itiraf edelim - rahatlayalim (beslenme ile ilgili)

Konusu 'Dertleşme' forumundadır ve Ayaz tarafından 9 Haziran 2006 başlatılmıştır.

Watchers:
Başlığı izleyen üye sayısı: 343 üye.
  1. Angelossi
    Offline

    Angelossi Üye

    Katılım:
    19 Mart 2008
    Mesajlar:
    181
    Beğenileri:
    44
    Ödül Puanları:
    0
    heheyt 3 günde 6 kilo aldım..

    berbat..
     
  2. rockybalboa7
    Offline

    rockybalboa7 Üye

    Katılım:
    28 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    2.262
    Beğenileri:
    4.482
    Ödül Puanları:
    0
    dün akşam yine kaçamak yaptım bu sefer tatlı türü kadayıf birde güzel olmuştu ki ne yapayım tatlıya dayanamıyorum
     
  3. doggetman
    Offline

    doggetman Üye

    Katılım:
    5 Kasım 2006
    Mesajlar:
    736
    Beğenileri:
    216
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    istanbul

    İçine hava kaçmıştır.:D
    3 günde 6 kilo almak biraz zor olsa gerek.
     
  4. gaddarkemal
    Offline

    gaddarkemal Yeni Üye

    Katılım:
    30 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    994
    Beğenileri:
    756
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    İstanbul
    Kısaca İtiraf ediyorum.
    [​IMG]

    2 senedir içmeyip yeniden başladığım sigarayı az içsem de bırakamadım, zararını hissetmiyorum ama hissetmem de yakındır bu gidişle.
    6 aydan fazla oldu, batmaya devam ediyorum. Dibe ne zaman vuracağımı merak ediyorum psikolojik olarak.
    Zaten spor harici bir çok şeye dibe vurdum.
    Konu yemekti değil mi?
    Eski alışkanlıklarımı sırf alışkanlık edindiğim için muhafaza etmeme rağmen artık yağlılara dikkat etmiyorum. Herşeyi yiyorum.Ama hiçbirşeyi eskisi kadar yiyecek ihtiyaç kalmadığından sanırım bir nebze fazla yağ almam engelleniyor.
    Hayatımda herşey ..ktan gidiyor çok şükür sağlığım sıhhatim iyi isyanlarda değilim ama gerçek bu işte, ..ktanlık....

    Yine yaklaşık 6 aydır uykum düzenim bozulduğundan elbette yemek saatlerimde bozuldu, artık eskisi gibi bir zaman haftada 6 bir zaman haftada 8 idman yapmıyorum, yapamıyorum belki de.Haftada koşu idmanı hariç 4-5 vücut çalışıyorum, program birbirine girdi ve sanırım artık ona uymadan kafama göre çalışıyorum.

    Bazen bir kaç saat uyuduktan sonra zoraki koşuyorum, sürat koşusu yapıyorum iyi geliyor nefes nefese kalmak kendimden öc almaya....Aslında çaresizim şu anda bir çok yönden elim kolum bağlanmış vaziyette ama yine de en büyük suçlu benim diyorum.

    Konu yemekti değil mi?
    Evet, bazen yağlı ve çok yiyorum, bazen de çok az yiyorum.
    2 aydır programımı değiştirmiyorum, yaptığım yemek programlarıma ise işin aslı pek uymuyorum.

    Pişman mıyım? Daha fazlası.
    Keşke buraya yazan bir çok arkadaş gibi fazla yağlı ve lezzetli bir yemek yediğimde tatlı bir pişmanlık duysaydım....

    "Bırakın beni ağlıycam" yazarak olayın ağırlığını hafifletmek istedim , ağlayacak kadar olmasa da son zamanların hesabını bir de yazıya dökünce gerçekten kötü hissettim.
    Şu satırları yazarken hafif olmadığını hissediyorum, hafifletemeyeceğimi.

    Arada bir tonla abur cubur bile yiyorum daha neyi itiraf edeyim...Yemeğe gelene kadar ne dertlerim varmış itiraf kelimesini görünce döktüm içimi valla...Yine her zaman ki gibi "kısaca" falan da olmamış....

    Teselli değil çözüm arıyorum.

    Herkese yürekten saygılar, sevgiler.
     
  5. kerwan
    Offline

    kerwan Üye

    Katılım:
    6 Nisan 2006
    Mesajlar:
    267
    Beğenileri:
    42
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    istanbul
    kemal ,
    okurken benim içim sıkıldı valla , allahtan ümit kesilmez ,bukadar sıkma kendini biraz rahatla , relax .

    bende itiraf edeyim ;
    bi türlü yemek düzenimi oturtamıyorum hergün yarın yapmaya başlıycam diyorum olmuyor , bak gene öğlen oldu balık yiycektim dayanamadım mc royal siparişi verdim. :)
    6 aydır yağlı ve 82 kiloyum.
     
