Evliliğinin Bittiğini Düşünen, Yeni Evlenenlere ve Bekarlara...‏

Konusu 'Dertleşme' forumundadır ve diez tarafından 21 Eylül 2008 başlatılmıştır.

Watchers:
Başlığı izleyen üye sayısı: 13 üye.
  1. diez
    Offline

    diez ADMIN Yönetici Admin

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    13.051
    Beğenileri:
    15.000
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    Çorum
    bana da gelen ve hoşuma giden genel manada tavsiye niteliğinde bir e-postaydı..
    ------------------------------
    "

    Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı..

    Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu.

    İş ilişkiye gelince oldukça içli, hattâ aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.


    Sonunda kararımı ona da açıkladım: boşanmak istiyordum.
    Şaşkınlıktan gözleri açılarak 'niye?' diye sordu.
    'Gerçekten belli bir sebebi yok' dedim, 'sadece yoruldum.'
    Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!

    Sonunda sordu: 'seni caydırmak için ne yapabilirim?'
    Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu.
    'İşte mesele tam da bu' dedim. 'Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.'
    'Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâl'olacak. Bunu benim için yapar mısın?'
    Yüzümü dikkatle inceledi ve 'Sana bunun cevabını yarın vereceğim' dedi.
    Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.


    Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı.

    'Sevgilim' diye başlıyordu,
    'O çiçeği senin için koparmazdım' Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.

    'Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.'

    'Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.'

    'Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.'

    '<Sâdık arkadaşın>ın her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.'

    'Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.'

    'Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin - gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.'

    'Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.'



    Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu.
    Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.
    'Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.'
    Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.
    Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim.


    Bu gerçek aşktı.


    İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz.

    Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil... Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz... Ama hep oralarda bir yerdedir.

    Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır.

    Hayat tam da böyle bir şeydir."
     
    AnkTıp92, Doqukan, YesiLZeytin ve diğer 30 kişi bunu beğendi.
  2. Angelossi
    Offline

    Angelossi Üye

    Katılım:
    19 Mart 2008
    Mesajlar:
    181
    Beğenileri:
    44
    Ödül Puanları:
    0
    Ben bu yazıdaki o adamım sanırım.
     
  3. kimodedim
    Offline

    kimodedim Üye

    Katılım:
    26 Aralık 2007
    Mesajlar:
    221
    Beğenileri:
    74
    Ödül Puanları:
    0
    o kadar güzel bi yazı ki çok sagol diez...
    aynı heyecanı,aynı tadı beklemek
    daha dogrusu sürekli beklenti içine girmek çok kötü birşey
    ,etrafımdaki çoğu ilişkinin evliliğin,bitmez tükenmez beklentiler yüzünden sona erdiğini görüyorum
    ama işte farkında olmasakta aşk hep var...
     
    diez bunu beğendi.
  4. musclefan
    Offline

    musclefan Üye

    Katılım:
    3 Şubat 2007
    Mesajlar:
    228
    Beğenileri:
    108
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    öğrenci
    Yer:
    İSTANBUL
    çok güzel, diez.kadınlar hep şikayet ederler; "evliliğimizde heyecan yok" diye.bazıları yeni maceralara cesaret edemez,bazılarınınsa gözü kararır,mantıklı düşünemez.bir tanıdığımız vardı,15 yıllık güzel bir evliliği, iki de oğlu vardı.maddi durumu gayet yerinde,kendisine ait arabası,evinde yardımcısı,cebinde her zaman parası vardı.senede bir kaç kez yurtdışı tatillerine giderdi,yani kısacası her şeye sahipti.ama evliliğinde heyecan olmadığından yakınırdı.nitekim arkadaşlarının da verdiği gazla eşinden boşanmaya kalkıştı 3-4 yıl önce.eşi defalarca yalvardı kadına geri dönmesi için,araya arkadaşlarını soktu.ama istemedi kadın,istemedi.kendine ayrı bir ev tuttu,çalışmaya başladı,çocuklarını babalarında bıraktı,babanın maddi durumu çok çok daha iyi olduğu için.çocuklardan birisi 15-16, diğeri 18 yaşındaydı.kadın çalışmanın,para kazanmanın, yalnız bir kadın olmanın tüm zorluklarını görünce burnu sürtüldü.bu sefer o, adama geri dönmek istedi.araya tanıdıklarını soktu ama adam reddetti kadını ve boşandılar.şimdi kadın başka bir şehirde başka bir adamla evli.üstelik de 3. çocuğunu doğurdu.fakat 1 yıl önce görüştüğümüzde çok mutsuz ve pişman görünüyordu.yeni eşinin çok titiz ve disiplinli olduğundan yakınıyordu,eski eşinin hiç böyle olmadığını söylüyordu.ama artık öyle bir noktada ki hiç geri dönüşü yok,3. çocuk daha 1 yaşında.onu bırakamaz artık.şimdiki evi ise kira,ne yurt dışı tatilleri var,ne lüks bir evi,ortalamanın çok az üstü bir yaşam sadece.eski kocası o uçurumun ucundaki çiçeği koparmadı diye onu terk etti.ama şimdi eski hayatını mumla arıyor.ömrünün sonuna kadar bu pişmanlığı taşıyacak.bu arada diğer çocukları da bu olaylardan kötü etkilendiler,öğrenim hayatlarında başarısız oldular.duyduğuma göre büyük olan tekinsiz tiplerle takılmaktaymış.işte bir kadının heyecan arayışı bir ailenin dağılmasına sebep oldu.
     
