Hergün duş almayın!!!

Konusu 'Kişisel Bakım' forumundadır ve izzet tarafından 12 Ocak 2007 başlatılmıştır.

Watchers:
Başlığı izleyen üye sayısı: 4 üye.
  1. hernan77
    Offline

    hernan77 Üye

    Katılım:
    11 Temmuz 2006
    Mesajlar:
    954
    Beğenileri:
    181
    Ödül Puanları:
    53
    Meslek:
    sağlık teknisyeni
    Yer:
    izmir
    arkadaşlar artıkın su kıtlığı başlıyor. bence hergün duş alma sevdanızdan vazgeçip kirli kirli dolaşmaya alışın derim.

    en iyi temizik maddesi köylerde zeytin yağından yapılan özellikle ege köylerinde yapılan sabunlar. katkı maddeleri yok. ben küçükken bizde yapmıştk ama hatırlamıyorum şimdi nasıl olduğunu. zeytin yağı ve killi topraktı galiba yada başka birşey hatırlamıyorum kullanılıyordu.
     
  2. turev
    Offline

    turev Üye

    Katılım:
    31 Mayıs 2007
    Mesajlar:
    5
    Beğenileri:
    0
    Ödül Puanları:
    0
    her şeyin azı karar çoğu zarar. hergün duş almak pek faydalı değil, zaten olsa şaşarım:) yatakhanedeyken can sıkıntısı da eklenince duş sayımı günde 3 e çıkarmıştım bir ara, kuru olan cildim hepten döküldü. derinin üzerindeki yararlı bakterileri öldürmekle kalmıyorsunuz, cildin ihtiyacı olan yağı da söküp atıyorsunuz. ellerini çok sık yıkıyanlar bunun bedelini ödüyorlar mesela ve ellerini her yıkadıklarından sonra nemlendirici sürmezlerse canları çok acıyor.
    benim tanıdığım iki kişi var böyle. her şeyin takıntısı zarar olduğu gibi temizliği de abartmamak lazım.

    sabunlar en adi yağlardan yapılırlar çünkü kaliteli yemeklik yağdan yapmanın hiçbir faydasi yoktur. orada önemli olan karbon zinciri.
    çok çakma olarak özetlemek gerekirse yağ molekülünün bir ucunu polar yapıp o kısmına suda çözünebilme yeteneği kazandırılıyor. geri kalan kısım apolar olduğundan (yağ özelliğini koruyor diyeyim) yağda çözünüyor. (polar polarda çözünür apolar apolarda olayı)
    sabun molekülünü bir çubuk gibi düşünürseniz, cubuğun uzun kısmı yağın içine giriyor, baş kısmı suda kalıyor (o kısım polar olduğundan apolarda çözünmüyor, suda çözünüyor, yani su moleküllerine tutunuyor), böylelikle tenimizde yada kıyafetlerimizdeki yağlar bu çubukla birlikte gidiyor. (çok yüzeysel oldu ama mantık bu)

    hal böyle olunca buradaki cubuk kısmının ne olduğu hangi yağdan olduğunun sağlık açısından hiç bir önemi yok. liposactiondan gelen yağda olabilir, kızartma yağlarıda olabilir, hayvansal yağ da olabilir, ama ucuz ve çok miktar da alınabilniyor diye balık yağını tercih ettiklerini biliyorum. kalbimizi korumuyoruz burada, doymamış yağ asitlerini doymuş yağ asitlerine çevirmemize (ya da tersi miydi) lüzüm yok. bize orada herhangi bir karbon zinciri lazım. (yağların kullanılmasının sebebi, asit kısmını suda çözülenebilir hale kolay getirebildiğimizden). zaten gelişen bilgiyle birlikte temizlik malzemelerinin muhteviyatı da değişti. yağ kullanmadan da temizlik malzemesi yapabilirler önemli olan karbon zincirinin öteki ucunu suda çözebilmek:) (mesela şampuanlarda kullanılan Sodium laureth sulfate 13 karbonlu bir zincire sahiptir, ama suda çözünen kısmı farklıdır)

    bu hangi yağdan yapıldığına göre sabunun özellikleri etkilenebiliyor çünkü karbon zincirinin yapısı farklı olduğu için davranışı da farklı oluyor. kimi yağlardan yapılan sabunların köpükleri dayanıklı oluyor, kiminden iyi traş köpüğü oluyormuş falan.

