bu cümleyi rica etsem açıklar mısınız ?

Setenay hanım öncelikle iyi niyetli mesajlarınıza teşekkürler :)

fakat sizin bile düşünemeyeceğiniz derece yöntemleri annem de ben de denedik hem de yıllardır... size şunu diyebilirim ki, (bunu gerçekten söylüyorum) ben de ki özellikle annem ona aşırı derece sevgi verdik aslında tek suçta buydu... eğer ben yaşımın gereğini yapsaydım (ergenlik tripleri, kız arkadaşları eve, otele atmalar veya o tür ortamlara girmeler, sigara, alkol, uyuşturucu vs kullanmalar...) annemde önden gülüp arkadan kuyusunu kazsaydı kesinlikle sorun olmayacaktı... ki kendiside dedi ben size yetmiyorum diye.. fakat 3-4 yıldır bizi hem manevi hem de maddi olarak yordu... beni gerçekten tanıyor olsaydınız elde ettiğim başarılardan bu kadar ağır maddi ve manevi yükü haketmediğimi düşünebilirdiniz... yani annemde bende haketmedik... keşke bu noktaya gelmeden gereken olsaydı en azından kendilerini öldü saymazdım...

kavrama gelince ben de demiştim aslında eğer madden ölüme bakacak olarsak diye fakat ölüm kavramına genel olarak bakmak lazım bence... eğer madde yani beden üzerinden olarak bakarsak dediklerinizi sonuna kadar destekliyorum...

bu arada şunu da eklemem lazım ben kendimi bildim bileli kendilerine karşı bir duygu hissetmiyorum... yukarıdakini okuyan biri kin falan duyduğumu düşünür fakat öyle bir durumda yok... olsa aleyhinde bir şey yaparım değil mi? öyle bir durumda yok... işte buna ölüm diyoruz... eğer bir kişi size hiç bir duygu hissettirmiyorsa asıl ölüm budur... bunu önceki yazıda da açıkladım... fakat maddesel bakarsak haklısınız...

gerçekten teşekkürler :)
 
Setenay hanım öncelikle iyi niyetli mesajlarınıza teşekkürler :)

fakat sizin bile düşünemeyeceğiniz derece yöntemleri annem de ben de denedik hem de yıllardır... size şunu diyebilirim ki, (bunu gerçekten söylüyorum) ben de ki özellikle annem ona aşırı derece sevgi verdik aslında tek suçta buydu... eğer ben yaşımın gereğini yapsaydım (ergenlik tripleri, kız arkadaşları eve, otele atmalar veya o tür ortamlara girmeler, sigara, alkol, uyuşturucu vs kullanmalar...) annemde önden gülüp arkadan kuyusunu kazsaydı kesinlikle sorun olmayacaktı... ki kendiside dedi ben size yetmiyorum diye.. fakat 3-4 yıldır bizi hem manevi hem de maddi olarak yordu... beni gerçekten tanıyor olsaydınız elde ettiğim başarılardan bu kadar ağır maddi ve manevi yükü haketmediğimi düşünebilirdiniz... yani annemde bende haketmedik... keşke bu noktaya gelmeden gereken olsaydı en azından kendilerini öldü saymazdım...

kavrama gelince ben de demiştim aslında eğer madden ölüme bakacak olarsak diye fakat ölüm kavramına genel olarak bakmak lazım bence... eğer madde yani beden üzerinden olarak bakarsak dediklerinizi sonuna kadar destekliyorum...

bu arada şunu da eklemem lazım ben kendimi bildim bileli kendilerine karşı bir duygu hissetmiyorum... yukarıdakini okuyan biri kin falan duyduğumu düşünür fakat öyle bir durumda yok... olsa aleyhinde bir şey yaparım değil mi? öyle bir durumda yok... işte buna ölüm diyoruz... eğer bir kişi size hiç bir duygu hissettirmiyorsa asıl ölüm budur... bunu önceki yazıda da açıkladım... fakat maddesel bakarsak haklısınız...

gerçekten teşekkürler :)