    AnkTıp92, glorious1907, slymnasye ve diğer 5 kişi bunu beğendi.
  5. salvadore_xp
    Offline

    salvadore_xp Üye

    Katılım:
    25 Kasım 2007
    Mesajlar:
    1.113
    Beğenileri:
    531
    Ödül Puanları:
    123
    Meslek:
    Öğrenci
    Yer:
    İstanbul and Giresun
    Okurken, sürekli empati yapan biri olduğum için; böyle bir durumda ayrılık sirenlerinin çalmasından rahatsız olur ve hüzün duyardım. Yanlız insan herzaman ilişkiyi ve sevgiyi tazeyip, yanlış düşüncelerin silinmesi için efektif senaryolar ya da olaylar üretemiyor olabilir.
    Bunu bir parça depresyon nöbetine de benzettim. Depresyondayken, tatsız, sıkıcı ve yaşanılmaz olarak algılanan dünya; nöbetten sonra eğlenceli, yaşanılası gelir. Bu sendromu aşamassanız ya intihar eder; ya da kafayı yersiniz. Binevi boşanırsınız...
    Bu sendromu aşarsanız: sendromdayken gerçekleri görmekten yoksun olduğunuzu anlar ve yaşama sevinciyle dolarsınız. Haliyle hayat olduğundan daha zevkli ilerleyecektir.
    Hayat depresyondan önceki hayatınızdan da güzel ilerleyecektir. Buna şahit olduğunuz zaman, sendromun hayatın ve sevginin bekası için gerekli olduğunu anlarsınız.
    O yüzden böyle çetin mülakatların olması ilişkiler için bir avantajdır. Binevi format atmak gibi... Tertemiz bir harddiskle sörf yapmanın keyfi bir başkadır.
    Velhasıl: Bu zorluklar güzel günlerden, daha güzel günlere varabilmek için gereklidir. Önceki günleri aratmayacak ve seviginin bir üst kademeye çıkabilmesi için gerekli olacaktır. Yani her sendrom sevgimize bir devr atlatacaktır...
    Umarım anlatabilmişimdir...
     
    benekli, slymnasye, gaddarkemal ve diğer 1 kişi bunu beğendiniz.
  6. diez
    Offline

    diez ADMIN Yönetici Admin

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    13.051
    Beğenileri:
    15.000
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Yer:
    Çorum
    sanırım günümüz insanına dayatılan bir olgu bu aşkı aramak, kaybetmemek, öldürmemek..
    açıkçası aşkı devam ettirmenin mümkün olmadığını diğer başlıklarda konuşmuştuk..
    ama aşk yerini sevgi, şefkate bırakacak..özelliklede şefkate bence..
    eşine şefkat eden adam bulaşıkta yıkar, çocukta bakar, hastalanınca üzerine de titrer...
    beraberliklerin akıbeti böyle olmalıdır zaten..
    sonuç olarak aşk sevgiye inkılap etmelidir..etmiyorsa o; sevgilinin kaşı, gözü, boyu posu uğruna başlamış yavan bir ilişkidir..
     
