Mu imparatorluğu üzerine çalışmalarım 2004 yılında başladı. O zamanlar OKS'den yeni çıkmış lise hayatına adım atacak bi ortaokul öğrencisiydim Mitolojik şeyler ve efsanevi uygarlıklar hep merakımı cezbetmiştir. Araştırmalarım hala devam ediyor. Bir kısmını burda vereyim ilgi görürse belgelerle devam edelim.
Hint Manastırlarında İngiliz Albay : Churchward
Gerçek hikayemiz Albay Churchward'la başlıyor. Uzun uzun yazmaktansa yazının devamında kendisine Cward diyeceğim. Cward , bir asker , bir mühendis ve bir tarihçiydi. Herşeyden öte , bir maceracı ve Doğu kültürü hastasıydı. Hindistan'da görev yapan bu İngiliz subayı maceracı kişiliğinin peşinden koştu ve bir Hint manastırında yıllarca kaldı. Kaldığı yıllar boyunca pek çok ilginç şey öğrenmiş olsada hayatının keşfini kütüphanede bulduğu bazı yazıtlarla yapacaktı. Başrahip ile iyi dostlardı yada en azından Cward'a göre öyle. Bir gün Cward kütüphanede çok eski bazı taş yazıtlar buldu fakat görevliler onlara dokunmasına izin vermedi. Yazıtlar inanılmaz derecede eskiydi ve garip bir Rünik dille yazılmışlardı. Cward antik diller konusunda uzmanda olsa çözemediği bu dili merak etti. Ayrıca tabletler çok kötü durumdaydı ve bir 40 yılı daha çıkaramayacaklardı. Başrahip ile saatlerce konuştu ve tabletleri korumaya almaları gerektiğini söyledi. Başrahip nihayet onun kader tarafından tabletleri korumak için gönderildiğini düşündü ve tabletleri almasına izin verdi. Cward tabletleri koruyacak şekilde özel hazneler hazırlarken tabletleri deşifre etmeye çalıştı. Bu tabletlerin adı daha sonra "Naakal Tabletleri , The Naacel's" olarak tarihe geçecektir. Tabletlerdeki dili yavaş yavaş çözen Cward , Amerika ile Çin arasında bulunan bir kıtadaki Mu isimli bir uygarlıktan bahsedildiğini duyunca herhalde heyecanından dilini yutacaktır. Cward araştırmalarını genişletti. Tabletlerle , "İnsanlığın Destanı" anlamına gelen ve dünyanın en uzun yazıtı olan Hint yazıtı Mahabharatta ile benzer yerler buldu. Öğrendiği şeyler şunlardı;
1) Amerika ile Çin arasındaki bir ada-kıtada Mu isimli bir uygarlık yaşamıştı ve gelişmişlik düzeyi inanılmazdı.
2) Bu uygarlık bir savaşla yada büyük bir tufanla yok oldu.
3) Fakat bu uygarlığın diğer kıtalarda pek çok kolonisi vardı. Bu kolonilerde anavatan Mu'nun kültürünü ve geleneklerini yaşatmakla görevli rahiplere Naakal rahipleri denir. Tabletleri taşıyanda onlardı.
4) Bu koloniler , Sibirya'dan Kuzey Çin'e kadar olan bölgede Uygur İmparatorluğu (Evet yanlış okumuyorsunuz. Uygur imparatorluğu.) , Mezapotamya'da Akkadlar (Dikkat. Akkadlarda Türk.) 'dı.
5) Daha sonra bulunan tabletlerde Naakal rahiplerinin bir başka görevininde bölgedeki yerli halkı Mu'nunu uygarlık seviyesine taşımaya çalışmak olduğu söyleniyordu.
Bulduğu bu ipuçlarıyla yıllarca çalışmalar yaptı ve pek çok manastırdan Naakal tabletlerinin kalanlarını topladı. Bulduğu bulgular ve edindiklerini anlatan üç kitap çıkardı.
-Mu'nun Çocukları
-Mu'nun Kutsal Sembolleri
-Mu İmparatorluğu Kültürü
Bu üç kitapta M. Kemal Atatürk tarafından okunmuştur. Atatürk'ün Anıtkabir'de sergilenen kütüphanesinde "Mu'nun Çocukları" 125. sayfası açık olarak camekanda sergilenmektedir. Bazı cümlelerin altı çizilidir.
