Ketojenik Diyet

Konusu 'Dertleşme' forumundadır ve TTTT tarafından 9 Eylül 2014 başlatılmıştır.

Watchers:
Başlığı izleyen üye sayısı: 14 üye.
  1. requ.
    Offline

    requ. Üye

    Katılım:
    31 Aralık 2013
    Mesajlar:
    2.123
    Beğenileri:
    1.367
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    HomeGym
    Olsun yine de en az protein gramında yag alınmalı. Proteinlerde glikoza dönüşür ve yeterli yag olmazsa ketosise gırilmez
     
  2. Wimc
    Offline

    Wimc Üye

    Katılım:
    6 Eylül 2014
    Mesajlar:
    57
    Beğenileri:
    30
    Ödül Puanları:
    8
    Cinsiyet:
    Bay
    80 gr karbonhidrat keto değil low carb. et te karbonhidrat yok, peynirdede azami ölçüde. eğer ıspanak dersen 200 gr da 8 gr kh var. 20 gr kh geçmedikten sonra problem yok. ketoda öncelik yağlarda sonra protein.
     
  3. kaldıray
    Offline

    kaldıray Üye

    Katılım:
    7 Nisan 2009
    Mesajlar:
    878
    Beğenileri:
    215
    Ödül Puanları:
    53
    Cinsiyet:
    Bay
    Meslek:
    fotoğraf
    Yer:
    marmaris
    benim kilomda "120" 80grama kadar sorun yaşamıyorum üstünde ensülinin tüm etkilerini yaşıyorum. ihmal edile bilir değerler de bir değerdir. kitap yazarları en iddalı teorilerini kabul edilebilir derecede sabitlenmiş değişkenler üzerine kurarlar. neyse burası böyle konuşlacak yer değil neyse dediğin gibi olsun internette yok yazıyor öyleyse ette karbonhidrat yok
     
  4. nutritionist_88
    Offline

    nutritionist_88 Üye

    Katılım:
    24 Ocak 2015
    Mesajlar:
    97
    Beğenileri:
    82
    Ödül Puanları:
    0
    Cinsiyet:
    Bay
    Merhaba @SCHWARZXXL
    Konu ketojenik diyetten açılmışken bir kaç şey söylemek istiyorum.
    Yağların metabolizmasında oluşan yağ asitleri hücreye girer ve burada enerji vermek üzere okside edilir.Ancak beyin ve diğer sinir dokusu hücreleri ile eritrositler, böbrek üstü bezi medullası serbest yağ asitlerini kan düzeyleri ne olursa olsun yakıt olarak kullanamaz!!
    Karaciğerdeki mevcut asetil coA miktarı karaciğerin kapasitesini aşacak kadar arttığında keton cisimcikleri üretilir.Hatta beyin bile miktarları yeterli olarak artmışsa , keton cisimciklerini kullanabilir.(Özellikle şiddetli açlıkta).Ancak keton cisimciklerinin beyin tarafından kullanılma miktarı düşüktür.Beyin normal şartlarda sadece glikoz kullanır.Bir saatte ortalama beynin tükettiği glikoz ise 6gram.Günlük beynin kullandığı karbonhidrat bazı biyokimya kaynaklarında 130 gram, bazılarında ise 144 gram.Bu miktar karbonhidrat , beyin yani dolayısıyla sinir sistemi ve dolayısıyla kas sisteminin işlev ve fonksiyonlarını aksatmadan yerine getirmesi için gerekli.Eğer diyetle bunun altında karbonhidrat tüketimi varsa glikoz beyne farklı yollarla sağlanır.Şöyle bahsedeyim:
    Aminoasit, gliserol ve laktik asit gibi karbonhidrat olmayan kaynaklardan glikozun sentezlenmesine glikoneogenezis diyoruz.Diyette karbonhidrat olmadığı zaman karaciğerde bulunan glikojen bu gereksinmeyi sadece 10-18 saat süreyle karşılayabilir.Daha sonra glikojen depoları tükenir ve glikoz; glikoneogenetik yolla aminoasitler, gliserol ve laktik asitten üretilir.Glikoz bulunmadığında glikoneogenezis; karaciğer, adipoz doku ve beyin gibi organlara glikoz sağlayan önemli bir kaynaktır.Yani ketojenik diyette glikoz bu şekilde sağlanır.Ayrıca Galaktozdan fruktozdan da glikoz sentezlenir.Örneğin galaktozdan; galaktoz-->UDP galaktoz-->UDP-glikoz-->Glikoz şeklinde glikoz sentezlenir.Basamakları kısaltarak yazdım anlaşılır olması için.Kısaca, her türlü vücutta glikoz sentezlenir ve beyin tarafından kullanılır.Glikoneogenezise dönecek olursak; Glikoneogenezisin oluştuğu başlıca organ ise karaciğerdir.Ancak 1/10 kadarı böbrekte de olur.Burada önemli olan glikozun vücuda alınıp sindirilip beyine ulaştırılacakken; alınmayıp bu yolla karaciğerde metabolik olarak üretilip beyne sağlanması.Yani karaciğeri boşa yıpratmak ve yormak.Böbrekte cabası.Fazla miktarda yağ tüketimi göz önünde bulundurulduğunda, yağların sindirimini düşünürsek sindirim sistemini de uzun süre çalışmaya zorlamak işin ayrı bir boyutu.Kan değerleri normal iken, beyin ve düşünme ile ilgili bir problem yaşamamanıza rağmen vücudunuzda bazı şeyler yolunda gitmiyor olabilir.Organlarınızı fazla yoruyor, vücudu çabuk yaşlandırıyor olabilirsiniz örneğin.
    Üstelik, Karbonhidrat ve yağın uygun miktarlarda tüketimi faydalı iken,aşırı alımı kanser ve obezite gibi komplikasyonlara neden olabilmekte.FDA tarafından önerilen günlük karbonhidrat miktarı ortalama 300 gram ve yağ miktarı 65 gram.(2000 kalorilik bir diyet için)
    Yağlardan zengin besinlerin atherosikleroz'a neden olduğu, kanser riskini artırdığı ve doymuş yağın beyin hasarına sebep olduğu çalışmalarda gösterilmiş.
    Burada vurgulamak istediğim, Keto ve IF varyasyonunu uyguluyor olabilirsiniz, bundan memnun da olabilirsiniz ancak fayda-zarar değerlendirmesini yapmakta fayda var.Ayrıca hem yaş hem spor geçmişi itibariyle genç arkadaşlarımıza nispeten daha güçlü bir vücudunuz var.Sadece fiziksel güç değil kastettiğim, immün sistem ve vücudun farklı koşullara adaptasyonundan dolayı daha güçlü bir yapıya sahip olduğunuz aşikar.Ancak forumda henüz adölesan dönemde olan ve sizi görüp etkilenen arkadaşlarımız vardır.Ve onların vücudu, direnci sizin kadar iyi olmayabilir, onlar kötü sonuçlarla karşılaşabilirler.Çünkü şuanda uyguladığınız ketojenik diyet ve intermittent fasting ADA, Dietitians of Canada, FDA gibi bir çok beslenme kuruluşu tarafından yanlış diyet uygulamaları olarak kabul görmekte.Bu sebeple beslenme düzeninizden(keto & IF gibi) forumda bahsetmeniz buradaki arkadaşlarımızı yanlış yönlendirmenize sebep olabilir.Ve onlarda kalıcı organ hasarları(beyin, karaciğer, böbrek) ve damar tıkanıklığı, kalp hastlalıkları riskinin artması gibi komplikasyonlar görülebilir.
    Ketojenik diyetler diyabet gibi hastalıklarda durumu kontrol altına almak için uyguladığımız diyet çeşitlerinden biri.Ancak normal bireylerde uygulandığında çok olumsuz sonuçlar doğurabilir.
    Keton cisimciklerinin kandaki konsantrasyonlarının artması asidemiyle sonuçlanır.Yani kanın PH'sı aside kayar.Kan-beyin bariyerini geçen keton cisimcikleri beyin tarafından kullanılmaya başlanır.Bu durum kontrol altına alınmazsa; halüsinasyon, bulanık görme, bilinç kaybı, şok ve ÖLÜM görülebilir.
    Bir çok arkadaşımızın girmeye istediği ketozis(ketosis) bunlarla sonuçlanabilir.Yukarıda da belirtmiştim.Vücut olarak güçlü bir yapınız var.Gerek immün sistem gerekse adaptasyon bakımından.Ve adölesan dönemde olan, genç olan bir çok arkadaşımız sizi örnek alıp uyguladıklarınızı uygulamaya çalışıyor.Onlar sizin kadar güçlü olamayabilirler(dün bir arkadaşımızın mesajında sizden bahsetmesi üzerine konunuza kadar geldim) ve hiç istemediğimiz neticeler ile karşılaşabilirler.Keto ve IF'yi tavsiye etmeniz, burada zarar görmediğinizden bahsetmeniz vs onları yanlış yönlendirebilir.
    Bu sebeple sizi bu konuda duyarlılığa davet ediyorum.
    Sağlıklı sporlar dileğimle...
    Evet çok doğru söylemişsiniz.
    Mekanizmayı yanlış anlatmışsın ve yanlış bilgi vermişsin ne yazık ki.
     
