Sakın Gülmekten Ölmeyin

Konusu 'Konu Dışı' forumundadır ve FleXoR tarafından 13 Ocak 2006 başlatılmıştır.

Watchers:
Başlığı izleyen üye sayısı: 12 üye.
  1. Mestano
    Offline

    Mestano Yeni Üye

    Katılım:
    29 Mayıs 2007
    Mesajlar:
    1.169
    Beğenileri:
    368
    Ödül Puanları:
    0
    2 sene önceki olayın psikolojisi hala üzerinde yoktur sanırım, hatırlar mı onuda bilemem:D
     
  2. FleXoR
    Offline

    FleXoR Özel Üye

    Katılım:
    5 Aralık 2005
    Mesajlar:
    7.083
    Beğenileri:
    10.235
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Meslek:
    Antrenör - Yazar
    Yer:
    Kırklareli & sivas
    nedir o olay hatırlatırsan sevinirim:)
     
  3. FleXoR
    Offline

    FleXoR Özel Üye

    Katılım:
    5 Aralık 2005
    Mesajlar:
    7.083
    Beğenileri:
    10.235
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Meslek:
    Antrenör - Yazar
    Yer:
    Kırklareli & sivas
    bugun bir fıkra forumuna girdim ve okurken yüzümün gerildiğini hissettim aynı duyguyu sevdiğim üyelerle paylaşmak istedim

    bunu ara sıra yaparım :)
     
    Azi ve djburakgs bunu beğendi.
  4. FleXoR
    Offline

    FleXoR Özel Üye

    Katılım:
    5 Aralık 2005
    Mesajlar:
    7.083
    Beğenileri:
    10.235
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Meslek:
    Antrenör - Yazar
    Yer:
    Kırklareli & sivas
    saydam bunlar bodyl e ilgili zaten hehe

    dersimiz : bodybualding
    konumuz :yüz kaslarını çalıştırmak

    Bu arada yüz yapısı ve yüz kasları, yüzün oluşum ile ilgili yazıyıda kaslarınızı çalıştırdıktan sonra ekleyebilirim. :)