    Son düzenleme: 21 Ağustos 2008
  6. gaddarkemal
    Offline

    gaddarkemal Yeni Üye

    Katılım:
    30 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    994
    Beğenileri:
    756
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    İstanbul
    Hayatımda yolunda gittiğini sandığım tek şey sevdiğimle olan birlikteliğimdi. Bana güç veren bir kaç şeyden biri, en güçlüsüydü.
    Bugün sabah "Kemal biliyor musun yaşadığımız hiçbir şeyi özlemedim" diye mesajı okuyarak güne başladım telefonlarımı açmadı. Açmak istemiyorum anlamıyor musun diye msj yazdı. Açmadı da. Çok zor oldu benim için hayatımda ilk aşık olduğum kız, ilklerimi yaşadığım kız. Sevdiğim, gerçekten sevdiğim evlenmeyi düşündüğüm bunu da kabul eden insan... Ayrıldın mı bednen bu karara vardınsa söyle de bileyim ona alışmaya çalışayım dedim. "Evet, elveda" yazdı mesajla.

    Az önce ondan, 3 senelik sevgilimden ayrıldım. O ayrıldı. Kesin, net. Sanırım diyeyim yine de ama bu daha önceki sahte ayrılışlara benzemiyor. Her zaman kah o kah ben fedakarlık ettik ilişkimizi sürdürdük ilerlettik. Telefonlarımı açmıyor, açarsa sesimi duyunca vazgeçmekten korktuğuna eminim. Hatta açmama kararı o kadar kuvvetli ki; Allah'ın işi işte hayatımda ilk defa belime bir kramp girdi, evet ilk defa girdi. Sağ tarafa. Sanırım sebebi memnun olmadığım yatağım ve bir süredir bilgisayar başında acayip pozisyonlarda oturmamdı (Masanın karşısına sandalye yerine 3 lü kanepe koydum da) bir de oturuş pozisyonumu değiştireyim derken sağlığıyla övündüğüm bedenimin sağlam sandığım beline inanılmaz bir kramp girdi şu sağ arkaya doğru. gebereceğim sandım ne şekle girsem geçmedi, ona mesaj yazdım o bi ara fıtık geçirmişti "aç telefon.çok önemli" sonra da ben aradım açmadı. Aç belime kramp girdi tavsiyene ihtiyacım var yazdım. Yine aradım, açmadı. Ben küfredecektim okkalı okkalı, etmedim. Senden bana yar olmazmış sen adamı yarı yolda bırakırsın gebersem umrunda değil yolun açık olsun dedim. Üzüldüm. Sinirlendim. Bel ağrım baya bi geçti sonra Sigara istedi canım deli gibi, evet deli gibi. Ama son sigaramı içmiştim ve bırakmaya çalıştığım için aldırmamıştım bugün alışverişte. Yarın param gelirse hem kendim alırım hem de bugün az içmiş olurum dedim. Demez olaydım deli gibi sigara istiyordum. Abimle annemden rahatlıkla sigara parası alıp açık bi tekel bayiinden sigara alabilirdim. İsteyuemedim, yediremedim kendime, daha da sinir oldum sigara param yok diye, daha çok sigara istedim. Sonra bu arzum biraz yatışınca dolapta ne buldumsa yedim. Sanırım başlığı ilgilendiren tek kısımda bura.

    Ben içimi dökmeye devam edeyim.

    Yaklaşık 2 ay önce ailesinin yanına gitti, istanbuldan ayrıldı. Bende geldim ailemin yanına izmire. Ne zaman benden uzaklaşsa bi garip oluyordu, artık son noktaya geldik ki, bu sefer bittiğini hissediyorum, Hep emek verdim mücadele ettim bir çok şeyine katlandım o da bana katlandı sevdik ama olmadı. Ne yazacağımı bilemiyorum arkadaşlar, aslında neden buraya yazdığımı da pek bilmiyorum. 3 Sene dile kolay, aslında 3 seneden de fazla ben yuvarlıyorum zamanı.

    Eminim şimdi yanımda olsa ayrılamazdı, dayanamazdı. Ama işte uzakta.

    Ben İstanbula onun için yerleştim, birsürü sıkıntıya onun için katlandım yoksa Malatya'da bana hazır iş imkanları vardı veya izmirde tanıdığım bir iş çevresi vardı. Şimdi işsizde olsam önceden izmirde yaşıma göre büyük işler yapmıştım. Ama sırf onun için oraya gittim ve babamla ev tuttuk. Şimdi İstanbul'a dönsem, o da geldiğinde evine gitsem barışır gibi geliyor. Kaç kere barıştık, kaç kere.... Ama bıktım bundan, arkamı dönünce beni terkeden biri sanırım diye düşünüyorum artık ama buna rağmen deli gibi üzülüyorum, özlüyorum. Dokunsalar ağlayacağım. Ağlamayı da bilmiyorum acaba bi köşeye gidip ağlasam mı? Hayır beni ağlatan çok şey olur buna ağlayamıyorum ama ağlamak istiyorum öyle bir hal işte. Anlatamıyorum.

    Kafam karmakarışık, yarıjn arayıp özür diler af diler belki de. Ama kafam karmakarışık. Sigara da içmeyeyim bari yarın. Bari onu bırakayım.

