Herksin dileği kendisine....
Bende bir çok Türk gibi Oktay Sinanoğlu'nun kitaplarını seneler önce okudum. Daha sonra internet vasıtasıyla kurulan bir grupta önce sanal ortamda sonra gerçek hayatta bir araya geldim.
Bir çok buluşma ve toplantılarımız oldu. Ben hariç herkes Üniversite Mezunu yahut öğrencisi genç ve ateşin arkadaşlardı.
Bir dergi çıkartma kararı aldık. Ancak o sıra ticarete hızlı bir giriş yaptığımdan, dergi konusunda kesin kararları alıp eyleme geçeceğimiz toplantıda bu işteki bazı aksaklık ve çocuklukları gördüğümden bunlara biraz değindim ve dergide aktif rolden muaf tutulmayı istedim. Para desteği yapma sözüyle kendimi biraz dışarıda tuttum. Ekip daha kararlı ve ayakları yere basan kişilerden oluşsa asla geri adım atmazdım. Buradan o arkadaşların hepsine sevgi, saygı ve selamlarımı yolluyorum. Denk gelirde okurlarsa bilsinler ki hayat belki bizi yarın gene buluşturur Selametle mkalın. O grubun güzelliğinden biri islamcı, sosyalist, ülkücü, koyu solcu vb. vb.farklı etiketleri taşıyabilecek bizleri çatışmadan fersahlarca ötede buluşturabilmesiydi.
Ayrılışımdan 11 ay kadar sonra arkadaşlar dergiyi çıkartabildiler. Benimle alakası kalmayan derginin ismi Son Kale idi. Başarısız bir dergiydi, içerik ve diğer yönlerden. Eğer o dergi ve ekipte gelecek görseydim bugün Oktay Bey'e ne yapar eder yazılar yazdırırdım.
Yukarıda bahsettiğim maceram, Sinanoğlu'nu eserleriyle yakından tanımama sebep olmuştur. Bizim çıkış noktamız onun eserleriydi. Hürmet ettiğim bu hatıram için bu konuda bir kaç söz söylemeyi gerekli görüyorum.
Bir kere hayat bir bütündür, bilimle başlayan bir kariyer, kişinin başka bir sevdaya düşmesiyle, hele vatan kaygısıyla, dil gibi hayati öneme sahip bir kaygıya düşmesiyle ilerleyemiyorsa buna esef duymak manasız olur. Çünkü bilinmelidir ki o kişi bilime ayırdığı zaman yüzünden dil kavgası vermeseydi bugün ülkemizdeki dil hassasiyetinde muhakkak noksanlık meydana gelirdi. Sinanoğlu'nun bu ülkede dil hassasiyeti konusunda ciddi yol katedilmesine sebep olduğu görmezden gelinemez, gelinmemeli.
Kaldı ki geçmişte literatüre bizzat yaptığı katkılar bugün şu veya bu sebepten azalmış olabilir. Olabilir. Ama zamanında yaptığı katkıların hatrı olsa gerektir, demek ki vefasızlar varmış. Acı kahvenin bile 40 yıl hatrı var deriz de ilklere imza atan bir bilim adamının hatrı olmaz mı? Bu hatır için bugün literatüre katkısı yok cümlesi kurulmamalıdır. Kaldı ki yetiştirdiği öğrencilerle muhakkak bilim literatürüne dolaylı yoldan katkısı sürmektedir. Çünkü böyle kafalar özel yetenekleri görüp işleyerek tıpkı spor alemindeki antrenörler gibi işlev görebilirler zannederim.
Son olarak Sinanoğlu bilim dünyasında sevilmiyorsa sanırım bunun sebebi onun sivri kişiliğidir. Bu da bilim dünyasının noksanlığının farklı bir göstergesidir. Kendisine uymayan ya da karşı çıkan insanları sevmemek, sevememek bir basitliktir.
Ayrıca sevmeyen kimlerdir, o bilim dünyası kimdir, kimlerden müteşekkildir ? Bugün aşırma makalelerle doktora yapanlar mı sevmiyor, yoksa tarihimize bok atan yanlı ecnebiler mi onu sevmiyor ?
Onu sevmeyen ve sevenler kimlerdir, bu kişilerin geçmişine baktığımızda neler görürüz ?
Nobele gelince, Nobele itimat ediyorum ama pekte değil. Nobel'in siyasi yönünü görmemek safdillik olur. Allahaşkına Orhan Pamuk örneğinden bahsettirmeyin. Edebiyattan anladığını iddia edebilecek kadar bu konuda bilgili birisi olarak Nobel'in Pamuk'a gelene kadar kimlere verilebileceğini saymaya gerek bile yoktur.
Bununla birlikte herşeye rağmen Pamuk'la gurur duymalı, en azından duyar gibi görünmeliyiz. Aldığı ödülü lehimize kullanmayı bilmeliyiz. O ayrı bir konudur. Sonuçta demek istediğim Nobel ödülünü verenler bütünüyle bağımsız ve adil beyinler değillerdir, esas esef edilecek konu budur.
Son düzenleme: 1 Kasım 2008
nika ve aneximandros bunu beğendi.