    BİR YÜZ inşa etmek için gerekli olan ilk şey, bir kurukafadır. Yüz, göz, dudak, yanak, kirpik, kaş, tebessüm gibi düzinelerce kavramla beraber hayalimizde canlanan ne kadar güzellik varsa, hepsi, korku filmlerinin gediklisi olan bu malzeme üzerine kurulur. [​IMG]
    Kurukafanın yüze isabet eden kısmı 14 parçadan yapılmıştır. Tek parçalı bir alt çeneyi bundan çıkardığımızda, geriye 13 parça kalır. Bunlardan sapan kemiği hariç, hepsi çift olarak yaratılmıştır. Yüzün bir tarafındaki bir kemiğin diğer tarafta bir karşılığı vardır. Biçimiyle, eklenti yerleriyle, girinti ve çıkıntılarıyla, kavisleriyle, diğer kemiklere bağlantılarıyla birbirinin aynadaki aksini teşkil eden bu kemikler, yüzün her iki yanında simetrik bir yapı vücuda getirecek şekilde sıralanırlar. Burası, evrimcilerin üzerinde kafa yormaya fazla meraklı olmadıkları bir alandır.
    Bir insan yüzünün bütün olarak inşası bir yana dursun, ona temel teşkil edecek kemiklerin tasarımı ve bir mükemmel düzen içinde sıralanışı, zaten kendi başına birçok olağanüstülüğü içinde barındıran bir hadisedir. Bu mucizeler topluluğunun çift olarak ve simetri teşkil edecek biçimde yaratılması ise, hadiseyi bütün bütün içinden çıkılmaz hale getirir. Eğer bu tasarımı tesadüfle açıklamaya kalkarsanız, her kemik parçasının imkânsızlığı geometrik olarak katlayacağını peşin olarak benimsemek zorunda kalırsınız. Çünkü tesadüfü bir mekanizma olarak almak, gelişen şeyin bilinçsiz bir şekilde geliştiğini zorunlu olarak varsaymak demektir. O takdirde, yüzün her nasılsa bir tarafında bilinçsiz bir şekilde ama mükemmel olarak gelişmiş bir parçanın, diğer tarafında da aynı bilinçsizlik ve aynı mükemmellikle gelişmiş olmasını kim nasıl açıklayabilir? Farzımuhal, bir parçanın simetriğine şöyle veya böyle bir kılıf uydurulmuş olsa, ikinci bir parçanın simetriğini açıklamak için bunun hiçbir yararı olmayacak, bütün imkânsızlıklar tekrar burada da ortaya çıkacaktır.
    Aslında dünyada hiç kimse insan yüzünü�veya insanın yahut herhangi bir canlının herhangi bir parçasını�tesadüf ve bilinçsizlikle açıklayabilmiş değildir; açıklayacağı da yoktur. Bununla beraber, evrimci literatürde arasıra �balık gözünün beşyüz bin senede insan gözüne dönüşeceği,� �insan beynine her yüz bin yılda bir çorba kaşığı ilâve yapıldığı� gibi, bol keseden atılmış hesaplara rastlanır. Zaten hiçbir dayanağı olmayan ve hesap sahibinin aklî melekelerinden başka hiçbir şey hakkında fikir verme kapasitesine sahip olmayan bu hesapları eğer bütünüyle berhava etmek isterseniz, sadece simetriyi hatırlatın, yeter!
    Bir insan yüzünün altında bir kurukafanın yatabileceğine bizi inandıran tek birşey varsa, o da tecrübelerimizdir. Yoksa, bir kurukafa, bize hiçbir zaman insan yüzünün çağrıştırdığı şeyleri hatırlatmaz. İlkel toplumlarda kurukafa daha çok bir yamyamlık belirtisi olagelmiştir. Bugün de biz kurukafayı genellikle elektrik direklerinde kullanırız. Bu işareti gören kimse, okuma yazma bilmese bile, orada bir ölüm tehlikesinin sözkonusu olduğunu anlar. Korku filmlerimizin ise, iskeletle birlikte, gedikli oyuncusudur; belki üzerine bir parça çürümüş et yamandığı zaman daha etkileyici olabilir, ama görünmese de kurukafa varlığını yine bize hissettirmektedir. Her birimizin kafasında taşıdığı bu nesneden daha evrensel bir korku sembolü düşünmek kolay değildir.
    Zıtları birarada toplayan Zât-ı Zülcelâl, dünyanın en canayakın güzelliklerini işte bu korku sembolü üzerine resmeder. Fakat kurukafa üzerinde inşa edilip de bir insan yüzünde ortaya çıkacak olan, sadece bir tablodan ibaret değildir. Bir kurukafa ile yüz arasında, insanı yine en az kurukafanın kendisi kadar ürkütebilecek kanlar, kaslar, damarlar, sinirler yer alacaktır.
    Bir insan yüzüne, bir de onun altındaki yüz kemiklerine baktığınız zaman, arada benzerlik bulmanız neredeyse imkânsızdır. Fakat o kemikler, o ürküntü veren görüntüleriyle, bir insan yüzünü sonuç verecek şekilde düzenlenmiştir.
    Yüzün en önemli ve en nazik organı diyebileceğimiz gözler, bu kemik yapısı içinde, kendileri için hazırlanmış iki tane mükemmel yuvaya oturtulmuştur. Yuvaların yeri, hem fonksiyon, hem de estetik itibarıyla en uygun mevkidedir; biçim ve büyüklüğü ise, gözlerin yerleşmesine ve her türlü hareketine elverişli bir biçimde, milimetrik bir duyarlılıkla düzenlenmiştir. Burun, ağız ve kulaklar için de aynı kusursuz düzenleme sözkonusudur.
    Yüz kemiklerinin üzerini, yine simetrik olarak düzenlenmiş kaslar kaplar. Her iki yana 22�şer tane düşecek şekilde dağıtılmış olan bu kasların her biri, insan yüzü denen mucizeler topluluğunun bir parçasını teşkil eden bir mucizedir. Bu kasların çoğu, vücudumuzdaki diğer kasların çoğu gibi, kökleri kemiklere bağlanmış kaslardır. Fakat diğer bütün kaslardan farklı olarak, bu kaslar, aynı zamanda deri ile de irtibatlıdır. Meselâ biz ne kadar kasımızı, kaç tane eklemimizi harekete geçirdiğimizi fark etmeksizin kolumuzu, elimizi, parmaklarımızı rahatça oynattığımız halde, ne kadar çabalasak derimize bir hareket veremeyiz. Elimiz somurtmaz, avucumuz hiçbir zaman gülmez, sırtımızın derisi kimseye birşey anlatmaz. Normal olarak, vücudumuzun geri kalan kısmı için geçerli olan durumun yüzümüz için de aynen geçerli olması halinde, ne gülen, ne somurtan, sürekli olarak mahkeme duvarı görüntüsü vermekten öteye gidemeyen sabit, donuk, duygusuz bir fotoğraf karesini yüz niyetine üzerimize taşımak zorunda kalacaktık. Oysa bizim için takdir edilmiş olan yüz, bir davul derisinden ibaret kalmamıştır. Yüz kasları, diğer bütün kaslardan farklı olarak, deriyle irtibatlandırılmıştır. Eğer yüzümüz şekilden şekle giriyor, onunla sayısız ifadeler dile geliyorsa, bunun sebebi, yüz kaslarımızın bu özelliğinde yatar. Bütün kaslar içinde sadece yüz kaslarına bu özelliğin verilişi, bizi zorunlu olarak bir sonuca götürüyor:
