Aşk Böyle Birşey!!!!

Konusu 'Konu Dışı' forumundadır ve hsd tarafından 15 Mayıs 2006 başlatılmıştır.

  1. hsd
    Offline

    hsd Üye

    Katılım:
    28 Şubat 2005
    Mesajlar:
    2.584
    Beğenileri:
    306
    Ödül Puanları:
    93
    Aşk Böyle bişey ya... 13 Mayıs 2006 - 15:53


    Kıza bir partide rastlamıştı.. Harika birşeydi. O gün peşinde o kadar
    delikanlı vardı ki... Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti.
    Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı ama tam bir
    kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular.
    Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu.
    Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı...

    “Ben artık gideyim” demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı.

    “Bana biraz tuz getirir misiniz” dedi. “Kahveme koymak için.”

    Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı. Kahveye tuz! Delikanlı
    kıpkırmızı oldu utançtan ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı.

    Kız, merakla “Garip bir ağız tadınız var.” dedi.. Delikanlı anlattı: “Çocukken
    deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım.
    Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.
    Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı
    dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu
    ailemi hatırlıyorum... Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar.
    Onları ve evimi öyle özlüyorum ki...”

    Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının... Kız dinlediklerinden
    çok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar
    özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini
    arayan, evini sakınan biri... Ev duyusu olan biri... Kız da konuşmaya
    başladı. Onun da evi uzaklardaydı. Çocukluğu gibi...

    O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu... Tatlı ve sıcak.
    Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu tabii...
    Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses,
    prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar. Prenses
    ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu...
    Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü.

    ..DEWAMI...

    aşk böyle bişey 2


    40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti. “Ölümümden sonra aç” diye
    bir mektup bırakmıştı sevgili karısına. Şöyle diyordu, satırlarında: “Sevgilim,
    bir tanem. Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum
    için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim.. Tuzlu kahvede.

    İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun? Öyle heyecanlı ve gergindim ki,
    şeker diyecekken ‘Tuz’ çıktı ağzımdan. Sen ve herkes bana bakarken,
    değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim
    ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı
    defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim.
    Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiçbir sebep yok...

    İşte gerçek: Ben tuzlu kahve sevmem! O garip ve rezil bir tat.
    Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim.
    Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın
    en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum.
    Dünyaya bir daha gelsem, herşeyi yeniden yaşamak, seni yeniden
    tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim,
    ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da...”

    Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında
    birgün biri, kadına “Tuzlu kahve nasıl bir şey?” diye soracak oldu..

    Gözleri nemlendi kadının...
    Çok tatlı!.. dedi... hemde çook tatlı....
     
  2. uykusuzburak
    Offline

    uykusuzburak Üye

    Katılım:
    25 Nisan 2006
    Mesajlar:
    850
    Beğenileri:
    875
    Ödül Puanları:
    103
    Cinsiyet:
    Bay
    Meslek:
    turizm
    washhh.. süper bi hikaye yaaaa... İnsanın sevdiği yanında olsunda tuzlu kahve diğil zıkkımın kökünü bile ömür boyu içer. :oops: Yaaa ben bile duygusal oldum yaa işe bak :D Ben bunu bizimkine gönderiyim jest olsun. :roll:
     
  3. masteer
    Offline

    masteer Özel Üye

    Katılım:
    17 Şubat 2006
    Mesajlar:
    809
    Beğenileri:
    1.095
    Ödül Puanları:
    103
    Uykusuz burak,

    Vaay puan toplamaca haa, kız sana dayarsa tuzlu kahveyı gorursun,

    Hıkaye cok hos ama gercekcı degıl ne yazık kı keske boyle olsa gercek dunya ama degıl
     
  4. Karasan
    Offline

    Karasan Özel Üye

    Katılım:
    18 Ocak 2006
    Mesajlar:
    2.598
    Beğenileri:
    2.095
    Ödül Puanları:
    0
    Durun tahmin edeyim, adam hiper tansiyondan öldü :D
     
  5. zagortenay
    Offline

    zagortenay Yeni Üye

    Katılım:
    27 Şubat 2006
    Mesajlar:
    384
    Beğenileri:
    15
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    öğrenci
    Yer:
    eskişehir
    O tuzlu kahveyi kız istemeye gittiğimde içtim.ilk dakikada psikopata bağlamıyalım diyerek höpürdeterek.Ama şimdi sor Cindy CRAWFORD gelse tanımam.Şaka bi yana hikaye güzel.
     
