Türk askeri....

Konusu 'Konu Dışı' forumundadır ve KaRaTe tarafından 31 Ağustos 2006 başlatılmıştır.

  1. KaRaTe
    Offline

    KaRaTe Üye

    Katılım:
    10 Mayıs 2005
    Mesajlar:
    267
    Beğenileri:
    76
    Ödül Puanları:
    0
    Hakan evrensel isimli emekli subayımızın Güneydoğuda yaşadıklarını anlattığı Güneydoğudan Öyküler 1-2-3 isimli kitaptan çarpıcı bir bölümü aktarıyorum...dikkatle okuyun..

    "Lojmanımızın balkonundan o karakol görünürdü. Yaklaşık bir aydır her
    istihbarat kaynağından karakolun basılacağı haberi geliyordu. Üstelik
    baskının şimdiye kadar yapılanlardan çok daha büyük olacağı söyleniyordu.
    Yakın birliklerden timler getirildi, karakolun etrafına mayınlar döşendi,
    ağır silahlarla takviyeler yapıldı ve baskın beklenmeye başlandı."

    "En son gelen istihbaratta baskının saati ve baskına katılacak terörist
    sayısı bile veriliyordu. 22.10, beş yüz terörist.
    Karakol o gün basılmadı."

    "Bir gün sonra, bildirilen saatte cehennem başladı. Balkonumuzdan izlediğim
    dehşet dolu manzarada, daire haline gelmiş teröristlerin, dairenin
    ortasına, gecenin karanlığında ateşleri parıldayan silahları
    ateşlediklerini görüyordum. Karakolun, havan ve roket mermilerinin
    patladığı yerde olduğunu biliyorduk. Tam anlamıyla çember içine almışlardı.
    Lojmandan ayrılıp doğruca jandarmanın binasına gittik. Karakolun merkezi,
    telsizle, sürekli timlerden durumlarını bildirmelerini istiyor; dış
    emniyette bulunan timler de bu çağrılara cevap veriyor, havan ve uçaksavar
    ateşi istedikleri yerleri de tarif ediyorlardı."


    "Bir süre sonra telsiz konuşmaları, timlerden birinin üzerine yoğunlaştı.
    Timden bir türlü cevap alınamıyordu. Üst üste, defalarca çağrı yapılıyor
    ancak bir türlü timle irtibata geçilemiyordu. Konuşmaları takip eden
    askerler timden ümitlerini kesmişlerdi. Ama bir yandan da çağrılar devam
    ediyordu. Bir saat kadar sonra, telsizden bitkin bir ses duyuldu:
    "Yaralılarım var, yaralılarımı alın." Tüylerimiz diken diken olmuştu. Hemen
    cevap verildi. "Tamam Suat 3, sakin olun, az sonra birlik çıkacak." İlk
    yaralı haberi, bu saatlerdir aranan timden gelmişti. Tim komutanı
    konuşurken arkadan silah sesleri duyuluyordu. Herkes bu sözler üzerine
    yorum yapıyordu. Telsizin başındaki tim komutanlarından biri, bu timde
    şehit olduğundan emindi. Merkezden tekrar çağrı yapıldı. "Suat 3 , irtibatı
    kesme. Sakin olun!" Cevapta bir değişiklik olmadı : "Yaralılarım var. Kan
    kaybediyorlar. Yaralılarımı alın!"


    "Ve tam bir buçuk saat, beşer dakika arayla Suat 3 kodlu timle muhabere
    aynen bu sözlerle sürdü : "Yaralılarımı alın" , "Sakin olun, geliyoruz."
    Hepimiz o time kimsenin yardıma gidemeyeceğini çok iyi biliyorduk. Karakola
    düşen mermi sayısında azalma olmuyor, aksine, takviye alan teröristler
    baskının şiddetini gittikçe artırıyorlardı. Kimsenin, değil karakolun
    dışına çıkmak, mevzi değiştirebilecek fırsatı dahi olmadığı apaçıktı."