    Akay, benekli, slymnasye ve diğer 4 kişi bunu beğendi.
  7. salvadore_xp
    Offline

    salvadore_xp Üye

    Katılım:
    25 Kasım 2007
    Mesajlar:
    1.113
    Beğenileri:
    531
    Ödül Puanları:
    123
    Meslek:
    Öğrenci
    Yer:
    İstanbul and Giresun
    Babam gibi konuştun diez :)
    Gerçekten günümüz insanına dayatılan bir olgu. Bu zihn devam ettikçe istenilen ve akabinde istenilen heyecan yakalanmadıkça ayrılıklar olacak ve en çok çocuklarlar, ayrılmak istemeyen eşler perişan olacak. Bu post modern yaşamın getirdiği, salt heyecana dayalı bu zihni değiştirmek keşke mümkün olsaydı...
     
    slymnasye bunu beğendi.
  8. musclefan
    Offline

    musclefan Üye

    Katılım:
    3 Şubat 2007
    Mesajlar:
    228
    Beğenileri:
    108
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    öğrenci
    Yer:
    İSTANBUL
    bence ömrü boyunca kaş,göz,yüz güzelliği,tutku peşinde olan insan evlenmesin,çocuk da doğurmasın,kimseyi perişan etmesin.
    evlilik dediğin sözleşme illa ki bir gün heyecanını yitirecek,yavanlaşacak,belki eşinle yatakta kardeş-kardeş yatar hale geleceksin.bunlar öngörülemeyecek şeyler değil.evlilik huzur,güven,sadakat,aile olmak,güçlü olmak,destektir.hangi evlilik başından sonuna kadar tutku,aşk,seks dolu geçmiştir ki?hiç sanmıyorum.insan hep ister,ister de ister...ama evlilikte tüketilecek bir şeyin kalmadığı bir noktaya gelinir mutlaka.bunun bilincinde olmayan insan zaten evlenmesin,hiç bu yola girmesin bence.
     
    YesiLZeytin ve kimodedim bunu beğendi.
  9. kimodedim
    Offline

    kimodedim Üye

    Katılım:
    26 Aralık 2007
    Mesajlar:
    221
    Beğenileri:
    74
    Ödül Puanları:
    0
    aslında ailemin içinde olan bir durumdan bahsetmeliyim
    bazen içimi acıtan, bazen güldüren bi ilişki türü dedemle annanemin ilişkisi
    dedem 87 yasında
    annanem 78
    ben kendimi bildim bileli varlarını yoklarını torunları,çocukları ile harcayan
    annanemle dedemi bir türlü mutlu sekilde göremedim
    sürekli bir memnuniyetsizlik hali
    en küçük şeyden kavgalar
    falan filan
    ama insanla ne kadar kavga etsede birbirlerini harap etsede(şiddetten bahsetmiyorum)
    ayrılmayı hemen düşünmek sacmalık gibi gelio...
    nitekim yaklasık 1yıldır canım dedem yatalak 5 yıldır daha kötüye giden bir sendromu vardı...
    sanki aşklarını yeni farketmiş gibiler
    yani kabullenmeselerde biz sevmeden evlendik
    sevemedik birbirimizi deselerde
    aslında bir yerlerde vardı
    şimdi birbirlerine baktıklarında olan minnet duygusunda
    bunu keşfediyorum...
    evet sabretmeden olmuo...
    ama sevgiyi bu kadarda geç farketmemek lazım...
    taraflardan biri ölüm döşeğine
    düştüğünde çok geç olabilio...
    ama artık insanların sabretme noktası düşt herşey o kadar bireysellesti ki
    savasmadan bişeyleri elde etmenin
    pesinde insanlar...
    ama bu işler savasmadan olmaz...
     