    Arkadaşlar, Allah'a binlerce şükür, bana verdiği nimetleri sayamam bile. Ama durumum şu anda kelimenin tam anlamıyla son derece ..ktan.

    Maddi sorunlarım var, ailemde üzüldüğüm konular var, bu da son darbe oldu sanırım.

    Gitmek istiyorum, ama gidebilme imkanım yok. Hem nereye gideceğimi bile bilmiyorum. Karar versem de gidecek imkanım yok.

    Sanırım yine gitmeyeceğim uzaklara, yine sevdiklerimden kopamayacağım.

    Şu an İstanbul'a dönmemeyi bile düşünüyorum. Ama dönüp savaşmayı seçeceğim, gücüm yetmeyince daha da batmaktan korkuyorum.

    Herşey hep daha kötüye gidiyor daha anlatmadığım ve anlatmak istemediğim neler var.

    Herkes elindekilerin kıymetini iyi bilsin, çok iyi bilsin.

    Herkese selamlar.
     
  7. Mestano
    Offline

    Mestano Yeni Üye

    Katılım:
    29 Mayıs 2007
    Mesajlar:
    1.169
    Beğenileri:
    368
    Ödül Puanları:
    0
    Derdini dökmekle iyi yapmışsın ancak bu burasıyla son olsun ve başka kimseye anlatma sormadıkları müddetçe, çok yakınındakiler dışında. Ben bu hatayı yaptım ondan söylüyorum. Şimdi yanlış birşey söylemek istemiyorum ama biraz zaman geçince belkide sevineceksin. Görmediğin hatalarını göreceksin, ne kadar yüz verdiğini, sevgilini uzaklaştıracak bir sürü hareketin olduğunu, aynı şekilde onunda böyle hareketleri olduğunu, aslında kendini çok yıprattığını felan filan. Ama sen en iyisi normal hayatına dönmek için çabala ve kafanı diğer problemlerle meşgul et. Mesela maddi sorunun... Dedikleri gibi zaman herşeyin ilacı, kendini sosyal hayattan koparma ve çoğu zaman değerini unuttuğumuz ailene zaman ayır ve derdini onlara anlat, sana en iyi yardımı onlar yapacaklardır, destek olacaklardır...
     
    Azi ve gaddarkemal bunu beğendi.
  8. gaddarkemal
    Offline

    gaddarkemal Yeni Üye

    Katılım:
    30 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    994
    Beğenileri:
    756
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    İstanbul
    Ya zaten ben gerçek hayatta sorunlarımı paylaşan bir insan değilimdir. Ailemle de paylaşmam. Forumla paylaştım bu özelimi devam etmekte de bi mahsur görmüyorum şu an, varsın bizden ibret alan olur belki :)

    Yalnız haklısın, şu maddiyat işine sağlamca bir el atayım bakalım.
    Zaman herşeyin ilacı ama sosyal hayatım kalmadı pek mestano forumda geçirdiğim zamandan bunu az çok tahmin edersin :)

    Ailemin değerini her zaman herşeye rağmen bildim ama aile de bi yere kadar bazen.... Yani sorun çözme destek olma daima çözüm olmuyor....Dur bakalım ölümden öte köy yok, ya öleceğiz ya sabredip fırsat kollayacağız.Ben ikincisini seçtim, sabrediyorum. ya ölüm gelir beni alır ya da ben bi fırsatını bulur herşeyin üstesinden gelirim.

    Bana rafetten bir şarkı: hayat acımasız, soğuk ve zalim, haksız ve hain, bazı insanlara..... :)
     
  9. bonatschi
    Offline

    bonatschi Özel Üye

    Katılım:
    10 Ocak 2006
    Mesajlar:
    3.857
    Beğenileri:
    4.944
    Ödül Puanları:
    123
    Yer:
    Londra
    Olaya bardağın dolu tarafından bakmana biraz yardımcı olacağım ben.
    Bu olayın gerçekleşmesi bir bakıma hayırlı bir şey, çünkü bazı şeyleri çok önceden görme ve ona göre hayatını yönlendirme fırsatı yakaladın.

    Hayatının çok daha geç bir evresinde buna benzer bir durumla karşılaşsaydın, sorunlarından kurtulup hayatını baştan yönlendirmen çok çok daha güç olabilirdi.

    Tahmin ettiğim kadarıyla yaşın daha çok genç, ne şanslısın ki böyle bir tecrübe yaşamışın ve bundan sonra böyle bir durumla karşılaşman durumunda önlemlerini çok daha önceden alabilecek, sarsılacak ancak şimdiki gibi yıkılmayacaksın.

    Ayrıca bu tecrübe kendi ayakların üzerinde durman gerekliliğini (hem maddi hem manevi olarak) sana hatırlatarak en büyük kazancı yaşatmış sana, bundan ötesi olabilir mi?

    İster birisine deli gibi aşık olun, ister hayatınızın anlamı bir kişi ya da bir "şey" olsun, insan kendi ayakları üzerinde durma başarısını göstermedikçe son derece güçsüz, aciz ve "bağımlı" oluyor.
    Bunun önemini şimdiden kavraman çok ama çok büyük bir artı, tabiri caizse artık gözlerin açılmış ve hayata flu bakmaktan kurtulmuşsun demek mümkün..