    defne gibi hoş aromalı yağlardan yapılan sabunlar, ekstra parfüm katılmasına gerek duyulmadan güzel kokuyorlar, temizlik ve sağlık açısından çok bir farkı yok. hatta onlarıda artık seyyar satıcılar bile korstik sodayla yapıyorlar:)

    mesela hemen hemen bütün şampuanlarında esas etken maddesi aynıdır(zaten topu topu birkaç etken madde var:) ). gerisi e vitami, bilmem kremi gibi hep katkı malzemeleridir, yeni bir şey olmadığından dolayı bu katkı maddelerinin içeriklerini değiştirip değiştirip reklam yaparlar. bu kozmetik katkı maddelerinin bir faydası var mıdır yok mudur bilemiycem, bana çok birşeyi değiştirmiyorlar gibi geliyor. yani firmadan firmaya etki çok değişmez.

    mesela aldığınız şampuan güzel kokuyor ve siz seviyorsunuz ama çok sıvı biraz katı olmasını istiyorsanız içine tuz dökün. (onlar da aynısını yapıyorlar, kıvamı müşteri profiline göre belirliyorlar, ya çok tuz döküyorlar ya da az tuz döküp daha akışkan bırakıyorlar, suyu görünce tuz gidiyor zaten).

    kullanılan baza gelince, sodyumhidroksit kullanılıyor (granül şeklindeki lavabo çözücü, korkstik, korstik soda gibi mi öyle birşey deniyor galiba). oluşan sabunun ph ı yüksekse düşürülüyor ve öyle piyasa sürülüyor. (potasyum hidroksitte kullanılanılıyor ama o sabun sıvı sabun oluyor)

    eğer sabun üreten firmaların sitelerine ve ürünlerine göz atarsanız, bazılarında bilmem ne cildine bilmemne yağı iyi geliyor gibi yazılarda sebep olarak misal hindistancevizinin içindeki vitamin muhteviyatını sayıp cildi beslediğini söylerler. ama kısa bir yıkma esnasında bu iiçeriğin ne kadarı derinizden içeriye nüfus edicek orası tartışmalı, onun yerine o yağı yemeniz ya da cildinize onunla uzun süreli masaj yapıp cildinize yedirmeniz lazım.
    badem yağından yapılan sabun, artık sizin teninizi nemlendirmek için kullandığınız badem yağıyla hiç bir alakası kalmamıştır.

    zeytin yağından ya da defne yağından (ya da diğer yağlardan) yapılan sabunlar kötüdür gereksizdir, boşuna para harcanmış olunuyor demiyorum ama teninizin zeytinyağının içindekilerden faydalanmasını istiyorsanız (mesela saç için) bu sabunları kullanmaktan daha önce yağın kendisini sürüp beklettip, iyice yedirin bence, içindeki maddeler deriye nüfuz etsin. sabunda kullandığında yağın içindeki maddeler derinize şöyle birkaç saniye kadar temas edip sonra da akıp gidicek. sağlık açısından yağın kendisinin (yani yağ moleküllerinin) zaten bir önemi yok.