    benekli, slymnasye ve gaddarkemal bunu beğendi.
  10. sivasli
    Offline

    sivasli Üye

    Katılım:
    6 Ocak 2007
    Mesajlar:
    772
    Beğenileri:
    256
    Ödül Puanları:
    73
    sevgi cok önemli ama bence sevgiden daha önemli bisey var oda saygi.eger esler arasinda saygi bitmisse o evlilik ne kadar sevgiyle baslamista olsa yüzde yüz biter..cünküsaygi hersey.annelerimiz babalarimiz hatta daha eskisi anne annelerimiz dedelerimiz zamaninda bosanma olayi yok denecek kadar azdi.cünkü tartissalarda aradaki saygi olayin büyümesini engelliyordu.eskiden ayni yastiga bir ömür boyu bas koymak evlenirken gercekten istenen bir duygu bir amacti.ama simdi bu laf sadece nikah memurunun adet yerini bulsun diye söyledigi bir sözden ileriye gitmiyor.evlenirken simdiki nesilin erkegide kizlarida bi deneyelim olursa olur olmazsa bosaniriz diye adim atiyorlar bu olaya.ama dedigim gibi hersey saygida basliyor saygida bitiyor.benim dedem sinirli adamdi.evet ben ona hakli demyoru iyi bir sey de demiyorum ama hemen herseye bagiri cagirirdi.ama babannem sesini cikarmazdi.aradan bir sat gecmeden olay biter unutulurdu.ama simdi suan yeni evli bi cift düsünün bir birlerine saymadigi laf yok.sen bugün karina yada kocana sen salaksin keske seni tanimasaydim.bu cocuk olmasa coktan senden bosanirdim .......... ve benzeri laflar tartisma sirasi agizdan ciktiktan sonra gel sen tekrar eskisi gibi mutlu ol olabilirsen...olmaz..cünkü burda saygi bitmistir,ve giderken yaninda sevgiyide götürmüstür..belkide bu bosanmalarin artmasinda teknoloji ve günümüz sartlarininda etkisi vardir.yillar önce herkesin görevi yaptigi is belliydi.erkekler tarlada calisir kadinlar evde cocuk bakardi.yapilabilecek ve tartislicak bi oaly yoktu belkide.ama simdi teknoloji gelisti.tek tas pirlanta yüzükler cikti :):) kadinin kocasi nin maasi belli adam in aldigi 500 ytl.adam bununla kirami ödesin elektirik sumu yoksa mutfak masrafimi.ama karisi diyorki komsumuz ahmet bey karisi icin araba almis benim ondan neyim eksik.yada üst komsu ayse hanim 2 milyara camasir makinesi almis.camasirlari kendi kurutuyor bizimki neden öyle degil......yani ekonomik düzeyde cok inisli cikisli mesafeler var.buda bireyleri yipratyior..bu meseleler cokm uzar konustukca..ama benim yeni evli ciftlere ve evlenmeyi düsünenlere tek söyleyecegim ilk basta saygi.saygi olursa evinizde huzur her zaman olur.ama sayginin olmadi bi evlilikte inanin bana sevgi bile hic bir ise yaramaz
     
    slymnasye ve gaddarkemal bunu beğendi.
  11. serkan1984
    Offline

    serkan1984 Üye

    Katılım:
    12 Haziran 2006
    Mesajlar:
    448
    Beğenileri:
    341
    Ödül Puanları:
    73
    insanların yavaş yavaş materyalist olmasınında etkisi büyük bence bu ayrılıklarda ...duygular ve ruh son plana atılıp sadece para üstüne kurulmaya başladı herşey..özellikle son jenerasyondaki gençler gitgide materyalist olmaya başladılar ..
     