  6. Blitz
    Offline

    Blitz Özel Üye

    Katılım:
    9 Ocak 2006
    Mesajlar:
    1.418
    Beğenileri:
    209
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    Istanbul
    Bu duygusal ve hüzünlü hikayeye mizah katman iyi oldu abi :).
     
  7. uykusuzburak
    Offline

    uykusuzburak Üye

    Katılım:
    25 Nisan 2006
    Mesajlar:
    850
    Beğenileri:
    875
    Ödül Puanları:
    103
    Cinsiyet:
    Bay
    Meslek:
    turizm
    abi bikere içeriz o bişe diğilde , ilişkimizin temeli buna dayanıyo diyip ömürboyu içirirse ayvayı yeriz :D :D
     
  8. masteer
    Offline

    masteer Özel Üye

    Katılım:
    17 Şubat 2006
    Mesajlar:
    809
    Beğenileri:
    1.095
    Ödül Puanları:
    103
    Evet ıste mesele zaten o temelı evırıp cevırıp bızım ısımıze gelen bır seye dayandırmak :p

    Oyle bır temel oldumu ondan sonra bıseycık olmaz, hatta butur konularda hadı len tuzlu kahvemı olurmus dersınız, teklıf dahı edılmez.

    Valla ben kız ısterken mısgıbı tam ıstedıgım gıbı kahvemıde ıctım, evlenırken kımse kımsenın ayagınada basmadı.
    Benım zararıma olacak konuları ılıskımızde asmıs olmaya ozen gosterırım- yada oyle dusunmesını saglamaya

    Zaten cocuk falanda olduktan sonra butun ıpler erkegın elıne gecıyor tamamen.Esas erkek olmanın tadı ondan sonra baslıyor.
     
  9. ARWENPOWER
    Offline

    ARWENPOWER Üye

    Katılım:
    18 Mayıs 2006
    Mesajlar:
    138
    Beğenileri:
    21
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    Fitness ve Aerobic antrenör
    Yer:
    avrupa
    Nerden buluyorsunuz böyle hikayeleri anlamiyorum.
     
  10. dj_JAwsS
    Offline

    dj_JAwsS Üye

    Katılım:
    17 Mayıs 2006
    Mesajlar:
    117
    Beğenileri:
    1
    Ödül Puanları:
    0
    Meslek:
    ögrenci
    Yer:
    ankara
    kardes kusra bakma:d okumadım basım agrıyor bır az:D ama sana sunu soyleyım askı hıc bır alalhın kulu tarıf edemez askı sadece ben ve benım gibi gercek askı yasayanlar tarıf eder ben sevgılımle cok mutluyum 4 senedır cıkıyoruz allah nasıp ederse askerden gelır gelmezde evlenmeyı dusnuyoruz gercek askı sadece yasayan anlatır
     
  11. fırat 26
    Offline

    fırat 26 Üye

    Katılım:
    9 Şubat 2006
    Mesajlar:
    682
    Beğenileri:
    18
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    MASKOTLUK BİTTİ
    Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu,
    Öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir
    kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı
    otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle
    konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başrdılar.
    İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında.
    Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız
    >ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah
    erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına
    geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...
    Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu...
    Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki
    yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor
    getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar
    olduklarında da hep mutluydular.
    Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında
    para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale
    getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki..
    Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü,
    büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi
    sürecine rağmen
    Çocuk sahibi olmayınca, bütün mutlulukların bizim olmasını
    beklemek, bencillik olur diyerek devam ettiler hayatlarına.
    Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... Senin için
    ölürüm derdi kadın,
    Sımsıkı sarılıp adama ve adma Hayır, ben senin için
    ölürüm diye yanıt verirdi hep...
    Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, Bir
    tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak... Kütüphanenin ikinci
    rafında başka bir not olurdu, Mutfaktaki masanın üzerine bak ve
    seni
    çok sevdiğimi sakın unutma Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba
    sevgi
    dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet
    çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı
    armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi
    zaten....
    Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun
    Hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı
    yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam,
    hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın
    da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı.
    Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı.

    Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde
    satılık levhası asılı olan. ;Ne dersin, bu evi
    alalım mı? dedi adama. Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev
    yaparız. Projeyi kafamda
    çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz
    bir deniz evi yapalım burayı...Sen istersin de ben hiç
    hayır
    diyebilirmiyim? diye yanıt verdi adam.
    Amerikadaki tıp

    kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun
    burası bizimdir artık...

    Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor

    Oldu adam Amerikaya giderken.
    Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar

    havaalanında.

    Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti
    kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu
    neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi
    kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: Canım, o ev bizim
    bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut...

    Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da

    Çekilmez gelir.

    Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için

    yalvardı adama, Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur
    anlat diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız
    ve sevgisiz biriyle

    yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara
    çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...

    Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği

    arkadaşına dert yanarken,

    Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım diye
    sözünü kesti

    arkadaşı.

    O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir

    kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar
    arabaya...

    Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları diye
    bağırdı kadın.

    Onca yıllık arkadaşını,

    kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın

    hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece
    masal olduğunu anladı...Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç
    çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl
    sarıldığını gördü adamın...



    Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen

    Ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi.
    İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa
    geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve
    bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, son bir kez kucaklamak
    isterim seni diyecek oldu ama kadın, defol dedi
    nefretle...



    İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına

    kimse inanamadı.

    Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın,

    Sevgilisiyle birlikte Amerikaya yerleştiğini öğrendi. Bazen
    yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri
    geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin
    alması için dua ediyordu.


    Aradan bir yıl geçti.Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile,kadının

    derdine çare olamamıştı.

    Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı
    açtığında,karşısında

    o kadını gördü. Sen, buraya ne yüzle geliyorsun diye
    bağırmak istedi ama sesi çıkmadı.

    Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız
    gerekiyor. dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir
    sesle konuşmaya başladı:

    Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir
    saat önce öldü. Geçen yıl Amerikadaki kongre sırasında öğrendi
    hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldğını. Buna dayanamayacağını,
    hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni
    kendinden

    uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine

    de haber vermedi. Birlikte Amerikaya yerleştiğimiz yalanını
    yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev
    tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece
    fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi...

    Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın.

    Hemen oracıkta ölmek istiyordu.



    Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla
    katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda.

    İlk kağıtta, Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem
    diyordu... Sırayla okudu; Seni çok sevdim,Seni
    sevmekten hiç vazgeçmedim,

    Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini
    bilirdim. Fakat benim için ölmeni istemedim
    Şimdi bana söz vermeni istiyorum. Benim için

    yaşayacaksın, anlaştık mı? son kağıdı eline alırken, kutuda bir
    anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı:

    Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım.

    Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor
    olacağım...

    YAZIYI BURAYA KOPYALADIM.SEBEBİ HER YAZIDA BASLIK ACIP FORMU KİRLETMEMEK İÇİNDİR[/quote]
     
  12. NEFELIS
    Offline

    NEFELIS Üye

    Katılım:
    31 Mayıs 2006
    Mesajlar:
    425
    Beğenileri:
    44
    Ödül Puanları:
    38
    ahhh aşk... çok tehlikeli bişey kimseye tawsiye etmem :oops: ama olmazsada olmuyorki...
     
  13. FleXoR
    Offline

    FleXoR Özel Üye

    Katılım:
    5 Aralık 2005
    Mesajlar:
    7.083
    Beğenileri:
    10.235
    Ödül Puanları:
    123
    Cinsiyet:
    Bay
    Meslek:
    Antrenör - Yazar
    Yer:
    Kırklareli & sivas
    varsayıma göre aşk en derin acı ile en derin tatlıdan meydana gelmiş bence bence duyduların sevgilerin matrix anına dönüştüğü yer aşk
     
  14. masteer
    Offline

    masteer Özel Üye

    Katılım:
    17 Şubat 2006
    Mesajlar:
    809
    Beğenileri:
    1.095
    Ödül Puanları:
    103
    hıkaye cok sacma, ınsan bır senesı oldugunu bılse onu sevdıgı ıle gecırmek ıster, ve sevdıgının bagrına hancer saplayacagna
    onun kader yuzunden olecegını bılmesı daha az can acıtıcı
     
  15. fırat 26
    Offline

    fırat 26 Üye

    Katılım:
    9 Şubat 2006
    Mesajlar:
    682
    Beğenileri:
    18
    Ödül Puanları:
    0
    Yer:
    MASKOTLUK BİTTİ
    masteer sen nası benim buldugum hikayeye sacma dersin heeeee

    saka saka yapdım :lol: :lol: :D
     

Sayfayı Paylaş