    Created By Loss, Bekci, dogukank ve diğer 2 kişi bunu beğendi.
  5. lordsoth
    Offline

    lordsoth Üye

    Katılım:
    22 Ağustos 2012
    Mesajlar:
    362
    Beğenileri:
    282
    Ödül Puanları:
    73
    Öncelikle ciddi anlamda emek vererek yazdığınız yazı için teşekkür ederim. Muhakkak bizim de eksikliklerimiz vardır. Önemli olan bilimsel gerçeklere ulaşmak. Kendim şahsen de ketojenik diyet uygulamıyorum ama zamanında uygulamış ve biraz araştırmıştım.
    Ketojenik diyette de tabii ki glikoz üretimi olmakta, tıpkı standart diyetlerde keton üretildiği gibi. Özellikle şeker hastalarında keton takibi çok önem arz ediyor.
    Glikojenesis, proteinin glikoza çevrimi diyebiliriz. Bu low carb hatta high carb'da da geçerli olan bir reaksiyon. Zaten vücuda fazla alınan proteinler de (bu konuda emin değilim ama hatırladığım kadarıyla) önce amino asitlere oradan glikojenesis ile glikoza oradan da yağa çevrilip vücuda depolanıyor. Yani bu hep yapılan bir şey.
    Kaldı ki gliserol de yağ'da bulunan bir madde. (bkz sabun yapımı)
    Ketojenik beslenme, high carb beslenmeye göre daha az insulin ile sonuçlanır. İnsulinin en anabolik hormon olduğunu biliyoruz. Bu nedenle günümüzde kanser tedavilerinde uzak durulması gereken bir hormon.
    Ayrıca Epilepsi ve Sara gibi hastalıklar için de umut teşkil ediyor. Facebook'da bu tarz bir gruba üyeyim. Türkiye'de ketojenik beslenme ile bu krizlerin önüne geçmeye çalışan çocuk hastalar var, ve başarılı olup bu diyetleri yazan doktorlara dua edenlerde ( tabii ne yazık ki bazen herşey o kadar güzel olmuyor, içlerinde melek olup aramızdan ayrılanlar da oluyor.)
    Dünya'da FDA kadar yanar döner bir grup yok. Daha 2-3 ay önce doymuş yağlarla ilgili yanıldıklarını ve tehlike sınıfından çıkardıklarını belirten bir bildiri yayınladılar.
    Ketoasidoz için şeker hastası olmak, ciddi alkol tüketimi yada ciddi anlamda aç kalmak gerekiyor. Dünya'da ketojenik beslenen sağlık bir bireyin ketoasidozdan öldüğünü gösteren bir örnek yok. (belki de vardır görmedim)
    Asidiklik meselesine gelince, proteinler en az yağlar kadar asidiktir. Meyvalar da asidiktir. Kompleks karblar nötr, yeşil bitkiler de bazikdir. Zaten Yeşillik ketojenik beslenmenin olmazsa olmazıdır.

    Herşey bir yana burada aralıklı oruç için birşey diyemiyorum. Çünkü bu konuda negatif anlamda şimdiye kadar birşey okumadım.
    Kendi adıma bu spora yeni başlayan arkadaşlara ben de bu şekilde beslenmeyi önermiyorum. Çünkü daha önce dediğim gibi insulin çok güçlü bir anabolik hormon ve kas yapmak için gerekli. Schwarzxxl'in uzun süredir bu sporla uğraşması ve ciddi kas kütlesini zaten kazanmış olması sayesinde kas kazanımından ziyade formu koruması yeterli. Bunun için ketojenik diyet iyi bir yöntem. Ayrıca bu şekilde beslenmek normal beslenmenin 2-3 katında irade gerektiriyor.


    Keto adapted ile ilgili yazı
    "One of the goals of the keto diet is being "keto adapted". This means that your body is primed for functioning with very little glucose. Different enzymes are involved for breaking down fat than breaking down glucose. When you first enter ketosis, you are using fat for energy, but at first it's in limited amounts because you don't have as many fat-converting enzymes. These get built up over time. This is what causes the tiredness at the beginning of the diet. Once the enzymes are in place, your cells change the way they get energy. It's really amazing all the changes that have to happen internally for keto-adaptation to happen. It's like you can't just put diesel into a regular car engine and expect everything to work smoothly."

    Ülkenin yarısının şeker hastası olduğunu da unutmamak lazım.
     
    Son düzenleme: 1 Nisan 2015
    Bekci ve SCHWARZXXL bunu beğendi.
  6. SCHWARZXXL
    Offline

    SCHWARZXXL Özel Üye

    Katılım:
    15 Mart 2006
    Mesajlar:
    3.626
    Beğenileri:
    4.706
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    @nutritionist_88;
    Bazı bilgiler paylaşıp sonrasında eklediğin subjektif yorumlar var.

    Mesela;
    "Burada önemli olan glikozun vücuda alınıp sindirilip beyine ulaştırılacakken; alınmayıp bu yolla karaciğerde metabolik olarak üretilip beyne sağlanması.Yani karaciğeri boşa yıpratmak ve yormak."

    Demişsin. Karaciğeri yoran, o kötü ketojen beslenme karaciğer yağlanması üzerinde olumlu sonuçlar doğurabiliyor.
    http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/17219068

    Mesela yağlardan zengin beslenmenin ateroskleroz, yani bilinen ismiyle damar sertliğine yol açtığını yazmışsın. Bu bilgi tabii ki yanlış. Damar sertliğinin temel sebeplerinden biri DİYABET. Bu hastalıkta da suçlu yağlar değil, senin de bildiğin üzere. LDL ise bu süreçte bir "yardımcı" olarak görülüyor.
    Bak sana eski hipotezleri yalanlayan güncel bir araştırma;

    http://qjmed.oxfordjournals.org/content/95/6/397.long

    Yani, diyor ki; o eski "LDL ne kadar yüksekse, damar sertliği riski o kadar fazladır" hipotezini abartmışsınız. Ateroskleroz oluşumu LDL konsantrasyonundan bağımsızdır, diyor.

    Ha bu, HDL/LDL rasyosu önemli değildir anlamına gelmiyor. Ama geleneksel tahıl bazlı beslenmenin, yağları suçlu gösterdiğin hastalıkların asıl sorumluları olabileceğini de unutma.

    "Üstelik, Karbonhidrat ve yağın uygun miktarlarda tüketimi faydalı iken,aşırı alımı kanser ve obezite gibi komplikasyonlara neden olabilmekte.FDA tarafından önerilen günlük karbonhidrat miktarı ortalama 300 gram ve yağ miktarı 65 gram.(2000 kalorilik bir diyet için)"

    Demişsin. Ketojenik diyette yağ alımı arttırılırken, karbonhidrat tüketimi azaltılıyor. Bu şekilde kalori dengesi sağlandıktan sonra kişi nasıl obez olabilir?

    Kanser? Ketojenik diyetin, kanser tedavisinde olumlu sonuçlar verdiğine dair kısa bir Google aramasıyla sebil gibi sonuç bulursun PubMed'de.

    "Keton cisimciklerinin kandaki konsantrasyonlarının artması asidemiyle sonuçlanır.Yani kanın PH'sı aside kayar.Kan-beyin bariyerini geçen keton cisimcikleri beyin tarafından kullanılmaya başlanır.Bu durum kontrol altına alınmazsa; halüsinasyon, bulanık görme, bilinç kaybı, şok ve ÖLÜM görülebilir."

    Demişsin. Bu tanımını yaptığın şey, ketosis değil ketoacidosis. Aşağıdaki linkte bulunan tabloda, ketojenik diyet ve diyabetik ketoasidosis için keton seviyelerinin karşılaştırması var. Rahatlıkla görülebileceği üzere ketojenik diyet ile ulaşılabilecek en yüksek konsantrasyon bile tehlikeli sınırın yakınından geçmiyor. Aynı şekilde pH seviyesi de, normal diyetten farklı değil. Neden bu şekilde bir yanlış bilgi verme gereği duydun?
    http://www.nature.com/ejcn/journal/v67/n8/full/ejcn2013116a.html

    En ilginç iddian da, benim bünyem çok kuvvetli olduğu için bu beslenme şeklinden zarar görmediğim.

    Her şeyden önce, hiçbir zaman bir öneride bulunurken dayanaklarım subjektif olmadı. Yani, bende çalışıyor ve hepinizde işe yarar, demedim. Ama konu, ketojenik diyetin bendeki etkileri ise; bu diyetle hayat kalitem arttı. Senin mantığınla, daha kötü olan bir beslenme planı ile hayat kalitemin artması nasıl mümkün olabiliyor? Hadi vücudum çok dirençli olduğu için zarar görmüyorum ya da bunu farketmiyorum. Peki nasıl daha az hasta oluyorum? Nasıl yaşım ilerlemesine rağmen daha enerjiğim?

    Defalarca bir çok yerde tekrar ettiğim üzere; kimseye "IF ve Keto yapın illa", demiyorum. Bu şekilde anlaşılmak da istemem. Ama deneyin, hakkıyla deneyin. Ve kendinizi izleyin. Bir diyabet hastasının kendine özel durumları olabilir mesela, onu sağlıklı bir insanla bir tutmuyoruz. Ama çoğu senelerce kötü beslenmiş insanların, IF ve Keto'ya öcü gibi bakması da garip.
     
    Son düzenleme: 1 Nisan 2015
    Sezginn-, Blonde, Bekci ve diğer 6 kişi bunu beğendi.
  7. nutritionist_88
    Offline