Asıl ben teşekkür ederim ;)
 
Ben kendimi pek önemsemiyorum ama ailemden birini kaybedersem sanırım aklımı yitirebilir veya intihar edebilirim. Bu benim fobim hep aklımda ve çıkaramıyorum. Tabiki o gün gelecek fakat ne bileyim sürekli o anı düşünüyorum.
Geçen yıl amcamı kaybetmiştim ve bu spor çabalarının hayatta yer edinme çabalarının mükemmelliği yakalama çabalarının ne kadar saçma bişey olduğunu düşünmüştüm. Ama sonra kendime sordumki hiç birşey yapmayacaksan dünyada ne işin var? Bu şekilde oturup bekleyemezdim. Anladımki yaptığım çoğu şey zaman öldürmek adına yapılan şeyler. Ama genede yapılması gereken şeyler.
 
bu aralar baya yaklastik birbirimize, soyle soyliyim tunelin ruzgarini duydum yuzumde, degisik bir tecrubeydi =)
 
ölüm diyince aklıma kuşkusuz cennet ve cehennem kavramlaı geliyo.

Dinlerin bize anlattığı cennet ve cehennem tasvielerini incelediğimiz zaman görüyoruzki cehennemi anlayabiliyoruz kafamızda canlandırabiliyoruz fakat cenneti kavrayamıyoruz hayal etmekte zorlanıyoruz.nasıl olcak diyoruz.cünkü cehennemi oluşturan metaryaller hep bu dünyaya aittir.ateş, dipsiz kuyular,işkenceler ve acı bu dünyadan bildiğimiz şeyler.o yüzden anlamak ta zorlanmıyouz

fakat cennet tasvirini bir türlü anlayamıyorum. çünkü orada bu dünyadan bir metaryel yok. acı yok üzüntü yok ihtiyaçlarımız yok bu dünyaya ait hiç bir şey yok.kafamızda canlandıramıyoruz bile.

o halde cehennem, bu dünyadaki metaryallerden oluşturulmuştur.ohalde dünya hayatı cehennem hayatına en yakın hayattır ohalde dünya cehennem vari bir yaşamdır. ve acı üzerine kurulmuştur.
 
Son düzenleme:
ölüm nasıl desem bilmiyorum ama bana sahibe bir varış, sonsuzluğa uzanan bir yol gibidir.Aslında ölüm yani birisinin ölümü koymaz insan.İnsana zor gelen ayrılıktır, ayrı kalmaktır.Onu bir daha göremeyecek olmandır.O gitmiştir artık geri dönüşü yoktur.Bu yüzdendirki ölüme bağlarız suçu.Ölüm ayırmıştır bizi ondan.O yüzden korkulur ölümden.Sevdiklerinden ayrı kalacaksın diye.Ölüm garip bir olay neyse çok iyi edebiyat yaptım burda durayım :D korkulacak birşey değildir ölüm.Nasıl olsa her canlı tadacaktır.
 
Ölüm konusunu dini bilgilerimi göz önüne almadan düşünemiyorum. Dini bakımdan ölüme yaklaştığım zaman bana birçok şey mantıklı ve katlanılabilir geliyor. Ama önceki sayfalarda yöneticilerin bu konuda uyarısı var;

Arkadaslar yine konu kural disi olmaya dogru gidiyor, biliyorum bu konuda dinler hakkinda konusmamak biraz zor.
Kurallar:
Dini baskı içeren mesajların sahipleri siteden uyarılmaksızın uzaklaştırılacaklardır.

Dolayısyla yazacak fazla birşey kalmıyor.
 
forumda dini kavramların konuşulması yasak değil sanırım.ki ben sadece ölümle alakalı iki kavramı dünyayla karşılaştırdım.diğer arkadasında herhangi bir dini baskı içeren mesajı yok sanırım.kural dışı bir mesajım ın olduğunu düşünmüyorum


kaldıki insanla alakalı bir konuda din felsefe bilim ve sair dalların görüşleri vardır .yani insan ortak bir konudur.değişik dalların bu konudaki görüşlerini aktarmak konuya derinlik ve zenginlik katacağını düşünüyorum.bunu sınırlarsanız zaten tartışıcak bişe kalmaz.
 
