Rıdvan Dilmen, doksanlarda "Şeytan Rıdvan" idi. Tabii ki ben de...
Plastik toplar patlamasın diye yüzeyine vernik sürerdik. Ağırlaştığından uçmazdı da.
"Meşin top" kavramına değinilirse Mikasa'nın siyah beyaz topu sevilirdi. Molten'in topları sağlık topu gibi ağırdı hiç tutulmazdı. Bir de Migros'da satılan yapıştırma toplar vardı ki en kötüsü oydu.
O dönemler kömürle ısınıldığından İstanbul'da acaip bir hava kirliliği vardı. Sokaklarda da... Ama en tatlı da kömürlüğün girişini kale yapmak hoş olurdu. Yumuşaktı zemini, uçmaya elverişliydi. Bir şut çekeceğim hadi at abinin kıllı göğüsüne diyip top isteyen mahallenin abileri esir alırdı ve puan vermece gibi bir oyuna dökerlerdi hep işi. Eve döndüğümde ise her yerim kapkara olurdu. Yıkanınca rengim açılırdı.
Apartman girişindeki mimozaların altında kafa gol oynanırdı. Karşılıklı dakikalarla oynanan bu oyun 5, 10... şeklinde 90'a kadar gidip uzatmaları da vardı.
Çardakta ise çardağı çardak yapan demirler barfiks vazifesi görüp düz, ter ve şimdilerde yapmaya gözümün yemediği ellerin içinden dönmeyi yapardım. Hiç inmeden her biri 10 çekiş...
Futbolcu kartları ve bunun kumarı oynanırdı. Kazandım tabiri yerine köktüm tabiri vardı. Sonra taso geldi, olaylar koptu.
Doksanların sonlarına girilirken plastik toplarda devrim yaşanıp üç kat ve hatta sonradan beş kat toplar da çıkıyordu.
Yazları ise genelde Erenköy'den Altınoluk ile Burhaniye taraflarına gidip bölge kadınlarını, kızları bombalama yaparak ıslatmak gibi hobiler edindimdi.
Şahsen futbol ağırlıklı olmak üzere hatırladığım spor aktivitelerim böyleydi. : )
Son düzenleme: 20 Şubat 2010