    nutritionist_88 Üye

    Katılım:
    24 Ocak 2015
    Mesajlar:
    97
    Beğenileri:
    82
    Ödül Puanları:
    0
    Cinsiyet:
    Bay
    Burada tuhaf bir bağlantı kurmuşsunuz.Karaciğerin yorulması ile yağlanması arasında nasıl bağlantı kurdunuz acaba?Ben size karaciğerin ekstra yorulduğunu söyledim, siz karaciğer yağlanması üzerine olumlu etkileriyle ilgili bir çalışma göstermişsiniz.Ve bunun sadece bir çalışma olduğunu her zaman doğruyu yansıtmayacağını bir sağlık personeli olsanız üniversiteye girdiğiniz ilk yıl öğrenirdiniz.Sonuçları farklı olan pek çok makale varken karaciğer yağlanması üzerine olumlu etkilerini gösteren bir makaleyi "karaciğerin yorulmasına" dayanak göstermeniz gerçekten tuhaf.
    Doymuş yağların kan kolesterolüne ve damar tıkanıklığına LDL kolesterolden daha fazla etkisinin olduğu zaten bildiğimiz bir şey.Ancak bir iddiayı sadece bir çalışmayla yalanlamak doğru değil.
    Yağların 1 gramının 9 kkal, karbonhidratların 1 gramının 4 kkal olduğu düşünülerek yapılan bir çalışmada ketojen beslenen bireylerde obezitenin arttığı görülüyor.Çalışmalara bakabilirsiniz riskler arasında obezitenin arttığı yazar.
    Kanser tedavisinde etkili sonuçların alındığı bir gerçek.Ama biz sağlıklı bireylerden bahsediyoruz.Ve yağ tüketiminin artmasıyla sağlıklı bir bireyde kanser riskinin arttığı da bir gerçek.Pubmed'de ilgili makalelere bakabilirsiniz.
    Öncelikle neden yanlış bilgi verme gereği duydun şeklinde ithamda bulunmanız yanlış.Bilginin doğruluğunu pubmed'i dayanak gösterip mi ölçüyoruz?Sadece her şeyi pubmed üzerinden yürütmek gerçekten mantıklı değil.Pubmed'de bulunmayan binlerce şey var.Ayrıca yukarıda bahsedilen şeyin ketoasidoz olduğunu bir beslenmeci olarak iyi bildiğimden şüpheniz olmasın.Sitede diyabetli bireyin olmadığını düşünerek cevap vermişsiniz adeta.Yukarıda verilen bilginin kaynağı da tıpta hastalık tedavilerinde kullanılan öncül bir biyokimya kaynağı.
    "En ilginç iddian" ile başlayan bir cümle kurmuşsunuz.Ben bünyenizin yaş itibariyle ve adaptasyonla daha güçlü olabileceğinden, ancak genç arkadaşlarımızın sizin kadar güçlü olamayacağından bahsettim.Burada vurgulanan şey örnek olacağınız gençlerin sizin kadar güçlü olamayabileceği.Bunu nasıl "En ilginç iddian da, benim bünyem çok kuvvetli olduğu için bu beslenme şeklinden zarar görmediğim." buraya bağlayabildiniz gerçekten anlam veremedim.Güçlü olduğunuz için zarar görmüyorsunuz demedim orada.Zarar görmüyor olabilirsiniz dedim ki burada baz aldığım yaşam kalitenizdi.Ancak belirttiğim genç arkadaşlarımız sizin kadar güçlü olamayabilir ve bu diyetten zarar görebilir şeklinde idi.Yanlış yorumlamışsınız yazılanı.
    Ketojen diyet ve IF ile daha enerjik olmanız ve daha az hasta olmanızı bu uygulamaların doğru olduğuna yüklemeniz de bir hayli ilginç gerçekten.Paleoya yakın bir beslenme düzeniniz var, 2 öğün tüketim söz konusu makrolar farklı olsada.Ve eğer pubmed'den araştırırsanız paleonun uzun vadede organ fonksiyonlarında azalmalara sebep olduğunu hatta organ kayıplarıyla sonuçlanabileceğini görürsünüz.Sizin şu ana kadar zarar görmemeniz, zarar görmeyeceğiniz ve faydalı olduğu gibi şeyler hakkında bilgi vermez maalesef.
    Bu arada hep cevaplarıma makale ile yanıt geliyor.Burada yanlış olan paylaşılan makalenin tamamen doğruymuş gibi bir algıyla sunulması.Paylaştığınız şeylerin birer çalışma olduğunu, teori olmadığını, şartların farklı olabileceğini; kör deney, plasebo gibi etkilerin olup olmadığını bilmediğimiz için tamamen doğrudur algısıyla sunmamanız gerektiğini bilmeniz lazım.
    1 kg yağlı et tüketiminden bahsetmişsiniz.
    http://theconversation.com/red-meats-a-tasty-treat-but-too-much-can-give-you-cancer-27158
    Burada son yapılan bir çalışmada günlük tüketilen 100 gram kırmızı etin mide kanserini %17 artırdığı ve kırmızı et tüketimiyle bağırsak kanseri arasında bağlantı olduğu yazıyor.Tamamını inceleyebilirsiniz.
    Ayrıca:
    http://articles.latimes.com/keyword/red-meat
    Burayı detaylı olarak incelerseniz 1 kilogram yağlı et tüketimiyle ne yaptığınız hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.
    "On Monday, researchers at the Harvard School of Public Health released study results showing that red meat consumption was associated with a higher risk of early death. The more red meat -- beef, pork or lamb, for the purposes of the research -- study participants reported they ate, the more likely they were to die during the period of time that data collection took place (more than 20 years). So what is it in red meat that might make it unhealthy? No one is sure, exactly, but the authors of the Harvard study mention a few possible culprits in their paper in the Archives of Internal Medicine . First, eating red meat has been linked to the incidence of heart disease. The saturated fat and cholesterol in beef, pork and lamb are believed to play a role in the risk of coronary heart disease . The type of iron found in red meat, known as heme iron, has also been linked to heart attacks and fatal heart disease. Sodium in processed meats may increase blood pressure, which is a risk factor for heart disease. Other chemicals that are used in processed meats may play a role in heart disease as well, by damaging blood vessels."
    "Nutritionists known for issuing warnings about the health risks of eating red meat reiterated their message this week, confirming a link between red meat consumption and Type 2 diabetes -- and showing, in a new follow-up study, that the association persists over time. The team, which included Harvard School of Public Health epidemiologist Dr. Walter Willett , reported that people who said they increased their intake of red meat -- beef, pork or lamb -- over a four-year period had a higher chance of developing Type 2 diabetes in the subsequent four-year period than people who said the amount of red meat they ate stayed stable or went down."

    Çalışmaların bir çoğunun HSPH'de yapılması bunların küçük çaplı çalışmalar olmadığı hakkında da bize bilgi verecektir.
    Gerek et tüketiminiz gerek beslenme planınız sık karşılaştığımız türden değil.Ben de güzel bir ifadeyle size bunun başkalarına örnek olabileceğini ve onları olumsuz etkileyebileceğini söyledim.Spor salonlarında ölen arkadaşlarımızı görmüşsünüzdür.Öyle bir ölüme sizin "deneyin" dediğiniz beslenme düzeniniz sebep olursa mesuliyetini kabul edecek misiniz?Benim takıldığım konu bu ancak siz çok farklı noktalara takılıp çok farklı yerlere dikkat çekmişsiniz.
    Son olarak; İlla bu diyeti uygulayın demiyorum ancak, deneyin hakkıyla deneyin diye bir yorumunuz var.Doğruluğundan emin olmadığınız bir şeyi nasıl bir başkasına deneyin diyebilirsiniz ki?IF hakkında kaç elle tutulur çalışma var gösterebilir misiniz?Bir çoğu hayvanlar üzerinde yapılan çalışmaları insanlarda oluşabilecek neticelerini kestirmeden "deneyin" demek mantık dışı.
     
    Son düzenleme: 1 Nisan 2015
    zeo64 bunu beğendi.
  8. SCHWARZXXL
    Offline

    SCHWARZXXL Özel Üye

    Katılım:
    15 Mart 2006
    Mesajlar:
    3.626
    Beğenileri:
    4.706
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    @nutritionist_88;

    "Burada tuhaf bir bağlantı kurmuşsunuz.Karaciğerin yorulması ile yağlanması arasında nasıl bağlantı kurdunuz acaba?Ben size karaciğerin ekstra yorulduğunu söyledim, siz karaciğer yağlanması üzerine olumlu etkileriyle ilgili bir çalışma göstermişsiniz.Ve bunun sadece bir çalışma olduğunu her zaman doğruyu yansıtmayacağını bir sağlık personeli olsanız üniversiteye girdiğiniz ilk yıl öğrenirdiniz.Sonuçları farklı olan pek çok makale varken karaciğer yağlanması üzerine olumlu etkilerini gösteren bir makaleyi "karaciğerin yorulmasına" dayanak göstermeniz gerçekten tuhaf"

    Demişsin. Birincisi, karaciğer yağlanması üzerinde ketojenik diyetin olumlu sonuç verdiğini söylemek, "ketojenik diyet karaciğeri yormaz" demek değil, tabii ki yine de yoracağı anlamına da gelmiyor. Zira bununla ilgili bir çalışma örneği sunmuyorsun. Karaciğerin yorulmasının ölçüsü nedir? Ketojenik diyet ile karaciğer ne seviyede "yoruluyor"? Olabilir, edebilir gibi iddialarının dayanağı ne? Ayrıca dediğin gibi organlarımızın "yorulması" bu kadar problemse, mideyi de yormamak için tamamen rafine gıdalarla mı beslenelim mesela? Şeker yiyelim sürekli senin bahsettiğin 300 gramlık "karbonhidrat ihtiyacını" karşılamak için; hiç midemiz yorulmasın. Bu yorulma argümanın çok havada kalan bir ifade; bir dayanağın yok ve buna karşı çıkmaktan çok karaciğer-Keto ilişkisi üzerine farklı bir pencere açmak için paylaştım o çalışmayı.

    "Doymuş yağların kan kolesterolüne ve damar tıkanıklığına LDL kolesterolden daha fazla etkisinin olduğu zaten bildiğimiz bir şey.Ancak bir iddiayı sadece bir çalışmayla yalanlamak doğru değil."

    Demişsin. Diyabet topuna hiç girmemiş ve duymazlığa vermişsin. Klasik tahıl bazlı beslenmenin enflamatif etkileri, yüksek kan şekeri seviyelerinin yol açacağı endotel hasarını es geçip sadece kolesterole odaklanman da çok hoş. Onu bırak LDL-damar sertliği-kalp rahatsızlıkları ilişkisine bile şüpheyle yaklaşılıyor. LDL ancak oksitlendiğinde tehlikeli olabileceğine dair iddialar olduğu gibi, daha da fazlasını iddia eden çalışmalar da mevcut(sen bilimsel çalışma pek sevmiyorsun ama);

    http://www.jlr.org/content/55/8/1648

    "Yağların 1 gramının 9 kkal, karbonhidratların 1 gramının 4 kkal olduğu düşünülerek yapılan bir çalışmada ketojen beslenen bireylerde obezitenin arttığı görülüyor.Çalışmalara bakabilirsiniz riskler arasında obezitenin arttığı yazar."