    İnsan yüzü konuşturulmak istenmiştir.[​IMG]
    Yüz kasları, bir yandan kemik ve deriyle irtibatlandırılırken, pek çok noktalardan da yüz sinirine bağlanmıştır. Sonra da, bu mükemmel yapı için, aynı derecede mükemmel bir beslenme ağı kurulmuş, şahdamarın bir dalı olan yüz atardamarından dağılan damarlardan oluşan bir dolaşım ağı, insan yüzünün dört bir yanını kuşatmıştır.
    Kaslar, hareket sinyallerini, tek bir sinir olan yüz sinirinin dalları aracılığıyla beyinden alır. Fakat yüz siniri, 7 bin sinir hattını barındıran yapısıyla, sadece kaslara sinyal iletmekle kalmaz. Onun, aynı zamanda, gözyaşı ve tükürük bezleriyle haberleşmek, dilden tadlarla ilgili mesajları almak, deriden gelen duyuları iletmek gibi birçok görevi daha vardır. Normal olarak sessiz sadasız yürüyen ve herhangi bir anda pek çok sayıda karmaşık işleri birden içine alan bu görevlerin ne kadar içiçe geçmiş olduğu ve ne gibi hesaplara dayandığı, birtakım aksaklıkların hiç umulmayan yerlerde sonucunu vermesiyle kendisini hissettirir. Meselâ, yüz siniri felce uğradığında, sağlıklı bir gözün bakımı için çok özel bir çaba harcamak gerekir. Çünkü yüz siniri sağlıklı iken sürekli olarak gözyaşı bezlerini harekete geçirerek, gözü, çok özel bir yapıya sahip bir lens temizleyici olan gözyaşı ile yıkamakta, aynı anda da gözkapaklarına talimat vererek, göz kırpma yoluyla gözyaşını gözümüz üzerine yayıp dağıtmaktadır. Felce uğramış yüz siniri her iki organa da söz geçiremeyeceğinden, ne göz yaşarır, ne de gözkapağı hareket eder. Bu da gözün kurumasına, kirlenip aşınmasına yol açar, sonunda da göz elden çıkar. Böyle durumlarda gözkapağını parmakla kapatmak, gözü koruyucu özel gözlüklerle muhafaza altına almak, her saat başında göze özel damlalar damlatmak, yatarken gözü yağlamak gibi bir seri koruma işlemini, yüz sinirimizin yerine bizim yapmamız gerekir. Bu da, usandırıcı bir işlem olmasının yanısıra, hiçbir zaman yüz sinirinin bize fark ettirmeden yıllar boyunca yürütegeldiği görev kadar mükemmel bir koruma teşkil etmeyecektir.
    Yüz kaslarımız, sinirlerin ve damarların yardımıyla, her gün binlerce defa sayısız anlamları dile getirecek şekilde yüz ifadeleri inşa ederken, biz kafatasımızın etrafında nelerin olup bittiğini fark etmeyiz bile. Oysa bir dostun yüzüne gülümserken kullandığımız kaslar, hasmımıza kaş çatarken hiçbir işe yaramaz. Kaşları da kasın biri yukarı kaldırır, bir başkası aşağı indirir. Gözkapaklarını iç taraftan kapatan başka, dışarıdan kapatan başka kaslardır. En küçük bir ayrıntı bile, herşeyin birden bir bütün halinde düzenlenmiş olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir.
    Yüz kasları arasında, gözlerin ve ağzın etrafına atılmış iki tane ilmek vardır ki, bunlar, yüz de dahil olmak üzere, vücudumuzun bütün kaslarından farklı şekilde düzenlenmiştir. Bu kasların hiçbir kemikle bağlantısı yoktur. Ağız etrafındaki kasın bu yapısı sayesinde biz o ve u seslerini telâffuz ederiz; öpmeyi mümkün hale getiren de yine aynı kasın bu yapısıdır. Gözlerimizi kısarken de, bu defa göz etrafındaki kaslarımızın kemiklerden bağlantısız şekilde yaratılmış olmasından yararlanırız. Küçük bir ayrıntı gibi görünen şeyler; ama hangimiz bunların herhangi birinden mahrum kalmayı göze alabilir?
    Bir göz kırpma, bir öpücük yollama, surat buruşturma gibi sayısız yüz ifadelerinden herhangi birisi, bizim için dikkate alınmayacak kadar küçük ve basit bir hadise teşkil edebilir. Fakat biz yüzümüzün herhangi bir noktasını oynattığımız anda�ki bunu bilinçli veya bilinçsiz olarak her an yaparız�kâinatın en muhteşem san�at eserinin üzerinde, büyük bir operasyon gerçekleşmektedir.
    Biz bir insan yüzüne baktığımız zaman, girintileri etle doldurulup üzeri deri kaplanmış bir kurukafa seyretmeyiz. Gördüğümüz, seyrettiğimiz, seyre doyamadığımız güzellik, bir dehşet sembolünün üzerine geçirilen ve her insan için ayrı bir şekilde düzenlenen kat kat güzellikler manzumesidir.
    Bir insan yüzü, sadece kaşını gözünü oynatmakla kalmaz. Durgun haliyle de, hareketlerinin her biriyle de farklı güzellikler sergiler. Sadece bir güzellik sergilemekle de kalmaz. Avuç içi kadar bir alanda cisme bürünmüş bir soyut güzellik, 22 çift kasın, 7 bin sinir lifinin, sayısız damarların, hesapsız bağlantıların âhenk içindeki hareketleriyle dile gelir, anlatacağını anlatır.
    Etrafına gülücükler dağıtan bir bebeğin yüzüne bakarken, bu simanın birkaç ay önce bir anne bedeninin derinliklerinde, insandan başka herşeye benzetilebilecek birkaç santimlik âciz ve çaresiz bir yaratık üzerinde inceden inceye inşa edilmiş olduğunu düşünmek ne kadar da zordur!





