Sevgili Noghay,
Bu toplumda, ya da nice nice diğer toplumlarda, kadın olmak da "toplum kuralları"na aykırı. Aslında ilk yazdığım yazıda da bunu vurgulamaya çalışmıştım; toplum kurallarını ve onlara aykırı olanları bizler, bizlerden önce gelenler kocaman süreçler içinde belirlemişler. Birçok defa da biz bu önkabulleri aşarak meselelere bakma yetisinden yoksunuz ne yazık ki. Doğal sandığımız birçok şey, öyle olduğundan ya da olması gerektiğinden kaynaklanmıyor, bu bizim kanıksamamızın sonucu yalnızca; öğretiliyoruz çünkü. Örneğin gerçekten erkekler kadınlara göre daha mı az duygusal, ya da kadınlar erkekler kadar yüksek cinsel gerilime ve arzulara sahip değil midir? Bütün bu sorulara nereden edindiğimiz bilgilerle cevaplar bulmaya çalışıyoruz, lütfen bir düşün.
Konu dağılmış gibi görünebilir, ama hayır, aslında bütün mesele bu noktada kopuyor: toplumsal cinsiyet algısı. Toplum erkek (daha açıkça: erkek egemen -ki eşcinsel olmama rağmen ben dahi bunun kaymağını zaman zaman yiyorum), dolayısıyla onun dışındakiler zaten onun kurallarına aykırı. Forum okuyucularını yönlendirdiğin bütün o sayfalar da -ki en kibar tabirle önyargı dolular- bu bakış açısının kokusunu veriyorlar buram buram; kadınsılığa (ki zayıflıkla eşdeğer tutulmuş) indirgenen eşcinsel imajı. Aslında bu beni rahatsız etmiyor bile; zira ben kadın olmanın kötü ya da aşağılık bir durum olduğunu düşünmüyorum. Problem bu önyargılı saldırıda, kadını ve onun üzerinden kendince ona benzediğini düşündüğü eşcinsele yönelik aşağılayıcı ve önyargı dolu tavır.
Şu iki tümceyi lütfen seslice oku ve kalağa nasıl geldiklerini düşün 5-10 saniye: 1- adam gibi kadın 2- kadın gibi adam. Şimdi daha net canlandın mı zihninde?
Ya da bütün bu yazılanları şöylece gözden geçir… Bütün mesele nerdeyse eşcinsel erkekler üzerinden tartışılmış, oysa ki eşcinsel kadınlar da olduğunu biliyoruz. Onların da işi zor, ayrı dava, ama bir nebze daha avantajlılar galiba, en azından bu sefer de onlar karşı cinse (bu sefer erkek!) yakın tutuldukları için “topluma” ya da onun kurallarına daha yakın bir yerlerdeler. Tabi, bir de şu var, bu kadın eğer “lipstick” – alımlı çalımlı, kadınımsı mı kadınımsıysa, o zaman neredeyse hiç problem yok; “toplum”un gözüne gayet hitap eden bir durum nasıl olsa.
Toplumsal kabul konusuna gelince… Aslında dünyanın çeşitli köşelerinde bu artık “toplum kuralları”na aykırı bir durumu da ifade etmiyor. Şimdi lütfen dikkat et, örneğin Çek Cumhuriyeti’nde kamuoyu araştırmaları insanların %60’nın eşcinsel evliliklere destek verdiğini ortaya koyuyor. Eşcinselliği bir problem, sorun, marjinal bir durum görmekten çok öte bir şeyden bahsediyorum.
Diğer taraftan, senin kafanı karıştırdığı gibi benim de kafamı karıştıran bir sürü mevzuu var. Örneğin her şey metalaşırken, her şeye fiyat biçilirken, eşcinsellik de bundan payını almıyor değil. Bir dolu zeki yatırımcı, bu pek bakir alanı yeni yeni keşfetme gayretinde. Eşcinsellere yönelik seyahatlerden tut parfümlere kadar, her şey vahşi kapitalizmin çarklarını döndürmek üzere üstümüze salınıyor. Ben de bu ticarileşen eşcinsellikten ve bunun adeta reklamından, en az senin kadar ürküyorum ve gidişatı dehşetle izliyorum.