    Demişsin. Hangi çalışmada gösteriliyor bu? Diyet için uygulanan ve kilo verdiren bir sistemin, obeziteyle sonuçladığı örnekleri paylaşır mısın? Kalori karşılaştırman çok hoş da, 1 gram yağ ile, bir gram karbonhidratın verdiği tokluk etkisinin aynı olmadığını es geçiyorsun. Karbonhidrat tüketiminin açlık ataklarını da tetiklediği ortadayken, hangi beslenme şeklinin obeziteye daha fazla imkan verdiğini tahmin etmek zor değil. Ki, ben zaten kalori dengesinden bahsetmişim.

    "Kanser tedavisinde etkili sonuçların alındığı bir gerçek.Ama biz sağlıklı bireylerden bahsediyoruz.Ve yağ tüketiminin artmasıyla sağlıklı bir bireyde kanser riskinin arttığı da bir gerçek.Pubmed'de ilgili makalelere bakabilirsiniz."

    Demişsin. Ketojenik diyette önerilen; yağ tüketimini arttırırken, karbonhidrat alımını azaltmak. Yani, sadece yüksek yağ tüketimi üzerinden yapılan kanser araştırmaları ketojenik diyet için anlamsız. Ve dediğim gibi ketojenik diyet zaten kanser tedavisinde kullanılıyor.

    "Öncelikle neden yanlış bilgi verme gereği duydun şeklinde ithamda bulunmanız yanlış.Bilginin doğruluğunu pubmed'i dayanak gösterip mi ölçüyoruz?Sadece her şeyi pubmed üzerinden yürütmek gerçekten mantıklı değil.Pubmed'de bulunmayan binlerce şey var.Ayrıca yukarıda bahsedilen şeyin ketoasidoz olduğunu bir beslenmeci olarak iyi bildiğimden şüpheniz olmasın.Sitede diyabetli bireyin olmadığını düşünerek cevap vermişsiniz adeta.Yukarıda verilen bilginin kaynağı da tıpta hastalık tedavilerinde kullanılan öncül bir biyokimya kaynağı."

    Demişsin. Soruma cevap veremeyip, lafı dolandırmışsın. Ketojenik diyet ile çıkılan keton konsantrasyonu ile ketoasidoz seviyesine ulaşılmadığıyla ilgili benim paylaştığım çalışma tek değil. Ayrıca bir önceki mesajımda, "Bir diyabet hastasının kendine özel durumları olabilir mesela, onu sağlıklı bir insanla bir tutmuyoruz." dememe rağmen, neden "Sitede diyabetli bireyin olmadığını düşünerek cevap vermişsiniz adeta." gibi bir ifade kullandın?

    ""En ilginç iddian" ile başlayan bir cümle kurmuşsunuz.Ben bünyenizin yaş itibariyle ve adaptasyonla daha güçlü olabileceğinden, ancak genç arkadaşlarımızın sizin kadar güçlü olamayacağından bahsettim.Burada vurgulanan şey örnek olacağınız gençlerin sizin kadar güçlü olamayabileceği.Bunu nasıl "En ilginç iddian da, benim bünyem çok kuvvetli olduğu için bu beslenme şeklinden zarar görmediğim." buraya bağlayabildiniz gerçekten anlam veremedim.Güçlü olduğunuz için zarar görmüyorsunuz demedim orada.Zarar görmüyor olabilirsiniz dedim ki burada baz aldığım yaşam kalitenizdi.Ancak belirttiğim genç arkadaşlarımız sizin kadar güçlü olamayabilir ve bu diyetten zarar görebilir şeklinde idi.Yanlış yorumlamışsınız yazılanı."

    Demişsin. Burada yanlış anlaşılan nedir? Sen "zarar görmüyor olabilirsiniz" demişsin, ben de "zarar görmediğim" demişim. Bu mu yanlış anlama? Ben de demişim ki, zarar görmüyor olma ihtimalim olan, ama vücudumun bir şekilde direnç gösterdiği, yani senin tabirinle "beni yoran" bir beslenme ile nasıl hayat kalitem artıyor? Bu arada yine daha önceki mesajımda, "Her şeyden önce, hiçbir zaman bir öneride bulunurken dayanaklarım subjektif olmadı. Yani, bende çalışıyor ve hepinizde işe yarar, demedim." yazmama rağmen, "Sizin şu ana kadar zarar görmemeniz, zarar görmeyeceğiniz ve faydalı olduğu gibi şeyler hakkında bilgi vermez maalesef." demen de ilginç. Sanırım, okuduklarını anlamazlıktan gelmek gibi bir tartışma yöntemi belirliyorsun.

    Zurnanın zırt dediği yer ise şurası;
    "On Monday, researchers at the Harvard School of Public Health released study results showing that red meat consumption was associated with a higher risk of early death. The more red meat -- beef, pork or lamb, for the purposes of the research -- study participants reported they ate, the more likely they were to die during the period of time that data collection took place (more than 20 years). So what is it in red meat that might make it unhealthy? No one is sure, exactly, but the authors of the Harvard study mention a few possible culprits in their paper in the Archives of Internal Medicine . First, eating red meat has been linked to the incidence of heart disease. The saturated fat and cholesterol in beef, pork and lamb are believed to play a role in the risk of coronary heart disease . The type of iron found in red meat, known as heme iron, has also been linked to heart attacks and fatal heart disease. Sodium in processed meats may increase blood pressure, which is a risk factor for heart disease. Other chemicals that are used in processed meats may play a role in heart disease as well, by damaging blood vessels."

    Şeklinde bir alıntı yapmışsın. Yalnız, kendi yaptığın alıntıyı kendin doğru düzgün okumadığın için; çalışmaların sonuçlarının daha çok işlenmiş et, yani sosis, salam gibi raf ürünlerinin tüketimi ile ilgili olduğunu görmemişsin. İşlenmiş gıdadan kaçınmak zaten ketojen ve Paleo tarzı beslenmenin ana öğelerinden.
    Ayrıca, kendim 1 kiloya kadar günlük et tüketimine sahip olsam da, forumda bir çok yerde proteini farklı kaynaklardan çeşitlendirerek almayı önerdim her zaman. Doymuş yağ ve kolesterol konusuna ise tekrar girmiyorum.

    "Gerek et tüketiminiz gerek beslenme planınız sık karşılaştığımız türden değil.Ben de güzel bir ifadeyle size bunun başkalarına örnek olabileceğini ve onları olumsuz etkileyebileceğini söyledim.Spor salonlarında ölen arkadaşlarımızı görmüşsünüzdür.Öyle bir ölüme sizin "deneyin" dediğiniz beslenme düzeniniz sebep olursa mesuliyetini kabul edecek misiniz?Benim takıldığım konu bu ancak siz çok farklı noktalara takılıp çok farklı yerlere dikkat çekmişsiniz.
    Son olarak; İlla bu diyeti uygulayın demiyorum ancak, deneyin hakkıyla deneyin diye bir yorumunuz var.Doğruluğundan emin olmadığınız bir şeyi nasıl bir başkasına deneyin diyebilirsiniz ki?IF hakkında kaç elle tutulur çalışma var gösterebilir misiniz?Bir çoğu hayvanlar üzerinde yapılan çalışmaları insanlarda oluşabilecek neticelerini kestirmeden "deneyin" demek mantık dışı."


    Demişsin. Birincisi, ketojenik beslenme senin için sıradışı olabilir ama gerek sporcular, gerek sedanter hayat yaşayanlar arasında gayet de yaygın. Ketojenik diyet yaptığı için spor salonunda ölen oldu mu, bilmiyorum. Keza ketojenik diyeti sporcular için öneren ilk insan da değilim.

    "Ketojenik diyeti deneyin" derken, kastettiğim doğruluğundan emin olmamak değil, herkeste aynı etkileri -sadece sağlık değil; fiziksel/zihinsel performans ve kilo kaybı gibi konularda da- gösterip göstermeyeceğini bilemeyeceğimdi. Klasik düşük yağ diyetleri de herkeste aynı çalışmaz zaten. Bunu da çarpıtmana, açıkçası, genel tartışma ve fikirlerini savunma şekline bakınca pek şaşırmıyorum.
     
    Son düzenleme: 2 Nisan 2015
    BamBam16, Sezginn-, Thorm ve diğer 9 kişi bunu beğendi.
  9. BamBam16
    Offline

    BamBam16 Üye

    Katılım:
    18 Aralık 2014
    Mesajlar:
    226
    Beğenileri:
    82
    Ödül Puanları:
    38
    Cinsiyet:
    Bay
    Meslek:
    Hukuk
    Yer:
    Bursa/Ankara
    Ben kendi adıma bu denli derin bilgilere sahip olmamakla birlikte SCHWARZXXL hocamızı haklı buluyorum. Daha önce üniversite 2ye kadar 120 kiloydum 178 boyum vardı 1 sene boyunca spor yapmadan ketojenik diyete benzer bir diyetle 82 kiloya indim şu anda bir senedir yaptığım bulkla 95 kiloyum. Bu hususta şunu belirtmek isterim ki ben kilo verirken spor yapmadım yalnızca karbonhidratı kestim okulda çıkan kompleks karbo dışında (ki o da kompleks karboysa yoksa hiç yok) çok az karbo tükettim ve ben ne daha önce ne şu bulk yaptığım (yulaf, bulgur vs.) zaman, sporsuz ketojenik diyet yaptığım dönemdeki kadar dinç hissetmedim. Ve ben ağırlık kaldırmadığım karbo tüketmediğim halde 2-3 kilo gibi bir kas kaybı yaşayıp 82 kiloya indim ağırlık antrenmanıyla daha sonra bunu yerine koydum. Gerçekten hayat kalitesinin yükselmesi ne demek anlıyorsunuz. Şimdi carb back loadingi deneyeceğim olmazsa carb nite ondan da kas kütlemi koruyup yağ yakımında sonuç alamazsam yeniden az kompleks karbolu veya keskin bir ketojeniğe döneceğim. Demem o ki ben hiçbir şartta karboyu gerekli/şart vs. görmüyorum antrenman sonrası büyüme hormonu/insülin (o da kas kütlesi kazanmaksa amacınız bütün dünya squat yapmıyor) benim için karbonhidrat sadece lezzet için ve belki antrenman sonrası için gerekli spor yapmayan insanoğlununsa karboya ihtiyacı olduğuna zaten inanmıyorum evcut meyve kavramı yabani, (Allah'ın bize sunduğu gibi tükettiğimiz) yararlı yemişler olmaktan çıkmış durumdadır çiftçilerin meyvelere tat verme çabası sonucu. İnsanlar sabah portakal suyu içmeleri, bal yemeleri sanki çok gerekliymiş gibi gösterildi hep; Zaten gerekli karbo kuruyemişler süt ürünleri ve temel protein kaynakları ve sebzelerden aslında karşılanabilir düşüncesindeyim. Off topic oldu ama konu sahibi kendi konusuna off topic yazınca ben de tecrübemi paylaşayım dedim:). Not: Gizli şekerim (insülin direncim), kolesterolüm, tansiyonum, nefes darlığım vardı sık sık hasta olmayı geçin hep burnum sümüklü gezerdim. Doktor 30-40 lı yaşlarda şeker hastasısın demişti; bunlardan sadece kolesterol kaldı o da sınırın altında artık sadece yatkınlık var dedi doktor gerisi çok düzenli.
     