    "Bir süre sonra, Suat 3''ün telsizinden hırs dolu kelimelerini işittik:
    "Hemen gelip yaralılarımı almazsanız, karakola dönüp bölüğü tarayacağım."
    Hepimiz şok olmuştuk. Hemen tabur komutanı devreye girdi. Hemen hemen aynı
    sözcüklerle tim komutanına sakin olma çağrısı yaptı. Ama işe yaramıyordu.
    Tim komutanı "Yaralılarımı alın!" dışında başka bir şey demiyordu. Tabur
    komutanının da telsizi bırakmasıyla, bir saat kadar daha tim komutanından
    ses çıkmadı. Birer dakika arayla yapılan yoğun çağrılara cevap vermedi.
    Hepimiz tim komutanının da şehit olduğunu düşünüyorduk. İçim burkuluyor,
    başım dönüyor, tanık olduğum bu anlardan nefret ediyordum. Telsizin başına
    tim komutanının okuldan devre arkadaşı geldi. Son bir ümitle eline
    mikrofonu alıp, cevap beklemeden, telsizin kodlarını da kullanmadan,
    konuşmaya başladı : "Devrem ben Hüseyin. Geçmiş olsun devrem. Biraz daha
    dayan olur mu? Bak destek timleri yola çıktı. Sana doğru geliyorlar. Devrem
    aman pes etme olur mu?"

    "Telsizin mandalını bırakıp beklemeye başladı. Hepimiz Motorola marka,
    duvara monteli telsiz cihazının hoparlör kısmına gözlerimizi dikmiş
    bekliyorduk. Ve konuştu : "Devrem, bölük komutanı nerde?" Hepimiz derin bir
    "Oh!" çektik. Telsizden, "İzinde devrem" yanıtı verildi. Suat 3 , artık
    tükenen bir sesle konuşmayı sürdürdü : "Ne olur yaralılarımı alın. Bende
    yaralıyım."


    "O ana kadar kendisinin de yaralı olduğunu söylememişti. Hepimiz donup
    kalmıştık. Telsizin başındaki devre arkadaşı da bu sözü üzerine mikrofonu
    fırlattı ve odadan çıktı. Ben kapının hemen eşiğinde ayakta duruyor,
    duyduklarım ve gördüklerimle bir tarihe tanıklık ettiğimi düşünüyordum.
    "Ben de yaralıyım" dan sonra yine ses kesildi. Sabaha kadar hiç konuşmadı
    Yüzlerce kez yapılan çağrılara cevap vermedi. Artık onun şehit olduğuna ben
    de inanmıştım."


    "Gün ağarırken hepimiz yorgun düşmüş, telsizden yapılan "Suat 3, Konuşan
    Suat, Cevap ver!" çağrısından bıkmış halde bir köşede yığılmışken, birden
    telsizin mandalına basıldığını fark ettik. Telsizden silah sesleri
    geliyordu. Ve on on beş saniye sonra hayatım boyunca unutamayacağım bir
    İstiklal Marşı dinlemeye başladım. Mandala sürekli basıldığı için bütün
    telsizlerin konuşma imkanı durmuştu. "


    "Çatışmanın altında yaralı bir tim komutanının, makamıyla söylediği
    İstiklal Marşı'nı dinliyordum. Gözlerim dolmuştu. O ana kadar duyduğum en
    güzel İstiklal Marşı''ydı. Birinci dörtlüğü bitirdi. İkinci dörtlükte sesi
    çatallaştı. Kelimeler uzadı. Ama marşı söylemeyi bırakmadı. Bozuk bir ses
    tonuyla, kendini zorlayarak okumaya devam etti. Marşı bitirdiğinde, ben de
    bitmiştim. Hemen orayı terk ettim."


    "Bir daha onun sesini hiç duymadım. Toplam 22 şehidin verildiği o baskın
    gecesinde, vücuduna saplanmış 7 merminin acısıyla söylediği İstiklal
    Marşı''nı ruhuma işleten tim komutanının ölmediğine ise hala inanamıyorum."

    Hakimin anıları burada sona eriyor. İşte benim Türk subayından anladığım
    budur. Vücudunda yedi mermi olduğu halde makamı ile İstiklal Marşı söyleyen adamdır
     

Sayfayı Paylaş