    Diez s : yüz kasları ve nasıl çalışır
     
    Azi bunu beğendi.
  5. Enigma
    Offline

    Enigma Üye

    Katılım:
    15 Mart 2007
    Mesajlar:
    161
    Beğenileri:
    69
    Ödül Puanları:
    38
    Temel'in babası vefat eder...
    Cenazeye gelen bir aile dostu Temel'e sorar:
    -Nasıl oldu?
    Cevap:
    -30.kattan aşağıya düştü... Adam:
    -Vah vah desene çok feci ölmüş...
    -Temel: Yok yok öyle ölmedi... tam yere düşecekken manavın tentesine çarpıp tekrar yükseldi... Adam:
    -Vah Vaah! Daha şiddetli çakıldı o zaman. Temel:
    -Yok! Karşıdaki kasabın tenteden zıpladı bu sefer karşı binanın çatısına... Adam:
    -Demek çatıya çarpıp öldü. Temel:
    -Yok ya! Çatıdan yuvarlanıp elektrik tellerine gitti... Adam:
    -Deme ya! Çarpıldı o zaman... Temel:
    -Yok canım teller yaylandı babamı 200 metre yukarı fırlattı. Adam:
    -200 metreden yere çakıldı öyle mi? Yazık... Temel:
    -Yok ya yine en baştaki bakkalın tenteye... Adam:
    -Orda mı öldü? Temel: Yooo... Ordanda yine kasaba...
    En sonunda bunalan adam Temel'e bağırarak sordu: Ulan nasıl öldü bu adam? Temel:
    -"Baktık durmuyo... Vurduk!"
     