  12. Mestano
    Offline

    Mestano Yeni Üye

    Katılım:
    29 Mayıs 2007
    Mesajlar:
    1.169
    Beğenileri:
    368
    Ödül Puanları:
    0
    Bu klişe lafı kullanacağım hiç aklıma gelmezdi...
    "Günümüz tüketim toplumda herşey gibi aşklarda çabucak tüketiliyor"
    Gerçekten öyle.
    Çok genç yaşta bunu tecrübe etmiş biri olarak kendimi şanslı görüyorum. Kendi ilişkimde herşeyi çabuk tüketen ve bütün bunların kaynağı olan "hep bir arayış içinde olma" durumuna sahiptim. Tabi doğal olarak ya çok kavga edilen ya da insana monoton gelen bir ilişki içine girdim. Bunları "evlilik" konusunda söylüyorum çünkü ben bu yaşadıklarımı ya evlilikte yaşamış olsaydım diye düşündüm. Zaten bu nedenle kendimi şanslı görüyorum.
    Biz ne yazıkki çok çabuk unutan bir ırkız. Cem Yılmaz çok güzel diyor "Öleceğimizi biliriz ama sık sık unuturuz". Sevdiklerimizin değerlerinede aynı muameleyi yapıyoruz, ne kadar değerli olduklarınu unutup arayışlarımızla onları gözümüzü kırpmadan silip atıyoruz hikayedeki kadın gibi.
    Tv'deki aşk doktorları gibi konuşacağım biraz ama "günümüzde başka birini bulmak çok daha kolay eskisine oranla" tüm iletişim olanaklarını düşünürsek. İnsanı yalnızlık çok korkutur ya, artık korkutmuyor çünkü şu zamanda bir bayanın(hatta erkeğinde) istemedikçe yalnız kalması zor. Bu nedenle daha riskli adımlar atarlar, bu da ayrı bir konu tabiki...
    Anne ve babam zaman zaman bazende çok sık kavga ederdi, kavgalarına asla katılmadım. Dışarıdan bakabilme olanağı aslında onların ne kadar saçma şeyler için tartıştıklarını gösterdi. Aslında tartıştıkları konu önemli oldu çoğu zaman ama koskoca 2 tane evladı olan 20 yıllık evli bir çiftin sadece birbirleri ile göz teması kurarak çözebileceği olaylardı. Ayrılık noktasına geldiler ama engelledik Allah'a şükür.
    Şimdi babam hapiste(trafik kazası yüzünden:() ve eminim birbirlerinin değerini acı bir şekilde anlıyorlar...
     
    benekli ve salvadore_xp bunu beğendi.
  13. ALPEREN
    Offline

    ALPEREN Özel Üye

    Katılım:
    4 Ocak 2005
    Mesajlar:
    957
    Beğenileri:
    470
    Ödül Puanları:
    0
    Mestano öncelikle sana, en kısa zamanda babana kavuşursun dileklerimi iletiyorum;

    Hep dileğimiz ailelerin yıkılmamasıdır çünkü bir ailenin yıkılması demek; enaz 4 bireyin sıkıntıya girmesi demektir.

    Son yıllarda, gerek yazılı basın gerek görsel basında gereksede çevreden duyduklarımız ürkütüçü. TİE kurumunun yapmış olduğu bir araştırmaya göre:

    1995 yılında 28 bin çift boşanırken,

    2006 yılında bu sayı 100 bini aştı. Boşanma davalarının yüzde 93'ü 'şiddetli geçimsizlik' gerekçesiyle açıldı.

    Rakamlar ürkütücü, 2008 yılı içinse veri toplanmasına devam ediliyor, heralde daha korkutucu bir tablo vardır.

    Baktığımız zaman, eski evlilikler daha uzun gidiyormuş. Özellikle yeni nesilde boşanma sorunu çok fazla. 2 sene nişanlı geziyorsun, daha sonrada 5 yıl evlisin ve diyorsunki sıkıldım; yada seni tanımamışım.

    Maalesef sevginin yerini para almış durumda. Nekadar paran varsa okadar sevgin var, buradan bayanlar kesinlikle alınmasın elbette sadece sevgisi için evlenen, ve karşılıksız bunu yapan gerçekten değerli bayanlar var ama birçoğu maalesef sizin arabanıza, evinize ve durumunuza bakıyor. Böyle evlilikte nereye kadar gidiyor biliyor musunuz? Paranız tükendiğinde, artık eşinizi maddi yönden tatmin edemediğinizde başlıyor ve bunun sonunda boşanma geliyor. Oysaki, bir evi ayakta tutan; aynı kuşlar gibi; yuvayı dişi kuşun yapması gibi bir yuvayıda ayakta tutan "bayanlardır". Hertürlü zorluğu göğüsleyen gene bayanlardır, o yüzden her sorunda boşunma ihtiyacı duymak bizim yeni nesilimize mahsustur.

    Üzülerek görüyoruzki, artık çok değerli aile kavramımız bile erezyona uğramış durumda.

    Diezin, yazdığı anmalı bir olaydır ve burada erkek çok güzel bir ders vermiştir. Ancak, eşin yaptığı da kendince haklıdır; bayanlar ilgi isterler.