    Kısacası olaya birazda artı ve olumlu yönleriyle bakmak hem ruhsal olarak seni rahatlatacak hem de bu süreci çok daha çabuk atlatara hayata biraz daha erken tekrardan başlamana yardımcı olacaktır.

    Sana da bunu öneririm..
     
    Available, Azi, matiasdelgado ve diğer 3 kişi bunu beğendi.
  10. Karasan
    Offline

    Karasan Özel Üye

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    2.598
    Beğenileri:
    2.095
    Ödül Puanları:
    0
    Bonatschi çok güzel bir noktadan yaklaşmış, benim düşüncelerimle birebir aynı, yalnız bence çok erken bir evre değil, bonatschi'nin imzasında yer alan cümle, zaten benim de erken bir yaşta edindiğim bir felsefeyi yansıtıyor, güldüğünde, dünya güler seninle, ağladığında yalnız ağlarsın...
    Kadın erkek ilişkilerinde iş güç ve olanakların önemi tartışılmaz.
    Bunları erken yaşlarda gördüğüm için aksi yönde beklentilerim olmadığı için çok şükür beni uzun vadeli incitecek üzüntüler yaşamadım.
    Zaman zaman şartların etkin olduğu üzüntüler yaşadım ama sebebi bildiğim ve bunu bir kural olarak kabul ettiğim için her zaman işime gücüme sarıldım.
    Sende zaten ayrılığınızda çevresel etkenleri görüp hissediyorsun, değer verdiğin kızın senden uzakta kaldığında, belkide ailesinin yanına gittiğinde senden uzaklaşması tesadüf olmamalı.
    Bu tür yapısal bir sorunu kimya ile çözebilmişsin daha önce belki ama her krizde daha zor olmuş biraraya gelmeniz ve artık belli ki o da dönmeyeceği bir karar almış.

    Bence evlenipte maddi sorunlar ya da başka sorunlarla mutsuz olacağınıza daha evliliğe girmeden bunun olması iyi olmuş.
    Ailesinin sürekli kışkırttığı, sana saygı duymayan bir kızla mutlu olamayacağına emin olabilirsin.

    Olanakları oluşturana kadar ilişkilerinden çok büyük beklentilerin olmamasını öneririm (tabii senin şartlarını bilip kabul eden bir kızla birlikte olursan başka) ancak biz erkekler alttan alta bizi zorlayacak, bizden daha fazlasını isteyecek kızları severiz bence.
    Bizi sırf biz olduğumuz için seven, böyle iyisin hayat boyu bir adım atmasan seni severim diye kızı biz başarılı olduğumuzda daha iddialı olanıyla değiştirme eğilimindeyiz.

    Zaten parayı bulunca o bulduğu başarı ve parayla kendisine daha çekici bir kadın "satın alan" kıroların özeti budur bence, köprüyü geçene kadar kahrını çeken kadını, köprüyü geçince onu tahrik edecek kadını seçen "onlar"

    Konu daha uzar, ama şimdilik bunları söylemek istiyorum.
     
    Azi, matiasdelgado, bonatschi ve diğer 1 kişi bunu beğendiniz.
  11. Karasan
    Offline

    Karasan Özel Üye

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    2.598
    Beğenileri:
    2.095
    Ödül Puanları:
    0
    Yemek konsuna gelecek olursak, konu sanırım yemekle ilgili itiraflar, benimde itirafım var.
    Şu aralar bir hayli forma girdim, evlilik heyecanı ve koşturmacası, müstakbel eşimin (şimdi mevcut eşim) bana söylediği amcalar gibi oldun sözü ile gaza gelip toparladım kendimi.
    Ancak lisedeki o otokontrolüm, bitmeyen enerjim çok uzak bana.
    O yılları özlemle hatırlıyorum, hem istediğim zaman çok çok katı beslenme disiplini izlerdim hemde çok sık ve uzun idman yapacak enerjim ve motivasyonum vardı.

    Şimdi haftada altı gün çalışırken o eski düz mantığım, o eski odaklanma becerimden çok uzak düştüğümü görüyorum.
    Boğazıma hakim oluyorum, sonuç aldım ama eskisi gibi değil, eskiden ya hep ya hiç deyip keşişler gibi kendimi freneleybilirdim, bunu özlüyorum.
    Ancak neden öyle olamadığımı da biliyorum, eskiden spor, ilişkiler dışında bir derdim düşüncem yoktu.
    Şimdi haftada 6 gün işe gidip gelirken bazen canımdan beziyorum, eskiden kendimi frenlemek bana kişisel tatmin verirdi, ama şimdi bezginken o direnci oluşturamıyorum.
    Birde tabii iş hayatında istediğim gibi beslenemiyorum (genede evden yemek getirdiğim bir çok zaman oldu, o zaman çok daha iyi oluyor ama her gün olmuyor bu)

    Bugün Ayşe Arman salağının meşhur diyetisyen Muzaffer Kuşhan'la söyleşisini okudum, günde 1200-1500 kalori, yüzme ve 14 km. yürüyüşten oluşan bir diyet kampı.
    Nasıl özendim size anlatamam, haaa benim Kuşhan'a falan ihtiyacım yok, kendim alasını yaparım ama o sadelik hoşuma gitti, herşeyin ilk gençlik kadar basit olduğu, ye iç, spor yap, kendinle mücadele et dönemlerini özlediğimi anladım.

