Sudanli zenci musa kimdir?

Sudanlı zenci Musa'yı tanıyor musunuz?

Dünya tarihine topyekûn mücadele olarak kazınmış Türk milli mücadelesinde hemen her kesimden kişiye rastlamak mümkün. Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışıyla başlayıp anayurdun düşman işgalinden kurtarılarak Cumhuriyetin kurulmasına kadar geçen sürede sayısız kahraman tarihe adını altın harflerle yazdırmıştır.
Bu kahramanlardan biri de Sudanlı Zenci Musa idi.
Eşref Bey onun için;
"Ben Malta'dan kurtulup Milli Mücadele'nin bayrağını açanlardan birisi olmak şerefine mazhar olduğum günlerde, Musa, o benim kahraman Arabım veremden ölmüş" diyecekti.

Sudanlı Zenci Musa, Sudanlı'dır ama Sudan'da çok kalmamış. Musa'nın ailesi Sudan'dan Kahire'ye göç etmiştir. Musa'nın dedesi Musa'yı Türk kültürünü ve Türkçeyi öğrenmesi için İstanbul'a gönderiyor. İstanbul'da bir Türk mahallesinde büyüdüğü için hem Türk kültürünü almış hem de Türkçeyi çok iyi öğrenmiştir. Ve adeta bir Türk gibi yetişmiştir. Böylelikle kendisinde de bir sempati oluşmuş ve Trablusgarp Harbi'ne gönüllü olarak katılmıştır. O yıllarda 20'li yaşlarda olduğu ve 1880 doğumlu olduğu tahmin edilmektedir.

Libya Savaşı'na gönüllü olarak katıldı

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde (1911) Trablusgarp'a İtalyanlar saldırdı. O dönemde Libya Savaşı'na gönüllü olarak katılanlardan biri de Sudanlı Musa'dır. Orada İtalyanlara karşı kahramanca bir mücadele vermiştir. Daha sonra dönmüş, döndüğünde Balkan Savaşı başlamış ve bunun akabinde Balkan Savaşı'na da katılmıştır. Kendisini Türk görecek kadar Türk kültürüne aşinadır. Sudanlı Musa Balkan Savaşı'nın hemen arkasından patlak veren Birinci Dünya Savaşı'na katılmak için Çanakkale'ye gitmiş. Çanakkale'de savaştığı sırada Teşkilat-ı Mahsusa'ya davet edilmiş ve Teşkilat-ı Mahsusa'da görev almıştır. Teşkilat-ı Mahsusa'da Musa'yı verdikleri yer Eşref Sencer Kuşçubaşı'nın olduğu bölümdü. Eşref Sencer Kuşçubaşı Kuzey Afrika ve Orta Doğu bölgesinin şefi konumundaydı. Musa Eşref Bey'in emireri gibi hareket etmekteydi ve onunla geçirdiği sürede Eşref Bey'e hayranlık duymaya başlamıştı. Eşref Bey nerede görev aldıysa Sudanlı Musa da onunla birlikte gitmiştir.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Yemen'de isyan çıkar. Eşref Bey ve arkadaşları 300.000 altın para ve cephane desteği ile Yemen'e gönderilir. Yemen'e gitmek için Afganistan -İran sınırı arasında tek geçit olan Hayber'den geçeceklerini haber alan İngilizler Teşkilat-ı Mahsusa'nın elemanlarını pusuya düşürdüler. İngilizlere direndiler ancak İngilizlerin galip geleceği anlaşılıyordu.
Eşref Bey elindeki altınları kimseye güvenemiyor.
Musa'ya,
''Yemen'deki 7. Ordunun bu altınlara ihtiyacı var. Bu altınları Tevfik Paşa'ya ulaştır'' diyor.
Zenci Musa altınları Tevfik paşaya ulaştırıyor. Eşref Bey ve arkadaşları yakalanıyor, İngilizlere esir düşüyor ve Malta'ya sürgüne gönderiliyor.

"Siz hamal kâhyalığını yaşlı birine verin. Ben hamallık yapayım"

Musa Yemen'den dönüyor ve akabinde Mondros Mütarekesi imzalanıyor. Mondros Mütarekesi'nden sonra Musa terhis ediliyor. Terhisten sonra İstanbul' a dönüyor. Hükümet yaptığı hizmetlerden dolayı İstanbul Garı'nda hamal kâhyalığı veriyor. Bu şekilde kendisi çalışmayıp hamalların başında duracaktı.
Güçlü kuvvetli tuttuğunu koparan bir genç olan Musa diyor ki;
"Ben henüz çok yaşlı değilim. Ben yük taşıyabilirim. Siz hamal kâhyalığını yaşlı birine verin. Ben hamallık yapayım.''
Zenci Musa gündüz Galata Gümrüğünde hamallık yapıp gecede Milli Mücadele için Anadolu'ya silah kaçırıyordu. Burada çalıştığı dönemde İngiliz işgal komutanı General Harrington bir gün garı gezerken tek eliyle çuvalları atan Musa'yı görüyor ve kim olduğunu soruyor. Diyorlar ki; efendim Hayber'de Türkleri kışkırttığımızda Türklerin elindeki 300.000 altını alıp 7. Orduya götüren Musa budur.

İngiliz İşgal Komutanı Harrington'a: "Her teklif herkese yapılmaz"

General hem oradaki kahramanlığından hem de gücünden etkileniyor. Zenci Musa ile görüşmek istiyor. Ona bir teklifte bulunuyor. Sudanlı olduğunu bildiğinde gel bizimle çalış seni altına boğalım diyor.
Bu teklife Musa'nın cevabı
"Her teklif herkese yapılmaz. Bu sözleriniz beni ancak rencide eder. Benim bir devletim var: Devlet-i Osmanî; bir bayrağım var, ay-yıldızlı bayrak; bir kumandanım var, Eşref Bey. Bu iş daha bitmedi, sizinle mücadelemiz devam edecek..."

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki "anlamak" fiili mana yükünü, ancak 2,5 milyon şehitle, 2,5 milyon hayatın sönüşüyle bitirilmiş Birinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği günlerde, işgal edilmiş bir İstanbul'da, "Bu iş daha bitmedi" diye düşünebilen ve bunu işgalcilerin en yüksek rütbelisinin yüzüne ifade edebilen bir adamı anlayabilirsek devam ettirecektir.

Sudanlı Zenci Musa vefat ettiği zaman, Eşref Bey Malta sürgünüydü

Musa burada çalıştığı sırada hastalanıp verem oluyor. Ona bağlanan emekli maaşını kabul etmiyor. Hastaneye yatırılıyor. "Bu masraflı bir şeydir. Ben hastaneye yatmayayım" diyor. Özbek tekkesinde bir süre tedavi görüyor. 1919 Kasım ayı tahmini komutanı Eşref Bey'in Malta sürgününden bırakıldığı dönemlerde vefat ediyor.

Zenci Musa ve arkadaşları fedakârlık dolu hayatları ve feragat timsali kişilikleriyle adeta bu toplumun vicdanı oldular. Dışarıdan bakarsanız siyahî, dışarıdan bakarsanız yabancı ama yaşayışı, mücadelesi, duyguları, beyni bir Türk kadar Türk olmuş yiğit bir kahraman.

Mazlum milletlerin vicdanı Sudanlı Zenci Musa...

BUDA LİNKİ : http://youtu.be/dVBh2MbAOeQ