Ölümü düşünmediğim bir tek gün yok
sevdiklerimin ve kendimin ölümünü düşünüyorum
bazen hiç tanımadığım birinin ölümü bile beni etkiliyor
ama bu bir korku değil hepimiz öleceğiz
Ama kafa yorulması gereken ölüm değil yaşam
ölüm varr engelliyen yok
yaşam var yaşıyan az
evladım olmadan yaşamak ile ölmek hiç problem değildi
hayat sadece bir yatsı namazı kadar üşenip namaza duramazsın başlayınca bir bakmışsın bitmiş hayatta böyle işte başladık bitecek...
 

28 Dakikalik Olum kitap

Dannion Brinkley'nin Ölüme Yakın Deneyimi ve 13cü Burç:
headshot1.jpg
1975 yılında, Dannion Brinkley gökgürültülü bir fırtına esnasında telefonda konuşuyordu. Telefon kablosuna düşen bir yıldırım başına ve vücudunun diğer kısımlarına binlerce voltluk elektrik gönderir. Kalbi durur ve ölür, fakat işin aslında, bir NDE yaşamıştır. Brinkley morgda 28 dakika sonra yeniden canlandığında, anlatacağı müthiş bir hikayesi vardı. Aşağıdakiler Paul Perry ile yazdığı kitabı Saved By the Light'tan alınmıştır.
Sonrasında duyduğum ilk ses bir yük trenine benzeyen bir sesin kulağıma ışık hızıyla gelmesiydi. Elektrik şokları bütün vücudumdan aktı ve her hücremi pil asitinin içinde eridiğini hissettim. Ayakkabımın çivileri yerdeki çivilere yapışmıştı dolayısıyla havaya fırladığımda ayaklarım ayakkabılarımdan çıktı. Gözümün önünde tavanı gördüm ve yatağımın üzerine düşerken bir dakika için nasıl bir gücün bu kadar acıya sebep olabileceğini ve beni bu şekilde tutabileceğini tahmin edemedim. Bir saniyenin bile yarısı kadar olan bir süre bir saat gibiydi.
Korkunç bir acıdan sonra kendimi huzur ve sakinlik verici bir denge hissiyatında buldum. Daha önce hiç bilmediğim ve şu ana kadar da hiç hissetmediğim bir histi. Sanki çok güzel bir sakinlik içinde banyo yapmak gibiydi. Ne olmuş olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu, ama bu kadar huzur içinde olmama rağmen nerede olduğumu bilmek istiyordum.
Etrafıma bakmaya başladım, havada dönüyordum. Aşağımda yatağın üzerine fırlatılmış vücudum vardı. Ayakkabılarım tütüyordu ve telefon ellerimde erimişti. Sandy’nin odaya koştuğunu görüyordum. Yatağın yanında durup bana korkunç bir ifadeyle bakıyordu, tıpkı bir ebeveynin çocuğunu yüzme havuzunda ters dönmüş bir şekilde yattığını gördüğündeki ifade gibiydi.
Tommy 10 dakikadan az bir süre içerisinde geldi. Ters bir şeyler olduğunu biliyordu çünkü patlamayı telefondan duymuştu. Tommy'nin beni tutmasını ve ambulans geciktiği için küfürler ettiğini izledim..Siren sesleri duyulmaya başlamıştı. Sağlık görevlileri beni sedyeye koyup ambulansa götürürlerken üçünün tepesinde uçuşuyordum, Sandy, Tommy ve kendim.
Havalandığım yerden, herkesten 5 metre kadar yükseklikte, yüzüme düşen yağmuru ve ambulans ekibinin arkalarının ıslandığını görebiliyordum. Gördüğüm perspektif bir televizyon ekranı gibiydi. Öfke ve acı duymadan, sedyedeki kişinin titreyip, seğirip, sıçradığını seyrettim. Ölü bedenimden ambulansın önüne doğru baktım. Bir tünelin oluştuğunu gördüm, bir hortumun gözü gibi açılıyor ve bana doğru geliyordu. Ben hiç kımıldamadım, tünel bana doğru geldi.
Çan sesleri vardı tünel bana doğru ve sonra da etrafımda spiral çizerken. Hemen sonrasında görülen hiçbirşey yoktu. Ne ağlayan Sandy, ne ambulans ekibinin ölü bedenime kalp masajı yapması, ne hastaneyle telsizden yapılan çaresiz konuşmalar.. sadece bir tünelin beni bütünüyle sarışı ve yedi çanın ardı ardına ritmik bir şekilde çalan güçlü güzel sesleri..
Karanlığa doğru baktım. Yukarıda bir ışık vardı ve ona doğru elimden geldiği kadar hızlı hareket etmeye başladım. Bacaklarımı kıpırdatmadan ışık hızıyla hareket ediyordum. İlerledikçe ışık daha da parlaklaşıyordu ta ki bütün karanlığı yok edecek ve beni tamamiyle gözalıcı bir ışık cennetinde bırakana kadar. Bu gördüğüm en parlak ışıktı, ve buna rağmen gözlerimi birazcık bile acıtmıyordu. Bu ışık, karanlık bir odadan güneşli bir odaya geçildiğinde hissedilen acının tam tersine, gözlerimi rahatlatıyordu.
Sağıma doğru baktım ve sisin arasından gümüş bir formun bir siluet şeklinde görünmeye başladığını fark ettim. Yaklaştıkça sevgi kelimesinin bütün anlamlarını içeren derin bir sevgi hissetmeye başladım. Sanki sevgilim, annem ve en yakın arkadaşımın binlerce kat fazlası gibiydi. Işık varlık yakınıma geldikçe, bu sevgi hissiyatı o kadar yoğunlaştı ki dayanamayacak kadar zevk vericiydi.
Işık varlık tam önümde durdu. Onun özüne doğru baktığımda, renk prizmaları, sanki her birinden gökkuşağının renklerini yayan binlerce minik pırlantadan oluşmuş gibiydi.
Onun varlığında kendimi çok rahat hissettim, varlığındaki samimiyet sanki hissettiğim bütün duyguları hissettiğine inanmamı sağladı. Aldığım ilk nefesten yıldırım çarpmasıyla cızırdayana kadar.. Bu varlığa bakarken kimsenin beni ondan daha fazla sevemeyeceğini, ve kimsenin bana karşı ondan daha fazla empati, sempati, cesaretlendirme, yargısızlık ve merhamet duyamayacağını hissediyordum.
Işık varlık beni içine çekti ve bunu yaptığında bütün hayatımı yeniden deneyimledim, bütün başıma gelenleri hissettim ve gördüm. Sanki bir su baskını olmuş ve beynimde kayıtlı olan bütün hatıralar dışarı taşmış gibiydi.
Hayatımı gözden geçirmeyi bitirdikten sonra bir noktaya gelmiştim, az önce tanık olduğum şeylere baktığımda tek bir sonuç çıkıyordu. Utanmıştım. Farkına vardım ki çok bencil bir hayatım olmuş, insanlara çok ender yardım etmişim. Kardeşlik sevgisiyle neredeyse hiç gülümsememiştim ve kimseye kötü durumda olduğu için 1 Dollar ( Burada tercümenin düzeltilmesi gerekiyor) vermemiştim. Hayatım kendim ve sadece kendim içindi. İnsanlara hiç önem vermemiştim.
Işık varlığa baktım ve çok derin bir üzüntü ve utanç hissettim. Bir azarlama, ruhumun kozmik bir şekilde sallanmasını bekledim. Bütün hayatımı gözden geçirdim ve gördüğüm gerçekten değersin bir insandı. Bir azarlama değil de ne hak ediyordum?
Kim olduğun Tanrının yaptığı bir farklılıktır.... Dedi varlık...Ve o fark sevgidir...
Aslında hiçbir konuşma olmuyordu, ve bu düşünce bana telepatik ( farklı bir telepati yoluyla )bir şekilde iletiliyordu. Bugüne kadar bu kelimenin manasının ne olduğundan emin değildim. Fakat söylenilen buydu.
Tekrardan bir gözden geçirme süresi yaşatıldı. İnsanlara ne kadar sevgi vermiştim? Onlardan ne kadar sevgi almıştım? Ve biraz önce gördüklerime bakılırsa, yaptığım her iyi olaya karşılık neredeyse 20 kötü olay yaratmıştım. Eğer suçluluk şişmanlık olsaydı, 230 kilo gelirdim.
Işık varlık uzaklaştığında, suçluluğun getirdiği ağırlık üzerimden kalktı. Gördüklerimde acıyı ve ıstırabı hissetmiştim fakat tüm bunlardan hayatımı değiştirebilecek bilgiyi öğrenmiştim. Varlığın mesajını başımın içinde telepati şeklinde duyabiliyordum:
İnsanlar dünya üzerinde iyilik yaratmak için varolan güçlü spiritüel varlıklardır. Bu iyilik, genellikle cesur hareketlerle gerçekleştirilmez, insanlar arasındaki şevkatli tekil haraketlerle varolur. Önemli olan o küçük şeylerdir, küçük davranışlardır, çünkü kendiliğinden gelişen heraketler onlardır ve insanın gerçek kişiliğini gösterir...
Çok mutlu olmuştum. Artık insanlığı geliştirecek basit sırrı biliyordum. Hayatınızın sonunda hissettiğiniz sevgi ve iyi hisler yaşarken verdiğiniz sevgi ve iyi hislere eşit. Bu kadar basitti.
...Artık bu sırra sahip olduğum için hayatım daha iyi olucak... dedim Işık varlığa.
O sırada fark ettim ki geri gitmiyordum. Artık yaşayacak bir hayatım kalmamıştı. Üzerime yıldırım düşmüştü. Ölmüştüm.
Kanatsız kuşlar gibi, katedrallerle dolu bir şehre sürüklendik. Katedraller içeriden parlayan bir ışıkla dolu kristalden yapılmış gibiydiler. Korkmuştum. Bu yerin havada titreşen bir gücü vardı.. Bir öğrenme yerinde olduğumu biliyordum. Hayatımı yeniden gözden geçirmek için veya değerinin ne olduğunu anlamak için değil, bilgilendirilmek için oradaydım.
Yapıya girdiğimde, Işık Varlık artık benimle değildi. Onu görebilmek için etrafıma bakındım ve kimseyi göremedim. Odada sıralar hizalanmıştı, ve yayılan ışık her şeyin parlamasını ve sevgi gibi hissedilmesini sağlıyordu...
Hemen sonra, podyumun arkasındaki boşluk Işık varlıklarla doldu. Benim de oturmakta olduğum sıralara doğru bakıyorlardı, ve onlardan şevkatli ve bilge bir ışık saçılıyordu.
Sırada oturdum ve bekledim. Daha sonra olan şey ruhsal yolculuğumun en muhteşem kısmıydı.
Podyumun arkasında dururlarken varlıkları sayabiliyordum. Onüç tanelerdi, omuz omuza yan yana duruyorlardı ve sahneye yayılıyorlardı... Onlar hakkındaki diğer şeylerin de telepatik bir yolla farkındaydım. Her biri insanoğlunun sahip olduğu değişik duygusal ve psikolojik özellikleri temsil ediyorlardı. Mesela, varlıklardan biri kuvvetli ve tutkuluyken bir diğer artistik ve duygusaldı. Biri cesur ve enerjikti, biri sahiplenici ve sadıktı. İnsan terimlerine göre, her biri zodyağın bir burcunu simgeliyordu.
Spiritüel terimlere göre, bu varlıklar burçları da geçiyordu. Bu duyguları benim hissedebileceğim bir yoğunlukta çıkartıyorlardı.
Şu anda artık bu yerin bir öğrenme yeri olduğunu biliyordum. Burada bilgi içinde demlenip, daha önce hiç eğitilmediğim gibi eğitilmiştim. Kitaplar yoktu, ezberleme yoktu. Bu ışık varlıklarının huzurunda, bilginin kendisi olmuştum ve bilinmesi gereken her şeyi biliyordum. Her türlü soruyu sorabilir ve cevabını bilebilirdim. Sanki bilgi okyanusunda bir su damlası veya ışığın bildiği her şeyi bilen bir ışın olmak gibiydi.
Varlıklar bana birer birer geldiler. Her biri yaklaştığında, göğüslerinden video kaseti büyüklüğünde bir kutu çıkıyor ve tam suratıma yakınlaşıyordu.
Bu ilk olduğunda, bana vuracağını düşünerek ürpererek geri çekildim, ama vuruştan hemen önce, kutu açıldı ve dünyada olacak olan bir olayın küçük bir televizyon resmi gibi bir şeye dönüştü. Seyrederken, resme doğru çekildiğimi hissettim ve sonra da olayı sanki içindeymişim gibi canlı olarak yaşadım. Bu oniki kere oldu ve oniki kez gelecekte dünyayı sarsacak olayların ortasında durdum.
O sırada bunların gelecekte olacak olaylar olduğunu bilmiyordum. Tek bildiğim çok mühim olayları gördüğümdü ve bunlar sanki bana gece haberleri gibi geliyordu, yalnız bir tek farkla; ekrana doğru çekiliyordum.
Dannion'e daha sonra kehanet niteliğindeki vizyonlar gösterilmiş ve 28 dakika sonra morgdaki bedenine geri döndürülmüştü.