    Güzel bir sonuç aldım irademle ama beni tatmin eden son diyet darbesini vuramıyorum çünkü o son zorlamayı yapacak gücüm, motivasyonum ve zamanım yok şu anda, demem o ki yirmili yaşlarımın sonundayken hayatı sorguluyorum, ve anlıyorum insanın neden bu ileride gençlik yıllarını özlediğini, o en bencil çağlarımız cidden güzelmiş...
     
    hasanugure, Azi, matiasdelgado ve diğer 2 kişi bunu beğendi.
  12. gaddarkemal
    Offline

    gaddarkemal Yeni Üye

    Katılım:
    30 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    994
    Beğenileri:
    756
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    İstanbul
    :shock:

    Bonatschi ve Karasan,
    Mesajlarınız için çok teşekkürler. Süper mesajlar. 'sini de iki kere okudum görür görmez. Olgunluğunuz beni de olgunlaştırıyor, yardımlarınız işe yarıyor.

    Ama paylaştığım kız arkadaş konusunun nihayetini merak edenler için paylaşayım;
    24 saati biraz geçti ve benim telefonlarıma bakmayan insan beni aradı, bu sefer eskisi gibi olmasın şu düzelsin bu düzelsin aynı şeyleri yaşamak istemiyorum falan filan dedi "benden ayrıldın mı" dedim "evet ayrıldım ama geri döndüm özledim mözledim" dedi bende seve seve kabul ettim. Kafayı yiycem ne yapacağımı iyice şaşırdım. Ama ne yalan söyliyim şu an ruh halim düzeldi.

    Ama büyükte bir ders aldım. Şunu da anladım, bir dişi kişiyle ayrılığın üzerinden ciddi bir zaman geçmeden ayrıldım demek yanlış oluyor.

    Dün yerlerde sürünen moralim birden düzeldi. Ama bu gelgitler beni yoruyor da. Dün mahvolmuş hissediyordum bugün yitirdiğim değerli birşeyi bulmuş gibiyim.

    Bonatschi ve Karasan'ın mesajlarını herkesin bir kere daha okumasını tavsiye ederim. Ayrıca Karasan'ın mesajında bahsettiği kadın tipi ve erkek davranışı çok güzel çok büyük bi tespit. Çok basit geliyor belki okuyunca ama bunu böylece dile getirmek çok önemliydi. Karasan'ın yazısını okurken şunu da düşündüm, aslında o beni en zor zamanlarımda destekledi gerçi en zor zamanımda hançerler gibi ayrılmaya kalktı ama 24 saati fazla geçmedi bu ayrılığı...

    Moralim düzeldi, salona gidiyim bari : )

    Buraya bana cevap yazan ve de özel mesajla alakadar olan "insanlara" duyarlılıkları için tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Artık böyle itirafları yemek başlığında yapmıyım rahatsız olan olmuş olabilir.

    Saygılar, sevgiler.
     
    Azi, matiasdelgado ve bonatschi bunu beğendi.
  13. D.Wolf
    Offline

    D.Wolf Üye

    Katılım:
    19 Ocak 2008
    Mesajlar:
    1.305
    Beğenileri:
    2.200
    Ödül Puanları:
    123
    Yer:
    istanbul
    bence üzülmemek lazım cokta...çünkü hayatta esas önemli olan şey insanın tatmin oldugu uğraşı yapmasıdır...bazen vg yi cok abarttıgımızı düşünmüyor değilim çünkü vg ye aşırı odaklanmamız bizim cok yönlü bir insan olmamızı engelledigini düşünüyorum...hayatta esas önemli olan nokta, toplumda kazandıgınız itibar ve birikimleriniz + becerilerinizdir...vg sadece bize bir güzellik katar...ama iş hayatında, güçlü , iyi düşünen, dogru kararlar verebilen ve bunun sonucunda da tabiki iyi para kazanan insanın üzülmesine pek gerek kalmaz..vg, genclik yıllarımızn güzel meşgalelerinden birisi olabilir..sonucta, iş hayatına girdigimzde, eskidi gibi aynı özeni ve düzeni saglamamız nispeten daha zor olacaktır...eger işimizden yeteri kadar yüzümüz gülüyorsa, eşinizle mutluysanız, biraz da vücudunuz varsa, gerisi cok ta önemli değil...kendimizn güçlü oldugunu bilmek, eski yıllarııı düşünerek alt yapımınzı cok saglam oldugunu bilmek bile, yeterince bize güç verecektir zaten...herşeyden tatmak lazım....yalnız vg değil...eşinizle birlikte dağcılık yapıp, kamplara gitek, güney sahillerine gitmek, bunlar hayatta daha haz verici olaylar olur giibme geliyor..bunları söylerken hatrı sayılır da olsa vücudumuz oldugunu göz çnünde bulundurrarak söylüyorum...sonuc olarak, önemli olan yaşam biçimimizdir, vg bir yan aktivite sadece, zor durumlarımzda bize haz verecek, mutlu olmamızı saglayacak bir spor olur...hayatta vg den başka yaşanacak cok daha güzel şey var...tek vg ye yönelik düşünmek, monoton yaşamı yanında getirir...
     