Öte yandan öyle görünüyor ki, bir çok insan eşcinselliğin nerden, nasıl kaynaklandığına kafa yormaktan, konunun etrafını görmeyi kaçırıyorlar. Ne yazık ki ne ben, ne de bilim yeterince kesin cevaplar veremiyor bunun için (her ne kadar son çalışmalar genetik yapıya işaret etse de…). Belki biraz genomdur, biraz yönlendirilmelidir. Örneğin antik Yunan’da, daha önce de konuşulduğu gibi, günümüzden çok daha yaygındı eşcinsel ilişkiler. Bunu da yalnızca genomla açıklamak mümkün olmasa gerek…
Antik Yunan’da bahsetmişken, görünen o ki eşcinseller başlangıcından beri varmış, sonuna kadar olmaya da devam edecekler. O zaman bütün enerjimizi kökenine harcamak yerine, sonuçlarına ve etkilerine harcarsak mesaimizi daha verimli değerlendirmiş oluruz! Ne sen, ne de ben eşcinselliğin yeryüzünden silinmesine yetecek güce sahibiz. Ama eşcinsellerin gördüğü kötü ve haksız muamelenin etkilerini yok etmek senin, benim ve bizim ellerimizde.
Sonuçta salık vereceğim tek bir şey var; karşındaki eşcinsel de en az senin kadar insan, ne daha az ne de daha fazla. Yalnızca ve yalnızca bu sebeple saygıyı hak ediyor (ki saygıdan ne anladığımı daha önce açıkça belirttim).
Şimdi çok açık ve net, senin bana tavsiyeni bekliyorum.
Sağlıcakla kal!
Bu toplumda, ya da nice nice diğer toplumlarda, kadın olmak da "toplum kuralları"na aykırı. Aslında ilk yazdığım yazıda da bunu vurgulamaya çalışmıştım; toplum kurallarını ve onlara aykırı olanları bizler, bizlerden önce gelenler kocaman süreçler içinde belirlemişler. Birçok defa da biz bu önkabulleri aşarak meselelere bakma yetisinden yoksunuz ne yazık ki. Doğal sandığımız birçok şey, öyle olduğundan ya da olması gerektiğinden kaynaklanmıyor, bu bizim kanıksamamızın sonucu yalnızca; öğretiliyoruz çünkü. Örneğin gerçekten erkekler kadınlara göre daha mı az duygusal, ya da kadınlar erkekler kadar yüksek cinsel gerilime ve arzulara sahip değil midir? Bütün bu sorulara nereden edindiğimiz bilgilerle cevaplar bulmaya çalışıyoruz, lütfen bir düşün.
Konu dağılmış gibi görünebilir, ama hayır, aslında bütün mesele bu noktada kopuyor: toplumsal cinsiyet algısı. Toplum erkek (daha açıkça: erkek egemen -ki eşcinsel olmama rağmen ben dahi bunun kaymağını zaman zaman yiyorum), dolayısıyla onun dışındakiler zaten onun kurallarına aykırı. Forum okuyucularını yönlendirdiğin bütün o sayfalar da -ki en kibar tabirle önyargı dolular- bu bakış açısının kokusunu veriyorlar buram buram; kadınsılığa (ki zayıflıkla eşdeğer tutulmuş) indirgenen eşcinsel imajı. Aslında bu beni rahatsız etmiyor bile; zira ben kadın olmanın kötü ya da aşağılık bir durum olduğunu düşünmüyorum. Problem bu önyargılı saldırıda, kadını ve onun üzerinden kendince ona benzediğini düşündüğü eşcinsele yönelik aşağılayıcı ve önyargı dolu tavır.