Bu yazının orjinaline aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Dannion Brinkley'nin Ölüme Yakın Deneyimi Ayrı sayfada açılır.
 
Okaan, bu paylaşımın çok başarılı
Çok ilgimi çekti; daha detaylı bir araştırma yapacağım konu hakkında...

İlginç bir deneyim
 
Ölümden korkulcak ne var zaten ahiret hayatı için çalışmıyor muyuz Allah'a layık bir kul olmaya çalışmıyor muyuzki ölümden korkalım ölüm bizi ona kavuşturacak mucizedir belki bir sevdiğimiz ölünce ağlarız fakat şunu da unutmayalım ki o Allah'ın yanında bizi de orada bekliyor.Geçen gün bir yazı okumuştum takvimlerin arkasından olur ya peygamberimizin söylediği sözler olaylardan parçalar bir cümle okumuştum tam olarak hatırlamıyorum da Dünya hayatını ne kadar istersek şeytan o kadar hükmedermiş diye birşey okumuştum zaten dini inancı kuvvetli olan birisi bilir ahiret hayatı ve Allah'a layık bir kul olmak için çalıştığını da bilir

Mesajınız otomatık olarak birleştirilmiştir---------- mesajın eklendiği saat 22:15 ---------- ilk mesajın gönderildiği saat 22:12 ----------

(4309)- Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gece yanımdan çıkıp gitmişti. (Benim nöbetimde) hanımlarından birinin yanına gitmiş olabilir diye içime kıskançlık düştü. Geri gelince halimi anladı ve: "Kıskandım mı yoksa?" dedi. Ben de:
"Evet! Benim gibi biri senin gibi birini kıskanmaz da ne yapar?" dedim. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Sana yine şeytanın gelmiş olmalı" dedi. Ben:
"Benimle şeytan mı var?" dedim.
"Şeytanı olmayan kimse yoktur" dedi.
"Seninle de var mı?"dedim.
"Evet, ancak ona karşı Allah bana yardımcı oldu da müslüman oldu!" buyurdu." [Müslim, Münafikun 70, (2815); Nesâî, İşretü'n-Nisâ 4,(7, 72)

Okuduğum tam olarak bu değildi ama böyle bir cümle vardı kalın yazdığım
 
Back
Yukarı