    Azi ve gaddarkemal bunu beğendi.
  14. Mestano
    Offline

    Mestano Yeni Üye

    Katılım:
    29 Mayıs 2007
    Mesajlar:
    1.169
    Beğenileri:
    368
    Ödül Puanları:
    0
    Gaddarkemal bir gün tv programlarından birinde bir psikoloğu dinliyordum, cnn'de felandı galiba ve çok kaliteli bir programdı. Diyorduki uzun ilişkilerde ayrılıp tekrar barışılmasının sebebi başka birini bulamamakmış. Bu cümleyi şöyle açabiliriz, ayrılan kişi ayrıldığı kişide bulduğu, alışkanlık haline getirdiği şeyleri ayrılır ayrılmaz tekrar arıyor ve doğal olarak kısa sürede bulamıyor ve eski şeylere özlem duyup geri dönüyor. Ve ne yazıkki seninde ilk mesajında belirttiğin gibi bu bir kısır döngü olarak devam ediyor, taki birşey bulana kadar(illa başka biri olarak algılanmamalı, işine gücüne sarılmakta olabilir). Kimseyi ayırmaya felan niyetim yok yanlış anlaşılmasın, ama psikolog çok iyi bir dille anlatıyordu istediğini, senin yaşadığının aynısını( hatta zamanında benimde).
    Yanlış bişey söylediysem affola, tek isteğim yardım etmek. Objektif bir şekilde olaya bakmanı sağlamak.

    Bunun dışında konuyla ilgili birşey söylecek olursam, kilolarımdan bıkmıştım, bu nedenle en sağlıksızından diyete girdim. Antreman önesi ve sonrası protein tozu, ertesi sabah proteinli bişeyler ve onun dışında sırf meyve yiyorum. Açlıktan öldüğümü itiraf ediyorum:D

    Bu arada aklıma gelmişken D.Wolf'la şans eseri Bodrum'da karşılaştık. Arkası dönükken 100m'den tanıdım onu, çok fazla konuşamadık gerçi, ben otobüse koşuyordum. Sağlam vücutlu bir arkadaşımız olduğuna canlı canlıda şahit oldum.
     
    Azi ve gaddarkemal bunu beğendi.
  15. bonatschi
    Offline

    bonatschi Özel Üye

    Katılım:
    10 Ocak 2006
    Mesajlar:
    3.857
    Beğenileri:
    4.944
    Ödül Puanları:
    123
    Yer:
    Londra
    O yazıyı ben de okudum ve okuduktan sonra şöyle düşündüm:

    Kuşhan'ın kampında kilo vermeye çalışan insanlardan bazıları bu amaçları için çok yüksek paraları gözden çıkarıyorlar ve bir koyun sürüsü misali kendilerini "bilinçli" (?) ellere teslim ediyorlar.. (Sözüm meclisten dışarı)

    Aynı insanlar bu kadar yüksek meblağları böyle bir kampta yer almak için harcayacaklarına, beslenme-diet ve spor konularında kendilerini eğitmeyi deneseler, seminerlere katılsalar ve hatta bilinçli hocalardan-doktorlardan birebir programlar, tavsiyeler alsalar; kısacası maddi imkanları "bilinçlenmek" ve "öğrenmek" için harcasalar elde edecekleri artılar çok daha uzun ömürlü olur, kısacası bir yaşam şeklini alabilir.

    Sonuç itibariyle bu tarz insanların böylesi kamplarda istedikleri sonuçlara ulaştıktan sonra, vardıkları noktayı uzun vadede korumaları çok zor, çünkü böylesi kamplarda "öğrendiklerini" (?) içselleştiremiyorlar.
    Kilo verdikten 1 sene sonra tekrar eski yüksek kilolarına geri dönen insanların hikayeleri de buna benzemekte..


    Kısacası bu yazıyı okuduktan sonra, ülkemizde kitleleri yönlendirmenin, ikna etmenin ve sömürmenin ne kadar da basit olduğunu ve ne yazık ki sömürülme potansiyeli taşıyan ne kadar fazla insan olduğunu düşündüm. (sözüm yine meclisten dışarı)


    Ve bu düşüncelerden sonra eğitimin (sadece okulları ve kursları kastetmiyorum, hayatın her alanındaki eğitim fırsatlarından bahsediyorum.. Forumlar, kitaplar, internet vs....) ve bilinçlenmenin bir toplumun "refahı ve sağlığı" için ne kadar hayati önemde olduğunu tekrar farkettim.