    Hıfzullah ve SCHWARZXXL bunu beğendi.
  10. Afury
    Offline

    Afury Üye

    Katılım:
    3 Nisan 2015
    Mesajlar:
    1
    Beğenileri:
    1
    Ödül Puanları:
    0
    Cinsiyet:
    Bay
    Konu bu kadar off topic olmuşken schwarzxxl'dan bu kadar iddialı cevaplar gelmişken ben de yazayım :)
    "Bu yazcağım program gramı gramına yazılmış bir program değil ve evde çalışan ve giriş seviyesinde biri o kadar gram hesabı yapmamalı bence. Programı gün içinde çalışan ya da okula giden birini düşünerek yazdım. Örnek şahsımız 70 kilo ve hafif yağlı.

    Kalkış : Pekmez ya da bal ve 20-30 gram kadar lor peyniri. (Gece boyunca yükselen kortizolü kesmek ve kana çabuk karışacak proteini sağlamak için)

    30 dk sonra: 2 tam yumurta + 2 yumurta beyazı + 50 gr lor peyniri omlet + 1 dilim kepek ekmeği

    Öğle yemeği:

    100-150 gr tavuk ya da kırmızı et + bir porsiyon pilav (mümkünse esmer pirinç ya da bulgur)

    Ara öğün: (2-3 saat sonra)

    Öğle yemeği ile aynı tür beslenme, vakit bulamıyorsanız yanınıza aldığınız bir tane konserve ton balığı ve 1 dilim kepek ekmeği.

    Eve gelince:

    bir porsiyon pilav içine 50 gr kadar lor peyniri.

    1 saat sonra antreman

    Antremandan hemen sonra:

    50 gr lor + bir bardak meyvasuyu

    30 dk sonra:

    4 beyaz + 1 tam yumurta omlet + 1 dilim kepek ekmeği

    Yatmadan önce:

    50-60 gr yağsız beyaz peynir (casein için)


    Bu program başlangıç seviyesi olduğu için kilo almaya yönelik. Supplement içermiyor. Çok aşırı yağlı olanlar, pilav ve ekmekleri yarım porsiyon yapabilir."
    Yeni başlayan, 70 kg, hafif yağlı, okula giden yada çalışan,amaç ağırlık kazanımı olan bir birey için yazmaya çalıştığın beslenme programı yukarıda.Yazmaya çalıştığını söyledim çünkü yazmayı becerememişsin.
    Öğle yemeği ve daha sonraki ara öğünün aynı.Tuhaf gelmedi mi acaba yazarken sana?
    100-150 gram et ve 1 porsiyon pilav ya da 1 porsiyon ton balığı ve 1 dilim kepek ekmek mi?Çok merak ettim daha önce uzaktan da olsa bir diyetisyenin yazdığı diyet örneğini gördün mü?Şaka gibisin sadece güldüm.Ara öğünde et ve pilav demek :) ana öğün ve ara öğün kavramlarının ne olduğunu biliyor musun acaba?
    Devam edelim, antrenmandan önce ve sonra lor peyni var.Bir de 4 yumurta beyazı ve 1 tam yumurtayla omlet denilmiş.Sabah öğünüyle birlikte 6 yumurta beyazı+3 tam yumurta var.Başlangıç seviyesi yahu :) ileri seviye sporcular için önerin nasıl peki?20 yumurta beyazı + 10 tam yumurta şeklinde mi?
    Bu arada bu kadar lor peynirini görünce herhangi bir lor peyniri firmasıyla bağınız olduğunu düşündüm :) Süt veya yoğurda neden yer verilmedi acaba?Birazdan gelelim tekrar buraya.
    Şimdi yazdığınız bu programın makro besin öğelerini ve bazı mikro besin öğelerini üşenmeden hesapladım.Zaten her gün yaptığımız şeyler olunca oldukça kolay geliyor hesaplamak.
    Öğle ve ara öğündeki et miktarı ortası olsun dedim 125 gram kabul ettim, bir porsiyon pilavı da 90-100 gram kabul ettim.Kurum beslenmesinde bir ana öğünde olması gereken et miktarı 90 gramdır.Ağırlık kazanımı istenilen bireylerde bu miktar 120 grama yükseltilir.Pilav gibi menülerde de aynı şekilde bir porsiyon et ile orantılı olarak gider.
    Bir bardak meyve suyunu da sporcu beslenmesinde sık kullanıldığı için üzüm suyu olarak kabul ettim.
    Şimdi programın beslenme öğelerine bakalım:
    Enerji:2230 kkal
    Karbonhidrat:308 g
    Yağ:34.6 g
    Protein:169.4 g
    Kalsiyum:449.4 mg
    Demir:20.84 mg
    Vitamin A:1243 IU
    Tiamin:1.93 mg
    Riboflavin:2.16 mg
    Niasin: 39.93 mg
    Vitamin C:12.25 mg
    Gördüğün gibi bütün değerleri hesaplamadım.Fosfor,magnezyum gibi mineraller; D,E,K vitaminleri, pantotenik asit, B6, B12 hesaplanmayanlar.Hepsini değerlendirmeye kalkarsam mesajın sonunu göremem diye korktum :D
    Neyse, Bu öğeleri o programı "yazmaya çalıştığında" yazdığında hesaplamış mıydın?Yağ, Protein, Kalsiyum ve C vitamini dikkatini çekti mi?
    Önceki sayfadaki yorumların bana çok iddialı geldiği için özellikle üye olup yazmak istedim.Dayanak demiş durmuşsun arkadaşımıza orada.Şimdi ben soruyorum sana 1 Mayıs 2007 de yazmaya çalıştığın bu programda hangi bilimsel dayanağın vardı?
    Oysa 2004 yılında Türkiye'ye Özgü Beslenme Rehberi yayınlanmıştı.Haberin var mıydı böyle bir şeyden?Sağlık Bakanlığı ile Hacettepe Üniversitesi Beslenme Ve Diyetetik bölümünün birlikte çalışıp yayınlanış olduğu bu rehberde faydalanıldı mı?Hazırlayanlar da ülkenin önde gelen akademik diyetisyenleri.Bakınız: Prof.DrTürkan Kutluay Merdol, Prof.Dr.Gülgün Ersoy, Prof.Dr.Ayşe Baysal,
    Tabi siz oradakilerden daha iyi biliyorsanız o ayrı.Neyse şimdi tekrar dönelim konuya, Türkiye'ye Özgü Beslenme Rehberinde sebze ve meyve grubu ile ilgili şöyle bir yazı var:
    "Bitkilerin her türlü yenebilen kısmı sebze ve meyve grubu altında toplanır. Bileşimlerinin önemli kısmı sudur. Bu nedenle günlük enerji, yağ ve protein gereksinmesine çok az katkıda bulunurlar. Bunun yanında mineraller ve vitaminler bakımından zengindirler. Folik asit, A vitaminin ön ögesi olan beta-karoten, E, C, B2 vitamini, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum, posa ve diğer antioksidan özelliğe sahip bilefliklerden zengindirler. Vücuda zararlı maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı besinler sebzeler ve meyvelerdir
    Sebze ve meyvelerin fonksiyonları:
    - Büyüme ve geliflmeye yard›m ederler.
    -Hücre yenilenmesini ve doku onarımını sağlarlar.
    -Deri ve göz sağlığı için temel ögeler içerirler.
    - Diş ve diş eti sağlığını korurlar.
    -Kan yapımında görev alan ögelerden zengindirler.
    - Hastalıklara karşı direncin oluşumunda etkindirler.
    - Doygunluk hissi sağlarlar.
    -Dengesiz beslenmeye bağlı şişmanlık ve kronik hastalıkların
    (kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, bazı kanser türleri) oluşma riskini azaltırlar.
    -Barsakların düzenli çalışmasına yardımcı olurlar."
    Kaynak:Türkiye'ye Özgü Beslenme Rehberi- http://beslenme.gov.tr/content/files/yayinlar/kitaplar/diger_kitaplar/beslenme_rehberi.pdf
    Yazdığınız programda antrenman sonrası bir bardak meyve suyundan başka sebze meyve grubu yok mu ben mi göremedim?
    70 kg ağırlığında spor yapan bir bireye de 170 gram protein önerimi var.Ne kadar doğru?Dayanak ne?
    "Diyette karbonhidrat düşük olduğunda da, karbonhidrat metabolizmasının bozulduğu, buna bağlı olarak plazma serbest yağ asitlerinin yükseldiği görülmüştür. Diyette karbonhidrat azaltılınca diyet proteinlerinin büyük kısmı glikoza çevrilmektedir. Bu nedenle öğünlerin içeriğinde karbonhidrat, protein ve yağdan gelen enerji sırasıyla % 55-60, % 10-15 ve % 25-30 olmalıdır."
    Şimdi sen dersin bu sporcu için değil diye.Sen demeden ben şurayı da ekleyim:
    "Egzersiz yapan bireylerin yaptıkları egzersizin türü, sıklığı, süresi ve şiddetine göre enerji harcamaları ve enerji gereksinimleri farklılık gösterir. Enerji alımının uzun süre yetersiz veya fazla olması, vücut ağırlığında değişimlere neden olur. Bu nedenle belli aralıklarla vücut ağırlığının izlenmesi gerekir. Egzersiz yapanlar için, sağlıklı ağırlık, sürdürülebilen ağırlık olmalı ve bu ağırlık egzersiz performansını olumsuz etkilememeli, sakatlanma ve kronik hastalık riski oluşturmamalıdır. Kilo almak veya vermek için haftada 0.5 -1 kg hedef alınmalı, gerçekçi ve uygun vücut ağırlığı ve süre belirlenmelidir. Uygun yöntemlerle, diyetisyen denetiminde kilo almalı veya verilmelidir (Bkz: Vücut Ağırlığı Denetimi).
    Karbonhidratlar egzersiz sırasında temel enerji kaynağıdır. Bu nedenle egzersiz yapanlar karbonhidrat tüketimlerini arttırmalıdır. Egzersiz yapanlar enerjinin % 55-65’ini karbonhidratlardan sağlanmalıdır. Karbonhidrat tüketiminde kompleks, posa içeriği yüksek ve vitamin–mineral yönünden zengin olanlar (esmer ekmek, bulgur, pirinç, makarna, diğer tahıl ürünleri, kurubaklagiller, sebzeler, meyveler) tercih edilmelidir.
    Egzersiz yapanların, bilinenin aksine fazla protein tüketmelerine ve aşırı yağ kısıtlamasına gereksinimleri yoktur. Gereksinim üzerinde protein alımı kas kitlesinde bir artış sağlamaz. Diyetin proteinden gelen enerjisinin % 12-15 olması önerilmektedir. Diyetin yağdan gelen oranının %15’in altında olması sağlıkk açısından bazı sorunlara neden olabilir."
    Ayrıca; The American College of Sports Medicine, American Dietetic Assocation, Dietitians of Canada: "Yağdan karşılanan enerji yüzdesi %20-35 olmalı, Bu oran %20'nin altına düşmemeli" demektedir.Kaynak istersin belki;
    Joint Position Statement: nutrition and athletic performance. American College of Sports Medicine, American Dietetic Association, and Dietitians of Canada.
    http://www.ncbi.nlm.nih.gov/m/pubmed/11128862/
    https://www.acsm.org/access-public-information/acsm's-sports-performance-center/sports-nutrition-un-plugged
    Zaten Türkiye'ye Özgü Beslenme Rehberinde kullanılan kaynaklar bunlar.
    Senin yazdığın programda diyetin enerji içeriğinin makro öğelerden karşılanma oranları şöyle:
    Karbonhidrat %55.2
    Yağ %13.96
    Protein %30.2
    Sence yukarıdaki örüntüye uygun mu? Yukarıda belirtilen kaynaklarda yağdan gelen enerji oranının %20-35 aralığında olması gerektiği belirtilmiş.Bazı kaynaklar ise %15 in altına kesinlikle düşmemeli vücut fonksiyonlarının bozulmaması için denilmiş.Senin programında ise %14 e yakın.Yani uygun değil.
    Protein tüketiminde de fazla protein alımıyla ilgili bilgiler var.Aralık %12-15 olmalı şeklinde diye.Senin protein oranın ise %30.2.Uygunluk ??
    "Spor yapmayan kişilerin protein gereksinimleri 0.8-1.0 g/kg’dır. Spor- cularda ise protein gereksinimi enerjinin % 12-15’inden hesaplanabileceği gibi egzersizin türüne göre, ağırlık başına 1.2-1.8 g/kg’a kadar çıkabilmektedir."
    "Fazla protein alınırsa ne olur?
    Yapılan çalışmalarda, fazla protein veya amino asit kullanımının, proteinlerin atım ürünü olan ürenin vücuttan uzaklaştırılması için idrar çıkışını artırdığı, böylece vücuttan daha fazla sıvı kaybedildiği ve dehidrasyona neden olduğu gösterilmiştir. Ayrıca fazla protein alımı karaciğer ve böbreklerin daha fazla yorulmasına ve vücuttan kalsiyum atımına da neden olmaktadır."
    Kaynak: Prof.Dr Gülgün Ersoy-Sporcu Beslenmesi
    Ayrıca American Dietetic Association kuvvet sporcularında protein oranını 1.4-2.0 g/kg/day şeklinde belirlemiştir.Senin yazdığın programda 2.42 gram protein tüketimi var kilogram başına.
    Ayrıca fazla protein tüketimi vücuttan kalsiyum atımına neden oluyorken nasıl olur fazla protein tüketimi önerilir?Kalsiyum miktarını azaltmak?Ne alıp veremediğin var bu kalsiyumla ??
    Önceki sayfada karaciğer yorulmasıyla ilgili bir şey geçiyordu dayanak istemişsiniz.Üstte Gülgün Ersoy fazla protein alımının karaciğer ve böbrekleri fazla yoracağından bahsetmiş.Karaciğerin fazla yorulması ve yıpranması diye bir şey var.Önceki mesajlarında takıldığın "Dayanak" için Gülgün hocaya mesaj atarsan o sana kaynak ve testler konusunda yardımcı olacaktır.Ha yok ben daha iyi bilirim dersen o da olur.Yaşın kadar(~30 yıldır) sporcu diyetisyenliği yapmış bir beslenme profesörü senden daha az biliyor olabilir.
    Neyse neyse, Bu program hazırlanırken bu kaynaklardan hangisini kullandın?Hangi kaynağa dayandında rakamları ve oranları belirledin?
    Bir de Kalsiyum tüketimi var.Yine Türkiye'ye Özgü Beslenme Rehberinde Kalsiyum gereksinmesi yayınlanmış.Erkekler için:
    14-18 yaş:1300 mg
    19-30 yaş:1000 mg
    31-50 yaş:1000 mg
    Senin programının Kalsiyum içeriği ise 449.4 mg.
    Okuyan veya çalışan bireyler için yazılmış programın bu yaş gruplarında olduğu düşünülürse hangisin yakınından geçtiğine bakar mısın senin değerin?Bir lise öğrencisine günlük 450 mg kalsiyum tüketim önerisi nedir üstelik gereksinim 1300 mg iken.
    Şimdi yetersiz kalsiyum alımının herhangi bir problem teşkil etmeyeceğini filan söylersin.Ya da gider başka bir yerden konuyu çarpıtırsın filan, bunlara gerek kalmadan şunları paylaşalım:
    Human obesity: is insufficient calcium/dairy intake part of the problem?
    "Epidemiological data have shown that low calcium intake is a risk factor for overweight and obesity"
    http://www.ncbi.nlm.nih.gov/m/pubmed/22081691/