    Azi, mankurt, glory ve diğer 1 kişi bunu beğendiniz.
  6. djburakgs
    Offline

    djburakgs Üye

    Katılım:
    17 Ekim 2007
    Mesajlar:
    541
    Beğenileri:
    156
    Ödül Puanları:
    53
    Meslek:
    öğrenci
    Yer:
    İstanbul-Üsküdar
    Avukatin biri ölür ve öte tarafa geçer. Cennetin kapisinda sorgu melegi avukatin günahlarini dinlemeye baslar :
    1) Çevreyi kirleten büyük bir sirketi, suçlu olduklarini bildigim halde savundum ve beraat ettirdim.
    2) Bir seri cinayet katilini, yüksek ücret ödedigi için savundum ve idamdan kurtardim.
    3) Bir çok müsteriden fahis fiyat aldim.
    4) Parasi olmayan kadinlari savunmak için onlara sex teklif ettim.
    Ve liste uzadikça uzaar gider.
    Melek " bitti mi? " diye sorunca da avukat telasla atilir.
    "Evet ! yalniz bir dakika ! bu arada yaptigim iyilikler ne olacak?"
    Bunun üzerine Melek bir süre düsünür, " himm..dur bakalim. Bir tarihte dilencinin birine yüzbinlira vermissin "
    Avukat sevinir, " evet,evet
    "himm..." der melek " Bir baska tarihte de boyaci cocuga ikiyüzbinlira bahsis vermissin..."
    Avukat yüzünde büyük bir siritmayla cevap verir "evet ! tabii ki !
    "Melek yaninda duran yardimcisina döner ve söyle söyler
    "Bu Pezevenge üçyüzbin lirasini verin ve derhal cehenneme atin!..."
     
  7. djburakgs
    Offline

    djburakgs Üye

    Katılım:
    17 Ekim 2007
    Mesajlar:
    541
    Beğenileri:
    156
    Ödül Puanları:
    53
    Meslek:
    öğrenci
    Yer:
    İstanbul-Üsküdar
    Adamın biri oğluyla beraber yolda yürüyormuş. Karşılarına iki köpek çıkmış. Köpekler mikişiyorlamış.
    Çocuk babasına sormuş:

    -Baba bu köpekler ne yapıyorlar.
    -Şakalaşıyorlar oğlum şakalaşıyorlar.
    -Baba şaka maka ama iyi mikişiyorlar.:)
     
    Azi bunu beğendi.
  8. djburakgs
    Offline

    djburakgs Üye

    Katılım:
    17 Ekim 2007
    Mesajlar:
    541
    Beğenileri:
    156
    Ödül Puanları:
    53
    Meslek:
    öğrenci
    Yer:
    İstanbul-Üsküdar
    temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş , son celsede hakim delil yetersizliğinden temelin tahliyesine karar vermiş . temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak hakime ;
    - uy cözünü sevdigumun hacim beyi , yani şimdi bu paralar penim oldu değil mu .....?
     
  9. djburakgs
    Offline

    djburakgs Üye

    Katılım:
    17 Ekim 2007
    Mesajlar:
    541
    Beğenileri:
    156
    Ödül Puanları:
    53
    Meslek:
    öğrenci
    Yer:
    İstanbul-Üsküdar
    Temel ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almış. Fadime,

    - Ha pu netur, soyulmuş tavşanı nasıl avlaysun?
    - Sevişirken yakaladum, çiyinmeye firsatu olmadu vurdimm onuuu.....


    Temel Fadime'yle tiyatro gişesine gitmiş:
    - Pize içi pilet lütfen.
    - Leyla ile Mecnun için mi?
    - Hayir Fadime'yle penum için.

    Bir gün temel bir at yarışına gider ve jokey olarak görev alır. Yarış başladığında Temelin atı en arkadan gelir. Temele sorarlar:
    -"Temel senin at en arkadan gidiyor sen birşey yapmıyorsun".
    Temel:
    -"Uyy daha ne ya benim at tüm atları taktı önüne basmış gideyi"..

    arkadaşlar bir kaç fıkrada bizden.....İYİ SENELER.....
     
    Azi ve FleXoR bunu beğendi.
  10. salvadore_xp
    Offline

    salvadore_xp Üye

    Katılım:
    25 Kasım 2007
    Mesajlar:
    1.113
    Beğenileri:
    531
    Ödül Puanları:
    123
    Meslek:
    Öğrenci
    Yer:
    İstanbul and Giresun
    Dursun ile Fadime gerdeğe giriyormuş. Dursun da heyecan olsun diye Gelin ile damattan bir saat önce yatağın altına saklanmış. Dursun gerdeğe girmeğe ramak kala Fadime fantazili olsun; ne de olsa bu ilk gecemiz demiş. Bak ben her hamle yaptığımda sen 1 odun, 2 odun diye sayacaksın demiş. Fadime de bu teklife gülerek "pekala" demiş. Dursun başlamış: 1. oldun, 2. odun, 3. odun, 4.odun.............35 odun. Dursun'un Wc'ye gidesi gelmiş. Fadimeye: " Unutma 35.odundayım" demiş. Fadime de "tamam, unutmam" demiş. Olayın Adrenaline kendini kaptıran temel odanın karanlığından yararlanarak ayağa kalkar ve kapı tarafından gelip fadimeye çullanır. Fadime saymaya başlar: 36. odun, 37. odun, 38.odun.......42. odun. Dursun'un Wc'den döndüğünü görür ve hemen yatağın altına girer. Dursun kaç odundu diye sorduğunda Fadime: 42.odunder dursunda "ben giderken35. odundaydı. Nasıl ben WC'deyken 42odun der.am bu esnada temel yatağından altından kafasını çıkararak " Şömine sönmesin diye 7 odun da ben attım Dursun" der :D
     