    bu 5.5 olayı da yeni çıktı, çünkü tarihte uzun bir süre baz asit kavramı olmadığı için bu ph ayarlama işi yokmuş zaten.
    suyun içinde meşe odununun külünü çözüyorlar (miktarıda içine attığınız patates batmayacak ve de tam yüzmeyecek kadarmış, kül erisin diye suyu kaynatıyorsunuz sonra soğutuluyor) ve yağa karıştırıp kaynatıyorlar,(oranı da bire 3 tü yanlış hatırlamıyorsam) oluyor sabun:) ph ayarlaması tabiki gene yok. ama baz olan maddeyi az koyarsınız, sabunun içinde yağ kalır güvenli kısma kaymış olursunuz otomatikman. sanayi üretimine geçince de ürettikleri şeyin ph ını çok kurcalamayıp piyasa sürmüşler:) ama tabi eski yöntemle yapılan sabunun en önemli özelliği oluşan gliserolün sabunun içinde kalması. sanayi üretiminde de oluşuyor tabi ki ama sonra bunu sabundan ayırıyorlar. ya da az bir miktar bırakıyorlar. reçeteye göre.

    kızışan rekabet piyasasında ürünlerine farklılık getirmek isteyenler ben şu sabunun phını cildinkiyle uyumlu hale getireyim diyene kadar kimsenin bir derdi olmamış bu konuda:) ki ph ayarlaması yapmak çok basit birşey, alıp üstüne tuzruhunu (HCl) döküyorlar gerekli miktarda. ayrıca cildin phının neye göre hesaplandığını bilmiyorum ve sabununun da ne kadarının ne kadar suda çözündüğüne göre ph ı değişir.

    bunun mantığıda cildin yüzeyinin asidik olduğundan, bazla tepkimeye girip asit özelliğini kaybetceği üzerine dayalı. elinize aldığınız sabun baz da olsa öle aman aman kuvvetli birşey değil zaten, o yönden çok korkmamak lazım.
    elinizdeki sabun ph ı 5.5 e ayarlanmış da olsa, görevi temizlemek olduğundan derinin üzerindeki tabakayı temizleyecektir her halükarda. hatta içlerine krem koyuyorlar ki bu krem giden tabakanın yerini alınsın korumayı sürdürsün diye.

    aynı mantıkla zırt pırt keselenmek de yanlıştır, saatte 3-4 defa el yıkamak ve çok sık yıkanmak da sakıncalıdır.
    o kadar titizlik varsa kirlenmemeye özen gösterin.

    not: bu çok sık el yıkamakdan dolayı elleri tahriş olan tanıdıklarım, saatte 4 ten fazla da ellerini yıkıyor olabilirler. zaten biri bir maydanoz sabunluyor, üstüne domates, limon derken 1 satten fazla elleri sabunda kalıyor.
    sonra da şikayet ediyor sabun ellerimi bozuyor diye, bu kadar dayandığına şükretmen lazım.
     
    Son düzenleme: 2 Haziran 2007
  3. B3RkOvi
    Offline

    B3RkOvi Üye

    Katılım:
    25 Şubat 2006
    Mesajlar:
    480
    Beğenileri:
    26
    Ödül Puanları:
    0
    Ben onu bunu bilmem Bu yaz aylarinda hergun dus almada bak bakalim ne oluyor :D
     
  4. skygokhan
    Offline

    skygokhan Yeni Üye

    Katılım:
    26 Nisan 2007
    Mesajlar:
    87
    Beğenileri:
    3
    Ödül Puanları:
    0
    Ben hergün yıkanmazsam kendimi kötü hissederim.Daha kötü sorunlar olur ciltte bu sefer :)
     
  5. dexterrr
    Offline

    dexterrr Üye

    Katılım:
    17 Nisan 2006
    Mesajlar:
    542
    Beğenileri:
    264
    Ödül Puanları:
    73
    bu sıcak gunlerde gunde 2-3 defa dusa giriyorum 2 dk da olsa..
     
  6. saydam
    Offline

    saydam Özel Üye

    Katılım:
    4 Eylül 2004
    Mesajlar:
    7.092
    Beğenileri:
    1.922
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    serbest
    Yer:
    Academic Sport Center
    baska care yok,devamli terin suyun icinde kaliyoruz,kokmak ve pis hissi yasamaktansa dus almak en iyisi.
     

Sayfayı Paylaş