    Vitamin D and Calcium Intake in Relation to Type 2 Diabetes in Women
    "In conclusion, we found that a high intake of vitamin D and calcium was as- sociated with a lower risk of type 2 diabetes."
    http://friedmanfellows.com/assets/pdfs/elibrary/35. 2006_Pittas_DIABETES_CARE_Vitamin_D_Calcium_and_t2DM.pdf

    What is calcium deficiency?
    "Calcium deficiency is a condition in which the body has an inadequate amount of calcium. Calcium is a mineral that is essential for many aspects of health, including the health of bones and teeth, and a normal heart rhythm. This mineral is also required for muscle contractions and relaxation, nerve and hormone function, and blood pressure regulation."
    "Dietary calcium deficiency is a condition in which there is an inadequate calcium intake, which can lead to depleted calcium stores in the bones, thinning and weakening of the bones, and osteoporosis."
    http://www.healthgrades.com/conditions/calcium-deficiency

    Calcium and Vitamin D: Important at Every Age
    "Calcium is needed for our heart, muscles, and nerves to function properly and for blood to clot. Inadequate calcium significantly contributes to the development of osteoporosis. Many published studies show that low calcium intake throughout life is associated with low bone mass and high fracture rates. National nutrition surveys have shown that most people are not getting the calcium they need to grow and maintain healthy bones. To find out how much calcium you need, see the Recommended Calcium Intakes (in milligrams) chart below."
    Recommended Calcium İntake
    14 to 18 years old 1,300 mg/day
    19 to 30 years old 1,000 mg/day
    31 to 50 years old 1,000 mg/day
    Source:Food and Nutrition Board, Institute of Medicine, National Academy of Sciences, 2010
    http://www.niams.nih.gov/health_info/bone/bone_health/nutrition/