    Azi ve sabrisuper bunu beğendi.
  11. Enigma
    Offline

    Enigma Üye

    Katılım:
    15 Mart 2007
    Mesajlar:
    161
    Beğenileri:
    69
    Ödül Puanları:
    38
    Adamın biri hayatında hiç bir işte çalışmamasına rağmen inanılmaz zenginmiş..Birgün polisler evinden adamı alıp başsavcı nın karşısına çıkartmışlar. Savcı sormuş:
    -Olum sen bukadar parayı nasıl buldun.Hiç çalışmamıssın.Bu paranın , bu evlerin arabaların kaynağı nedir?
    Adam: Vallahi savcı bey ben herkesle iddiaya girerim, hepde kazanırım.Bukadar parayı öyle aldım.
    Savcı şaşırmış ve adama inanmamış.Nasıl iddialar diye sormuş.
    Adam:"Savcı bey ben sol gözümü ısırırım" demiş. Savcı şaşırmış.İmkansız demiş. 100 dolarına bahse girmişler. Adamın sol gözü takmaymış, çıkartmış ağzına atmış.
    Adam:"Savcı bey, ben sağ gözümüde ısırırım" demiş. Savcı düşünmüş, 2 gözüde takma olsa bu adam göremez demiş.200 dolarına bahse girmişler. Adam takma dişlerini çıkartıp sağ gözünü ısırmış. Savcı iyice kaptırmış kendini.Yokmu başka iddia demiş.
    Adam: Savcı bey, benim penisimin büyüklüğü bu odadaki herkesin penisinin toplamından daha büyüktür demiş.
    Savcı bakmış , oda da 15 kişi var. her birinin 10 ar santimden olsa, 150 santim imkansız demiş. 1000 dolarına bahse girmişler.
    Adam donunu indirmiş, savcı bakmış küçücük birşey. Ben kazandım diye bağırmış...
    Adam:"Hayır savcı bey, siz bunu çekin, çekince uzuyor" demiş.
    Savcı adamın penisini eline almış.çekmeye başlamış. Adam o anda cebinden cep telefonunu çıkartmış.
    "Ulan Alii, 20.000 doları hazırla, Baş Savcı'nın eline verdim!!"
    ==============================
    Bir gün Cennet'in kapıları şiddetle vurulmuş:
    -Güm Güm Güm !! İçeriden seslenmişler:
    -Kim o?
    - Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses: “ Biz İstanbul'u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz! “ İçeriden hoş geldiniz diyerek kapılar ardına kadar açılmış ve yiğitleri içeriye buyur etmişler. Her şey çok güzel gidiyormuş. Ta ki, 40 yıl geçinceye kadar. Bir gün kapılar yine şiddetle çalınmış:
    -Güm Güm Güm !!!
    - İçeriden sormuşlar: “Kim o?”
    - Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses: “Biz İstanbul'u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz!”
    - İçeriden hemen cevaplamışlar: “Hadi len! Onlar 40 yıl önce geldi!”
    - Dışarıdan yine ses gelmiş: “ Biz mehter takımıyız ancak geldik!!!”
    ==============================
    İki komşu kadın hafta sonu kocaları olmadan yemeğe çıkmışlar.
    Yemekten sonra bara falan derken sabaha doğru iyice sarhoş eve yürümeye başlamışlar. İyice sıkıştıklarını farketmişler ama etrafta tuvalet falan bulamamışlar, mezarlığın yanından geçerken biri "hadi şurda yapalım kimse görmeden" demiş, başka çare de yok, korka korka girip bir kenarda işlerini bitirmişler. Temizlenmek için birşey bulamadıklarından biri kilotunu çıkarıp kullanmış, diğeri eve böyle dönemem diye oradaki
    çelenklerden düşmüş bir bandı alıp kullanmış. Sabah kocalardan biri uyanıp karısını donsuz olarak sızmış görünce telefona sarılıp öbürünü aramış
    - yau biz fena boynuzlandık galiba. karım eve sabaha karşı ve donsuz olarak dönmüş...
    - sen gene iyisin , bizimkinin kıçına "seni asla unutmayacağız" diye bir de kart yapıştırmışlar..:D

