Marthel konuyu sulandırmaktan çekinerek, ölüme değindiğin için az önce bitirdiğim bir kitaba değinmek istiyorum.
Meşhur Psikoterapist, Irvin Yalom'un, Güneşe Bakmak, Ölüm Endişesi ile Başa çıkma isimli kitabına değinmek istiyorum.
Daha çok genciz, ama ben ölüm fikrini kafamda çıkartamam, ki ölüp gitmek konusunda çok hazırlıklıyım, babam yaşlı bir baba olduğu için kendimi bildim bileli onun ölümüne hazırlanmış, ölümün kaçınılmaz bir son olduğunu çok çok küçük yaşta kabullenmiştim.
Ölümden sonra yaşama da inanmadığım için, hayatın çok boş gelmesi gerekir, ancak gelmiyor.
Ne bu kitaptan önce geliyordu, hele bu kitabı okuyunca düşüncelerim pekişti.
Ölümden sonra yaşam inancı gene, insana bu dünya da hıyar gibi yaşasa bile öbür tarafta herşeyin değişme ihtimali üzerinden umut verebilir, gevşetebilir.
Ancak benim için ne yaparsam burada yapacağım, bir anlık bir hediye olan yaşamı en güzel şekilde yaşayıp pek fazla keşkeler olmadan ölebilme arzusu var.
Gerçi dine inanan insanlar içinde farklı olması gerekmiyor, onlarda, öbür dünya olsa bile, buraya gelmişken hakkıyla yaşayalım diyebilirler.
Eklemem gerekiyor ki, dinsel inancı olmayan insanlarında, bu dünyadan haz alıp, dolu dolu yaşayıp, gözü açık ölmemeleri için diğer insanlarla doyurucu ilişkiler kurup, gerçekten "iyi" yaşamaları gerektiği.
Yani ölüm herkes için, iyi yaşamak için bir zorlayıcı.
Bir anlık bir kıvılcım gibi birşey olan hayatı layıkıyla yaşamak bence en büyük motivasyon.
Ölüm olmasa yaşam katlanılmayacak kadar sıradan olurdu...
Genişletmek için tıkla...