Meksika'da bir Türk : Tahsin Mayatepek
Atatürk , Albay'ın görüşlerini çok ilginç buldu. Tabletleride incelediği söylenir. Bunun üzerine , Albay Churchward'ın işaret ettiği 3. Mu kolonisinin bulunduğu yere Tahsin Mayatepek'i büyükelçi olarak atadı. Meksika ile hiçbir ilişkisi olmayan Türkiye için bu garipti ama gerçekte Mayatepek'in amacı o bölgede tarihi araştırmalar yapmaktı ve diplomatik dokunulmazlığa ihtiyacı vardı. Albay'a göre Mu'nun 3. kolonisi Meksika'da karaya çıkmış ve Kuzey Amerika'da , Maya - İnka - Aztek uygarlıklarını kurmuştu. Tahsin Mayatepek bölgede yıllarca çalıştı ve Atatürk'e 7 çok önemli rapor yazdı. Bu raporlar bende mevcut. Bu 7 çok önemli raporda , Albay Churchward'ın tabletlerden çıkarttığı Mu dilindeki bazı sözcükler ile Maya - İnka - Aztek ve Kızılderili dillerindeki sözcüklerin Türk dilindeki sözcüklerle benzerliği ile ilgili tablolar , kültürel benzerlikler , arkeolojik bulgular ve tarihi teoriler yer alıyor.
Örneğin : Türkçe'deki Gün-eş sözcüğü
Aztek-Maya-İnka : Küneş - Künüş - Künç
Mu : Küneşii
Bu , hem Türklerin Mu kökenli olduğuna dair bir kanıt hemde Atatürk'ün Güneş Dili teorisine dair bir kanıt teşkil ediyordu ve böyle tonlarca sözcük vardı. Fakat Tahsin Mayatepek 7. rapordan sonra Ankara'ya çağırıldı ve Atatürk'le yaptığı bir görüşmeden sonra istifa etti(rildi). Bunun temel sebebi Mayatepek'in haddini aşmasıydı. Son 2 raporunda , kendisi bir Ateist olan Mayatepek , genç bir cumhuriyetin devrimci liderini kendisi gibi sosyalist ve ateist olarak düşünmüş ve tüm ilahi dinlerin ve özellikle İslam'ın Mu dininden geldiğini , vahiy yoluyla değil peygamber olduğunu iddia eden kişilerin Mu yazıtlarını çözmesiyle ortaya çıktığını iddia etmişti ve Atatürk Mayatepek'e , "Hem tarihçi olarak objektifliğinizi kaybettiniz , hemde Müslüman alemine iftira ettiniz" diye Türk dil kongresinde çok sert bir karşılık vermişti.
Albay'ın Sarsıcı Buluşu :
Albay Churchward ölmeden önce öyle bir bulgu bıraktı ki gerisinde , bunun sarsıntısı hala devam etmesi gerekirken pek çok Avrupalı tarihçi tarafından ve Dünya tarafından örtbas edilmiştir. Albay'ın torunu olan Jack Churchward şu anda Philedelphia üniversitesinde tarih profesörü. Kendisiyle görüşüyoruz ve 4 yıllık çalışmamda çok büyük emeği var. Bu konudaki çalışmalarını hala Amerikadaki enstitülere gönderdiğini ve bu yüzden Yahudilerden bile ölüm tehdidi aldığını belirtiyor. Peki nedir bu sarsıcı buluş ?
Grek alfabesinde de harfler bir mânâ ifade etmez” 1800’lü yıllarda MAYALAR üzerine araştırma yapan, ve efsanevî MU kıtasıyla ilgili tespitler yapan James Churcward şöyle diyordu;
- “MAYALAR ın çok yüksek bir medeniyeti vardı. Dünyanın hemen her tarafında kolonileri vardı. MISIR, ÇİN, HİNDİSTAN ve YUNANİSTAN üzerinde büyük tesirleri olmuştur...”
MAYALAR, YUNANİSTAN’ı işgal etmeye çalışmışlar, Yunanlar da onları yenerek MU kıtasına kadar takip etmişlerdi.
“O sırada MU kıtası batmış ve MAYALAR binlerce askerini kaybetmiştir. Bu yüzden felâketin MAYACA hikâyesini yazmışlardır. M.Ö. 403 yılında gramer ustaları GREK alfabesini tekrar düzenlerken bu destandan yararlanmışlardır.
Bu yüzdendir ki, GREK alfabesinde aynı değerde olan harfler değişik yerlerde görülür. Bu konuda 1882 yılında “Revista” ve “Manida” gazetelerinde bununla ilgili bir yazı çıkmıştır.”