    (ağır olduysa özür..:eek:)
     
    onurr_535, Azi, glory ve diğer 1 kişi bunu beğendiniz.
  12. Enigma
    Offline

    Enigma Üye

    Katılım:
    15 Mart 2007
    Mesajlar:
    161
    Beğenileri:
    69
    Ödül Puanları:
    38
    Köleler çiftlikten kaçarken sihirli lamba bulmuşlar ve cini lambadan çıkarmışlar.Cin 10 zenciye sormuş:
    Dileyin benden ne dilerseniz. Birer dilek dileme hakkiniz var.
    1. zenci 'beyaz olmak istiyorum' demiş, olmuş.
    10. zenci tebessüm etmeye başlamış.
    2. zenci de beyaz olmak istediğini söylemiş, olmuş.
    10. zenci sırıtmaya devam etmiş.
    3. zenci de beyaz olmuş dilediği dileğiyle...
    10. zenci kıkırdamaya başlamış.
    4. zencinin de isteği aynı... 10. zenci gülmeye devam...
    5,6,7,8 derkeeen 9. zenci de beyaz olma yönünde isteğini kullanmış.
    Sıra 10. zenciye gelmiş ama adam yerlerde... Gülmekten geberiyor. Cin isteğini sormuş... Adam nefes almaya fırsat bulduğu bir ara isteğini garip bir böğürtü ile belirtmiş:

    "HEPSINI ZENCI YAP!". :D:D:D
     
    Azi bunu beğendi.
  13. tLg
    Offline

    tLg Yeni Üye

    Katılım:
    3 Ocak 2008
    Mesajlar:
    202
    Beğenileri:
    66
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    tLg
    Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. "Allah allah, dönem ne çabuk bitmiş..." diye düşünür ve oğluna seslenir:
    -"Getir bakayım şu karneyi!"
    -"Al baba..."
    Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf.
    -"Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, ingilizce kursu dedin ingilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali, rezil şey!"
    -"Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum..."
     
    Azi bunu beğendi.
  14. tLg
    Offline

    tLg Yeni Üye

    Katılım:
    3 Ocak 2008
    Mesajlar:
    202
    Beğenileri:
    66
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    tLg
    Manevra varmış. Mehmet elde tüfek yerde yatıyormuş. Komutan gelip sormuş: -Düşman önden gelirse ne yaparsın? Mehmet cevaplamış. Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse diye; tekrar tekrar sormuş komutan. Mehmet bunları da cevaplamış. Komutan en sonunda: - "Ya düşman tepeden gelirse?" deyince; - "Bu memleketin tek askeri ben miyim komutanım?"
     
    Azi bunu beğendi.
  15. tLg
    Offline

    tLg Yeni Üye

    Katılım:
    3 Ocak 2008
    Mesajlar:
    202
    Beğenileri:
    66
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    tLg
    Karı ve koca tatil günü evde televizyon seyretmekten sıkılmış, yatak odasına geçmeye karar vermişler.... Ama ne mümkün 7 yaşındaki oğlan evde.
    - ''Oğlum, hadi biraz sokağa çık, gez, oyna''.
    - ''Ihhhhh''. Israr faydasız. Afacanın sokakta gözü yok.
    - ''Öyleyse, annenle ben odamıza geçelim, sen de balkona. Etrafta neler olup bitiyor, yuksek sesle bize rapor et''.
    Oğlan biraz mızıklanmakla birlikte çaresiz balkona geçiyor. Bizimkiler'de yatağa. Ve afacan canlı yayına başlıyor;
    - ''Şu an bizim sitenin otoparkına yabancı bir araç park etti. Şimdi de Aygaz arabası sokağa giriş yaptı. Yaşlı bir kadın markete giriyor''...
    Kısa bir sessizlik...Ve rapora devam;
    - ''Yan komşumuz Ahmet Bey amcayla karısı Necla teyze yatak odasında sevişiyorlar''. Yataktakiler şok vaziyette.
    Baba sesleniyor;
    - ''Oğlum, nereden çıkardın şimdi bunu''..
    - ''Hiçç. Küçük kızları Ayşe balkonda dikiliyor'da''...
     
    Azi ve glory bunu beğendi.
  16. tLg
    Offline

    tLg Yeni Üye

    Katılım:
    3 Ocak 2008
    Mesajlar:
    202
    Beğenileri:
    66
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    tLg
    Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylik ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel'in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş. Maymunun görevleri: "Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek..." diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış : "Maymunu iyi besle!"
     