    Bu yazıyı da off-topic olmaması adına benim bir itirafım olarak düşünebilirsiniz.
    Sonuç itibariyle toplumu sömürmeye çalışan zihniyetlerden nefret ettiğimi itiraf ediyorum diyebilirim.. (nasıl bağladım ama :))
     
    hasanugure, Azi, benekli ve diğer 1 kişi bunu beğendiniz.
  16. Karasan
    Offline

    Karasan Özel Üye

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    2.598
    Beğenileri:
    2.095
    Ödül Puanları:
    0
    Bonatschi yanlış anlamış olabilirim ama Kuşhan'a sömürücü diyorsan ayıp edersin, o adam çok ciddi saygıyı hak eden inanılmaz idealist bir adam.
    O adam 40 senesini bu işe vermiş, işine aşık bir doktor.
    İtici tavırları olduğu muhakkak, sempatik bir adam değil, ancak o adam bir çok "otorite"nin altında donu yokken bu işi yaptığını biliyorum.
    Zaten 70 küsür yaşında ve durumu son derece yerindeyken o kampla yatıp kalkmasını ben başka türlü açıklayamam.
    Tıp doktoru bir adam elbette bilinçli, ve ona giden ev kadını, hayatı ıskalamış iş adamı 50 yaşından sonra senin dediğin tarzda biraz zor bilinçlenir.
    Bilinçlenenler oluyor ama bu azınlıkta ve bu bence o doktorun hatası değil.
    Zaten söyleşide eminim seninde tüylerini diken diken etmiştir, aşırı obez (200 kg. ve üzeri) hastların alt ve üst çenelerini telle birleştirdiklerinde bile bu iradesiz insanların yemek krizine girdiklerinde korkunç bir şekilde, en ilkel bir hayvan gibi oburluklarına yenilerek diş etlerini parçalayarak ağızlarını açtıkları ve yemek yediklerini gözlemlemiş.
    Böyle insanlara doktor ne yapsın?!

    O kamplara gitmek bana paran varsa hiçte garip gelmiyor, yapılan aktivite benim için hafif olmasa, ayrıca vakte ve nakte sahip olsam bunun daha zoru bir kampa katılırdım.
    Askerde yaşadığım müthiş enerji patlamasını hatırlıyorum, normalde çok hırslı biri değilimdir ama sağımda solumda iddiasız adamların tepeyi rahat aştıkllarını görünce bünyemde beliren yorgunluk yok oluyordu, işte birlikten doğan kuvvete örnek bu da askerde ya da böyle kamplarda şiddetli olur elbette, yanımdaki, önümdeki yapıyorsa bende yaparım.

    Bu tür kamplar bence çok faydalı ama sürdürme işi doktordan çok hastaya kalıyor.
    Üreten çalışan insanı eleştirmek kolay ama bence en önce saygı duyulmalı.
    Yanlış anladıysam seni zaten saygı duyulmalı sözümü hiç üstüne alınma ;)
     
  17. bonatschi
    Offline

    bonatschi Özel Üye

    Katılım:
    10 Ocak 2006
    Mesajlar:
    3.857
    Beğenileri:
    4.944
    Ödül Puanları:
    123
    Yer:
    Londra
    Karasan,

    Kuşhan hakkında çok bir bilgiye sahip değilim, o nedenle yazımda sömürücü ifadesiyle spesifik olarak kendisini kastetmek istememiştim ve böyle bir hakkım da yok zaten..
    Sadece Kuşhan'ın kurmuş olduğu sisteme benzeyen oluşumlarla ve insanlara bir şey katmadan sırtlarından para kazananlardan bahsediyorum ve bir genelleme yapıyorum.

    Yazımda Kuşhan dahil "bireysel" olarak kimseye dokundurmak istemedim.
    Söylediğim gibi Kuşhan hakkında detaylı bilgiye sahip değilim ve zaten önyargıdan hiç hoşlanmayan biri olarak tanımadığım insanları rencide etmek istemem.
    Yanlış anlaşılma olduysa ben özür dilerim ve uyardığın için de teşekkür ederim.


    Benim yazımda temel olarak eleştirmek istediğim nokta insanların basite kaçma, hazıra konma arzusunu sömürmek isteyen zihniyet.

    Çünkü benim kişisel fikrime göre öğrenmenin yaşı yoktur.

    Bana göre ister hayatı ıskalamış iş adamı olsun ya da yaşı geçkin ev kadını, insanların öğrenme arzusunu ve bilinçlenme isteklerini tekrar canlandırmak ve onları motive etmek lazımken, tamtersini yaparak insanları kendilerine "bağımlı" hale getiren ve buna izin veren oluşumları ve aynı zamanda en azından bağımlı olmamak için "direnmeyen" insanları eleştiriyorum.

    Yazında benim de çok katıldığım bir nokta var bu arada.
    İnsanlara bir şeyler katan oluşumların ("sömürücü" sınfıına girmeyenlerin) yararı şurda ortaya çıkıyor:

    Bu tarz oluşumlarda problemlerinden arınmak isteyenler bazı hedeflere toplu halde ulaşmayı denediklerinden birbirlerini motive edebiliyor ve birbirlerinden güç alabiliyorlar.
    Bu faktör, insanların hedeflerine ulaşmalarında son derece etkili ve önemli bir faktör ve kesinlikle küçümsenmemeli.