Yazara göre GREK alfabesinin sırası MAYA dilinde bu felâketi şöyle anlatmaktaydı ( Harflerin MAYACA karşılıkları ve İngilizce tercümesi aynen yazarın belirttiği gibi verilecek, sonra destan TÜRKÇE olarak toplu halde nakledilecektir):
ALPHA = AL (heavy) PAA (break) HA (water)
BETA = BE (walk) TA (place)
GAMMA = KAM (receive) MA (earth)
DELTA = TEL (depth, bottom) TA (where)
EPSİLON = EP (obstruct) ZİL (make edge) ON-OM (whirlpool, to whirl)
ZETA = ZE (strike) TA (place, ground)
ETA = ET (with) HA (water)
THETA = THETHEAH (extend) HA (water)
IOTA = IO (all that exists and moves) TA (earth)
KAPPA = KA (sediment) PAA (break, open)
LAMBDA = LAM (submerge) BE (go, walk) TA (where, place)
MU = MU (MU kıtası)
Nİ = Nİ (point, summit)
Xİ = Xİ (rise over, appear over)
OMİKRON = OM (whirlpool, whirl) İK (wind) LE (place) ON (circular)
Pİ = Pİ (to place little by little)
RHO = la (until) HO (come)
SİGMA = Zİ (cold) İK (wind) MA (before)
TAU = TA (where) U (basin, valley)
UPSİLON = U (abyss) PA (tank) Zİ (cold, frozen) LE (place) ON (circular)
PHİ = PE (come from) Hİ (clay)
CHİ = CHİ (mouth, aperture)
PSİ = PE (come out) Zİ (vapor)
OMEGA = O (there) MOK (whirl) KA (sediment)
- “Heavily break (the) waters extending (over the) plains. (They) cover (the) land (in) low places. Where (there are) obstructions, shores form and whirlpools strike (the) earth with water. (The) water spreads (on) all that lives and moves. Sediments give way. Submerged in (the) land (of) MU. The peaks (only) appear above (the water). Whirlwinds blow around little by little, until comes cold air. Before where (existed) valleys, (now) abysses, frozen tanks. In circular places clay form. A mouth opens, vapors come forth and (volcanic) sediments. “
- “Kopup gelen güçlü sular ovalara yayıldı. Alçak yerlerdeki araziyi kapladı. Bir engelle karşılaştığında sahiller oluştu. Girdaplar yeryüzüne çarptı (ve yuttu). Sular yaşayan ve hareket eden her şeyi örttü. (Suların oluşturduğu) toprak birikintileri çöktü ve (koca) MU kıtası (sulara) gömüldü. Sadece yüksek tepeler (suyun üzerinde) kaldı. Hortumlar esti (durdu) ta ki soğuk hava gelinceye kadar. Eskiden vadilerin bulunduğu yerlerde (şimdi) cehennem (çukurları), donmuş (su) kütleleri (var). Yuvarlak (düz) yerlerde kil (tabakaları) oluştu. (Sanki yerde) bir ağız açıldı, dışarıya buhar (ve duman) fışkırdı, ve (volkanik) kalıntılar (oluştu).”
Bu şok edici bir buluştur. Bunun daha şok edici hali ise Yunan alfabesinin aynen bu şekilde ve bu haliyle hem Naakal tabletlerinde hemde Maya tabletlerinde bulunması ve bu tabletlerde *Proto-Türk* (erken Türk dönemi yani Köktürk) damgalara rastlanmasıdır. Maya'lıların Yunanistan'ı işgale kalkışması ve geri püskürtülmeleri bir teoriden öteye geçemesede alfabe gerçektende böyledir.
Dipnot : Atatürk'ün Güneş dili teorisiyle ilgili pek çok kongre yapıldı kendisi sağ iken. Türk Dil Kurumu ve Tarih kurumu ortak düzenlemiştir ve Atatürk'te bulunmuştur. Pek çok bilim adamı bu teoriyi etkiyelici bulmuş , Viyanalı tarihçi Kvergic ise hayran kalmış ve o dönemde Atatürk ile sürekli yazışmış ve teoriyi ispatlamaya çalışmıştır. Fakat Atatürk'ün vefaatından sonra Dil kurumu , Tarih kurumu ve "İsmet İnönü" bu teoriyi "Atatürk sadece özgüvenini kaybeden milletimize özgüven kazandırmaya çalışıyordu ve böyle birşey uydurdu" diyerek geri çekmiş , araştırmaları durdurmuş ve bizi dünya kamuoyuna rezil etmiştir.
Son düzenleme: 13 Aralık 2008