    Azi bunu beğendi.
  17. tLg
    Offline

    tLg Yeni Üye

    Katılım:
    3 Ocak 2008
    Mesajlar:
    202
    Beğenileri:
    66
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    tLg
    Temel otobanda köklemiş gazı, gidiyor... Bakmış bir tabela: "YAVAŞLA 80 km." Hızını o an 80'e indirmiş Temel. Az sonra bir tabela daha: "YAVAŞLA 60 km." Temel 60'a inmiş. Merakla giderken yeniden bir tabela: "YAVAŞLA 40." - "Yolda çalışma var galiba!" deyip 40'a düşürmüş hızını. Epeyce sonra yine bir tabela: "YAVAŞLA 15 km." Talimata uyarak 15 km.'ye düşmüş Temel. Yolun en sağından tıngır mıngır gidiyor. Ama meraktan da çatlayacak. Uflaya puflaya bir saat daha gittikten sonra yeni bir tabela görmüş: "YAVAŞLA'YA HOŞ GELDİNİZ, NÜFUS: 2500"
     
    Azi bunu beğendi.
  18. tLg
    Offline

    tLg Yeni Üye

    Katılım:
    3 Ocak 2008
    Mesajlar:
    202
    Beğenileri:
    66
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    tLg
    Temel ile Dursun promosyonlu meşrubat alırlar. Meşrubatı açan Temel hemen kapağa bakar: - "Tekrar deneyin." Kapağı kapatıp yeniden açar ve okur: - "Tekrar deneyin." ... ... ... En sonunda sinirlenen Temel: - "Ula Tursun. Ha punlar pizi kandıriy! İki saattir deneyrum hala pi şey çıkmadi."
     
    Azi bunu beğendi.
  19. tLg
    Offline

    tLg Yeni Üye

    Katılım:
    3 Ocak 2008
    Mesajlar:
    202
    Beğenileri:
    66
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    tLg
    Nasıl yağmur nasıl fırtına, adam bir taksiye el kaldırır, taksi durur.. Adam gideceği yeri söyleyince, taksici kızarak "ohoo orası çok yakın alamam seni" der ve gazlar gider.. Adam çok bozulur ama sonra bir sekilde evine gitmeyi başarır.. Ertesi gün şans eseri bir bakar ki, dün geceki taksici, evinin önündeki taksi durağındadır ve üçüncü sıradadır.. Hemen plan yapar ve ilk taksi söförüne yanaşır:
    - Ataköye kaça götürürsün ?"
    - 5 milyon
    - Sana 20 milyon veririm ama bir kere verirsin.
    - Hadi be sapık mısın, defol.. Adam bu cevabı alınca ikinci sıradaki taksiye yanaşır
    - Ataköye kaça götürürsün ?
    - 5 milyon
    - Sana 20 milyon veririm ama bana bir kere verirsin
    - vay sapıkkk vayy defol sıra üçüncü taksiciye yani bizim taksiciye gelmistir.. Adam yanaşır:
    - Ataköye kaça götürürsün ?
    - 5 milyon
    - Peki sana 20 milyon veririm ama bir sartım var
    - Nedir ?
    - Giderken diğer taksicilere el sallıyacaksın
    - Ayıbettin abi tabii..
     
    Azi ve glory bunu beğendi.
  20. tLg
    Offline

    tLg Yeni Üye

    Katılım:
    3 Ocak 2008
    Mesajlar:
    202
    Beğenileri:
    66
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    tLg
    Kız erkek arkadaşını arayıp akşam yemeğe davet etmiş. Hem ailesiyle tanıştıracak, hem de ailesi dışarı çıktıktan sonra erkek arkadaşıyla birlikte olacakmış. Çocuk kız arkadaşının evine gitmeden önce bir eczaneye uğrar. Eczacıya: - "Bana prezervatif verir misiniz?", der; eczacı da ne yapacağını sorar. Çocuk da kız arkadaşının evine gideceğini, kızın ailesi gittikten sonra birlikte olacaklarını söyler. Akşam yemek yemek için masaya otururlar. Yemekten önce dua edilir herkes yemeğe başlar ama çocuk hala dua ediyordur. Kız çocuğa, "ben senin bu kadar dindar olduğunu bilmiyordum", der. Çocuk da kıza: - "Ben de senin babanın eczacı olduğunu bilmiyordum!!!"
     
    Azi bunu beğendi.

Sayfayı Paylaş