    Özellikle amaçlarını gerçekleştirmek için psikolojik olarak da bazı duvarları yıkmak durumunda olan kişiler için ortak çabaların anlamı son derece büyük.
     
    Son düzenleme: 25 Ağustos 2008
    Azi ve Karasan bunu beğendi.
  18. Karasan
    Offline

    Karasan Özel Üye

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    2.598
    Beğenileri:
    2.095
    Ödül Puanları:
    0
    Anladım Bonatschi, anlayışın için teşekkür ederim, bende biraz hassas yazdım o konuda, onunda sebebini belirtmek istiyorum.
    Bu tamamen senin dışında bir konu ama hassaslığımın sebebinin anlaşılması ve genel bir durumu eleştirmek için değineceğim.
    Öncelikle kendiminde eskiden yaptığım bir hataydı, o yüzden hatamı görünce büyük tövbekar oldum.

    Eksisözlük'te çok yaygın bir insan tipi vardır, herkes için söyleyecek kötü bir sözleri vardır, genelde sağdan soldan duyduklarını tekrar eder, eleştirerek uzmanlıklarını göstediklerini sanırlar.

    Ben eleştirirken iyi düşünürüm ama eskiden ön yargılarım daha çoktu, ki haksız da değildim, mesela rezilce programlarından dolayı Savaş Ay için bu adama nasıl program yaptırıyorlar, ben daha iyisini yaparım diyordum.
    Sonra Savaş Ay'ın daha 16 yaşında kendi kendisine karanlık oda kurarak fotoğrafçılığa başlamış bir insan olduğunu, Adliye'de o zamana kadar pek yapılmamış yöntemlerle haber yakaladığını okuduğumda, kendi kendime, vay anasını bu boş sepet gözüken adam aslında bu işe ne emekler vermiş dedim.
    Ayşe Arman, yeteneksiz olmakla ve çok basit bir insan olmakla birlikte dergilerde yatıp kalkmış (ve insanlarla), benim gözümde sefil bir konumda ama çalışkan olduğu gerçeğini inkar edemem.

    Konu dışına yakışır bir şekilde iyice konu dışına çıktım ama Muzaffer Kuşhan'da dışarıdan parayı götüren moruk bir doktor gözükebilir bazılarına ama olay bundan fazlası, adam bu işe gerçekten gönül vermiş birisi.
    Onun durumu Arnold'ın vücut geliştirme okulu açarak Plaj vücudu için baharda salonuna doluşan insanları adam edemeyecek olmasından farksız, emek bir yere, asıl mesele hizmeti alanlarda...
     
    Azi, bonatschi ve nika bunu beğendi.
  19. bonatschi
    Offline

    bonatschi Özel Üye

    Katılım:
    10 Ocak 2006
    Mesajlar:
    3.857
    Beğenileri:
    4.944
    Ödül Puanları:
    123
    Yer:
    Londra
    Savaş Ay ve Ayşe Arman'ın bu özelliklerini ben de bilmiyordum.

    Buradan şu anlaşılıyor ki, bazen insanlar göründüklerinden o kadar farklı olabiliyor ki...
    Bunun hakkında ben de hem kendi yaşadıklarımdan hem de çevremden duyduklarımdan birçok örnek verebilirim.
    Ancak bu belirttiğin gibi bambaşka bir topic'in içeriği olabilir..

    Kısacası, bu nedenlerle kimse hakkında tanımadan (hatta tanısak bile) ileri geri konuşmamak ve önyargılarda bulunmamak gerekiyor ve böyle olabilmek bir erdem..

    Senin bu konuda gösterdiğin hassasiyeti hem anlıyor hem de takdir ediyorum.
     
  20. serdar2
    Offline

    serdar2 Üye

    Katılım:
    3 Ağustos 2008
    Mesajlar:
    442
    Beğenileri:
    532
    Ödül Puanları:
    103
    Meslek:
    Purchase
    Yer:
    Avusturya
    valla 1500 kalorilik kardiyo egzersizi sonrasinda kendimi sartlamistim ve duzgun beslenicektim her zaman ki gibi.

    her sey guzel basladi :| ton baligi yagsiz 150 gram yanina brokoli lahana ve karnibahar haslamasi ve domates ile salatalik yedim.Ama nedense doydugumu hissedemedim.Uzerine 150 gram 100 kalori civari meyveli yogurt yedim.Aradan 1 saat gecmeden garip sekilde hic bisey yememis gibi hissedip uzerine 500 kalorilik findik ezmeli corek yedim.bu da yetmedi 3 dilim tost ekmegi ile bol yagsiz salamli kahvalti yaptim.

    valla bu nasil bi istir anlamiyorum.Su yaziyi yazmadan 20 dk once yaptim bu dediklerimi ve hala ac hissediyorum.devamli aclik nedir .insan zor duruyor. Zaten cok pismanim tamda 93 kiloya dusmu ve amacima 11 kilo kalmisken(121 civarinda baslamistim diyet+spora)
     

Sayfayı Paylaş