    Evlilik bu devirde kolay değil, gene bayanlar alınmasın ama devrin kızlarıyla halimiz zor :))

    Bir kız aramda dialog olmuştu, kızın dedikleri:

    -Ben temizlik yapmam, yemekte yapmam...özel hizmetçi tutar ona yaptırır demişti.

    Peki dedim, ev nasıl olsun? Evde dubleks olabilir demişti :)

    Ben beklerdimki, 2 camı olsun, birde çatısı bu bana yeter demesini beklerdim. Ama şimdiki bayanlardan bunu beklemek :)

    Neyse, güzel bir olay anlatılmış bunun gibi neler yaşanmıştır; yaşanmışsa, bayan şanslıymış kocası onu gerçekten seviyormuş...

    Sevenleri kimse ayırmasın...
     
    benekli, slymnasye, kimodedim ve diğer 2 kişi bunu beğendi.
  14. musclefan
    Offline

    musclefan Üye

    Katılım:
    3 Şubat 2007
    Mesajlar:
    228
    Beğenileri:
    108
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    öğrenci
    Yer:
    İSTANBUL
    "eskiden evlilikler şöyleymiş,şimdi böyle" ya da "insanlar materyalist oldu" demek bence çok önemli bir ayrıntıyı es geçmek oluyor;)
    eskiden kadınlar çalışmıyordu,malı-mülkü yoktu,kocasına muhtaçtı.baba evine geri dönemeyeceği için ömrünü istese de istemese de kocasıyla geçirmek zorundaydı.ama kadınlar eskisine oranla çok daha özgür artık.bağımsızlar pek çok yönden ve artık uyandılar.kendilerini mutsuz eden ,tahammül edemedikleri adama tekmeyi vuruyorlar.bundan doğal bir şey de yok bence.paraya ihtiyacı yok,malı var-mülkü var,e niye çeksin ki adamın kahrını?boşayacak tabii.gerçi bu dediklerim 35 yaş altındaki yeni nesil kadınlar için geçerli.yani bizim nenelerimiz ellerinde imkan olsa boşanmazlar mıydı?bence boşanırlardı.
    bir de şu var; evlilik sadece çocuk için yapılıyor artık.yoksa insanlar evlenmeden yaşayacaklarını yaşamış oluyorlar genellikle.çocuk istemiyorsa,evlenmiyor kadın.
     
    druiyigun ve kimodedim bunu beğendi.
  15. sivasli
    Offline

    sivasli Üye

    Katılım:
    6 Ocak 2007
    Mesajlar:
    772
    Beğenileri:
    256
    Ödül Puanları:
    73
    merak etmeyin yakinda bize hic gerek kalmayacak,suni döllenmeyle erkeksiz cocuk yapmaya basliyolar bile...önceden biz olmasak cocuk bile yapamazsiniz diye hava atiyorduk simdi napacaksak.tek baslarina yapamadiklari bi tek cocuk kalmisti onuda basariyolar artik,tabiri caizse ayip olmasin ama ayvayi yedik :)
     
  16. Mestano
    Offline

    Mestano Yeni Üye

    Katılım:
    29 Mayıs 2007
    Mesajlar:
    1.169
    Beğenileri:
    368
    Ödül Puanları:
    0
    Sağol Alperen, hem senin hemde Musclefun'un dedikleri çok doğru. Yine klişe birşey söyliyeceğim ama buda gerçek ne yazıkki:
    "Suç bireylerin değil, toplumun." Ne alakası var demeyin...
    Kız istemeye gidliniyor, genel olarak babalar konuşur ve "O" babalar ya müstakbel damatlarını ilk defa görüyorlardır ya da karşılıklı sohbete giriyorlardır. Peki babanın ilk sorusu:
    "İşin ne? Maaşın ne kadar? Araban, evin var mı?" yani daha aileden başlıyor bu maddiyat tutkusu.
    Hangi kayınbaba damadın kişiliğine öncelik tanıyor. Görüntüsünü saymazsak her damat kız istemeye gidildiğinde aynıdır, yani karakteri hakkında kesin bir sonuca varamaz babalar, analar. Ama maddi birikiminde varırlar ve verirler kızı...
    Tabi kız sıkıldığında gidebileceği bir yer olduğunda; bu ya babaevi, ya başka bir adam ya da Musclefan'un dediği gibi kendi ayakları üzerinde durduğunda kadın gider...
    "Binanın tuğlasından çok temeli önemlidir"
    İnşaattan anlayan birisi varsa; yanlış olabilir, maksat manayı verelim:D
     