Şu iki tümceyi lütfen seslice oku ve kalağa nasıl geldiklerini düşün 5-10 saniye: 1- adam gibi kadın 2- kadın gibi adam. Şimdi daha net canlandın mı zihninde?
Ya da bütün bu yazılanları şöylece gözden geçir… Bütün mesele nerdeyse eşcinsel erkekler üzerinden tartışılmış, oysa ki eşcinsel kadınlar da olduğunu biliyoruz. Onların da işi zor, ayrı dava, ama bir nebze daha avantajlılar galiba, en azından bu sefer de onlar karşı cinse (bu sefer erkek!) yakın tutuldukları için “topluma” ya da onun kurallarına daha yakın bir yerlerdeler. Tabi, bir de şu var, bu kadın eğer “lipstick” – alımlı çalımlı, kadınımsı mı kadınımsıysa, o zaman neredeyse hiç problem yok; “toplum”un gözüne gayet hitap eden bir durum nasıl olsa.
Toplumsal kabul konusuna gelince… Aslında dünyanın çeşitli köşelerinde bu artık “toplum kuralları”na aykırı bir durumu da ifade etmiyor. Şimdi lütfen dikkat et, örneğin Çek Cumhuriyeti’nde kamuoyu araştırmaları insanların %60’nın eşcinsel evliliklere destek verdiğini ortaya koyuyor. Eşcinselliği bir problem, sorun, marjinal bir durum görmekten çok öte bir şeyden bahsediyorum.
Diğer taraftan, senin kafanı karıştırdığı gibi benim de kafamı karıştıran bir sürü mevzuu var. Örneğin her şey metalaşırken, her şeye fiyat biçilirken, eşcinsellik de bundan payını almıyor değil. Bir dolu zeki yatırımcı, bu pek bakir alanı yeni yeni keşfetme gayretinde. Eşcinsellere yönelik seyahatlerden tut parfümlere kadar, her şey vahşi kapitalizmin çarklarını döndürmek üzere üstümüze salınıyor. Ben de bu ticarileşen eşcinsellikten ve bunun adeta reklamından, en az senin kadar ürküyorum ve gidişatı dehşetle izliyorum.
Öte yandan öyle görünüyor ki, bir çok insan eşcinselliğin nerden, nasıl kaynaklandığına kafa yormaktan, konunun etrafını görmeyi kaçırıyorlar. Ne yazık ki ne ben, ne de bilim yeterince kesin cevaplar veremiyor bunun için (her ne kadar son çalışmalar genetik yapıya işaret etse de…). Belki biraz genomdur, biraz yönlendirilmelidir. Örneğin antik Yunan’da, daha önce de konuşulduğu gibi, günümüzden çok daha yaygındı eşcinsel ilişkiler. Bunu da yalnızca genomla açıklamak mümkün olmasa gerek…
Antik Yunan’da bahsetmişken, görünen o ki eşcinseller başlangıcından beri varmış, sonuna kadar olmaya da devam edecekler. O zaman bütün enerjimizi kökenine harcamak yerine, sonuçlarına ve etkilerine harcarsak mesaimizi daha verimli değerlendirmiş oluruz! Ne sen, ne de ben eşcinselliğin yeryüzünden silinmesine yetecek güce sahibiz. Ama eşcinsellerin gördüğü kötü ve haksız muamelenin etkilerini yok etmek senin, benim ve bizim ellerimizde.
Sonuçta salık vereceğim tek bir şey var; karşındaki eşcinsel de en az senin kadar insan, ne daha az ne de daha fazla. Yalnızca ve yalnızca bu sebeple saygıyı hak ediyor (ki saygıdan ne anladığımı daha önce açıkça belirttim).
Şimdi çok açık ve net, senin bana tavsiyeni bekliyorum.
Sağlıcakla kal!
Son düzenleme: