Kcal kcal kcal.
Bu işin anahtarı bu. Abuk subuk, saçma sapan, tek yönlü beslenme olmadıktan sonra, alınan kcal miktarını kaşıkla tereyağı yiyerek karşılamadıktan sonra normal türk mutfağındaki herhangi bir besin grubu (tahıllar, baklagiller, etli yemekler, ızgaralar vs.) makul şekilde tüketilerek hem def, hem de bulk çok çok rahatlıkla yapılabilir.
Kaslar protein ile büyümez. Kaslar protein ile onarılır, kcal ile büyür bu kadar basit bu konu. Bişeyin onarılması ve ilerlemesi farklı kavramlar takdir edersiniz ki. Tabiki proteinin varlığı da büyüme ve gelişme için gereklidir fakat yeterli kcal varsa, protein açlığı noktasında bir metabolik durum yok ise kas her türlü büyüyecektir zaten idmanla birlikte.
Bizim, ben de dahil şu protein konusunda abartılı bir takıntımız var maalesef. Senelerdir öyle bir propoganda ve reklamlarla bize proteinin önemi pompalandı ki ne yaparsak yapalım bundan sıyrılamıyoruz. Mantıklı düşündüğümüz zaman sporcu beslenmesini geçtim, günde 3 öğün kuru fasülye, mercimek, pilav, ekmek vs yiyen bir insanın bile yeterli kcal aldığı sıradaki macro protein değeri fazla fazla yeterlidir kas gelişimi için. Bunun en iyi örneği vegan veya vejeteryan sporculardır. İster AAS li, ister AAS siz eğer çeşitlendirilmiş bir dietle yeterli kcal alınıyorsa, yeterli protein de alınıyor demektir bunun başka bir yolu yok.
Kas kaybı olayına gelince, orda da abartılan bir durum var ki yukarıdaki protein pompasının devamı sağlansın. İnsan metabolizması, kısa dönemlerde (2-3 gün açlıklar, 2-3 hafta süren yetersiz kcal alımı) gibi durumlarda öyle kas mas katabolize edip kullanmaz. Böyle bişey yok. Tabiatta hiçbir hayvan böyle kötü bir adaptasyona sahip değildir yağ stoklayabiliyorken vücudunda. Basitçe sistem şöyle çalışır. Kandaki glikoz, belli bir eşiğe gelinceye kadar, ortalama bir insülin düzeyi ile kaslar, organlara, yağ dokusuna vs mitokondri de enerji üretimi için sokulur. Vücut anlık patlamalı güç uygulaması gereken durumlarda, ATP/CP döngüsünü, orta vadeli enerji gerektiren durumlarda kas glikozunu kullanır. Bunların süreçleri anaerobik süreçlerdir, uzun vadeli aerobik süreçlerde ise depo yağlarını kullanarak yoluna devam eder. Çünkü ortalama bir insanda 100-130 K değerinde enerji içeren yağ stoğu vardır.
Kaslar hem glikogenesis aşamasında, hem de yetersiz protein alımında mecburen kayba uğrayacaktır fakat bu miktar ne kadar ve gereken protein ne kadar? Araştırmalar gösteriyor ki kabaca ortalama olarak kg başına alınan 0,7-0,8 gr kadar bir protein miktarı bu katabolik süreci durdurmak için yeterli. Keza durdurulmadığı takdirde kaslardaki kayıp de inanın bana farkedilebilir bir miktar değil. Çünkü tabiatta hiçbir hayvan, özellikle insan gibi besinini avlanarak ve gezip toplayarak arayan hepçillerden ise, hareket kabiliyetini ve gücünü etkileyecek iskelet kaslarının kaybını çok fazla tolere edemez. Böyle saçma bir adaptasyonla türünü sürdüremez.
Peki kas kaybı efsanesi nerden geliyor. Basit. Bir kısmı protein ve sporcu ürünleri pazarının yarattığı ortak düşman algısı ve böylece endüstri. Diğer bir kısmı da, kullanılan glikojenin azalması, beraberinde kullanılan kas içi yağ stoklarının da azalması, üstüne bir de glikojenin 1/3 olarak kendinden 3 kat fazla tuttuğu suyu da kaybedince haliyle eski ihtişamı kalmıyor adelenin. Fakat merak etmeyin bicepsinizde 250 gr kas varsa lif olarak, hala 250 gr kas var, kaybettiği yalnızca dolgun gösteren iç yağı ve tuttuğu su ve glikoz. Beslenme normale dönüp, istediğiniz kiloya indiğiniz anda tekrar 1-2 haftada toplayacaktır zaten.
Uzun oldu kusura bakmayın.
Genişletmek için tıkla...