    Dayanağım çok olsun da diğer arkadaşa davrandığın gibi bana davranma :) Hemen makaleyle cevap vermeye filan kalkarsın yoksa :)
    Tekrardan konuya dönelim.C vitamini alımı 12.5 mg.Oysa 14-18 yaş için 75 mg, 19-30 ve 31-50 yaş için 90 mg C vitamini tüketilmeli günlük.Meyve suyu üzüm değil de başka bir şey olsun diyelim yine 90 mg'a yaklaşamaz.
    Şimdi C vitamini ile ilgili makalelere bakalım:
    Vitamin C: effects of exercise and requirements with training.
    "Ascorbic acid or vitamin C is involved in a number of biochemical pathways that are important to exercise metabolism and the health of exercising individuals. This review reports the results of studies investigating the requirement for vitamin C with exercise on the basis of dietary vitamin C intakes, the response to supplementation and alterations in plasma, serum, and leukocyte ascorbic acid concentration following both acute exercise and regular training. The possible physiological significance of changes in ascorbic acid with exercise is also addressed. Exercise generally causes a transient increase in circulating ascorbic acid in the hours following exercise, but a decline below pre-exercise levels occurs in the days after prolonged exercise. These changes could be associated with increased exercise-induced oxidative stress. On the basis of alterations in the concentration of ascorbic acid within the blood, it remains unclear if regular exercise increases the metabolism of vitamin C. However, the similar dietary intakes and responses to supplementation between athletes and nonathletes suggest that regular exercise does not increase the requirement for vitamin C in athletes. Two novel hypotheses are put forward to explain recent findings of attenuated levels of cortisol postexercise following supplementation with high doses of vitamin C."
    Burada bahsedilmiş sen okuyabilirsin diye umuyorum.Fazla vaktim olsa bir çok kaynak paylaşırdım ama yeterli olur herhalde bunlar da.
    Unutmadan kaloriye de değineyim.Yine bahsettiğim rehberde kalori gereksinmeleri belirtilmiş.14-18 yaş için kg başına 44 kalori, 19-30 yaş için kg başına 40 kalori denilmiş.Yaklaşık 70 kg bir birey için 2800 kalori.Ve ek olarak Physical Activity Level'a göre değişebileceği söylenmiş ancak genel olarak PAL 1.6 olarak kabul edilmiş.Burada aktivite derecesi vurgulanmış ve önceki beslenme rehberinde aktif inaktif arasında 500 kalori olabileceği notu kaldırılmış.
    Ve sen ağırlık kazanacak bireye 2230 kalorilik program yazmışsın.Pardon yazmaya çalışmışsınız.Bu program spor yapan bireyin kilosunu koruyacak mı ki ağırlık kazanımı sağlayacak?Güldürdün beni yahu :D çok diyet programı gördüm ama böyle saygınlığı olan insandan(sitede olan durum-özel üye) bu kadar saçma bu kadar gülünç program çıktığını görmedim :) antrenman hocası olabilirsin ama beslenme adına bilgi seviyeni gösteren bir program sunmuşsun kayıtsız kalamadım bir diyetisyen olarak.
    Üstte yazdığım, değindiğim şeyler programın olmadığını hatta çok absürd bir beslenme programı olduğunu gösteriyor.Açıkcası o kadar iddialı konuşup böyle bir program ortaya çıkarman garip geldi.
    Kaynakları da belirtelim:
    • Dietary Reference Intakes for Calcium, Phosphorus, Magnesium, Vitamin D, and Fluoride.
    2001.
    • Dietary Reference Intakes for Thiamin, Riboflavin, Niacin, Vitamin B6, Folate, Vitamin B12,
    Pantothenic Acid, Biotin, and Choline. 2001.
    • Dietary Reference Intakes for Vitamin C, Vitamin E, Selenium, and Carotenoids. 2000.
    • Dietary Reference Intakes for Energy, Carbohydrate, Fiber, Fat, Fatty Acids, Cholesterol,
    Protein, and Amino Acids (Macronutrients). 2002.
    • Dietary Reference Intakes for Vitamin A, Vitamin K, Arsenic, Boron, Chromium, Copper,
    Iodine, Iron, Manganese, Molybdenum, Nickel, Silicon, Vanadium, and Zinc. 2001.
    • WHO, Energy and Protein Requirements. Geneva, 1985.
    • James WPT, Schofield EC. Human Energy Requirements. Oxford University Press.
    Oxford. 1990.
    • National Research Council. Recommended Dietary Allowances: Food and Nutrition Board,
    Commission on Life Sciences, 10th Edition. 1989.
    • Bean A. The Complete Guide to Sports Nutrition, third edition, A&C Black, London.2000.
    • Coleman E, Steen SN. Ultimate Sports Nutrition, second edition, Bull Publishing Company, California, 2000.
    • Dagach RU, Hertampf. Food Based Dietary Recommendations: Possibilities and
    Limitations in: Present Knowledge in Nutrition, Edt by Bowman, B.A. Russell R.M. 2001;
    636-649.
    • Dietary Reference Intake (DRI), National Academy Press, Washington DC, 2001.
    • Ersoy G: Sporcu Beslenmesi, TFF Eğitim Yayınları, No: 13, Ankara, 1991.
    • Ersoy G: Egzersiz ve Spor Yapanlar ‹çin Beslenme ile İlgili Temel İlkeler,
    Doğuş Matbaacılık, Ankara, 1998.
    •Jenkins RR. Exercise and Oxidative Stress Methodolgy : a Critique. Am J Clin Nutr 2000; 77(2).
    Türkiye'ye Özgü Beslenme Rehberi'nin hazırlanmasında görev alan komisyon üyeleri ise şöyle:
    Prof. Dr. Türkan Kutluay Merdol
    Prof. Dr. Ayşe Baysal
    Prof. Dr. Perihan Arslan
    Prof. Dr. Sevinç Yücean
    Prof. Dr. Gülden Pekcan
    Prof. Dr. Gülden Köksal
    Prof. Dr. Mine Yurttagül
    Prof. Dr. Yasemin Beyhan
    Prof. Dr. Gülgün Ersoy
    Prof. Dr. Tanju Besler
    Prof. Dr. Meral Aksoy
    Prof. Dr. Fatma Sağlam
    Doç. Dr. Neslişah Rakıcıoğlu
    Doç. Dr. Seyit Mercanlıgil
    Doç. Dr. Sevil Başoğlu

    Bir çoğu bildiğim hocalarım, beslenme ve diyetetik bölümü profesörü.Özellikle Prof.Dr. Gülgün Ersoy benim için çok değerlidir.Kendisi Türkiye'nin en önde gelen sporcu diyetisyeni.Milli takımın beslenme koçluğunu yapmış, üstün başarı ödülleri olan, yurtdışında 200den fazla makalesi olan "öğrenmeye açım" diyen dost canlısı değerli insan..
    Senin gibi bilinçsiz bir çok sporcuyla çalışmış çok iyi yerlere getirmiştir.Mesajlarınızda o kadar iddialı cevaplar vermişsiniz ki foruma bakıp konunuzu buldum.Ve çok bilinçsizce bir program hazırlanmaya çalışıldığını gördüm.Bu iddianıza kendim için, sporcu beslenmesiyle olan bilinçsiz programınıza ise gülgün hoca için cevap verdim.Yazmazsam onun üzerindeki emeğime yazık etmiş olurdum.
    Ekleyeyim, son dönemlerde yapılan bazı çalışmaları paylaşıp ona buna değinebilirsin, ancak ben senin yazdığın döneme göre yazdım gereksinmeleri, beslenme politikasını vs.O dönem yayınlanmıştı bahsettiğim rehber ve bir çok makale.İncelemediğin bir kaynağa dayanmadığın bariz belli.
    Görünce bunlara Cevap verir misin bilmem.Ancak bilmen gereken beslenme konusunda bilgisiz ama iddialı birisini(Schwarzxxl gibi) ikinci kez cevap vermeyeceğim.Hatta yorumunu girip okumayacağım dahi :)
    Beslenmeyle ilgili basit bilgileri dahi bilmeyen bir insanın burada ketojenik diyeti tartışması da trajikomik olmuş :D
    Spor hocası/koçu olabilirsin ancak o beslenme programı beslenme konusunda bilgisizliğini gözler önüne serer nitelikte.
    Bu şekilde absürd ve bilinçsiz programlar yazman beni şaşırtmadı.Bir çok sporcunun yaptığı bir şey bu.Ancak iddialı oluşuna rağmen çıkan program beni çok güldürdü.Hala gülüyorum hatta :)
    Böyle yetersiz ve dengesiz, makro ve mikro besin öğeleri saçma dağılım göstermiş program çıkarırsan; Beslenmeyle ne alakan var? Hangi kaynağa dayanıp hangi metodla yazdın?Türkiye'ye Özgü Beslenme Rehberi kullandın mı diye sorarlar adama!
     
    Son düzenleme: 3 Nisan 2015
    elezar bunu beğendi.
  11. nutritionist_88
    Offline