    kimodedim, gaddarkemal ve ALPEREN bunu beğendi.
  17. Ayaz
    Offline

    Ayaz Özel Üye

    Katılım:
    26 Şubat 2006
    Mesajlar:
    806
    Beğenileri:
    994
    Ödül Puanları:
    103
    Meslek:
    Öğrenci
    Yer:
    Almanya
    Nerden aklima geldiyse simdi muhtesem bir offtopic yapacagim..

    "Bodyciler"'e cok kaba tabirle "kompleksli, zekadan yoksun" vs gibi sifatlar yakistiranlar gelsinler de bu ve buna benzer yüzlerce topigi okusunlar. Okusunlar ki "body"cilerin hayatin kenarinda degil de, her alanin sonuna kadar icinde olduklarini ve analiz yeteneklerinin ne kadar ileri seviyede oldugunu görsünler..

    Herkes cok güzel konusmus ben de söylemeden gecemedim :D
     
    slymnasye, ALPEREN, gaddarkemal ve diğer 1 kişi bunu beğendiniz.
  18. musclefan
    Offline

    musclefan Üye

    Katılım:
    3 Şubat 2007
    Mesajlar:
    228
    Beğenileri:
    108
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    öğrenci
    Yer:
    İSTANBUL
    ama mestano, anası babası kızının iyiliğini istiyor.bu suç değil ki.kızı sıkıntı çekmesin istiyor,mecburen soracak damadın gelir,mal-mülk durumunu.yani benim de kızım olsa istanbul şartlarını düşünerek minimum şöyle bir damatla evlenmesine razı olurdum; :D
    -aylık en az 2 milyar maaş
    -kendine ait evi olsun,kirada oturursa 2 milyar bile yetmez,bir de çocuk yaptılar mı en az 3 milyar lazım ayda damada :D
    -anası-babasının malı-mülkü varsa bu çok büyük bir artı
    -istikrarlı bir iş hayatı olsun
    -arabası olmasa da olur,araba demek masraf demek.

    aşk evliliği diye bir şey olmaz.bu evliliğin doğasına aykırı.evlilik bir antlaşma,doğacak çocuğun sahip olacağı mülkiyetin garantilenmesi,devletçe tasdiklenmesi.kadın senden doğuracağı çocuğunun kendi mülkleriyle beraber senin mülklerine de ilerde sahip olmasını istiyor.malın yoksa bir kadın senle neden evlenir?yaşadığı muhafazakar kesimde evlenmeden senle yatamayacağı için.aşk,gelinlik,düğün sadece evliliğin makyajı...evlilik mülkiyete dayalı bir antlaşma bana göre.güçlerimizi birleştirelim,soyumuz da bizim mallarımızın bizim soy adımıza ait olarak kalmasını sağlasın.
     
    druiyigun, kimodedim ve gaddarkemal bunu beğendi.
  19. Tripcan
    Offline

    Tripcan Yeni Üye

    Katılım:
    13 Haziran 2007
    Mesajlar:
    213
    Beğenileri:
    59
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    Öğrenci
    Yer:
    İstanbul / Ataşehir
    Suni döllenme konusu çok canımı sıktı... Teşekkürler Diez
     
  20. sivasli
    Offline

    sivasli Üye

    Katılım:
    6 Ocak 2007
    Mesajlar:
    772
    Beğenileri:
    256
    Ödül Puanları:
    73
    merak etme tripcan,suni döllenme olayini ben söyleyip moralini bozdum demekki,tekrar moralinide ben düzeltiyim..bi erkegin kadinla iliskiye girip cocuk yapmasi ni allah insanlari yaratirken bu özelligi verdi.digeri ise insanlarin bi bulusu,yani orjinalini tutmaz..sen moralini bozma yine bize ihtiyaclari olacaktir.orjinal biziz :)
     

Sayfayı Paylaş