    nutritionist_88 Üye

    Katılım:
    24 Ocak 2015
    Mesajlar:
    97
    Beğenileri:
    82
    Ödül Puanları:
    0
    Cinsiyet:
    Bay
    10 değil 8 sene öncesine atıfta bulunulmuş, dört işlemi yapmayı öğren bence daha sonra cümle kurarsın :)
    Konuya dahil oluyorum tekrardan.Daha önceki yorumum tarafınızdan okundu mu bilmiyorum.Yazdığım şey gayet açıktı.Spor bilginize ve size saygı duyuyorum ancak burada ketojen diyet ve IF'yi deneyin demeniz vücudunuzdan dolayı bir çok sporcu tarafından denenebilir ve olumsuz sonuçlar alınabilir şeklinde idi.Schwarzxxl'ın yorumlarını okudun mu peki?Karalama kampanyası gibi tuhaf yerlerden alıntılar yapıp tartışma üslubumu eleştirmiş.Ben kendisine güzel bir üslupla söyledim bunu.Tecrübelerine bakmanız işin ayrı bir boyutu, vücuduna saygı duymanız da.Ancak henüz yeni olan bir diyetin gençler tarafından katı şekilde uzun süre uygulanması mantıklı değil.Hayatınızda low-carb makalesi okudunuz mu bilmem ama bir çoğunun sonunda olumlu sonuçları olmasına rağmen daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğu yazar.Bu sebeple kendisini duyarlılığa davet ettim.Obez, tip 2 diyabetli bireylerde antidiyabetik olan metformin kullanımı kan glikozunu kontrol altına alır örneğin.Ama kullandığınız bu ilaç hangi organda metabolizma gösterir?Karaciğer'e zarar verebilir mi?Vs vs.Ketojen diyette evet kilo kontrolünde diyabette filan çok etkili.Ancak adölesan, sağlıklı bireyin böyle bir konuda dikkatli olmasında fayda var.Karaciğeri yorabilir demişim kanıt vs diyip çarpıtılmış.Yazdığım okunup düşünülse eminim böyle yorum yapmazdı.Aynı fikirde değiliz derdi.
    http://www.ncbi.nlm.nih.gov/m/pubmed/23759780/
    "The findings indicate that a low-carb diet may have a negative impact on individual risk profiles. However, the study is small-scale and the results must be interpreted with caution"
    Makalede geçen ifade bu şekilde.Dediğim gibi henüz uzun vadede sonuçlarını gösteren makaleler yok.O yüzden bunu deneyin demek bana göre mantıklı değil.
    Bengreenfieldfitness adlı sitede yayımlanan "The Hidden Dangers Of A Low Carbohydrate Diet" adlı yazıda şöyle diyor:"10. There can be long term health issues as your body is chronically carbohydrate depleted over extended periods of time. Your liver is exposed to extra stress as it is forced to assist with manufacturing glucose from fats and proteins, potentially toxic amounts of ammonia are produced as proteins are converted into glucose, your body has a more difficult time producing mucus and the immune system becomes impaired as risk of pathogenic infection increases, and your body loses the ability to produce compounds called glycoproteins, which are vital to cellular functions."
    Karaciğerin ekstra bir strese maruz kalabileceği burada da söylenmiş.Ve bir çok biyokimya kaynağında da söylüyor.Olumlu yanlarından bahseden makalelerde vücut ağırlığı, vücut yağı, kan şekeri düzeyi vs bir çok konudan bahsediliyor.Bunu yalanlamıyorum ya da aksini iddia etmiyorum zaten.Ancak organ fonksiyonlarında azalma sonuçlanabileceği, organların fazla yıpranabileceğini söyleyen bir çok biyokimya kitabı ve uzman var diyorum.Sadece kendisini "deneyin" derken duyarlılığa davet ettim.Ancak tuhaf yerlerden alıntılar yapılmış.Pubmedden makale okuyabilir, ama "ben biliyorum" modundan çıkıp söylediklerimi dinlese kendisine yada bir başkasına olumsuz bir yorumum ya da eleştirim olmadığını anlayabilirdi.Kendisinden ricam bu vakitten sonra mesajıma cevap vermemesi.
    Vücut konusunda hayatınızın geri kalanı boyunca çalışsanız onun gibi bir vücut elde edemezsiniz demişsiniz @Afury 'e ancak forumda berkay gibi arkadaşlarımızın daha iyi bir vücudu 3-4 yılda yaptığı ortada.
    Diyetisyenlere de pratik teorik konusunda eleştriler getirmişsiniz.Evet bu konuda haklısın pratik ile teorikde işler değişiyor.Ama üstte bahsedilen gülgün hoca her şehirde seminer veren bir sporcu diyetisyeni.Benim de seminerine katılma fırsatım olmuştu.Tolga Murat Balıkçı'nın beslenme programını düzenlediğini ve yarışmada 1.olduğunu söylemişti.Tolga murat balıkçının vücudunun buradaki insanlardan iyi olduğu bir gerçekse, demek ki teorikte kolay ama pratikte zor olanı bilgili bir sporcu diyetisyeni başarabilir.Sadece spor yapması gerekmez.


    Aslına bakarsan burada yaptığın yalakalık buram buram eziklik kokuyor söylemeden edemedim :)
     
  12. nutritionist_88
    Offline

    nutritionist_88 Üye

    Katılım:
    24 Ocak 2015
    Mesajlar:
    97
    Beğenileri:
    82
    Ödül Puanları:
    0
    Cinsiyet:
    Bay
    Daha fazla polemiğe girmemek için cevap vermedim orada, ancak bunu birilerinin beni ezdiği şeklinde yorumlamışsın.Bence okumak, okuduğunu anlamak gibi şeyleri öğrenmen gerekiyor yorum yapmadan önce.
    Polemiğe girmeyim daha fazla diye cevap vermediğimi söylemiştim.Çünkü karşımda söylediklerimi çarpıtan ve benim çarpıttığımı söyleyen bir insan vardı.Hatta örnek vereyim;
    "Zurnanın zırt dediği yer ise şurası;
    "On Monday, researchers at the Harvard School of Public Health released study results showing that red meat consumption was associated with a higher risk of early death. The more red meat -- beef, pork or lamb, for the purposes of the research -- study participants reported they ate, the more likely they were to die during the period of time that data collection took place (more than 20 years). So what is it in red meat that might make it unhealthy? No one is sure, exactly, but the authors of the Harvard study mention a few possible culprits in their paper in the Archives of Internal Medicine . First, eating red meat has been linked to the incidence of heart disease. The saturated fat and cholesterol in beef, pork and lamb are believed to play a role in the risk of coronary heart disease . The type of iron found in red meat, known as heme iron, has also been linked to heart attacks and fatal heart disease. Sodium in processed meats may increase blood pressure, which is a risk factor for heart disease. Other chemicals that are used in processed meats may play a role in heart disease as well, by damaging blood vessels."

    Şeklinde bir alıntı yapmışsın. Yalnız, kendi yaptığın alıntıyı kendin doğru düzgün okumadığın için; çalışmaların sonuçlarının daha çok işlenmiş et, yani sosis, salam gibi raf ürünlerinin tüketimi ile ilgili olduğunu görmemişsin. İşlenmiş gıdadan kaçınmak zaten ketojen ve Paleo tarzı beslenmenin ana öğelerinden."
    Bu kendisine ait bir yorum.Şimdi makalenin ikinci cümlesinde "--beef, pork or lamb" ifadesi geçiyor.Kırmızı et tüketimi derken kastedilen şeyin sığır eti, domuz eti, kuzu eti olduğu söylenmiş.Ve bunun erken ölüm riski ile bağlantılı olduğuna değinilmiş.Daha sonra da sodyum içeren işlenmiş besinlerin kan basıncını yükselttiği söylenmiş.Burada ilave yapılmış.Eğer işlenmiş besinlerden bahsetse ilk cümlede belirtilirdi bu.Bence önce doğru düzgün makale okumayı öğrensin.Doğru düzgün okumayı bilmeden beni yanlış ithamlara tabî tutması anlamsız bir durum.

    Dün de burada birisine şöyle bir yorumum var:
    "http://www.ncbi.nlm.nih.gov/m/pubmed/23759780/
    "The findings indicate that a low-carb diet may have a negative impact on individual risk profiles. However, the study is small-scale and the results must be interpreted with caution"
    Makalede geçen ifade bu şekilde.Dediğim gibi henüz uzun vadede sonuçlarını gösteren makaleler yok.O yüzden bunu deneyin demek bana göre mantıklı değil.
    Bengreenfieldfitness adlı sitede yayımlanan "The Hidden Dangers Of A Low Carbohydrate Diet" adlı yazıda şöyle diyor:"10. There can be long term health issues as your body is chronically carbohydrate depleted over extended periods of time. Your liver is exposed to extra stress as it is forced to assist with manufacturing glucose from fats and proteins, potentially toxic amounts of ammonia are produced as proteins are converted into glucose, your body has a more difficult time producing mucus and the immune system becomes impaired as risk of pathogenic infection increases, and your body loses the ability to produce compounds called glycoproteins, which are vital to cellular functions."
    Karaciğerin ekstra bir strese maruz kalabileceği burada da söylenmiş.Ve bir çok biyokimya kaynağında da söylüyor.Olumlu yanlarından bahseden makalelerde vücut ağırlığı, vücut yağı, kan şekeri düzeyi vs bir çok konudan bahsediliyor.Bunu yalanlamıyorum ya da aksini iddia etmiyorum zaten.Ancak organ fonksiyonlarında azalma sonuçlanabileceği, organların fazla yıpranabileceğini söyleyen bir çok biyokimya kitabı ve uzman var diyorum.Sadece kendisini "deneyin" derken duyarlılığa davet ettim.Ancak tuhaf yerlerden alıntılar yapılmış.Pubmedden makale okuyabilir, ama "ben biliyorum" modundan çıkıp söylediklerimi dinlese kendisine yada bir başkasına olumsuz bir yorumum ya da eleştirim olmadığını anlayabilirdi.Kendisinden ricam bu vakitten sonra mesajıma cevap vermemesi."
    Dayanak dayanak dedikten sonra benim tartışma üslubumu eleştirip bazı noktalarda ego tatmini yapılmaya çalışılmış."Ben biliyorum al işte 3-5 tane low-carb articles" demek yerine düzgün cevap alsaydım yeni bir konu açar fikirlerimizi söyler makaleler sunardık, bilgi alışverişinde bulunurduk.Ancak gösterdiği makalelerden başka bir şey görmediği için direkt karalama yoluna gitti.Pubmed'den 3 low carb makale okuyunca bilgili olunmuyor kimse kusra bakmasın.Ayrıc bunlar çalışmalar.Ve bu makalelerin bir çoğunda yağ oksidasyonu, vücut yağ ağırlığı, vücut ağırlığı gibi kavramlar değerlendiriliyor.Burada unuttuğu nokta bilimin pubmedle sınırlı olmadığı.Açar biyokimya kitaplarını detaylı incelerse karaciğer üzerinde oluşan stresi görür.Yukarıda da da paylaştım olumsuz risk profili oluşturabileceği ile ilgili çalışmayı ve karaciğer üzerinde oluşacak stresi gösteren yazıyı.
    Neyse umarım daha fazla uzamaz bu konu.
    "Rapor et" butonu var orada.Ya da iletişim seçeneği.Bu kadar rahatsızsanız şikayet edersiniz, boş mesaj atmazsınız bu şekilde
     
    Son düzenleme: 5 Nisan 2015
  13. neverbackdown.
    Offline

    neverbackdown. Üye

    Katılım:
    11 Temmuz 2013
    Mesajlar:
    1.016
    Beğenileri:
    672
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Asla denemeyeceğim bir diyet.Normal insanları veya düşük-orta yoğunlukta fiziksel aktivite yapan kişiler için olabilir ona bir şey diyemem ama en basitinden karbonhidrat yoksa enerji yok ve lif yok.
     
  14. Hıfzullah
    Offline

    Hıfzullah Üye

    Katılım:
    23 Mayıs 2014
    Mesajlar:
    273
    Beğenileri:
    157
    Ödül Puanları:
    53
    Cinsiyet:
    Bay
    Meslek:
    öğrenci
    şu kadarını söyleyebilirim yemekten sonra gelen uyku sabah kalkınca dayak yemiş gibi hissetmek bu diyette alıştıktan sonra o kadar enerjik oluyosunuz ki ben hiç bu kadar zinde hissetmemiştim.
     
    aslangur bunu beğendi.

Sayfayı Paylaş